31. İstanbul Film Festivali’nde 11 Nisan Çarşamba Tüm Gün Müzik Var

31. İstanbul Film Festivali, sinemaseverlere, filmleriyle olduğu kadar etkinlikleriyle de yoğun bir program sunuyor. Cardigans topluluğunun güzel sesli, dünyaca ünlü vokalisti Nina Persson, film müzikleriyle tanınan eşi, başarılı besteci Nathan Larson ile çağdaş ve elektronik müziğin Türkiye’deki önemli isimlerinden Erdem Helvacıoğlu’nun projesi 777, 11 Nisan 2012 Çarşamba akşamı saat 21:00’de, İKSV Salon’a konuk olacak. Aynı gün, Nathan Larson ve Erdem Helvacıoğlu saat 12:00’de, İKSV Salon’da Sinemada Çağdaş Müziğin Kullanımı başlıklı bir atölye çalışması da gerçekleştirecek.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    31. İstanbul Film Festivali’nde 11 Nisan Çarşamba Tüm Gün Müzik Var yazısına devam et
  • Aşk ve Para

    Julie Anne Robinson’ın yönettiği Katherine Heigl, Jason O’Mara, Daniel Sunjata ile John Leguizamo’nun oynadığı Aşk ve Para (One For The Money), 11 Mayıs 2012’de Pinema Film dağıtımıyla r Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Altı aydır işsiz olan Stephanie, son çare olarak kuzeninin, kefalet senedi veren şirketinde tahsilât ajanı olarak çalışmaya başlar. Tercih ettiği silâh biber gazı spreyidir ama bu Stephanie’yi kuzeninin en büyük borçlusunu yakalamasını engellemez: Cinayet zanlısı, eski polis Joe Morelli. Evet, lise yıllarında Stephanie’yi baştan çıkarıp terk eden Joe Morelli.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Zeynep Özbatur Atakan’dan Yapımlab’da Yeniden Sinema Projelerinde Sunum Teknikleri Semineri

    Türk sinemasında Üç Maymun, İklimler, Bir Zamanlar Anadolu’da gibi başarılı filmlere imza atan yapımcı Zeynep Özbatur Atakan, kendi kurduğu Yapımlab’da, bir kez daha Sinema Projelerinde Sunum Teknikleri seminerini sunuyor. Özbatur Atakan, 20 Nisan 2012 Cuma günü 14:00 – 19:00 saatleri arasında Yapımlab’da, projelerini güçlendirmek isteyenlerle deneyimlerini paylaşacak. Uluslararası alanda “pitching” olarak adlandırılan, sunumla ilgili çalışmaların uygulamalarını içeren atölye; “proje sunumunda gerekenler, sunumda öne çıkarılacak öğeler, projeye hakim olmanın şartları” gibi başlıkları kapsıyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Zeynep Özbatur Atakan’dan Yapımlab’da Yeniden Sinema Projelerinde Sunum Teknikleri Semineri yazısına devam et
  • Web Dünyasının Oscar’larında filmlerim.com Yaşam Kategorisi Birincisi Seçildi

    Türkiye’nin ilk ve tek bağımsız web ödülleri organizasyonu olan 10. Altın Örümcek Web Ödülleri’nde toplam 34 kategoride yine bağımsız jürinin ve halkın seçimiyle web’in en iyileri belirlendi. İnternet, web teknolojileri ve interaktif tasarım konularında deneyimli ve derin bilgiye sahip profesyonellerden oluşan toplam 50 kişiden oluşan Altın Örümcek Jüri üyelerinin seçimiyle Yaşam Kategorisi finalisti olan www.filmlerim.com, Mart ayı boyunca düzenlenen oylama sonucunda Halkın Favori’si seçildi. Jüri değerlendirmeleri sonucunda birinci sitelerin açıklanacağı ödül töreni ise Haziran ayında gerçekleştirilecek.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü görsele haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Web Dünyasının Oscar’larında filmlerim.com Yaşam Kategorisi Birincisi Seçildi yazısına devam et
  • Meral Okay’ı Kaybettik

