Vampir Avcısı: Abraham Lincoln (Abraham Lincoln: Vampire Hunter)
Yönetmen: Timur Bekmambetov
Senaryo: Seth Grahame-Smith
Müzik: Henry Jackman
Görüntü: Caleb Deschanel
Oyuncular: Benjamin Walker (Abraham), Dominic Cooper (Henry), Anthony Mackie (Will), Mary Elizabeth Winstead (Mary), Rufus Sewell (Adam), Marton Csokas (Barts), Jimmi Simpson (Joshua), Joseph Mawle (Thomas), Robin McLeavy (Nancy), Erin Wasson (Vadoma), John Rothman (Jefferson), Cameron M. Brown (Willie)
Yapım: Fox (2012)
Rus sineması içinde yetişen Kazak yönetmen Timur Bekmambetov’un üç boyutlu “Vampir Avcısı: Abraham Lincoln” filmi, Lincoln’ü çocukluk, gençlik ve başkanlık dönemlerini anlatıyor. İntikam dolu Lincoln, vampir avcısına dönüşüyor.
Film, 1818 yılında açılıyor. Gecenin derinliğinde vampir Jack Barts, Abraham’ın annesini uykusunda öldürürken, küçük çocuk bu ölüme tanık oluyor. Abraham, Barts’a karşı içindeki kinle büyüyor ve hukuk okumak için geldiği şehirde Joshua Speed’in dükkânında boğaz tokluğuna iş bulduktan sonra rıhtımda izini bulduğu Barts’ın gözüne tabancasıyla ateş ettikten sonra bayılan genç Abraham gözünü tanımadığı Henry Sturges’in malikanesinde gözünü açıyor. Henry bir vampir avcısı. Abraham’a yardım ediyor. Baltasının keskin tarafını gümüşleyen Abraham, Henry’nin vampir olduğunu söylediği insanları vahşice katletmeye başlıyor. Gecelerin kan revan olduğu şehirde hayatının kadını Mary Todd’la da karşılaşıyor Abraham. Bu aşk onun hayatının akışınıda değiştiriyor. İyi bir konuşmacı olan Abraham’ı politikacı olmaya teşvik eden Illinois Valisi’nin sözünü dinleyen Abraham, ileriki yıllarda ABD’nin geleceğini de şekillendirecek çok önemli bir başkanı da oluyor. Eski Mısır’da Firavunların piramitlerin inşasında binlerce Yahudiyi çalıştırdığına tanıklık etmiş vampirlerin başı Adam, kız kardeşi Vadoma ve vampir çetesiyle, iç savaş sırasında Güneylilerle beraber Kuzeylilere de savaş açıyor. Adam’ın amacı tüm Amerika’yı ele geçirmek. Konfederasyoncu Güneyliler, Başkan Lincoln’ün kölelik karşıtı söylemlerine öfke duyuyorlar. Lincoln, uğruna iç savaş olsa da Güneyle savaş giriyor ve kazanıyor.
Oscarlık film gibi…
Üç boyutlu perdede gördüğümüz 2012 yapımı “Abraham Lincoln: Vampire Hunter-Vampir Avcısı: Abraham Lincoln”, Oscarlık bir film gibi görünüyor. Filmin içerik ve biçim dili güçlü. Bazı anlarda, doğal olarak üç boyutun getirdiği estetik yönleri öne çıkartıyor film. Akademi, Rusya’dan gelip ABD’nin önemli bir politik bir figürünü anlatan Timur Bekmambetov’a Oscarları verebilecek mi? 1961 doğumlu Kazak yönetmen Bekmambetov, Rus sinemasında çektiği estetik aksiyonlarıyla Hollywood’u da büyüledi. Şimdi bu hayal fabrikasına hayal gücünü sunuyor. 2004’te “Nochnoy Dozor-Gece Nöbeti” ve 2006’da “Dnevnoy Dozor-Gündüz Nöbeti” estetik aksiyonlarından sonra Hollywood’da Angelina Jolie’yi oynattığı 2008 yapımı çizgi roman uyarlaması “Wanted” filmini çekmişti yönetmen. Bekmambetov, “Vampir Avcısı: Abraham Lincoln” fantastik korku filminde aksiyonu da kararınca kullanılmış. Filmde, fantastik taraflar olsa da ABD tarihinin en önemli dönemlerine gerçekçi bakış da getiriyor film. Çocukken gerçekten annesi ölüyor Abraham’ın. Hayatının de en büyük boşluğu annesinin yokluğu olabilir Abraham’ın. Filmde, bu boşluğu vampirleri avlayarak unutmaya çalışan Abraham, gerçeklikte kitaplara ve karısı Mary’ye sığınmıştır belki de. Beraberce ilk görüşte aşka düştüğü Mary karşısına çıkmasaydı Abraham kaybolabilirdi. Mary’nin aşkı ve desteği politikada yükselmesine neden oluyor Abraham’ın. O cesurca aldığı kararlarda da bu aşkın gücünü hissediyor. Abraham, Cumhuriyetçilerin ilk başkanı da oluyor.
Çarpıcı bir görsellik…
Vampirler, metaforik anlamda çoğu Güneyliyi de simgeliyor sanki. Köleliğin devam etmesini isteyenler bugünden bakışla kan içici vampir olabilirler. Çiftçinin oğlu Abraham, tek bildiği silâh baltasının ucunu gümüşleyerek geceleri vampir avlarken, gündüzleri de geleceğini kuruyor köleliğin ülkesi Amerika’da. Abraham’ın vampirlere savurduğu baltası kanları fışkırtıyor. Kafaları baltayla kopan vampirlerin kanları, üç boyutlu görüntüyle üzerinize sıçrayacakmış gibi oluyor. Estetik olarak da çarpıcı bu şiddet anları. O fışkıran kanlar, gerçeküstücü bir ressamın fırçasıyla tablosuna serptiği boyalar gibi sanki. Trendeki anlar da etkileyici. Yanan köprüye hızla yol alan trenin içindeymiş gibi de hissediyorsunuz. Abraham’la Mary’nin dükkânda karşılaşmaları da özel anlardan. Aşklar, zerafet ve kibarlığın buluştuğu anla başlıyordur belki de. Abraham’ın bu dünyadaki en iyi dostu da, çocukluk arkadaşı siyahi Will. Abraham’ın köleliğe ve ırkçılığa karşı savaşında bu dostluğun da payının olduğunu düşünüyorsunuz. Filmde, zihninizde kalacak unutulmaz fotoğraflar olacak. Üç boyutlu perdede yaşamak ve keşfetmek gerek. Film, Seth Grahame-Smith’in 2010’da yayımlanmış aynı adlı romanından uyarlanmış. Senaryoyu da Seth Grahame-Smith bizzat kendisi yazmış. 1982 doğumlu Amerikalı Benjamin Walker, gerçekten Lincoln’ün gençliğini ve orta yaşlılığını yüksek bir oyunculukla yaşatıyor. Filmde İngiliz Rufus Sewell da unutulmamalı. O, filmin vampir “kötü adamı” Adam’la insanın sinirlerini tam anlamıyla geriyor, tedirginlikler içinde bırakıyor.
(17 Ağustos 2012)
Ali Erden