Sinema sanatının Türkiye’deki en özgün ustasını kaybettik. Metin Usta’nın bıraktığı mirasın en değerli ve öğretici yanı; sinema yapmak isteyenin bu işi meslek edinmek isteyen insanın her şeyden önce ülkesi ve yaşadığı dünya hakkında bir “fikir sahibi” olması gerektiğidir. Sinema ile insanlara anlatmak istediğin her neyse sahip olduğun bu fikir üzerinden anlatabilirsin.
Bu ülkede sansürle en çok boğuşan bir sinemacı olarak bu ülkeyi ve onu yöneten devletin sert kabuğunu çok iyi tanıyordu. Yılmadan ve usanmadan bu sert kabukla çatışmak gerektiğinin farkındaydı. Yaptığı filmlerin neredeyse yarısı bu sert ve faşizan kabuğun incelmesine hizmet ettiğini bildiği gibi, yaptığı işe ve mesleğine ulusal ve uluslararası bir saygınlık kazandırdığını çok iyi biliyordu.
Devletin “çocuk aklı ile” toplumu, “sinemanın kötülüklerinden” korumak amacı ile ve polis zoruyla oluşturduğu “sansür belası” nisbeten defedilmişse, bu sonuçta Metin Erksan ustamızın onurlu ve erdemli mücadelesinin büyük bir payı vardır. Bu mesleğin gençleri O’nu anarken bu noktayı asla unutmamalıdır.
Aklını ve yeteneğini sinemanın ticaretine kaptıran ve gişeye tapan genç sinemacılar da mesleğine saygınlık ve erdem kazandırmak için Metin Usta’nın filmlerini bulup defalarca izlemelidir. Çünkü yaşadığımız ülkenin toplumsal dokusu binlerce çarpıcı öyküyü bağrında taşıyor ve devletin sert kabuğu hâlâ özgürce yaratmamıza, özgürce düşünmemize, özgürce yaşamamıza izin vermiyor.
Metin Erksan’ı bu duygularla sonsuzluğa yolcu ederken bize bıraktığı değerli mirası önünde saygı ile eğiliyorum.
(13 Ağustos 2012)
Sabahattin Çetin
(Yapımcı – Dağıtımcı)