Yavuz Akçay’ı Kaybettik

Erdoğan Kar’ın yönettiği Kadife adlı filmde Kadife’nin Bayram Amcası olarak rol alan, Samsun Sanat Tiyatrosu’nun başarılı ismi Yavuz Akçay, 07 Eylül 2011 Çarşamba günü hayatını kaybetti. Beyin kanaması geçiren sanatçı 5 aydır tedavi görmekteydi. Yavuz Akçay’ın rol aldığı Kadife’nin ilk gösterimi 17 – 25 Eylül 2011 tarihleri arasında düzenlenen 18. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali Uzun Metraj Film Yarışması kapsamında yapılacak. Cenazesi 08 Eylül 2011 Perşembe günü öğle namazını müteakip Erzurum’da toprağa verilen merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

  • Erdoğan Kar’dan Ağıt
  • Fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Yavuz Akçay’ı Kaybettik yazısına devam et
  • 68. Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan Ödülü Sokurov’un Faust’una Verildi

    68. Venedik Film Festivali’nde, büyük ödül olan Altın Aslan’ı, yönetmenliğini Alexander Sokurov’un yaptığı Faust filmi kazandı. Faust, aynı zamanda Sokurov’un, 4 filmlik serisinin de son filmi. Goethe’nin klâsik eseri Faust’un serbest bir uyarlaması olan film, Sokurov’un Hitler’i anlattığı Molokh, Lenin’i anlattığı Telec ve Japon İmparatoru Hirohito’yu ana karakter yaptığı Solnzte filmlerindeki mutsuz ve tehlikeli insanlara dair incelemesinin son halkasını oluşturuyor. Festivalin ana yarışmasında toplam 23 film yarıştı. (Haber: Serpil Boydak.)

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    68. Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan Ödülü Sokurov’un Faust’una Verildi yazısına devam et
  • Altın Portakal’ın Belgesel ve Kısa Film Jürileri Açıklandı

    48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında gerçekleştirilecek belgesel film ve kısa film yarışmaları ana jürileri açıklandı. Altın Portakal’da bu yıl belgeselde ve kısa filmde 20’şer film kendi dallarında En İyi Film ödülünün sahibi olmak için yarışacak. Diğer kategorilerde olduğu gibi belgesel ve kısa film dalında da jürilerde yer alan isimlerin tümü kadınlardan oluştu. Festivalin Belgesel Film Yarışması jürisi Aysim Türkmen, Nur Dolay, Serap Aksoy, Yeşim Tabak ve Meltem Ünal Erzen’den; kısa film jürisi de Türkan Derya, Begüm Kütük, Elif Ergezen, Natali Yeres ve Senem Aytaç gibi tanınmış isimlerden oluştu.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altın Portakal’ın Belgesel ve Kısa Film Jürileri Açıklandı yazısına devam et
  • Gelecek Uzun Sürer’in Dünya Galası Toronto’da Gerçekleştirildi

    Özcan Alper’in yönetmenliğini üstlendiği Gelecek Uzun Sürer filminin dünya prömiyeri 09 Eylül 2011 Cuma günü 36. Toronto Film Festivali’nde yapıldı. Festivalin Çağdaş Dünya Sineması bölümünde düzenlenen gala yoğun ilgi gördü. Gösterimde filmin sunumunu gerçekleştiren festival başkanı Piers Handling, Özcan Alper’in ustalaşma ve olgunlaşma safhasının bir ürünü olduğunu belirttiği filmin oldukça karmaşık, zor bir politik konuyu, kendine özgü bir sinematografiyle ustalıkla ele aldığının altını çizdi. Gelecek Uzun Sürer’in gösterimi sonrasında Özcan Alper ve başrol oyuncusu Gaye Gürsel soruları yanıtladı.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Gelecek Uzun Sürer’in Dünya Galası Toronto’da Gerçekleştirildi yazısına devam et
  • 12. Uluslararası Altın Safran Belgesel Film Festivali Programı Belli Oldu

