Kayıp (Gone)
Yönetmen: Heitor Dhalia
Senaryo: Allison Burnett
Müzik: David Buckley
Görüntü: Michael Grady
Oyuncular: Amanda Seyfried (Jill), Daniel Sunjata (Powers), Emily Wickersham (Molly), Wes Bentley (Hood), Katherine Moennig (Erica), Jennifer Carpenter (Sharon), Sebastian Stan (Billy), Nick Searcy (Miller), Socratis Otto (Jim),
Yapım: Summit-Lakeshore (2012)
Yeni tanımaya başladığımız Brezilyalı yönetmen Heitor Dhalia’nın Hollywood’daki ilk filmi “Kayıp” filmi, insanı tedirgin eden, şüpheye düşüren ve sonuna kadar merak duygusunu ayakta tutan bir gerilim.
Yiyecek, içecek ve giyecekten vergi alınmadığı Pasifik kıyısınının kuzeybatısındaki Oregon eyaletinin Portland şehri. Ortasından nehir geçen, yaz ve kış, bulutların gökyüzünü kuşattığı bu ıslak güller şehrinde Jill’in, sapık bir caninin peşinde iz sürüşüne tanıklık ediyorsunuz. Ön jenerikte, Jill elinde haritayla Forest Park Ormanı’nın derinliklerinde dolaşıyor. Yönetmen, Jill’in kız kardeşi Molly’nin kayboluşuna kadar dikizci açılarla yansıtıyor tüm anları. Jill’in başından korkunç olaylar geçmesine rağmen polis bu durumu hayali olarak değerlendirmiş ve Jill bir süreliğine akıl hastanesinde yatmış. Polis, Jill’in anne-babasını aynı anda öldüğü için psikolojisinin bozulduğunu düşünüyor. Üstelik Molly de alkolik olmuş. Gece kafede garsonluk yaparak geçmişindeki acıları hafifletmeye çabalayan Jill, sabaha karşı eve geldiğinde Molly’nin evde olmadığını fark ediyor. Sapığın izini bulduğunu düşünerek polise gidiyor. Polis yine ona inanmıyor. Merkeze yeni atanmış Peter Hodd’u görür görmez insanda bir şüphe de oluşuyor. Sonra bu şüphe dağılıyor ve Hood’un hikâyede önemli bir yeri olmadığını anlıyorsunuz. Aslında yönetmen beyzbol şapkalı sapığı başlarda birkaç defa gösterse de elbette final bölümüne kadar cani sapığın kim olduğunu çıkartamıyorsunuz.
Ölümcül iz sürüş…
Polisin ciddiye almadığı Jill, tıpkı Sherlock Holmes gibi küçük ayrıntıları bir araya getirip Portland şehrinin ıslak sokaklarında adım adım sapığa yaklaşıyor. On yılı aşkın önce ölmüş karısının yasını yaşayan komşusunun ona söylediklerinin peşine düşen Jill, sapığın çilingir dükkânının panelvan arabasını bir süreliğine kullandığını öğreniyor. Bu ipucu, şehirde beklemediği yerlere de götürüyor Jill’i. Hatta tahmin edemediği yerlere de. Çünkü sapık, Jill’in iletşimde olduğu insanlara da iyi taraflarını göstererek yaklaşmış. Beklenmedik bir anda sapıkla telefon aracılığıyla iletişim kuran Jill, sapığın yönlendirmesiyle filmin açılışındaki ormana geliyor. Bu şiddetli savaşı kimin kazandığını bilmek için sonu beklemek gerekiyor. Sapık, kaçırdığı genç kadınları ormanın içindeki derin çukura atıyor. Çoğunlukla da kadınlar, açlık ve soğuktan ölüyorlar. Elbette insanın aklına bu ormanda hiç bekçi yok mu sorusu da geliyor. Sonuçta her filmin kendine göre gerçekliği var. Mantığı zorlasa da.
Sinemaskop çekilmiş bu 2012 yapımı “Gone-Kayıp”, merak duygusunu final bölümüne kadar ayakta tutmayı başarmış. Ormanda sapığın yüzünü görünce bu yüzü filmin bir yerlerinden hatırlıyorsunuz. Filmdeki mekânlar gerçekten sinematografik. Bulutlu bir gökyüzünün altındaki yemyeşil ıslak Portland şehri insana kasvet duygusu yaşatabiliyor. Yönetmenin kullandığı çekim ölçekleri de insana bu kasvetle beraber sıkıştırılmışlık duygusu veriyor. 1970 doğumlu Brezilyalı yönetmen Heitor Dhalia ülkemizde yeni tanınacak. Yönetmenin Brezilya sinemasından filmleri buralara uğramadı hiç. “Kayıp” filmi bu yönetmeni Hollywood’da yaratma fırsatı verebilir. Pensilvanya’da 1985’te doğmuş Amanda Seyfried’i, Phyllida Lloyd’un 2008 yapımı “Mamma Mia!” filminde Sophie’yle tanıdık tam anlamıyla. Muhteşem Ermeni yönetmen Atom Egoyan’ın 2009 yapımı “Chloe-Büyük Hata”, ahlâkçı Lasse Hallström’ün 2010 yapımı “Dear John-Sevgili John”, Catherine Hardwicke’in “Kırmızı Başlıklı Kız” masalından ilham almış 2011 yapımı “Red Riding Hood-Kız ve Kurt”, yine 2011 yapımı Andrew Niccol’ün bilimkurgu gerilimi “In Time-Zamana Karşı” filmleri de perdelerimize konuk olmuştu bu güzel oyuncunun.
(27 Temmuz 2012)
Ali Erden