Uzaylıların Şafağı (Attack the Block)
Yönetmen-Senaryo: Joe Cornish
Müzik: Steven Price
Görüntü. Thomas Townend
Oyuncular: Jodie Whittaker (Sam), John Boyega (Moses), Alex Esmail (Pest), Jumayn Hunter (Hi-Hatz), Leeon Jones (Jerome), Franz Drameh (Dennis), Simon Howard (Biggz)
Yapım: Studio Canal- Film4-UK Film (2011)
İngiliz Joe Cornish’in ilk yönetmenlik deneyimi olan “Uzaylıların Şafağı”, Londra’nın güneyindeki banliyöye bir gece boyunca uzaylı yaratıkların istilâsını anlatıyor.
Londra’nın güneyinde geçen filmde her şey bir gecede oluyor. Sanki rüya-kâbus gibi. Londra’nın güneyinde banliyöler yoğun. Orada yoksulluk ve geleceksizlik var. Gençler umutsuz ve çetecilik oynuyor. Uzaylılar, durup dururken bu serseri gençlere çarpıyorlar bu hafif korku-bilimkurgu filminde. “Attack the Block – Uzaylıların Şafağı”nın alt metnini araştırmak, metaforları bulmak ve simgelerin anlamlarını yerli yerine koymak tam bir macera. Belki de bu filmde, hiçbiri yoktur ve her şey heyecan olsun diye perdeden yansıtılmıştır. Biliyorsunuz, birkaç hafta önce Londra’nın güneyindeki Totenham’da yoksul gençler ve göçmenler ayaklanmıştı. Arada bir de olsa, geleceksiz ve çetelere bulaşmış gençler buralarda anarşizm yaratıyorlar. Yönetmen, bu filminde bu geleceksiz gençlerden ilham almış. “Uzaylıların Şafağı”, 1968’de Londra’da doğan aktör, senarist ve yönetmen Joe Cornish’in de yönettiği ilk uzun sinema filmi.
Hepsi dişi içindi…
Havai fişeklerin patladığı gecenin karanlığında, Moses’ın çetesi hemşire Sam’i soyduktan sonra karanlık gökyüzünden tuhaf bir yaratık çetenin yakınına düşüyor. Moses, maymuna benzer bu tuhaf yaratığı sıkıştırıp öldürüyor. Ardından, geceden bile daha siyah başka yaratıklar banliyöye yağmaya başlıyor. Dişleri zümrüt yeşili gibi parlayan yaratıklar sadece çetenin peşine düşüyor. Özellikle de Moses’ın. Bu bir intikâm öfkesi mi, diye düşünürken bir yerde Moses’ın montuna daha önce öldürdüğü uzaylı yaratığın kokusu bulaşmış. Ölen dişi bir yaratıkmış. Bu koku, tüm uzaylı yaratık erkeklerine cinsel davet gönderiyormuş. Hikâyeye birçok karakter de dahil oluyor sonra. Uyuşturucu satıcıları, gençler ve onlara katılmak zorunda kalan hemşire Sam bu filmin birkaç karakteri. Sonunda kahraman Moses, uzaylı yaratıkları yok etse de polise bunu nasıl kanıtlayacak? Uzaylıları, banliyödeki birkaç kişiden başka kimse de görmüyor. Polis, arayıp da bulamadığı çeteci gençlerin hepsini tutukluyor ve sorunu da çözüveriyor. Sanki her şey, birkaç kişinin aynı kâbusu görmesi gibi “Uzaylıların Şafağı”nda. Filmin görselliği de gerçekten heyecan verici. Sokakların gece atmosferinde yansıyışı, sinemaskop görüntülerle bile bir kasvet yaratabiliyor perdede. Zaten bu hikâye bir gece boyunca sürüyor. Fonda duyulan müzikler de iyi. Bu film, tipik Hollywood uzaylı filmlerine de benzemiyor. Kendine özgü, alt metinleri olan ve kült mertebesine ulaşabilecek filmlerden biri bu.
(25 Ağustos 2011)
Ali Erden
sinerden@hotmail.com