    Sinemamızın sevilen oyuncu ve senaristlerinden Meral Okay’ı 09 Nisan 2012 Pazartesi günü kaybettik. Senaryosunu yazdığı Muhteşem Yüzyıl adlı TV dizisi ile olağanüstü ilgi gören Meral Okay, Seni Seviyorum Rosa, Hiçbiryerde, O Şimdi Asker, Beynelmilel ve Kaptan Feza gibi sinema filmlerde oyuncu olarak da görev yaptı. Cenazesi 10 Nisan 2012 Salı günü Bebek Camii’nde kılınacak öğle namazını müteakip Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilecek olan merhumeye tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz. (Haber: Serpil Boydak.)

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Meral Okay’ı Kaybettik yazısına devam et
  • 12. Uluslararası İzmir Film Festivali’nin Basın Toplantısı 10 Nisan’da Yapılıyor

    Türkiye ve dünya sinemasının en yeni ve seçkin örneklerini bir araya getiren programıyla İzmirli sinemaseverlerin karşısına çıkacak olan 12. Uluslararası İzmir Film Festivali basın toplantısı 10 Nisan Salı günü 11:00’de yapılıyor. 21 – 28 Nisan tarihleri arasında Başbakanlık Tanıtma Fonu, Kültür ve Turizm Bakanlığı, İzmir Kalkınma Ajansı destekleri ve İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı ile Dokuz Eylül Üniversitesi işbirliğiyle 11 yıl sonra yeniden hayata geçirilecek olan 12. Uluslararası İzmir Film Festivali programının açıklanacağı basın toplantısı Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü’nün Senato Salonu’nda düzenlenecek.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • 31. İstanbul Film Festivali’nde 09 Nisan Pazartesi

    31. İstanbul Film Festivali’nin ikinci haftası daha ilk günden fevkalade dolu bir program sunuyor. Yönetmen Serge Avédikian’ın, 1910’da modernleşme adına İstanbul’da ortadan kaldırılan sokak köpeklerini anlatan belgeseli, İstanbul Sokak Köpekleri, saat 11:00’de Fitaş 1’de gösterimde. Gün içinde ayrıca Beyoğlu Sineması’nda Ön Görüye Ağıt, Semi, Hicaz, Simurg; Atlas Sineması’nda Yurt, Lal Gece; Pera Müzesi’nde Kızıl Söz, Tahrir: Özgürlük Meydanı, Artık Korkmak Yok ve diğer filmler gösterime sunulacak.

    Güzel ve Çirkin (Yönetmen: Gary Trousdaleve)

    Gary Trousdaleve ile Kirk Wise’ın yönettiği ve Paige O’Hara, Robby Benson, Richard White ile Jerry Orbach’ın seslendirdiği animasyon film Güzel ve Çirkin (Beauty and the Beast), 18 Mayıs 2012’de UIP Filmcilik dağıtımıyla UIP Filmcilik tarafından vizyona çıkarıldı.
    Bel, korkunç canavarın kalesine hapsettiği çok güzel bir genç kadındır. İçinde bulunduğu durumun çaresizliğine rağmen Bel kalenin büyülü çalışanları arasından Çaydanlık, Şamdan ve Masa Saati’yle arkadaş olur ve bu sayede canavarın iç dünyasına bakıp orada gerçek bir prensin ruhunu ve kalbini görür.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Ali Erden Yazıyor
  • Diktatör

    Larry Charles’ın yönettiği ve Sacha Baron Cohen, Anna Faris, Ben Kingsley, Megan Fox, Sayed Badreya, Michele Berg, Rocky Citron, Liam Campora, Aasif Mandvi, Rizwan Manji, Rick Chambers, Elsayed Mohamed, Adeel Akhtar, Horatio Sanz, Elena Goode, Nazanin Homa, Dawn Jackson, Victoria Beltran ile Danielle Burgio’nun oynadığı Diktatör (The Dictator), 18 Mayıs 2012’de UIP Filmcilik dağıtımıyla UIP Filmcilik tarafından vizyona çıkarıldı.
    Saplantılı olduğu sevgili ülkesine asla demokrasinin gelmemesi için hayatını bile tehlikeye atan Kuzey Afrikalı bir diktatörün kahramanlık hikâyesi.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Arka Pencere Dergisi, Kabus Gibi Çöküyor