    İlk kez 2000 yılında düzenlenen ve 12.si 16 – 18 Eylül 2011 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan Uluslararası Altın Safran Belgesel Film Festivali’nin programı açıklandı. 16 Eylül 2011 Cuma günü saat 14:00’de Misak-ı Milli meydanında yapılacak bölgesel halk oyunları gösterisi ile başlayacak olan festivalde saat 15:00’de kortej, çelenk sunma ve saygı duruşu, saat 20:00’de ise Ata Merkez Sineması’nda açılış töreni yapılacak. Altın Safran Belgesel Film Yarışması’nda geçmiş yıllarda dereceye girmiş ve bu yıl yarışmaya katılan belgesel filmler 10:00 – 21:00 saatleri arasında Ata Merkez Sineması’nda gösterilecek.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü program görseline haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    12. Uluslararası Altın Safran Belgesel Film Festivali Programı Belli Oldu yazısına devam et
  • Genç Goethe’ye İlham Veren Aşk

    Goethe’nin İlk Aşkı (Young Goethe in Love)
    Yönetmen: Philipp Stölzl
    Senaryo: Alexander Dydyna-Christoph Müller-Philipp Stölzl
    Müzik: Ingo L. Frenze
    Görüntü: Kolja Brandt
    Oyuncular: Alexander Fehling (Goethe), Miriam Stein (Lotte), Moritz Bleibtreu (Albert), Volker Bruch (Wilhelm), Burghart Klaussner (Baba Buff), Henry Hübschen (Baba Goethe)
    Yapım: Warner Bros (2010)

    Alman yönetmen Philipp Stölzl’ün “Goethe’nin İlk Aşkı” filmi, ünlü yazar Goethe’nin gençlik dönemlerine bakarken, en büyük aşkı Lotte’yle romantizmin ve melankolinin uçlarındaki tutkusunu anlatıyor.

    Hikâye, 1772 yılında başlıyor. Goethe, 23 yaşında ve ilk romanı “Genç Werther’in Acıları”nı iki yıl sonra yazıyor. Bu roman yayımlandığında müthiş ilgi görmüş. İntiharlar artmış. Film, Wetzlar Alman Yüksek Mahkemesi’nde asistan olarak çalışan hukuk mezunu Goethe’nin başkasıyla nişanlı Charlotte Buff’la, yani Lotte’yle karşılıksız aşkını anlatıyor. Mektup tarzındaki “Genç Werther’in Acıları”, bir bakıma bu acılı aşkı anlatıyor. Romantizmin (coşumculuğun) ve melankolinin en üst noktası bu roman. Film de ikinci bölümde bu kıyılarda dolaşıyor. Johann Goethe’nin avukat babası Johann Kaspar, kafiyesi olmayan çocuk işi yazıları bırakıp avukatlık mesleğini yapması için nüfuzunu kullanarak yüksek mahkemede iş buluyor. Orada dıştan bakınca kuralcı ve sert görünen Albert Kessner de var. Albert, Goethe’nin kaderini değiştiriyor. İşte duygu yüklü Wilhelm Jarusalem’le arkadaş olan Goethe, dansta ilk aşkı güzeller güzeli Lotte’yle karşılaşıyor. Lotte, bir yıl önce annesi öldükten sonra yoksullaşan kalabalık ailesinin annesi olmuş. Babasının tek umudu, nüfuzu ve çok parası olan Albert’le kızını evlendirebilmek. Ya aşk? Birbirlerine vurulan iki genç, doyasıya aşklarını yaşarken hayatın gerçekleri öne çıkıyor ve kaderleri bir yere savuruyor onları. Bir de Wilhelm var. O da evli bir kadına aşık oluyor ve kadın kocasını terk etmediği için melankolinin içine düşüyor, intihar ediyor. Albert’in, Goethe’yle Lotte’nin aşkını fark ettikten sonra her şey değişiyor. Goethe de Wilhelm gibi melankoliye düşüyor. Albert’le düello yaptıktan sonra hapse düşen Goethe, hücresinde Wilhelm’in intiharının etkisinde kalarak “Genç Werther’in Acıları”nı yazıyor ve Lotte’ye yolluyor. İntihar etmek istese de başaramıyor. Ama, kitap çıktıktan sonra gençler arasında ilgi görüyor ve genç intiharları artıyor. Lotte ona beraber yaşlanmayı veremiyor ama ünlü yazar olmasına katkıda bulunuyor. Aşk fedakârlık değil miydi? Lotte, Goethe’ye “Werther” diyor. Lotte ve aşkı, Goethe’ye çok şey katmış.

