Oğulların Trajedisi Yürek Yakar

Oğul
Yönetmen-Senaryo: Atilla Cengiz
Müzik: Metin ve Kemal Kahraman
Görüntü: Baybars Tekin
Oyuncular: Rıza Akın (Musa), Enes Atış (Soner), Şahin Ergüney (İsmet), Nursina Yıldırım (Zere), Gökhan Atalay (Sakallı Komutan), Kuvvet Yurdakul (Karakol Komutanı)
Yapım: Maya Film (2011)

Atilla Cengiz, ilk sinema filmi “Oğul”da, doğudaki savaş trajedisini iki oğul üzerinden anlatıyor. Bu filmde, İki oğul, bir baba ve bir savaş ve doğunun etkileyici coğrafyası var.

Tunceli otogarında otobüsten orta yaşlı bir adam iniyor. Bu trajedinin başlangıcı. Adam, bir köye gider. Orada onu bir başka baba bekliyor. Film, hikâyenin başlangıcına gittiğinde genç Soner’in peşine takılıyor. Giresun otogarından Tunceli’ye gitmek için gelen Soner, ülkenin “hakikatleri”yle karşılaşıyor. Tunceli’ye otobüs bulamayan Soner, Erzincan üzerinden Tunceli’ye ulaşmayı umudediyor. Ama bu o kadar kolay değil. Bir savaş var ve oraya ulaşmak bir ömre bedel oluyor. Köyde kendi keçilerini güden yapayalnız orta yaşlı Musa’nın da en büyük kederi oğlu. Dağa çıkmış oğlunun acı haberini alacağı haberiyle huzursuz günler geçiriyor. Ara sıra özel tim köye baskınlar da düzenliyor. Gençleri gitmiş köye daha bir hazan çöküyor bu baskınlarda. Yoldaki genç Soner, askelerce sorguya çekiliyor geçmiş zamanda. Soner, aşık. Fındık için Giresun’a amelelik için gelmiş bir Kürt kızına vurulmuş. Bu yaz kız gelmeyince Soner ona gitmek istemiş. Sonda, iki oğulun mezarı yan yana yansıyor perdeye. Bu anda, iki babanın acısı tarif edilemez acıyla seyircinin yüreğine gidiyor.

Görselliği çarpıcı film…

1975’te Kars’ta doğan yönetmen Atilla Cengiz, televizyona “Talih Kuşu”, “Kapadokya Düşleri” ve birçok dizi film çekti. Yazıp yönettiği 2011 yapımı “Oğul” onun ilk uzun filmi. Yönetmen televizyon için çok çalışsa da “Oğul” filminden sinema tadı aldık. Aslında bu kolay değil. Daha iyi imkânlara sahip, kendini reklâmlara ve televizyon dizilerine kaptırmış, sonra da bir film çekeyim demiş yönetmenin tökezlediği bir şey de yönetmen Cengiz televizyondaki alışkanlıklarını aşabilmiş. Filmdeki fotoğraflar gerçekten çarpıcı. Dingin kameranın izlediği hikâyeler de sakin yansıyor perdeye. Doğunun insanı etkileyen coğrafyası, kameraman Baybars Tekin’in derinlikli ve estetik görüntüleriyle insanı etkiliyor. Soner’in yolculuğuyla bir yol filmine dönüşen “Oğul”, uzaklardaki Tunceli’yi de perdeden armağan ediyor. Giresun ve Erzincan da var. Bu ülkenin güzel coğrafyası belgesel tadında yansıyor perdeye. Fonda duyulan müzikler de filme ruh katmış. Kürtçe ezgiler de etkileyici. Evet, bu filmde Kürtçe de konuşuluyor. Oyuncu performansları da iyi olan filmde, Rıza Akın ve Enes Atış’a ayrı bir övgü göndermeli. Rıza Akın’ı, Tayfun Pirselimoğlu’nun 2007 yapımı “Rıza” filmiyle tanımıştık. Adana’da 1957’de doğsa da Erzincanlı olan Akın, tiyatroculuktan gelme bir oyuncu. Bu filmde unutulmaz anlar da var. Musa’nın oğlunun ölüsünü yıkadığı sahne insanı çok etkiliyor. Özel timin köy baskını, Musa’nın polis eşliğinde Soner’in cenazesine sahip çıkmak zorunda kaldığı an, finaldeki mezarlık sahnesi bu filmden geriye kalan unutulmaz anlardan. Filmde akılda kalıcı birçok an var. “Oğul”, 30. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde “Altın Lale Ulusal Yarışması”na katılsa da hiç ödül alamamıştı.

(Bu yazı 14 Ekim 2011 tarihli Taraf Gazetesi’nde yayınlanmıştır.)

(14 Ekim 2011)

Ali Erden

sinerden@hotmail.com