Benim Annem Güzel Annem

Dünya sinemalarıyla birlikte bizde de sıcağı sıcağına gösterime giren ‘Mama’ 2013 yılının ilk güzel sürprizi oldu benim için. Öncelikle, bahar döneminde öğrencilerimle de paylaşmayı plânladığım yapım öyküsünden başlayalım. İlk filmini çeken Andrés Muschietti (Hollywood’da Andy olarak anılıyor) Arjantin doğumlu. Ülkenin Buenos Aires’teki en prestijli sinema okulu ‘Univercidad de Cine’de Pablo Trapero, Lucrecia Martel gibi günümüzün önde gelen yönetmenleriyle birlikte eğitim görmüş. Daha sonra uluslararası reklâm piyasasında uzmanlık kazanmış. 2008 yılında, senaryosunu kızkardeşi Barbara Muschietti ile birlikte yazdıkları bir uzun metraj film projesinin tanıtımı için neredeyse tek plândan oluşan ‘Mamá’ adında üç dakikalık bir kısa film çekmişler. İnternet’ten izleyebileceğiniz bu gerçekten ürkütücü, klostrofobik stil denemesini festivallere göndermiş, ödüller kazanmışlar. Ve büyük ilgi uyandıran yapım Meksika asıllı yapımcı yönetmen Guillermo del Toro’ya oradan büyük Hollywood stüdyolarından Universal’e kadar ulaşmış.

On yıldır birlikte çalışan Muschietti kardeşler böylece hayallerine kavuşmuş ve ‘Mamá’yı uzun metraj film olarak çekmişler. Film ABD’de çok iyi bir açılış yaparak ilk hafta liste başı olmuş durumda.

Bu başarılı yapım ve tanıtım vak’asının ardından karşımıza çıkan film, türünün son dönemdeki en iyi örneklerinden biri. Issız bir ormanda tek başlarına kalmış biri üç diğeri beş yaşında iki kızkardeş belirsiz bir anne tarafından büyütüldükten sonra bulunuyor ve yakın akrabalarının gözetiminde yeni bir hayata başlıyor. Dramatik gerilimse küçük kızlara kol kanat germiş, onları ninnilerle büyütmüş annenin çocukların peşinden gelmesiyle doruğa çıkıyor.

Muschietti ‘Mama’nın görsel tasarımında İtalyan ressam Modiglani’nin resimlerinden, göz çukurları neredeyse boş, ince uzun kadın portrelerinden ilham almış. Bu rolde, ressamın portrelerini anımsatan fiziğiyle -Rec’ serisinde de rol almış- İspanyol erkek oyuncu ve hareket uzmanı Javier Botet’nin kullanımı son derece başarılı bir sonuç vermiş. Yönetmenin bir diğer ilham kaynağı ise çağdaş Amerikan sanatçısı Edward Gorey. Özellikle çok iyi tasarlanmış rüya sekanslarında Gorey’ye özgü gizemli ve ürkünç çizimlerin etkisi büyük.

Fernando Velázquez’in filmi sarıp sarmalayan etkileyici müzik çalışmasından büyük destek alan yapım korku türü klâsiklerinden de izler taşıyor. Öykünün geçtiği iki katlı evinin kullanımı Kubrick’in ‘The Shining’ini, Hitchcock’un ‘Psycho’sunu anımsatıyor. Olağanüstü güzel kotarılmış final sekansı ise son dönemin efektlerle ürkütmeye yönelik sıradan korku filmlerinin aksine etkileyici bir hüzün duygusuyla yüklü.

Muschietti kardeşler bu ilk filmlerini, annelerine ithaf etmişler. Kendilerine hoş geldiniz diyor, yeni projelerini merakla bekliyoruz.

(26 Ocak 2013)

Ferhan Baran

[email protected]