Kareem Abdul Jabbar On The Shoulders Of Giants Filminin Özel Gösterimi İçin Türkiye’de

NBA’in efsanevi oyuncularından Kareem Abdul Jabbar senaryosunu kendisinin yazdığı On The Shoulders of Giants adlı belgeselin Türkiye özel gösterimine katıldı. Basketbol efsanesi ve ödüllü yazar Kareem Abdul Jabbar, hayatındaki başarılar için örnek aldığı ve basketbol tutkusunu pekiştirmekte önemli rol oynamış Harlem Renaissance takımının hikâyesini On The Shoulders of Giants belgeselinde biraraya getirdi. Senaryosunu kendisinin yazdığı belgeselde Abdul Jabbar, caz müziğinin Harlem’in ruhu, basketbolun ise kalp atışı olduğu bir döneme yolculuk etme fırsatı sundu.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Kareem Abdul Jabbar On The Shoulders Of Giants Filminin Özel Gösterimi İçin Türkiye’de yazısına devam et
  • Melek Ulagay ve Oya Baydar, Uçan Süpürge’de

    14. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali kapsamında Melek Ulagay ve Oya Baydar, Bir Dönemim Kadınları söyleşisini gerçekleştirecek. Melek Ulagay 10 Mayıs Salı günü saat 18:00’de Alman Kültür Merkezi’nde yönetmeni olduğu Barış İçin Israr Ediyoruz filmi gösterimi sonrası izleyiciler ile söyleşecek. Yine 10 Mayıs Salı günü saat 16:00’da Oya Baydar ve Melek Ulagay, ODTÜ Mimarlık Anfisi’nde olacak ve Bir Dönemin Kadınları’nı anlatacak. Ulagay ve Taylan Üniversiteler Programı kapsamında 11 Mayıs Çarşamba ve 12 Mayıs Perşembe günlerinde de Ankara ve Hacettepe Üniversitesi’nde izleyicilerle söyleşecek.

  • Basın Bülteni: Uzun / Kısa
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Melek Ulagay ve Oya Baydar, Uçan Süpürge’de yazısına devam et
  • Fatih’in Fedaisi: Kara Murat

    Aytekin Birkon’un yönettiği ve Fatih Usta, Bahadır Sarı, Nezih Işıtan ile Ceyda Tepeliler’in oynadığı Fatih’in Fedaisi: Kara Murat, 16 Ocak 2015′de Pinema Film dağıtımıyla Es Yapım tarafından vizyona çıkarıldı.
    Kara Murat, yağız, güçlü ve genç bir akıncı beyidir. Osmanlı ve Bizans İmparatorlukları arasında Sırbistan’da geçen savaşta tek başına savaşın gidişatını değiştirebilecek bir savaşçıdır. Akıncılarla beraber Osmanlı sınırlarını koruyarak Bizans’ın dikkatini çeker. Savaşta yaptıklarıyla ne kadar korkusuz olduğunu gösteren Kara Murat, bundan sonra ailesini, halkını ve Osmanlı İmparatorluğu’nu korumak için elinden geleni yapacaktır.

    • Basın Bülteni
    • Fotoğraflar
    • Web Sitesi
    • Fragman: 1 / 2
    • IMDb

    Fatih’in Fedaisi: Kara Murat yazısına devam et

    Bursa Uludağ Üniversitesi’nde Yedi

    Bursa Uludağ Üniversitesi Sinema Topluluğu, 10 Mayıs 2011 Salı günü saat 16:00’da İİBF B Blok Bordo Salon’da gerçekleştireceği film gösteriminde David Fincher’in yönettiği Brad Pitt ve Morgan Freeman’ın başrollerini paylaştığı 7 ölümcül günahı işleyenleri kendi vahşi yöntemleriyle öldüren bir seri katil ve onun peşindeki iki polis dedektifin çabalarını konu alan sinema tarihinin gerilim başyapıtlarından birisi olan Yedi (Seven) yer alıyor. Film, özellikle psikolojik gerilim sinemasını seven sinemaseverlere tavsiye ediliyor. 1995 yılı yapımı olan Yedi (Seven), Şubat 1996′da sinemalarımızda gösterilmişti.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Bursa Uludağ Üniversitesi’nde Yedi yazısına devam et
  • Elektronik Müziğin Devi Leftfield Grubu 28 Mayıs’ta İstanbul’da

    1996 yapımı Trainspotting filminde yer alan A Final Hit isimli parçaları ile de tanınan grup Leftfield Türkiye’ye geliyor. Yönetmenliğini Danny Boyle’un yaptığı filmin başrollerinde Ewan McGregor, Robert Carlyle ve Kevin Mckidd oynamıştı. İlk çıkışlarını ünlü hit’leri Open Up’la yapan Leftfield, 28 Mayıs’ta Maçka Küçükçiftlik Park’ta düzenlenecek olan Freshtival’de sahne alacak. Miller’ın sponsorluğunda düzenlenen Freshtival’de dans ve house müziğin ilk dönem öncülerinden kabûl edilen, efsanevi İngiliz elektronika ikilisi Leftfield listebaşı. Grup, 2011 turnelerine görselliği güçlü bir gösteri ve kalabalık bir grup ile karşımıza çıkacak. (Haber: Serpil Boydak.)

