Istanbul (Isztambul)
Yönetmen-Senaryo: Ferenc Török
Müzik: Lance Hogan
Görüntü: Daniel Garas
Oyuncular: Johanna ter Steege (Katalin), Yavuz Bingöl (Halil), Patraic Delaney (Andras), Erdinç Olgaçlı (Mehmet), Andor Lukats (Janos), Eszter Banfalvy (Juli), Reka Tenki (Zsofi)
Yapım: Kuzey Film-Uj Budapest-Ripple World (2011)
Macar yönetmen Ferenc Török’ün “Istanbul” filminde, terk edilmiş bir kadının nefes almak için çıktığı beklenmedik yolculuğu, onu yeni dünyalara götürüyor.
Budapeşte’de 1971’de doğan Macar yönetmen Ferenc Török’ün 2004 yapımı “Szezon / Eastern Sugar – Doğu Şekeri” filmi, geçen yıl “Çağdaş Macar Sineması İstanbul’da” kapsamında gösterilmişti. Bu yönetmen, 2011 yapımı “Isztambul – Istanbul” filmini, bir kadına ve İstanbul’a adamış. Katalin, oğlu ve kızının babası Janos’un çocukları yaşındaki Juli’yle yaşamasından dolayı küçük bir bunalıma düşüyor. Evli kızı Szofi doğurmak üzere. Oğlu Andras arada kalmış bir genç. Saksıdaki çiçeği makasla doğradıktan sonra, gecenin bir yerinde elindeki makasla Budapeşte’nin sokaklarına çıktığında kendini hastanede bulan Katalin, hiç beklemeden otostopla yollara düşüyor. Kamyonla Romanya’ya gelen Katalin adını duyduğu İstanbul’a doğru yolculuğa çıkıyor. Bu yolculuk onu, depresyondan uzaklaştırıyor ve bilmediği kültürlere dokunduruyor. Otele yerleşen Katalin, otelin sakinlerinden inşaatta ustabaşı olan Halil’le yavaş, ama sağlam bir yakınlık kuruyor. Ardından gelen oğlu Andras, annesini sanki anlıyor ve onu almadan geri dönüyor.
İstanbul’un sıcak yüzü…
Filmi seyrederken, içinde yaşayan bizlerin fark edemediği etkileyici sıcaklıktaki İstanbul anlarıydı. İnsanlar ve şehir muhteşem. Güvenli. İnsanlarla kolay iletişim kurulabiliyor. Elbette tüm bunlar bir yabancının ilk başta gördükleri. Yönetmen Török, İstanbul’a Budapeşte’den daha içten ve sıcak bakmış. Budapeşte, sanki daha kasvetli ve insana kuşatılmışlık duygusu veriyor gibi. İstanbul, alabildiğine ferah ve insanı şefkatiyle hemen sarıyor. İstanbul, bizim Yeşilçam filmlerinde pek az görebildiğimiz estetik çarpıcılıkta yansıyor perdeye. 1973 Budapeşte doğumlu kameraman Daniel Garas, Török’ün filmlerinin gözü olmuş genelde. Bu filmdeki İstanbul fotoğrafları çok estetik. Mutfak kültürü de yansıyor az da olsa. Otel ve çevresi de insana güven veriyor. Yönetmen, otel ve çevresini Üskadar taraflarından seçmiş. Elbette olmazsa olmaz Boğaz kıyıları. Final bölümündeki Kapadokya görüntüleri de etkileyici. Oyuncu performansları da iyi. Johanna ter Steege, donuk ve sessiz Katalin’e derinlik katmış. Yavuz Bingöl de iyi bir performans ortaya koymuş. Katalin’le Halil’in iletişimi insana iyi geliyor. Halil, yarı Türkçe yarı İngilizce Katalin’i etkilemeyi başarıyor. 48. Antalya Uluslararası Altın Portakal Film Festivali’nde “Uluslararası Yarışma”ya katıldı ama ödül kazanamadı. Fonda duyulan müziklerin de etkileyici olduğu bu film görülmeye değer.
(Bu yazı 21 Ekim 2011 tarihli Taraf Gazetesi’nde yayınlanmıştır.)
(21 Ekim 2011)
Ali Erden
sinerden@hotmail.com