    Arka Pencere Dergisi, 128. sayısında, kapağına Freddy Krueger’ı yerleştiriyor. Tunca Arslan, köşesinde, geçen hafta yitirdiğimiz Ekrem Bora ve rol aldığı Suçlular Aramızda’yı yazdı. Vizyon filmleri eleştirileri arasında Şahane Misafir, Titanic, Amerikan Pastası: Buluşma, Ülkücüler ve Mevsim Çiçek Açtı yer alıyor. Derginin 128. sayısı, bir Alfred Hitchcock alıntısıyla sona eriyor: “1920 yılında Amerikalıların kullandığı ışıklandırma yöntemini çok takdir etmişimdir. Çünkü ‘liners’ adını verdikleri geriden aydınlatma yöntemiyle aktörü arka plândan ayırarak görüntünün yapısının üstesinden geliyorlardı.”

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Arka Pencere Dergisi, Kabus Gibi Çöküyor yazısına devam et
  • Goethe Enstitüsü’nde Mayıs Ayı’nda Perşembe Filmleri

    Goethe Institut Istanbul (Alman Kültür Merkezi), Perşembe Filmleri başlığı altında düzenlediği film gösterimlerini Mayıs ayında da sürdürüyor. Merkezde her Perşembe saat 19:00’da son üç yılda çekilmiş yeni Alman filmlerinden bir seçki sunmaya devam ediliyor, Mayıs ayında Pianomania, Votka ile Viski, Kinshasa Symphony ve Plug & Pray adlı filmler seyirci karşısına çıkacak. Pianomania, müzik aşkıyla, mükemmellikle, birazcık da delilikle ilgili bir film. Stefan Knüpfer’i müzik dünyasının yıldızlarıyla yaptığı çalışmalar sırasında izlerlerken, izleyiciyi sıra dışı ve esprili bir yolculuğa çıkarıyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Goethe Enstitüsü’nde Mayıs Ayı’nda Perşembe Filmleri yazısına devam et
  • Sinemamızda Dökülen Yapraklar

    Hangisinden başlamalı? Herkesin en azından adını duyduğu (filmini görmemiş olabilir mi?) Ekrem Bora’dan mı, yoksa televizyoncuların (seyircilerinin) yakından tanıdığı Meral Okay’dan mı? Ben Ekrem Bora’dan başlarım; gerçek adını Ekrem Uçak olarak bildiğim Ekrem Bora’dan. Ama tam adı Ekrem Şeref Bora imiş. Gazetedeki ölüm ilânda yer alan üç kızından birinin adı Lale Bora olduğuna göre Uçak olan soyadı Bora olarak değişmiş olmalı, yani bildiğimiz adı ile Ekrem Bora. Şu, Yıldız Dergisi’nin yarışması sonucu sinema oyuncusu olarak seçilen, Alın Yazısı (Mehdi Özgürel) filmi ile sinemaya başlayan, kısa bir aradan sonra sinemaya yerleşen Bora’dan. Sinemada ilerlemiş yılları sırasında yapılan bir röportajından fotoğraf meraklısı (en azından bir zamanlar) olduğunu öğrendiğim kişiden. Geçen gün Metin Erksan’ın Acı Hayat filminin finalini seyrettim. Yağmur altında Ayhan Işık, ıslak mezar toprağına -T. Şoray’ın- bulanmış elini kaldırınca (tam vuracak iken) başına çeviren -ve tokattan kurtulan- Ekrem Bora’dan.

