45. SİYAD Türk Sineması Ödülleri Adayları Belirlendi

Sinema Yazarları Derneği (SİYAD), 45. Türk Sineması Ödülleri için adaylarını belirledi. 2012 yılında gösterime giren toplam 61 filmin 11’inin çeşitli dallarda değerlendirileceği listede Yeşim Ustaoğlu’nun Araf’ı bütün dallarda aday gösterilen tek film olarak dikkat çekerken Tepenin Ardı, Yeraltı, Gözetleme Kulesi ve Babamın Sesi de birçok dalda aday gösterilen filmler olarak öne çıkıyor. SİYAD’ın düzenleyeceği ödül töreni, 21 Ocak Pazartesi gecesi saat 19:30’da İstanbul – Harbiye’deki Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda başlayacak, D-Smart’ın 20. kanalında canlı yayınlanacak.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Diğer basın bültenlerine haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    45. SİYAD Türk Sineması Ödülleri Adayları Belirlendi yazısına devam et
  • Mahmut ile Meryem’in Afişi Hazırlandı, Fragmanı Yayına Verildi

    Türkiye ve Azerbaycan ortak yapımı olan Mahmut ile Meryem filminin afişi hazırlandı, fragmanı internet ortamında yayına verildi. Azeri yazar Elçin’in birçok dile çevrilen ve çok satanlar listesine girmeyi başaran romanından uyarlanan ve Türkiye ile Azerbaycan Kültür ve Turizm Bakanlıklarının desteklediği filmin yönetmenliğini Mehmet Ada Öztekin Yapıyor. Başrollerini Aras Bulut İynemli ile Eva Dedova’nın paylaştığı film, hükümdar Ziyad Han’ın Müslüman oğlu Mahmut ve Hristiyan Keşiş kızı Meryem’in imkânsız aşkını ele alıyor ve sevginin insanı hırstan, benlikten kurtaracak tek yol olduğunu gösteriyor.

  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü afişe haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Mahmut ile Meryem’in Afişi Hazırlandı, Fragmanı Yayına Verildi yazısına devam et
  • 2. Bursa Kadın Filmleri Festivali

    Bursa Sinematek tarafından 08 – 17 Mart 2013 tarihleri arasında Bursa’da organize edilecek olan “Türkiye’nin ilk kadın filmleri festivali”, 2. Bursa Kadın Filmleri Festivali’nin programı belli oldu. Kuruluşunun 25. yılında, 25 Yıl – 25 Etkinlik kapsamında Mart – Aralık 2013 tarihleri arasında Bursa, Eskişehir, İzmit, Adapazarı, Çanakkale, İzmir ve Adana şehirlerinde organize edilecek ilki 1996 yılında düzenlenen Türkiye’nin İlk Kadın Filmleri Festivali, Feminale / Bursa Kadın Filmleri Festivali, “16 yıl sonra yeniden…” parolasıyla 2. kez sinemaseverlerle buluşmak için gün sayıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fragman
  • Diğer haber, bağlantı ve yüksek çözünürlüklü görsellere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    2. Bursa Kadın Filmleri Festivali yazısına devam et
  • 10. İstanbul Lisesi Liselerarası Kısa Film Yarışması

    İstanbul (Erkek) Lisesi, 10 sene önce düzenlemeye başladığı Liselerarası Kısa Film Yarışması’nı bu sene de kaldığı yerden tüm hızıyla devam ettiriyor. Yarışma Türkiye’de düzenlenen ilk ve tek liselerarası kısa film yarışması olma özelliğine sahip. Geçtiğimiz sene Türkiye’nin dört bir yanından toplam 108 filme ev sahipliği yapan yarışma, bu sene daha çok gence ulaşmayı amaçlıyor. Yarışma, öğrencileri genç yaşta sinemaya yöneltiyor ve onlara sinema sevgisi kazandırmayı hedefliyor. Yarışma jürisinde, Ahmet Mümtaz Taylan, Ruhi Sarı, Güven Kıraç ve Selim Demirdelen yer alıyor.

