Turkuaz AVM Salonları, Artos AVM Salonları, 04 – 10 Mart 2011 seansları için tıklayınız.
Aylık arşivler: Mart 2011
Pinema Film Filmleri
Pinema Film Filmleri, 04 – 10 Mart 2011 seansları için tıklayınız.
Gaziosmanpaşa CineMA Sinemaları
Gaziosmanpaşa CineMa Sinemaları, 04 – 10 Mart 2011 seansları için tıklayınız.
Altyazı Dergisi’nin Mart Sayısı Bayilerde
Altyazı Aylık Sinema Dergisi, Mart sayısında Coen Biraderlerin Oscar adayı İz Peşinde (True Grit) filmini kapağına taşıyor. Derginin bu ay öne çıkardığı diğer konular arasındaysa, İki Kadın Bir Erkek (The Kids Are All Right), Gerçeğin Parçaları (Winter’s Bone) ve Atlıkarınca filmi üzerine yazılar dikkat çekiyor. Bu bölümde Sedat Yılmaz (Press) ve Derviş Zaim (Gölgeler ve Suretler) sinemasına dair yazılarda yer alıyor. Ayrıca eleştiriler bölümünde, geçen ayın öne çıkan filmlerinden Siyah Kuğu, Biutiful, Kurtlar Vadisi: Filistin, 127 Saat ve Tron Efsanesi üzerine eleştiri yazıları okunabilir.
Altyazı Dergisi’nin Mart Sayısı Bayilerde yazısına devam et
Çalgı Çengi’den Ankara Performansı
PRA Films yapımcılığında CMYLMZ Fikir Sanat ve Fida Film’in katkılarıyla hazırlanan Çalgı Çengi adlı filmin Ankara galası önceki gün Kızılay Büyülüfener Sineması’nda gerçekleşti. Ankaralı iki teyzeoğlu Salih ve Gürkan’ı canlandıran Ahmet Kural ve Murat Cemcir’e Ankaralı sinemaseverler yoğun ilgi gösterdi. Sevilen oyuncular Erkan Can, Erdal Tosun ve Murat Yıldırım galaya katılarak genç oyunculara destek oldular. Çalgı Çengi’nin yönetmeni ve oyuncuları gösterimin ardından Ankaralı sinemaseverlerin sorularını yanıtladılar, oldukça keyifli bir söyleşi gerçekleştirdiler.
Bir Avuç Deniz: Hayret, Tipler Türkçe Konuşuyor!
Herkesin bildiği hikâyecik: Hızlı okuma tekniğini öğrenen Woody Allen’a, “Savaş ve Barış”ı nasıl bulduğunu sormuşlar: “Olaylar Rusya’da geçiyor” demiş. Biz sinema yazarları da hızlı değil, ağır gelişen bir film izledik, sonuç aynıydı: Tipler Türkçe konuşuyor! İşte hepsi bu!
Şaka bir yana, vallahi, bu filme göre, gelir dağılımında pastanın yaklaşık yüzde yirmisini alan en zengin yüzde beşlik kesimin biz ortalama vatandaşlarla hiçbir ilgisi ve teması yok: Çünkü ayrı bir gezegende yaşıyor gibiler (sakın, yönetmenin bunu hedeflediğini söylemeyin!).