    O film ile mi adını iyi oyuncuya çıkardı, -daha öncesi var mı?- (ama o filmde, iyi film-dir.) sonra bir Hızlı Yaşayanlar (Pesen), bir Kadın İntikamı (Engin), bir Sürtük (1 / Eğilmez), bir Firari Aşıklar (Saydam). Hepsi bir yana Sürtük (1 / Eğilmez – 1965) filmi bambaşkadır. Şarkıcısı (Ferah Nur) ile başı dertte olan gazino patronu (Ekrem Bora) daha fazla kaprislere dayanamayarak, şarkıcısına herhangi bir kadını da kısa zamanda ünlendireceğini söyler ve o gece (sokakta mı? gazinoda mı?) rastladıkları sokak şarkıcısını (Türkân Şoray) kısa zamanda şöhret yapacağını söyler, bahse girerler. Sokak şarkıcısı bilgisiz, görgüsüz olduğu kadar da kabadır, müzik için tutulan, (gazinonun piyanisti mi idi?) Cüneyt Arkın, sokak şarkıcısına ders vermeye başlar. Müzik, ayrıca başka derslerde alacaktır sokak şarkıcısı. Sonunda müzik konusunda patronuna ders verecek duruma gelir ama piyaniste de aşık olur (O da ona).

    Yetiştirdiği, ürettiği şarkıcının başka birine ilgi duymasını kıskanan patron, “onları” ayırmaya çalışır. Ayıramayınca (İstanbul’da / gazinolarda) çalışmalarına mani olmaya çalışır. Onlarda taşraya gitmeye karar verirler ama sonuç umdukları gibi olmaz. Kadın / şarkıcı (Şoray) patrona döner ama ruhsuz bir vücut olarak. Bu patronun (Bora) hiç beklemediği bir şeydir. İlk kez yenilmiştir, hem de hiç hesaba katmadığı kişiler tarafından. Adamlarından birine bir gazino açtırır. Yine sokaklara dönmüş olan şarkıcıyı buldurup, açtığı gazinoya assolist olarak getirir. Kadın isteksiz çıktığı sahnede piyanist olarak Cüneyt Arkın’ı görünce formunu bulur. İki aşık bakışarak şarkı çalar / söylerken onları kulisten bir süre izleyen Ekrem Bora, kendini gece Beyoğlu’suna, sokaklara atar. Başında şapkası, elleri cebinde -belki (ilk kez) ağlayarak- yürürken geri doğru kayan kamera gittikçe kendisinden uzaklaşır… film siyah/beyaz. Eğilmez 1970’de Sürtük’ü (2) tekrar çeker. Sürtük, Hülya Koçyiğit, piyanist Göksel Arsoy ve gazino patronu (yine) Ekrem Bora… ama film renkli (ve ben bu versiyonu görmedim). Acaba, Ekrem Bora yine şapkası başında, yine elleri cebinde, kendini Beyoğlu yollarına vururken, kamera yine geri kaydırma yapıyor mu? Yine Ekrem Bora gece sokaklarda yitip gidiyor mu -ama bu kez film renkli!

    Meral Okay, şimdi herkes bu ismi şu veya bu şekilde duymuştur. Hele geçtiğimiz günlerde, beklenen ama yine de çok erken ölümü ile adı iyice duyuldu. Önce, neden bu kadar tanınıyor, ona bakmak lâzım. Asmalı Konak’ın (dizi) senaryosunu yazmış… Dizi, herkesin (ben hariç) seyrettiği bir TV olayı idi (öncelikle dizi seyretmek gibi bir alışkanlık edinemediğimden seyredemiyorum, sonrası yok…) ama bu dizi Okay’ı hiç değilse ismen duyurdu, sonra Yeditepe İstanbul’dan önce Kasap Melahat rolü ile İkinci Bahar’da seyircileri kendine bağladı. Televizyon dizi senaryoları en son Muhteşem Yüzyıl (yine seyredemiyorum, seyretmek gibi bir kararım da olmadı) ile artık popülerliği iyice gelişti… ama bu arada Seni Seviyorum Rosa (1992), Hiçbiryerde (2001), O Şimdi Asker (2002), Beynelmilel (2006), Kaptan Feza (2009) gibi filmlerde oynamış, ödüller almış… ve yanına gömüldüğü Yaman Okay (erken ölümü nedeni ile hakkında birşeyler yazamadık ne yazık ki…) ile dokuz yıllık evliliği (-değil- aşkı) yaşamış biri olarak ve şimdi gazetelerde -ölümü üzerine- çok çeşitli yönleri ile anılmaya devam eden ve edecek olan, sinemamızda az çalışmasına rağmen sosyal sanatımızda derin izler bırakan biri olarak… Meral Okay.