    10. İstanbul Lisesi Liselerarası Kısa Film Yarışması yazısına devam et

    İnsanı Titreten İnanılmaz Korku

    Mama
    Yönetmen: Andy Muschietti
    Senaryo: Neil Cross-Barbara Muschietti-Andy Muschietti
    Müzik: Fernando Velázquez
    Görüntü: Antonio Riestra
    Oyuncular: Jessica Chastain (Annabel), Nikolaj Coster-Waldau (Lucas/Jeffrey), Megan Charpentier (Victoria), Isabelle Nélisse(Lilly), Daniel Kash (Dr. Dreyfuss), David Fox (Burnsie), Javier Botet (Mama), Jane Moffat (Jean/Mama’nın Sesi)
    Yapım: Universal (2013)

    Arjantinli yönetmen Andy Muschietti, kendi kısa filminden yola çıkarak çektiği “Mama”, seyircilerini sürekli diken üstünde tutarak gerçekten korkutuyor. Filmdeki iki kız çocuğu tam anlamıyla oyunculuk gösterileriyle seyircileri büyülüyor.

    Richmond… Ekonomik bunalımdaki Jeffrey, karısını öldürüyor. Sonra da küçük kızı Victoria ve Lilly’yi yanına alarak karlı bir günde arabasıyla yola çıkıyor Jeffrey. Araba kaza yapınca ormanın içindek terk edlmiş eve sığınıyorlar. Baba, önce iki kızını tabancayla öldürüp ardından da intihar etmeyi düşünüyor. Ama, beklenmedik bir şey oluyor ve bir karartı babayı yok ediyor. Beş yıl sonra, 2012… Lucas, beş yıl öce ortadan kaybolmuş kardeşi Jeffrey ve iki kız yeğenini arıyor. Ressam Lucas, punk-rockçı Annabel’le beraber. Bütün birikimini de bu araştırma için harcıyor Lucas. Araştırmacılar, önce ormandaki kaza yapmış arabayı buluyorlar, sonra da orman içindeki evi. İçeri girdiklerinde iki kız kardeşi görüyorlar. Kızlar, bunca yıl kiraz yiyerek hayatta kalmışlar. Amca Lucas, kızların velayetini almak için mahkemede kızların teyzesi Jean Podolski’yle mücadeleye giriyor. Kız kardeşlerin tedavisini üstlenen Dr. Dreyfuss, kızların amcasında kalmasında yardımcı oluyor. Beş yıl tek bir mekânda kalmış, sadece kirazla beslenmiş kızların ruhuna ulaşmak kolay olmuyor. Abla olan Victoria, gözlükleri takınca iletişimi daha kolaylaşıyor. Beş yıl önce bebeklikten yeni çıkan Lilly, ormandaki evde Mama dedikleri hayalet kadın gibi hareket ediyor ve ulaşılması da kolay olmuyor. Çok geçmişte akıl hastanesindeyken bebekle hastaneden kaçan ve bebekle kendini uçurumdan aşağı bırakmış kadının hayaleti, Lucas ve Annabel olmasına rağmen çocukların peşini bırakmıyor. Hayalet Mama, Lucas ve Annabel’i kızlardan kıskanıyor. Öfkesini önce Lucas’tan çıkarıyor Mama. Merdivenlerden yuvarlanan Lucas, küçük koma yaşasa da hayata dönüyor. Dr. Dreyfuss, Mama’yı kızların zihninde yarattığına inanıyor. Ama çok geçmeden, Victoria’yla konuştuktan sonra bir dedektif gibi Mama’nın hayaletin araştırıyor. Trajik olmasına rağmen. Filmde merak duygusu gerçekten yoğun. Çoğu anı perdede yaşamak gerekiyor. Filmdeki rüyaların, sinemaya gerçeküstücülüğü ve dışavurumculuğa zenginlik sunduğunu belirtelim. Annabel ve Lucas’ın farklı zamanlarda gördükleri rüyalar da görsel anlamda büyüleyici. Annabel’in gördüğü rüyada, uçurumdan aşağıya kamerayla düşüyormuşsunuz gibi sanki. Final bölümü de çarpıcı.