  • Basın Bülteni
  • Fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Elektronik Müziğin Devi Leftfield Grubu 28 Mayıs’ta İstanbul’da yazısına devam et
  • Havai Tatili

    Woody, Buzz ve Oyuncak Hikayesi 3 filminin çetesi, yedi kez Akademi Ödülü kazanan yönetmen Gary Rydsrom’un yönettiği yeni bir 3 boyutlu kısa animasyon filmiyle bu yaz yeniden karşımıza çıkıyor. Havai Tatili filmi 19 Ağustos 2011’de ülkemizde Disney Digital 3D™ ve IMAX® 3D olarak sinemaseverler ile buluşacak olan Arabalar 2 (Cars 2) ile birlikte özel olarak beyaz perdeye gelecek. Yeni sahip Bonnie’nin odasında geçen Havai Tatili’nde, Woody’yi Buzz’ı ve Oyuncak Hikayesi 3 oyuncaklarını Ken ve Barbie için müthiş bir tatil plânlarken izleyeceğiz.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Genç Yönetmenin Sinemada Sevdiği Her Şey

    Hayali Aşklar (Les Amours Imaginaires)
    Yönetmen-Senaryo: Xavier Dolan
    Görüntü: Stephanie Anne Weber Biron
    Oyuncular: Monia Chokri (Marie), Niels Schneider (Nicolas), Xavier Dolan (Francis), Anne-Elisabeth Bosse (Desiree)
    Yapım: Kanada (2010)

    Henüz yirmi bir yaşında olan Kanadalı yönetmen Xavier Dolan’ın “Hayali Aşklar”ı, Truffaut’nun “Unutulmayan Sevgili” filmini tersine çevirerek eşcinsel aşkını anlatıyor.

    Kanada’nın Fransızca konuşulan Quebec bölgesinden genç yönetmen Xavier Dolan’ın ikinci filmi 2010 yapımı “Les Amours Imaginaires – Hayali Aşklar”, eşcinsel tarafları öne çıkmış, bazı anlarda perdeye bakılması sarsıcı filmlerden. Elbette insanlar, cinsel tercihlerinde özgürdür ve kimse onları eleştiremez. Bu ayrımcılık olur sonra. Ardından ırkçılığa kadar gider. Ama, bazı anlar gerçekten insanı zorluyor. 1989 doğumlu genç yönetmen Dolan, daha yirmi yaşında, 2009 yılında “J’ai Tue ma Mere – Annemi Öldürdüm” filmiyle ses getirmişti. “Hayali Aşklar” filmi, estetik açıdan Fransız sinemasının 1960’lardaki “Yeni Dalga” akımıyla buluşuyor. Filmi seyrederken, estetik anlamda kendinizi François Truffaut ve Jean-Luc Godard filmlerinin içindeymiş gibi hissediyorsunuz. Dolan’ın, hafif el kameralı çekimleri Truffaut ruhuna dokunuyor. Sinemada klâsik estetiğe tepki koyan Godard’ın “açı-karşı açı” tekniğine karşı geliştirdiği hiç “kesme” yapmadan, kamerayı karakterler arasında sağa-sola çevirmesini, Kanadalı Dolan da bu filminde sıkça deniyor. Kamera, neredeyse her açıda yalnızca bir defa bulunuyor. Perdede kameraman Stephanie Anne Weber Biron’un çerçevelerini görünce bunları fark ediyorsunuz. Filmin içeriği de, Truffaut’nun tersine çevrilmiş, 1962 yapımı “Jules et Jim – Unutulmayan Sevgili” filmiyle buluşuyor. Truffaut’da iki erkek bir kadına aşıkken, Dolan’ın filminde bir erkekle bir kadın aynı erkeğe aşık. Tersine bir “aşk üçgeni” işte. Filmde Dalida’nın 1966’da söylediği “Bang Bang” şarkısı da duyuluyor. Yönetmen bu şarkıyı birkaç sahnede kullanmış. Fonda bu şarkı duyulunca düello yürüyüşleri de başlıyor.

