Çelik Yumruklar (Real Steel)
Yönetmen: Shawn Levy
Hikâye: Richard Matheson
Senaryo: John Gatins
Müzik: Danny Elfman
Görüntü: Mauro Fiore
Oyuncular: Hugh Jackman (Charlie), Dakota Goyo (Max), Evangeline Lilly (Bailey), Anthony Mackie (Finn), Kevin Duran (Ricky), Hope Davis (Debra Teyze), James Rebhorn (Marvin)
Yapım: Touchstone-DreamWorks (2011)
Shawn Levy’nin “Çelik Yumruklar” bilimkurgusu, Hollywood’un klâsik filmlerimden ilham almış, gösterişli ve muhteşem IMAX bir film. Sinemaseverler, tıpkı üç boyutlu filmlerdeki gibi bu filmin atmosferinin içinde oluyorlar.
Shawn Levy’nin yönettiği 2011 yapımı “Real Steel – Çelik Yumruklar”, Richard Matheson’ın 1956’da yazdığı kısa bilimkurgu hikâyesi “Steel – Çelik”ten uyarlanmış. Ama, Hollywood’un klâsikleşmiş filmlerinden de epeyce ilham almış. Levy’nin filmi, King Vidor’un Frances Marion’ın hikâyesinden 1931’de çektiği siyah-beyaz “The Champ – Şampiyon”dan etkiler taşıyor. Hatta, Franco Zefirelli’nin melodramı tepeye çıkarttığı 1979’daki ikinci çevrim “The Champ – Şampiyon”un mendil ıslatan anlatımından çok beslenmiş Levy. Baba-oğul hikâyesini anlatan Menahem Golan’ın 1987 yapımı “Over the Top – Kartal” filmi de ilham ötesi ilham vermiş yönetmen Levy’ye. Boks anlarındaki dramatik düşüş ve yükselişler Sylvester Stalone’un “Rocky” filmlerini hatırlatıyor. Tüm bunlar olurken bu bilimkurgu filmi “Çelik Yumruklar” kendi çapında gerçekten çarpıcı bir yapıt. IMAX gösterimle, üç boyutlu olmamasına rağmen insanı mekânlarının içine alan görselliği üst düzeyde bir film bu. Karanlık atmosferde bile en derindeki nesneler bile algılanıyor. Gerçekten görüntüdeki derinliğe ancak IMAX olarak dokunabiliyorsunuz. Işık düzenlemeleri de sanki bir fotoğraf sanatçısının vizöründen yansıyor gibi.
Robot boksörler zamanı…
Yıl 2020… Hayatta genelde kaybetmiş boksör eskisi Charlie Kenton, yıllar sonra oğluyla karşılaşıyor. Terk ettiği sevgilisi ölünce velayet sorunları çıkıyor. Oğul Max’in velayetini zengin teyze Debra istiyor. Her zaman paraya ihtiyacı olan Charlie, 11 yaşındaki oğlunun bir yaz boyunca kendisinde kalması için Debra’nın kocasından rüşvet bile alıyor. Başlarda araları soğuk olan baba-oğulun hikâye derinleştikçe, özellikle gözleri yaşartan geniş final bölümünde aralarındaki buzlar eriyor ve sevgi kazanıyor. Parasızlıktan eski boksör robotları satın alan Charlie, oğluyla hırsızlık için girdiği hurdacıda, Max Atom adında robotu buluyor. Yağan yağmurlar altında uçuruma doğru yuvarlanan Max’i toprağın altında unutulmuş Atom kurtarıyor. Robot Atom bir boksör değil. Boksör robotlar için eğitim robotu. Babasını zor da olsa ikna eden Max, Atom’u hayatlarına ve zaferlerine katıyor. Bir de Bailey var. Bailey’le Charlie beraber büyümüşler. Bailey, alttan alta Charlie’ye vurgun olsa da Charlie başka kadınlara gitmiş ve üstelik bir de oğlu olmuş. Zaferler çoğaldıkça altta kalmış aşk da dışarıya çıkıyor ve herkes için mutluluk anları çoğalıyor. Filmin final bölümündeki boks maçı, Apollo’yla Rocky’nin maçı gibiydi. 1968 doğumu yönetmen Levy, 2006 yapımı iki filmiyle sinemasevererlerin belleklerine yerleşti. “Night at the Musuem – Müzede Bir Gece” ve “The Pink Panther – Pembe Panter” filmleri gerçekten iyiydi. Blake Edwards ve klâsik “Pembe Panter” tutkunu olmamıza rağmen Levy’nin filmini beğenmiştik. 1968 doğumlu Avustralyalı oyuncu Hugh Jackman’ı perdede seyretmek muhteşem. Jackman, bu filmde oynayabilmek için birçok projeden vazgeçmiş. “Çelik Yumruklar” filminin bir seriye dönüşmesi muhtemel.
(Bu yazı 07 Ekim 2011 tarihli Taraf Gazetesi’nde yayınlanmıştır.)
(07 Ekim 2011)
Ali Erden
sinerden@hotmail.com