Belgesel Sinemacılar İznik’te Toplanıyor

Belgesel Sinemacılar Birliği (BSB) tarafından 14 yıldır organize edilen İstanbul Uluslararası 1001 Belgesel Film Festivali için çalışmalar başladı. 29 Eylül – 03 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilmesi plânlanan festival bugüne kadar yerli ve yabancı yüzlerce filme ev sahipliği yaptı. 1001 hikâyeyle, 1001 emekle, 1001 heyecanla 14’üncü yaşını dolduran 1001 Belgesel Film Festivali için yarın Türkiye’nin dört bir yanından 100’e yakın belgesel sinemacı bir araya gelecek. Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri, İznik’te gerçekleştirilecek İzleme Kampı’nda festivale katılacak filmler belirlenecek.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Altın Portakal Sergilerine Kadın Damgası

    48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, bu yıl da zengin etkinlik takvimi ile dikkat çekiyor. 1980’li yılların Türk ve dünya sinemasını odağına alan, …Ve Kadın Dünyaya Dokundu ana teması üzerine şekillenen festival, düzenleyeceği sergiler ile de sinema sanatına yeni bir bakış açısı sunmayı hedefliyor. Festival boyunca sanatseverlerin ziyaretine açık olacak Gazete Sayfalarında Türk Sineması ve Altın Portakal, 100 Ülke 100 Kadın 100 Öykü, 40’ında 40 Kadın, 34 Kadın 34 Fotoğraf sergileri, sanatçıların kendine has yorumlarıyla, kadının toplumsal yaşamdaki rolünü, toplumsal yapı içinde varoluşunu sinemasal renklerle yansıtacak.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altın Portakal Sergilerine Kadın Damgası yazısına devam et
  • Şimdiki Zaman

    Belmin Söylemez’in yönettiği ve Sanem Öge, Şenay Aydın ve Ozan Bilen’in oynadığı Şimdiki Zaman, 06 Eylül 2013′de M3 Film dağıtımıyla Filmbüfe Film Prodüksiyon tarafından vizyona çıkarıldı.
    Film, gelecek, kader ve dostluk temalarını sorguluyor. İşsiz ve bütün bağları kopmuş olan Mina’nın yeni bir hayata ihtiyacı vardır ama nasıl yapacaktır? Umudu kaçmak, Amerika’ya gidip yeni bir hayata başlamaktır. Para biriktirmek için bir kafede kahve falı bakmaya başlar. Fal bakar para kazanır, fal bakar dertlerini paylaşır. Ancak kendi falında gerçekten de yeni bir hayat var mıdır?

    Türk Sineması Hakkında Gelecek Kaygısı

    Sevgili sinemaseverler… Size bu yazımda,

    – Türk sinemasının nereye koştuğundan,
    – Ne kadar çok film çekildiğinden,
    – Yerli film seyirci sayısının ne kadar arttığından,
    – Sinema salonu olmayan illerden,
    – Tekelleşen sinema gruplarından,
    – Festivalde ödül alıp, 10.000 seyirciye oynayan ama hâlâ tek bir Oscar adaylığımızın bile olmadığı bir sektörden,
    – Filmlerimizi kuşa çevirip televizyonlarda buzlandırarak araya uzun reklâm alarak sakız gibi uzatan televizyon zihniyetinden bahsetmeyeceğim.
    – Filmlere farklı dilde dublaj yaparak vizyona sokan şirketlerden,
    – Sinema örgütlerinden sansasyonel biçimde istifa edenler yazarlar hakkında konuşmayacağım.
    – Ya da vizyona giren bir Türk filminin ne kadar güzel veya ne kadar kötü olduğunu anlatmayacağım.

    Ne düşündüğünüzü biliyorum… O halde yukarda bahsettiğin konular dışında konu yok, yazacak bir şey yok diye düşünebilirsiniz. Merak ettiyseniz devam edelim…

    İstanbul’da Dizi Çekilmeyen Sokak Kalmadı

    Sinemamız özellikle son 6 yıldır televizyonların gölgesi altında ilerliyor. İstanbul adeta Hollywood platosu olmuşcasına her köşede bir film setine rastlamak mümkün. Çılgınca büyüyen dizi dünyası yan sektörleri ile birlikte 100.000 kişiye istihdam sağlamaktadır. Sektörün büyük olması, aslında ailelerin sinemaya gidecek bütçelerinin olmaması, tek eğlence kaynağının televizyon olması ile basitçe açıklanabilir.

    Artık birçok özel Uydu – TV hizmeti veren firmalar birbirini ezercesine teknoloji rekabetine girdi. Seç izle, tekrar izle, kirala izle gibi seçenek sunan hizmetler sinemasever halkımızın hiçbir zahmet göstermeden oturduğu yerden her tür görsele ulaşmasını sağlıyor.