    Onu hayal etmek…

    Film, kalbi kırık genç kadınlar ve erkeklerin aşk üzerine konuşmalarıyla başlıyor. Bu konuşmalar zaman zaman filmde kendine yer buluyor. Hikâye Montreal’de geçiyor. Marie’yle Francis iyi dostlar. Marie, aşkı arıyor. Francis, çok duyarlı ve hassas bir genç. Bu iki iyi dostun dünyalarına Nicolas giriyor. Marie ve Francis, sarışın ve erkek güzeli Nicolas’yı arzuluyorlar. Zengin çocuğu Nicolas, ikisini de etkilediğinin farkında. Ama, her şey kır evinde çözülüyor. Marie, Francis’le Nicolas’nın yakınlaştıklarını sanıyor ve onların samimiyetini kıskanıyor. Francis ve Marie’den uzaklaşan Nicolas, geride kırık kalpler bırakıyor. Francis, reddedildiğinde evindeki duvara hep işaretler yapıyor. Bir işaret daha eklemiş oluyor duvarına. Yönetmen Dolan, eşcinsel sevişmelerini estetize ederek yansıtmış filminde. Fonda çello tınıları duyulurken, perdeyi yeşil ve mavi ışık kaplıyor. Yeşil ışık, Francis’in zihinsel olarak Nicolas’ya yönelişini simgeliyor. Mavi ışıksa, Francis’in zihinsel karışıklığını fark ettiriyor. Erkek vücutlarını da eşcinsel bakışıyla yansıtmış yönetmen. Ama, filmdeki en güzel şey, Dalida’nın söylediği “Bang Bang” şarkısı. Bu şarkı fonda çalarken, görüntüler muhteşem yansıyor perdeye. Genç yönetmen kendi filminde Francis karakterini canlandırmış. Evet, herkese göre olmayabilir “Hayali Aşklar” filmi.

    (13 Mayıs 2011)

    Ali Erden

    sinerden@hotmail.com

    Alanya Belgesel Film Festivali

    Bu yıl 09 – 14 Mayıs tarihleri arasında yapılan Alanya Belgesel Film Festivali 10. kez izleyicisiyle buluştu. 20 yerli, 19 yabancı belgesel yapımın katılımıyla yine dolu dolu bir festival havası yaşandı.

    Belgesel gösterimlerinin yanı sıra, genç kuşaklara belgeselin tanıtılması amacıyla, öğrencilerle “belgesel sinema ile ilgili eğitim konuşması” yapıldı. Festivalin son gününde ise “Belgesel Sinema Nedir, Dünyada ve Türkiye’de Belgesel Sinemacılığının İşlevselliği ve Süha Arın’ın Türk Belgeseline Katkıları” başlıklı panel düzenlendi.

    Günde 7 belgeselin gösterildiği festivalde öne çıkan belgesel yapımlar ise şöyleydi;

    Mamak’ta (Sezgin Türk)
    Pippa’ya Mektubum (Bingöl Elmas)
    Herkes Uyurken (Erdem Murat Çelikler)

    Mamak’ta (Sezgin Türk)

    12 Eylül döneminde kendiside Mamak Askeri Cezaevi’nde kalan yönetmen, Mamak’ta beraber kaldığı dört kadın arkadaşıyla birlikte bu belgesel film projesini gerçekleştiriyor. Hepsinin de hayatı çok farklı yerlerde başlasa da, politik olarak kendilerini ifade ediş biçimleri nedeniyle Mamak Cezaevi’nde yolları kesişiyor. Tahliye olduklarında sıfırdan hayata başlıyorlar. 30 yıl sonra yaşamlarına bakıldığında ise yine hayatın farklı yerlerinde olduklarını görüyoruz. Sadece Mamak Cezaevi’nde geçen günleri değil, olayları bütünüyle ele alarak, kamerasıyla bu 4 kadının öyküsünü anlatıyor Sezgin Türk.

    Pippa’ya Mektubum (Bingöl Elmas)

    “Otostop yapmak diğer insanlara güvenmeyi seçmektir ve insan, küçük bir Tanrı gibi, kendisine güveneni ödüllendirir.” diyerek yola çıkan Pippa Bacca’nın, barış yolu güzergâhındaki ülkemizden geçerken öldürülmesi üzerine, yarım kalan barış yolunu kendi rengiyle tamamlamak için siyah bir gelinlikle yola çıkan yönetmen, yolda yaşadıklarını konu ediyor belgesel filmine. Yol boyunca yaşadıklarıyla Türkiye’de kadın olma gerçeğiyle tekrar yüzleşiyor Elmas.

    Herkes Uyurken (Erdem Murat Çelikler)

    2010 yılında Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi İlk Belgesel Ödülü’ne layık görülen yönetmen, “Herkes Uyurken” adlı belgeseliyle, gece çektiği fotoğraflarıyla insanların görmezden geldiği evsizleri, görünür kılmaya çalışan Şevket adındaki bir taksicinin sergi açmaya doğru uzanan fotoğrafçılık hikâyesini anlatıyor.

    Alışılmışın dışında bir kent aydınının profiline yakından bakarken, sanatçının kendi içine girdiği sorgulamalarına da şahit oluyoruz. HDV formatında çekilen film, 2 yıllık bir süre zarfına yayılsa da esas çekim periyodu sergi açılışına 15 gün kala gerçekleştiriliyor.

    Fotoğrafçının öyküsünü salt röportaj yerine, sahneler, anlar ve atmosfer üzerinden yansıtmaya çalışan yönetmen, iki – üç kişilik küçük bir ekiple belgeselini tamamlamış. Kurgunun başarısı ve görüntülerin güzelliğiyle dikkat çeken yapım, bakanlığın amatör film desteğine rağmen, yok denecek kadar az bir bütçeyle çekilmiş. Fakat ortaya çıkan iş öyle güzel olmuş ki, bu da Erdem Murat Çelikler’i işleri takip edilmesi gereken yönetmenler arasına sokuyor.

    (16 Mayıs 2011)

    İlayda Vurdum