    Paşa Gündoğdu ve Mustafa Yılmaz… Filmlerin -eskiden yalnız başında olurdu, şimdilerde bazen başında olmuyor fakat finalde mutlaka oluyor- jeneriklerini (tanıtma yazılarını) ne kadar okuruz ve karelerde yer alan (veya akıp giden) yazılarda rastlanan (eskilerde “kameraman / foto direktörü”) şimdilerde görüntü yönetmeni karşısında yazanları (bunları aynı şekilde afişlerde de görmek mümkün), kaç tanemiz hatırlarız. “Görüntü yönetmeni” deyince bana kaç isim verebilirsiniz? İşte bunlardan iki tanesi Paşa Gündoğdu ve Mustafa Yılmaz, geçtiğimiz günlerde yaşama veda etti. Sinema çevrelerinin bile pek haberi olmadan. Paşa Gündoğdu, belki birinci sınıf bir görüntü yönetmeni olamadı ama Yeşilçam’a emek verenlerden biri idi. Ya Mustafa Yılmaz? Yıllarca Uğur Film (Memduh Ün) yapımlarında -çoğu siyah / beyaz filmlerde- o zamanlar dünya standartlarının hayli gerisindeki kameralarla ne çalışmalar yaptılar. Mustafa Yılmaz bu çalışmalarından birisi ile (Namusum İçin) Antalya’da bir ödül dahi aldı. (Bu ödüllerin, alanlarını ne derece tanıtır olduğu da hayli tartışmalıdır.)

    Paşa Gündoğdu’nun haberi ailesinin gazetelere (Hürriyet) verdiği ilânla duyuruldu tanıyanlarına. Mustafa Yılmaz’ın ölümü ise cenazesinin -hemen hemen kimsesiz- kalkmasından on beş gün sonra, bir zamanlar yanında çalışan biri tarafından duyuruldu, sessiz sedasız olarak… Herşey olup bitti mi? “Yeşilçam” demek şöhretleri kendilerinden menkûl bir takım aktör ve aktristler demek midir? Onlarda bilir kendilerini “yıldız” yapan bir adsızlar ordusu olduğunu ama bu adsızları neden hep öldüklerinde hatırlarız? Bir “adsızlar ordusu” dedikse, -bu gün- o ordu dediğimiz kitle pek fazla kalabalık değildir. Zaten birçoğu ebediyete intikâl etmiştir. Geride kalanların adlarını ölüm ilânları veya bir zaman sonra şu veya bu şekilde çevresinde bulunanlardan öğrenmek bana hiç de adil gelmiyor. Neden böyle oluyor? Bu -hadi yine aynı deyimi kullanalım:- “adsızlar ordusu”na sahip çıkacak -kişi değil- kurum, hani nerede?

    Güngör Erbayık. İsim olarak hatırlayanınız var mı bilemiyorum ama gazetelerde ölüm haberi yer aldığında merakım sinema ile ilgilenip ilgilenmediği oldu. Seyretsin veya seyretmesin herkesin -en azından- adını duyduğu Bizimkiler dizisi oyuncularından. Hadi diziyi seyredenlerin tanıyabileceği sıfatı ile söyleyeyim: Dizideki Tahta Kafa’nın karısı rolünde oynayan Erbayık. Sinemada bir tek Yeşil Bir Dünya (1990 / Faruk Turgut) filminde oynamış… Filmin, kitaplara giren oyuncu kadrosunda adı geçmiyor ama oynamış… Zaten oynadığı filme de kitaplardan (Türk Filmler Sözlüğü / Agâh Özgüç, Cilt: 2 – 1990 yılı) başka bir yerde rastlamadım -en azından ben rastlamadım, sinemalarda filân- ama bu, Erbayık’ı sinemacı olarak anmamıza mani değil…