    Yönetmene Modigliani etkisi…

    Gerçek adı Andrés Muschietti olan Arjantinli yönetmen Andy Muschietti, 2013 yapımı “Mama” filmini, 2008’de çektiği üç dakikalık aynı adlı kısa filminden yola çıkarak yapmış. Filmin yapımcılarından biri de Meksikalı ünlü yönetmen Guillermo del Toro. Filmin senaryosunu yönetmen kız kardeşi Barbara Muschietti ve İngiliz romancı-senarist Neil Cross’la beraber yazmış. Yazar Cross, BBC’nin iç istihabarat M15 ajanlarını anlatan dizisi “Spooks”un 6. ve 7. sezonlarında senaryolar da yazdı. Bu dizi ülkemizde televizyonlarda gösterildi. Yönetmen Muschietti, Buenos Aires’te sinema okudu. 2003 yılında kız kardeşiyle Toma 78 adında film yapım şirketi kurdu. Yönetmen Arjantin’de sinemaya, storyboard çizerliğiyle girdi.

    Muschietti, bir röportajında “Mama” filmi için Modigliani’nin resimlerinden ilham aldığını söylüyor. Gerçekten de Annabel, Modigliani tablosundan gelmiş gibi. Yönetmenin de ressam olduğu unutulmamalı. Lucas ve Annabel’n rüyaları bir ressamın fırçasından çıkmış gibiydi. İtalyan ressam ve heykeltraş Amedeo Modigliani (1884 – 1920), dışavurumcu eserler ortaya koymuştu daha çok. Yönetmen, yüzlerde Modigliani’den beslenmiş. Muschietti’nin karakterleri de Modigliani’nin portrelerindeki yüzler gibi kederlerle yüklü. Ama, mekânlara düşen ışık düzenlemeleri, sinemanın korku geleneğinden geliyor. Korku sineması, estetik olarak gerçeküstücü ve dışavurumcudur. Kâbusların görüldüğü birçok korku filmi gerçeküstücülükten epey besleniyor. Korku romanı ve sineması, romantizm akımının içerisinde de dolaşıyor. İnsanı ürküten ve tedirginliğe sürükleyen de daha çok bu taraf. Biliyorsunuz, romantik akım metafiziğe, yani doğaüstüne yakın. Muschietti, önceki birçok korku filmindeki gibi doğaüstü üzerinde yoğunlaşmış filminde. Ayrıca, Alman dışavurumcu filmlere ve romantizm akımının içindeki resimlere baktığınızda, korku sinemasının görselliğini daha iyi anlıyorsunuz. Kasvetli mekânlar, uzayan gölgeler ve dışarıya vuran şiddet… Muschietti’nin filminde, özellikle orman evi tam anlamıyla korkunun ruhunu dışarı çıkartıyor. Filmi seyrederken, tipik bir hayaletli film değil diyorsunuz. Bu filmi seyrederken, birkaç anda korkuyu içinizde hissedeceksiniz. Bu anlarda içinizde aşağıdan yukarıya doğru bir şeylerin yürüdüğünü sanıyorsunuz sanki. Kendi adımıza bazı sahnelerde korkuyla, özellikle ani ses efektleriyle koltuğumuzdan gayri ihtiyari kalkıverdik hafifçe. Yönetmenin, filmini özellikle 35 mm çekmesi doğru bir seçimmiş. İç mekânlar gerçekten insanı sıkıştırıyor, ruhunu daraltıyor. Kasvet nefes kesici. Bu filmde paranormali tam anlamıyla yaşıyorsunuz. Psişik ve parapsikoloji üzerine de araştırmalar yapacaksınız belki. Müziklerin de epey gerdiğini belirtelim. Filmdeki hayalet kadın olmasına rağmen erkek oyuncu oynamış. Bu sahneler ve iç mekânlar, Toronto’daki Pinewood Stüdyoları’nda çekilmiş. Özellikle hayaletli sahneler, James Cameron’ın 2009 yapımı “Avatar” filminde bulunmuş teknikle çekilmiş. Üzerindeki kablolar bilgisayara bağlı oyuncu nasıl hareket ederse, bilgisayarda yaratılmış animasyon görüntü de öyle hareket ediyor. Sonra bu animasyon görüntü önceden çekilmiş sahneye monte ediliyor. Bu filmin Kanada’da çekildiğini de belirtelim. Filmin iki küçüğünü, Megan Charpentier ve Isabelle Nélisse’yi de unutmuyoruz. Küçücük halleriyle filmi alıp götürmüşler.

    (17 Ocak 2013)

    Ali Erden

    ailerden@hotmail.com