    Yasaklı klibin yönetmeni…

    Münih’te 1967 yılında doğan Alman yönetmen Philipp Stölzl, Almanca afişinde Goethe’nin adının sonuna ünlem ekleyerek seyirciye kuşku veriyor. Bu gerçek Goethe mi, yoksa yönetmenin Goethesi mi? 2010 yapımı “Young Goethe in Love – Goethe’nin İlk Aşkı”, muhafazakâr tarafları da olan bir yazarın gençlik dönemini anlatıyor. 28 Ağustos 1749’da Frankfurt’ta doğan Johann Wolfgang von Goethe, 22 Mart 1832’de Weimar’da öldü. Goethe, 1790’da yazdığı “Faust. Ein Fragmant / Faust. Bir Fragman” oyunuyla biliniyor daha çok nedense. Goethe, bu oyunun devamını 1797’de yazsa da 1808’de basılabilen “Faust. Eine Tragödie / Faust. Bir Trajedi” geldi. Üstadın, 1807’de yazdığı “Die Wahlverwandschaften / Gönül Yakınlıkları” romanı insanı hemen etkisi altına alıyor. Şiirler ve destanlar da yazdı. Ayrıca o bir doğabilimciydi de. Goethe, eserlerinde görünen anlamlarının ötelerinde anlamları saklayan bir sanatçı. Yönetmen Stölzl, gerçekten böyle derinlikli bir yazarı anlatmaya girişirken zorlu bir sinema yolculuğuna çıkmış. Gerçekten bu yolculuk zor. Belki de bu yüzden üstadın adının sonunda ünlem var. Yönetmen Stölzl, Sven Budelmann’la ortak çektiği, 1993’te kurulmuş Alman elektronik metal grubu Rammstein’ın “Stripped” şarkısında ve video klibinde Nazi propagandası yapılıyor diye Almanya’da yasaklı durumda. Ama, “Stripped” şarkısının klibi internetten izlenebiliyor. Klipte, Nazilerin sinemada propagancı kadın yönetmeni Leni Riefenstahl’ın 1936 yılında yaptığı “Olympia” filminden görüntüler de var.

    Etkileyici atmosfer…

    Yönetmen Stölzl, bu filminde aşkın coşkusunu ve melankolisini görsel anlamda perdeye yansıtabilmiş. Filmde Goethe’nin romantizmi baştan sona hissediliyor. Dönemde inandırıcı yansıyor. Ekonomik sıkıntılar ve nüfuzlu olmak her dönemde var. Ama aşk ve şiir bambaşka. Eski zamanlarda kadınları birkaç dizelik şiir büyülüyormuş. Lotte, belki de Goethe’ye şiirleri için aşık olmuştur. Bir de mekânlar var. Kameraman Kolja Brandtın sinemaskop görüntüleriyle yansıyan sokaklar ve caddeler de inandırıcı bir atmosfer yaratıyor filmde. Filmde o sokaklar, caddeler ve binalar sette kurulmuş dekorlarla yansıdığı halde. İç mekânlar da çarpıcı. Özellikle de Lotte ve ailesinin evi. Yönetmen ışık düzenlemelerini de dönemin ruhuyla buluşturabilmiş. Bir kostüme ve dönem filmi olmasına rağmen film hayli akıcı. Kendinizi Goethe’nin coşkusuna bırakıyorsunuz. Besteci Ingo L. Frenze’nin piyano ve çello tınıları da Goethe’nin ruhunundan çıkanlar gibi. Filmdeki tüm oyunculuklar etkileyici, özellikle genç oyuncular perdede ışık saçıyorlar.

    (Bu yazı 16 Eylül 2011 tarihli Taraf Gazetesi’nde yayınlanmıştır.)

    (16 Eylül 2011)

    Ali Erden

    sinerden@hotmail.com