Ziazan

Derya Durmaz’ın yöneteceği Ziazan adlı kısa film, Türkiye ve Ermenistan’dan bir grup sinemacının ortak çabasıyla çekilecek. Eylül 2012’de Ermenistan Türkiye Sinema Platformu’ndan yapım ödülü alan filmin çekimleri Haziran 2013’te Erivan’da gerçekleştirilecek. Ancak filmin çekimlerini tamamlayabilmek için bir miktar ek bütçeye ihtiyaç olduğundan Indiegogo Kitle Fonlama Kampanyası başlatıldı. İnternet üzerinden projeye destek vermek isteyenler, projeye istedikleri miktarda katkı sağlayabilecek. Ziazan, amcasının valizine saklanarak Ermenistan’dan Türkiye’ye geçmeye çalışan küçük bir kızın hikâyesi.

Ziazan yazısına devam et

Altyazı Dergisi’nin Mayıs Sayısı Bayilerde

Altyazı Aylık Sinema Dergisi’nin Mayıs sayısının kapağında, Noah Baumbach’ın son filmi Frances Ha’dan bir kare yer alıyor. Ali Aydın’ın Venedik’ten ödülle dönen ilk filmi Küf, uzun yıllar önce kaybolmuş oğlunun izini süren bir babanın dramı üzerinden gözaltındaki kayıplara eğiliyor. Dergide ayrıca yönetmenle yapılmış bir söyleşi de bulunuyor. Altyazı’nın İzliyorum bölümünün bu sayıdaki konuğu, Cennette Savaş (Batalla el Cielo) ve Sessiz Işık (Stellet Licht) gibi filmleriyle adını dünya sinemasının yıldızları arasına yazdıran Carlos Reygadas.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altyazı Dergisi’nin Mayıs Sayısı Bayilerde yazısına devam et
  • 15. Uluslararası Eskişehir Film Festivali Başladı

    Anadolu Üniversitesi tarafından düzenlenen 15. Uluslararası Eskişehir Film Festivali, 03 Mayıs Cuma akşamı Sinema Anadolu’da yapılan açılış töreniyle başladı. Festivalin açılış gecesinde Münir Özkul, Ayşen Gruda ve Halit Akçatepe’ye onur ödülü, Sami Şekeroğlu, Ahmet Boyacıoğlu ve Başak Emre’ye Emek Ödülü verildi. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in de katıldığı açılış gecesine katılan sanatçılar arasında Zeki Demirkubuz, Alphan Eşeli, Uğur Polat, Sıla Çetindağ, Muharrem Bayrak, Sevket Suha Tezel ve Güner Özkul vardı. Gecede açılış filmi olarak Kesişen Hayatlar adlı film gösterildi.

  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    15. Uluslararası Eskişehir Film Festivali Başladı yazısına devam et
  • Bahar İsyancıdır / Selma Köksal (Çekiç)

    Andrzej Wajda, Wszystko na Sprzedaz (Herşey Satılık) filmini, bir çok filminde -bazen başrol, bazen küçük bir rol- oynamış olan Zbigniew Cybulski’nin ölümü üzerine yapmıştır, bu nedenle diğer filmlerine göre hayli kişiseldir. Filmde, birlikte yaptıkları (yönetmen / oyuncu) filmlerde Cybulski’nin kullandığı kimi eşyayı, örneğin bir maşrapayı gösterir. Film, Cybulski üzerine bir filmdir ama sadece iki kez o da en az görülebilecek biçimde Cybulski’nin fotoğrafı kadraja girer, kısa bir süreliğine. Cybulski bir film çekimi sırasında oluşan bir kazada -tren çekimi sahnesi- ölür. Cybulski, uzun yıllar Polonya Sinemasında oynadıktan sonra Batıya (!) açılmış ve Orta Avrupa’da filmlerde oynamıştır. Bu arada İsveç’te oynadığı (bir İsveç filmi) -bizdeki adı- Sevmek ile seyircilerimize ulaşmıştır. Diğer (Polonya) filmleri Sinematek seyircilerinin belleğindedir (!) ama Wszystko na Sprzedaz’ı seyreden bir kişi Cybulski’nin -çoğu Wajda’nın yönettiği- diğer filmlerini görmemiş ise yeteri kadar bir şey anlamaz, tadını da çıkaramaz.

    Bahar İsyancıdır da bu şekilde bakacağımız bir filmdir. Filmde söz konusu edilen, oyun çalışması, bilinmesi gereken başkaca bilgileri gerektirdiği için yeteri kadar anlaşılmıyorsa, ayrıca sırf oyun değil oyuncuların özel hayatları, bu hayatlardaki kırılganlıkları yeteri kadar bilinmiyorsa, film bize yabancı duracaktır. Tamam, bahar isyancıdır ama -her ne kadar aynı ismi taşıyan Onat Kutlar’ın kitabını okumadıysam da- baharın isyancılığı, doğanın uyanmaya başladığı ilkbahar için söylenmiş bir söz-müş gibi geliyor bana. (Bu yargılar kişisel olup, yeterli dayanaktan yoksundur) Filmin sonundaki, deniz kenarı sahnesindeki, denizin kabarmasının, dalgaların gelişinin -Karadeniz mi idi?- bir evvel bahar isyanı olduğunu çıkaramıyorum. Kumsalda oturanların kırgınlıkları, kızgınlıkları, susuşları, arkadaşları Ali’nin ölümüne mi, oyunun çıkışsızlığına mı, -yoksa “oyun” çıkmış mı idi?- hazan’ın (bana sonbaharmış gibi geldi) giderek coşmasını “sadece” seyretmek ise baharın isyancılığı bir başlangıcı değil de bir bitişi mi simgeliyor? Yine de baharın isyancılığını, bir ilkbahar değişimi, girişimi ve mevsimsel değil, toplumsal bir olgu olarak almak istiyorum.

    (11 Mayıs 2013)

    Orhan Ünser