Fransız aktris Maiwenn’in yönettiği “Polisse”in, Batman serisinin son filmi “The Dark Knight Rising”in gösterime girdiği bu haftada şansı var mı, bilemiyorum. Gerçi ben kendi payıma Christopher Nolan’ın son Batman filmini çok beğendim. Ama “Polisse” de dar yerdeki kalabalık kadrosu çok iyi yerleştirilmiş, iyi oynanmış, hem hakiki hayat hikâyeleri insanın yüreğini burkan, hem de zaman zaman güldüren bir film. Yaz sıcağında belli bir düzeyin üstünde filmler bulmakta zorlanabiliyoruz. Mümkünse kaçırmayın derim.
Ana karakterlerimiz, Paris’te Çocuk Koruma Birimi’nin polisleri. İşleri, çocuklar ya da yeniyetmeleri onlara karşı işlenmiş suçlardan korumak, ya da onların işlediği suçlarla ilgilenmek. Kadın-erkek karışık, kalabalık bir grup. Merkezi otorite ile paranın gücü önünde eğilen bir amirleri var. İyi bir şefleri ve haksızlığa tahammül edemeyen, ne tepki göstereceği belli olmayan bir de arkadaşları: Fred. Derken aralarına, İçişleri Bakanlığı’nın birimin çalışmasını belgeleyecek fotoğrafları çekmek üzere görevlendirdiği Melissa (yönetmen Maiwenn) gelir. Genç kadının kamerayla her şeyi tespit etmesi başlangıçta onları rahatsız eder. Aslında Fred’i (Joey Starr adıyla oynayan rapçi Didier Morville) hep rahatsız eder. Onun sadece ekibin yaptıklarının iki aşırı yanıyla ilgilendiğini düşünür: Yoğun ıstırap anları ya da mola dakikaları. Paris’in pek burjuva 16. bölgesinden gelen Melissa’nın değil bu hayatı anlamak, silâh tutması bile zordur.
Belki molalarda gözünü ve kalbini açık tutsa yeter diye düşünüyoruz, çünkü bu molalar, ekip üyelerini anlamamızı sağlayan anlar. Sabah erken saatlerden gecenin bir vaktine kadar birlikte olan, hazmetmesi çok ağır olaylar, istismarlar, tacizlerle karşılaşan ekip, birbiriyle şakalaşarak, sohbet ederek rahatlama yolunu seçiyor. Günleri, çocukları taciz edenleri yakalamak, rüştünü ispat etmemiş yankesicileri tutmak, tacizci aile büyüklerini sorguya çekmek, çocukların ifadelerini almakla geçiyor. Gerçi ekip dahilinde hayli aşk ilişkisi, hatta yer yer gerginlik de olduğu için zaman zaman kapıştıkları da oluyor ama her şeye rağmen en çok birbirlerine güveniyorlar. Aile ilişkilerini, sorunlarını ekip arkadaşlarına anlatıyorlar. İşlerini her şeyin üstünde tutmaları, aileleri ile ilişkilerini de kolaylaştırmıyor çünkü. Lâfın kısası, zor bir hayat. Ama sorumlu oldukları çocuklar ile yeniyetmelerin hayatları kadar zor değil.
Aslında Maiwenn’in filminin en yürek paralayan yanı da bu olayların hepsinin gerçek olaylar olması. Filmde rol de alan Emmanuelle Bercot (polis memuru Sue Ellen’ı oynuyor) ile yazdıkları senaryoda, yönetmenin ilham kaynağı, televizyonda izlediği bir Çocuk Koruma Birimi belgeseli oldu. Belgeselin yönetmenini buldu, ÇKB’ndekilere onu tanıtmasını istedi. İşlerini anlayıp ekiptekileri tanımasına yetecek bir süreyle onlarla birlikte çalıştı, araştırdı, notlar aldı. Filmdeki bütün olaylara ya gözleriyle tanık oldu, ya da polislerden dinledi. Bizim, filmdeki çocuklann karıştığı olayların sonuçlarını bilmememizin de bir nedeni var: Maiwenn, bu birimdeki polisler asla sonradan ne olduğunu bilmedikleri için, bizim de bilmememizi uygun bulmuş.
Bu arada, polis olarak inanabilecek oyuncular seçmeye özen gösterdiğini de söylüyor. Ancak, Joey Starr’ın, yani Didier Morville’in durumu farklı. Maiwenn, ikinci filmi “The Actress’ Ball” da onu potansiyaline denk düşen bir rolda oynatmadığına inanıyormuş. “Yeni filmimin başrolünde oynamasını istiyordum, zıt kesimlerden iki karakter hakkında bir aşk hikâyesi yazacaktım. Televizyonda belgeseli izleyince, bu hikâyeyi neyin üzerine kuracağımı ve ona hangi rolü vereceğimi anladım.” Aktör de onun inancını boşa çıkarmamış hani.
Çocuk Koruma Birimi polislerinin gündelik hayatları, birbirleriyle ve aileleriyle ilişkileri, “Polisse”in temelini oluşturuyor. Şaşıracaksınız, rahatsız olacaksınız, sempati duyacaksınız, sık sık da gülmekten kendinizi alamayacaksınız. Maiwenn, bu geniş kadrolu kapalı mekân filmini, başarılı bir koreografiyle kotarmış. Yönetmen olarak üçüncü filminde seyirciye ulaştığını söyleyelim. Kendisinin de önemli rollerden birini oynuyor olması, işini büsbütün zorlaştırmış olsa gerek. Gene de, hem yazın en iyi filmlerinden birini yaptı, hem de Cannes’da Jüri Ödülü’nü aldı. “Polisse”in masum çocuklar ve büyüklerin onlara yaptıkları kötü şeyler hakkında olduğunu sanmayın. O da var ama tek mesele bu değil. Kimse aziz halesiyle dolaşan bir kurtarıcı değil. Kimse kimseye karşı da sayılmaz. “Polisse”de herkes işin içinde, herkesin kendince bir derdi var. İnsan ahvali üzerine bir film…
(28 Temmuz 2012)
Sevin Okyay