    Televizyon izleyicisinin artması reklâm pastasının büyümesine yol açarken, rating canavarı, dizi filmlerin konularını belirlemeye başladı. Dizilerin (Kurtlar Vadisi, Behzat Ç) veya dizi karakterlerinin, (Muro, Recep İvedik) izleyici tarafından sevilmesi, sinema versiyonlarının çıkmasına yol açtı.

    Bu yoğun dizi enflasyonunu tıpkı Yeşilçam’ın 70’li yıllardaki coşmasına benzetiyorum. O zamanlar taşradaki film tüccarlarının isteklerine göre film çekilirdi. Örneğin Adana bölgesi vurdulu kırdılı ve özellikle Yılmaz Güney filmlerini çok seviyordu. Seyircinin bu isteğini ise sinema tüccarları iyi bildiğinden film şirketlerine bono ile istedikleri filmleri çektirebiliyordu. Yani o zamanlar ratingi belirleyen tüccarların yerini bugün rating ölçüm cihazları aldı. Sonuçta her ikiside aynı amaca hizmet ediyordu. Yani halka sevdiği şeyleri vermek.

    Formül Belli Dizi + Rating + Reklâm Geliri = Sinema Filmi

    Formülün çözülmüş olması sistemin bu şekilde devam etmesini kolaylaştırdı. İş yapacağı önceden belirli filmler vizyona girerken, az tanınan oyuncu ve yönetmenlerin filmleri gişe mağduru oldu. Yani sözüm ona seyirci zaten bildiği tanıdığı ve mutlaka güleceği ve ağlayacağını bildiği filmlere gitmeyi tercih etti. Örneğin çok beğendiğim Cem Yılmaz’ın ne çekerse çeksin 1 milyon barajını gözü kapalı geçeceğini düşünüyorum. Oysa Nuri Bilge Ceylan’ın bütün filmlerinin gişesi bile bu rakama ulaşmamıştır.

    Böylece, düşük senaryolu, yüksek teknik maliyetli, gişe garantisi olan filmler üretilmeye başladı. Son 3 yıllık istatistiklere bakılırsa yerli film izleyicisi 20 milyon, film sayısı ise 50 – 60 civarına demir atmış vaziyette. Yani, formülün gayet iyi çalıştığını söyleyebiliriz.

    Dizi Sektörü Patlamaya Hazır Bomba Gibi

    Dizi sektörü bugün şişmiş, doymuş ve kapasitesinin üzerinde üretim yapmaktadır. Televizyonların ani bir krize girmesi (teknolojik, ekonomik, siyasal) zincirleme reaksiyona yol açıp önce dizileri bitirip, piyasaya bir anda onbinlerce sektör mağduru çıkarabilir. Böyle bir kriz sinema üretimini de bıçak gibi kesecektir. (2001 krizini hatırlayın. O sene 17, sonraki sene ise sadece 9 film çekilmiştir.)

    Böyle bir süreçten tabi ki Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan gibi seyirci takıntısı olmayan festival yönetmenlerimiz etkilenmeyecektir. Onlar yine istediklerini çekmeye devam edeceklerdir.

    Bu kadar…

    Sevgiyle kalın,

    (17 Ağustos 2011)

    Erhan Işık
    erhan@yesilcam.gen.tr
    www.yesilcam.gen.tr

    7. İstanbul Animasyon Festivali

    Bu sene yedincisi düzenlenen İstanbul Animasyon Festivali, 22 – 27 Kasım 2011 tarihleri arasında Beyoğlu Pera Müzesi’nde gerçekleştiriliyor. Her sene olduğu gibi son iki senenin en iyi animasyon filmlerini programına dahil eden İstanbul Animasyon Festivali seyirciye animasyon dolu bir hafta yaşatacak. Arjantinli ünlü yönetmen Juan Pablo Zaramella iki filmiyle 7. İstanbul Animasyon Festivali’nde yerini aldı. Dünya prömiyerini Berlinale’de yapan Heavy Heads ve yine festivallerin gözdesi Paths of Hate yarışma dahilinde gösterilecek.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Diğer haber, basın bültenleri ve yüksek çözünürlüklü görsellere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    7. İstanbul Animasyon Festivali yazısına devam et
  • Gelecek Uzun Sürer

    Özcan Alper’in yönettiği ve Gaye Gürsel, Durukan Ordu, Sarkis Seropyan ile Osman Karakoç’un oynadığı Gelecek Uzun Sürer, 11 Kasım 2011’de Tiglon Film dağıtımıyla Nar Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    İstanbul’da eğitim veren bir üniversitede yerel müzik araştırmaları yapan Sumru, Anadolu’dan ağıt derlemeleri ile ilgili yaptığı tez çalışması için ülkenin güneydoğusuna doğru bir yolculuğa çıkar. Hayatının en uzun yolculuğuna dönüşen bu yolculukta Sumru’nun yolu Diyarbakır sokaklarında korsan DVD.ler satan Ahmet, yıkık dökük kilisenin bekçisi Antranik Amca ve bölgede sürmekte olan savaşa tanıklık eden diğer birçok karakterle kesişir.

    Gelecek Uzun Sürer yazısına devam et