Korku filmleriyle flört eden stop motion animasyonların son görkemli örneği ‘Otel Transilvanya’. Geçtiğimiz yaz mevsiminin gözde türü olarak piyasaya sürülen büyük stüdyo filmleri ‘ParaNorman’ ve Tim Burton yapımı ‘Frankenweenie’nin ardından izlediğimiz bu yakın tarihli animasyon rakiplerine oranla daha avantajlı. Öncelikle başta Dracula olmak üzere sinema tarihinin akla gelebilecek tüm dehşetengiz anti-kahramanlarını -özgün tanıtımından aktarma yoluyla ‘canavarlar’ diyemeyeceğim, çünkü Frankenstein’dan Kurt Adam’a, Görünmez Adam’dan Mumya’ya, Kar Adam Yeti’ye şahsen pek severim hepsini- bir araya toplamış. ‘ParaNorman’ın aksine ürkütücü olma gibi bir niyeti de yok.
Hikâye kısaca şöyle: Karısını kaybettikten sonra zor günler geçiren kont Dracula, inzivaya çekildiği şato otelini insan denen tehlikeden uzaklarda bir tepede özel olarak inşa ettirmiş, kendisi gibi insanoğlunun nefretinden payını almış ve ötekileştirilmiş dostlarını gözlerden ırak bu mekânda ağırlamış yıllardır. Ne var ki küçük kızı Mavis büyümüş 118 (yazıyla yüzonsekiz) yaşına gelmiştir. Babasından aldığı söz üzerine kendi -yarasa- kanatlarıyla uçma zamanıdır artık. Otelin güvenli duvarları arasında özenle yetiştirdiği kıymetli kızını insanların dünyasına nasıl bırakacağını kara kara düşünen aşırı kontrolcü baba, tüm mahlûkat dostların katıldığı doğumgünü partisinin davetsiz misafiri 21 yaşındaki serüvenci Jonathan’ın genç kızın gönlünü çalmasıyla çileden çıkar.
Ezeli ve ebedi baba-kız çatışması motifi üzerinden ilerleyen film, karakterlerini aldığı korku filmlerine gönül verenleri espri ve gönderme bombardımanıyla mest etmeyi ihmâl etmemiş. Senaryo yazarları Peter Baynham ve Robert Smigel’e şahsım adına özel bir selâm.
Yönetmenlik koltuğunda oturan Rus asıllı Genndy Tartakovsky ise meraklılarının çok iyi bildiği ödüllü TV animasyon dizileri ‘Samurai Jack’, ‘Dexter’s Laboratory’ ile mükemmel ‘Star Wars: Klonların Savaşı’ canlandırmasıyla tanınıyor. İlk sinema filmi ‘Otel Transilvanya’nın yüzlerce kişilik ekibinin başında çıkardığı iş yine çok göz alıcı. Gotik ve dışavurumcu bir karakterin hakim olduğu set tasarımları mükemmel. Grafik açıdan son derece stilize karakterlerin zengin ve detaylı arka plânlarla uyumu çok başarılı. Bir de 3D tutkunlarını mest edecek ‘masa sekansı’ var ki görmeye değer.
Korku filmi tutkunlarını daha en başta, Columbia Pictures’ın simgesi olan kadın heykelinin yarasaya dönüşmesiyle tavlayan ‘Otel Transilvanya’ son dönemin en eğlenceli yapımlarından.
(22 Kasım 2012)
Ferhan Baran