Evin sırıtkan babası sinirleri tahrip eden bir yüz ifadesiyle dolaşırken, anne oğlunu ‘kazık kadar bir orkide’ gibi görüp hissediyor (yok canım, oğlan açısından ‘Oedipus kompleksi’ne kadar uzanmayın)… Hem Columbia University’de okuyup, hem de Londralar’ı kapı komşusu yapmış oğlan, şimdilerde büyük şirketin yönetici koltuğunda sekreterine o etkileyici ses tonuyla talimatlar ve seyirciye de şerit perdeden sızan güneş ışıkları altında “American Gigolo” Richard Gere havasında pozlar veriyor. Ama bir sorunu var: Ne denli spor yapsa da, karın kasları baklava desenli olmayacak gibi! Sevgilisi kız ise, hani o aynı tornadan çıkmış gibi duranlardan: Ruhsuzluk ve mânâsızlıkla bön bön etrafına bakan, ‘yaşadığını varsaydığımız’ güzellerden biri… Allahtan, Drew “Poison Ivy” Barrymore tadında, şöyle gösterişli, uçuk kaçık, feylesof ruhlu bir kız bu ‘zavallılar’ın hayatına biraz renk katıp, oğlanı cinsel çekimiyle ele geçiriyor. Kendisi, burjuvaların ‘kafayı sıyırmışlar familyası’ndan. Fakat ‘ana – baba kuzusu’ oğlan için ziyadesiyle istikrarsız; tabii ki anne ve oğlanın iki yakın arkadaşından kabûl görmüyor, falan filân. Olaylar da, galiba, Türkiye diye bilinen, yaklaşık 13 milyon yoksulu olan bir ülkenin sınırları içinde yer alan Boğaz kıyıları, Göcek Koyu gibi yerlerde geçiyor.
Türk Sineması, bunca yıldır, burjuvasına dair esaslı bir sinema yapıtı üretemedi (aristokrasi olmadığından o alan yok zaten). Meydan da, bu Beverly Hills zengini özentisi, baba parasıyla ‘bir şey olmaya’ çalışan genç insanların aşk üçgenlerini yansıtmaya çalışıp, güya eleştirel, karakter ve diyalogları berbat, karakter – mekân – çevre ilişkisini kuramamanın yanı sıra olay örgüsü de dökülen, ‘her yana çekilebilen’ filmlere kaldı. Ticari ürünler olan dizilerin güzel & yakışıklı oyuncularına özenenleri salonlara çekme plânları tam da bir reklâmcılık kurnazlığı. Sinema sanatı ise başka bir disiplin.
“Bir Avuç Deniz”i yine de öneriyorum: Yılın en iyi komedisi olmaya aday!
(08 Mart 2011)
Ali Ulvi Uyanık
ali.ulvi.uyanik@gmail.com
Umut Sanat Sinemaları
Ankara Büyülüfener Sinemaları
Ya Sonra, İlk Üç Günde Gişede Oscarlı Filmleri Geçti
Özcan Deniz’in yazıp yönettiği Ya Sonra filmi ilk 3 günde Oscarlı filmleri gişede geçti. Oscar ödüllü Siyah Kuğu (Black Swan) ilk 3 günde 48.000 kişi tarafından izlenirken, başta En İyi Film ödülü alan ve 4 dalda aday olan Zoraki Kral (The King’s Speech) filmi 2. haftasında 19.000, toplamda 66.000 kişi tarafından izlendi. Ya Sonra, ilk 3 günü bu haftanın birincisi olarak açtı. 25 Şubat Cuma günü gösterime giren Ya Sonra filmi, ilk 3 günde 207.611 kişi tarafından izlendi. Ya Sonra, aşk evliliği yapmış olan Âdem ile Didem’in monotonlaşan evliliklerini kurtarmak için gösterdikleri çabalarını anlatıyor.
Kadir İnanır, Türk – Amerikan Ortak Yapımı Filmde Oynayacak
Türk sinemasının usta oyuncusu Kadir İnanır, Türk – Amerikan ortak yapımı olan, çekimlerinin önemli bölümü İstanbul’da yapılacak filmde oynamaya hazırlanıyor. ABD’de 2008 yılında çektiği Inferno filmiyle büyük övgü alan senarist ve yönetmen Matthew David Wilder ile yapımcı Marc Earl Burman, filmin yapım koordinatörü Ebru Doğdu’nun davetlisi olarak geldikleri İzmir’de Kadir İnanır’ı dizi film setinde ziyaret etti. Filmin çekimlerinin 2011 yılının son çeyreğinde tamamlanması ve pazarlama çalışmalarının ardından 2012’de vizyona girmesi plânlanıyor.
Kadir İnanır, Türk – Amerikan Ortak Yapımı Filmde Oynayacak yazısına devam et
Tüm Şirketler
Tüm Şirketler, 25 – 27 Şubat 2011 Haftasonu (Weekend) Box Office listeleri için tıklayınız. Bu listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.