    Üç oyuncu (biri yılların oyuncusu, diğerleri az, “tek” sayıda film oyuncuları), iki görüntü yönetmeni. Kimi gürültülü, çoğu sessiz sedasız aramızdan ayrıldı. Yazdıklarımız okundukça (ve yazılanları saklayanlar oldukça, belki yıllar sonra) hatırlanabilecekler. Ne kadarı tanınabilecek… Adı daha çok anılacak olan Yeşilçam kişileri (halkı) sanıldığı kadar çok değildir. Öldükçe hatırlanırlar, yaşarken -hele eskimişleri- isim olarak belki hatırlanırlar (o da kaç kişi tarafından?) fakat çoğunluğu kişi olarak tanınmazlar!

    (15 Nisan 2012)

    Orhan Ünser

    Corneliu Porumboiu’dan Sinema Dersi

    Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi, İstanbul Film Festivali Uluslararası Jüri üyesi Corneliu Porumboiu’yu ağırlayacak. Romanya’nın önde gelen “Yeni Dalga” yönetmenlerinden Porumboiu, 09 Nisan Pazartesi günü, saat 16:00’da Mithat Alam Film Merkezi’nde sinema dersi verecek. Porumboiu, 2006’da ilk uzun metrajı Bükreş’in Doğusu (A Fost Sau N-A Fost?) adlı filmiyle Cannes’da en iyi ilk filme verilen Altın Kamera’yı kazandı. Yönetmen sinema dersinde, Romanyalı bir sinemacı olarak deneyimlerini, günlük hayattaki mizahı, “eski dünya” ile “yeni dünya” arasındaki farkları ve sinema anlayışını paylaşacak.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Corneliu Porumboiu’dan Sinema Dersi yazısına devam et
  • 31. İstanbul Film Festivali’nde 08 Nisan Pazar

    31. İstanbul Film Festivali yoğun bir şekilde devam ediyor. Ave’de onyedi yaşındaki kaçak Ave ile dışlanmış sanat öğrencisi Kamen’in otostopla başlayan ve yalanlarla devam eden ilişkisi beyazperdeye aktarılıyor. Filmin gösterimi yönetmen Konstantin Bojanov’un katılımıyla Fitaş 4’te 11:00 seansında gerçekleştirilecek. Atlas Sineması’nda Ulusal Yarışma filmlerinden Nar ve Can; Beyoğlu Sineması’nda Hammadde; Nişantaşı City’s AVM City Life Sineması’nda Selâm; Fitaş 1′de Bengal’de Bir Dedektif; Pera Müzesi’nde Yuvarlak Masa: Devrimin Filmi gösterilecek.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    31. İstanbul Film Festivali’nde 08 Nisan Pazar yazısına devam et
  • TÜRVAK Sinema – Tiyatro Müzesi’nde Afiş, Fotoğraf ve Belgelerle 1950 Öncesi Türk Sineması Sergisi

    TÜRVAK Sinema – Tiyatro Müzesi, sinemaseverleri 02 Nisan – 30 Haziran 2012 tarihleri arasında Afiş, Fotoğraf ve Belgelerle 1950 Öncesi Türk Sineması sergisiyle buluşturuyor. Müze, kuruluş amaçlarına uygun olarak Türk sinemasının başlangıçtan 50’li yıllara uzanan bir zaman sürecindeki ürünlerini afiş, fotoğraf ve belgelerle ziyaretçilerine sunuluyor. Sinemamızın belki de en olanakları kısıtlı, üretimi az, en sancılı dönemlerinin filmlerinden izler taşıyan bir sergi bu. Yalnızca nostaljik bir ilgi alanı olarak değil, dönemin tanığı filmleriyle sinemamızın gelişiminden de ipuçları sunan bir sergi.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    TÜRVAK Sinema – Tiyatro Müzesi’nde Afiş, Fotoğraf ve Belgelerle 1950 Öncesi Türk Sineması Sergisi yazısına devam et