Yaşam Şifresi (Source Code)
Yönetmen: Duncan Jones
Senaryo: Ben Ripley
Müzik: Chris Bacon
Kurgu: Paul Hirsch
Görüntü: Don Burgess
Oyuncular: Jake Gyllenhaal (Colter), Michelle Monaghan (Christina), Vera Farmiga (Goodwin), Jeffrey Wright (Dr. Rutledge), Michael Arden (Derek), Gordon Masten (Kondoktör), Cas Anvar (Hazmi)
Yapım: ABD-Fransa (2011)
Duncan Jones’un filmi, güvenlik devletinin gelebileceği son noktakları anlatıyor. Sanal ortamda bir terör eylemi önlenebilir mi?
İngiltere’nin güneydoğusundaki Kent bölgesinde 1971’de doğan yönetmen Duncan Jones, ilk filmi “Moon – Ay” bilimkurgusuyla buralara kadar gelmişti geçen yıl bu zamanlar. Jones’un ikinci bilimkurgusu olan “Source Code – Yaşam Şifresi”ne gerçek anlamda fütüristik bir film diyebiliriz. Gerçekleşme ihtimali var çünkü. Gerçekten böyle bir program var bilgisayarlar için. Daha çok dil ve yazılar için. Bilmediğiniz bir dilde bilgisayar size otomatik olarak çeviri yapabiliyor örneğin. Bu programa “Source Code”, yani “Kaynak Kodu” deniliyor. Bunun bir üst aşaması sesli çeviridir belki. Yabancı dil öğrenmeye gerek kalmayacak yakın bir gelecekte. Yönetmen Jones, bu programdan ilham almış ve bu filmi çekmiş. Güvenlik toplumuna dönüşmüş batı toplumlarında, güvenlik saplantısının nerelere kadar gelebileceğini de gösteriyor bu film. Gerçekten ölü bir insan, terör saldırılarını önleyebilir mi? “Yaşam Şifresi” adındaki bir programla bu önlenebiliyor. Afganistan’da savaşmış ve ölmüş Amerikalı asker Colter Stevens, gözlerini hızla yol alan bir trenin içinde açıyor. Karşısında da tanımadığı güzel bir kadın Christina oturuyor. Genç kadın, Colter’ı tanıyor ve ona Sean Fentress diyor. Colter, uykudan yeni uyanmış bir insanın mahmurluğunu yaşıyor etrafında olanları anlamaya çalışırken. Tren Şikago’ya yaklaşınca istasyonda duruyor. Colter, yolcularla aşağı inerken, o sırada genç bir insan cüzdanını düşürüyor. Bir genç de cüzdanı düşürene geri veriyor. Colter trene yeniden biniyor. Tren Şikago’ya yaklaşırken bomba patlıyor ve vagonlardaki herkes ölüyor. Colter gözlerini bilmediği bir yerde açıyor ve yeni bir görevin içinde olduğunu anlıyor.
Aynı uykudan uyanmak…
Seyirci, neyin ne olduğunu Colter’la beraber öğreniyor. Yeni programda Colter, başka bir kimlikle sanal olarak terör saldırılarını önlemek zorunda. Kendisi sanal olsa da, saldırı gerçek. Her başarısızlıkta geriye dönen Colter, her trene dönüşünde sekiz dakikası var sadece elinde. Bombayı ve bombacıyı bulan Colter, nefes kesen anların içinde Christina’ya duyduğu aşk duygularıyla zor olanı başarıyor. Aşkın o gizemlerle yüklü gücü kazanıyor sonunda. Bu filme felsefi açıdan bakılabilir mi? Elbette bakılabilir. Günümüzde, sanal dünyayla gerçek dünya iç içe geçti sanki. İnternet ve onu sağladığı imkânlar. Artık telefonlar sadece telefon değil ve birçok şey. Şizofren bir içe çekiliş var ve hissetme duyuları azalıyor. Bu filmin öne sürdüğü önerinin uzakta olmayan bir gelecekte gerçekliğe dönüşme ihtimali var. Colter’ın bu sanal yolculuklarında tek iletişim kurduğu insan Yüzbaşı Colleen Goodwin. Bu programı geliştiren ve başında olan da Dr. Rutlege. Batılı eleştirmenler bu filmin kurgusunu, Harold Ramis’in 1993 yapımı “Groundhog Day – Bugün Aslında Dündü” filmiyle karşılaştırıyorlar. Bir yere kadar haklılar. Jones kendi filminde, benzer anları, filmin ilk bölümlerinde yapıyor. Ama, film ilerledikçe anlar da neredeyse kendi başına anlara dönüşüyor. Değişmeyen sadece, Colter’ın trende uyanma anları. Tren fikrinin de, Agatha Christie’nin “Şark Ekspresinde Cinayet” romanından gelme ihtimali var. Aslında Jones, ilk filmi “Ay” bilimkurgusunu da sinema tarihine geçmiş önemli bilimkurgulardan ilham alarak çekmiş. Stanley Kubrick’ten Andrey Tarkovski’ye kadar. Her şeyi bir tarafa koyup, Jones’un perdedeki filmi “Yaşam Şifresi”ni nefes kesen bir bilimkurgu gerilimi olarak seyredebiliyorsunuz. Oyuncu performanslarının iyi olduğunu belirtmeliyiz. Los Angeles’ta 1980’de doğan Jake Gyllenhaal, Colter’ın uykulu şaşkınlığını çok iyi yansıtıyor. Gyllenhaal’ın performansı, David Fincher’ın 2007 yapımı “Zodiac” filmindeki kadar iyi. Yüzbaşı Colleen’i canlandıran New Jerseyli Vera Farmiga’yı, Martin Scorsese’nin Oscarlar kazanmış 2006 yapımı “The Departed – Köstebek” filminden hatırlayabilirsiniz.
(07 Nisan 2011)
Ali Erden
[email protected]