“Tiglon Film Blu-Ray ve DVD.leri” üzerine 14 yorum

1. Sadibey sitenizi özenle hergün takip ediyorum. Hep merak ederdim, DVD kapaklarını yayınlayan, sinema ve diğer kültürel faaliyetleri olan bir site varmı acaba diye. Tesadüfen sizin sitenizle tanıştım, çok memnunum. Hep beklediğim bir site. Ayrıca Tiglon DVD kapaklarını yayınladığınız için teşekkürler. 🙂

2. Teşekkür ederim. Sinema ve kültürel faaliyetler hobilerim arasında, ayrıca favorilerimdesiniz. Siz var olduğunuz sürece sinema ve diğer kültürel faaliyetleri Always takip edeceğim. İyi ki varsınız. Saygılarımla.

3. Sadi Bey sitede bulunan diğer firmaların DVD kapakları güncel değil. Kanal D Video, Sony Pictures v. b. gibi ne zaman güncellenecek acaba DVD kapakları. Firmalar yeni DVD.ler çıkardı, kapaklar ne zaman sitenizde yayınlanacak, bu konuda bilgi verirseniz sevinirim. Şimdiden teşekkürler. 🙂

4. 14 – 15 yaşımdan bu yana sinemayı takip ediyorum. Sinemasever olarak sizi çok iyi anlıyorum. Kolay değil o kadar bilgiyi siteye aktarmak. Sadece DVD kapak bölümünü takip etmiyorum tabiki, diğer hepsini, hergün özenle takip ediyorum. Benim onu yazmamdaki sebep size çok geç mi ulaşmış, onu merak etmiştim sadece. Yinede teşekkürler. Bende çok miktarda DVD cover kapaklar var (İngilizce ve İtalyanca baskı) bunları size nasıl iletebilirim.

5. Bir insan DVD kapaklarını niye ister? Çünkü korsancılık için! Kaç türlü korsancı vardır? 2. Bunlar nelerdir? 1 – Korsan cd için buradan kabının fotosunu alıp, yapıp satan, 2 – İnternetten ya da arkadaşından alıp kopyaladığı DVD/cd’yi buradan kabını alarak arşivine katan.

6. Merhaba;
   The Movies DVD adına ülkemizde copy DVD’lerin neden bu kadar ilgi gördüğünü, asıl sebeplerini rakamlar ile açıklayıp insanları aydınlatmak istiyorum…
   * U.S.A.de (genelinde ve Kanada) bir DVD fiyatı Türkiye’de satışa sunulan DVD’ler ile neredeyse aynı orantıda… 20-35 $ bazında…
   * U.S.A.de (genelinde ve Kanada) bir movie ticket’ı Türkiye’deki sinema bilet fiyatlarıyla da neredeyse aynı orantıda…
   * Burger King, McDonalds menü fiyatları aynı lokasyonlarda Türkiye restaurantlarıyla da neredeyse aynı orantıda… Şimdi dikkatinizi bu ön örneklerden alıp asıl konuya yoğunlaştırın…
   * U.S.A. ekonomisi ile ülkemiz sosyo ekonomisinin vatandaşa göre orantılı refah seviyesinde olmadığını biliyoruz…
   * Türkiye’de her 100 kişiden yalnızca 2 ilâ 5 kişi orjinal DVD satın almakta…
   * Bu ortalamalara göre normal bir DVD fiyatı Türkiyede minimum 10 TL olarak düzenlenmeli…
   * Neden 10 TL…?
   * Orijinal olan bir materyal her zaman değerlidir, her birey bunu kabûl eder ve satın alırken memnunluk hiseder… Doğru ürün, doğru zaman, doğru fiyat…
   * Apocalypto Now DVD’si Kanal D Home Video’dan çıktı. Böylesine big screen bir filmin DVD’sinde extra özellikleri yalnızca bir theatrical trailer ile sınırlandırılmıştı, perakende satış fiyatıysa korkunç… Üstelik metal şık bir box ile…
   * Fragmanı artık bu teknolojik ortamda nerede olsa izlersiniz…
   * Ulak DVD’si 2 DVD’li metal şık bir box ile piyasaya sunuldu… Filmin ne bir gişe başarısı mevcut, ne de…
   * Restaurantcılıkta gastronomide bir ilke vardır…
   * İstediğiniz kadar bir yemeği o denli özenli ve kusursuz bir şekilde, tertemiz üniformalı garsonlar ile hijyenik bir ortamda, lüks kaplarda servis edin ve o yemek tatsız tuzsuz bir şey olsun…
   * Geriye ne kaldı…?
   * İstanbul’da copy DVD tercih eden kişiler arasında her gelir grubundan insan mevcut, öğrenciden yöneticiye, fabrika sahibinden bir holding yöneticisine kadar…
   * Bütün amaç aynı, vizyonu yakalamak, içinde olabilmek, bu bir sosyo kültürel yarış, ev sineması ortam yaratır, sıcaktır birey ailesiyle, çoluk çombalak veya yalnız başına… DVD izlemek ister…
   * U.S.A.’de DVD kiralama kültürü neredeyse bitti diyebiliriz, VHS 35 yıla dayandı, DVD daha 20 yıl sürecek…
   * Satışı süren boş DVD data’ya denecek söz yok, bu ok… That’s it ok…
   * Bu bir sarf malzemesidir…
   * Çoklu kopyalama cihazları var, o var, bu var…
   * PS3 oyunları neden hâlâ kopyalanamadı…? Çinliler gece gündüz demeden bunu yıkmaya çalışıyorlar… Olmayınca olmuyor, vermek istemeyince verilmiyor…
   * Bir DVD.yi rahatlıkla kopyalayabliyorsunuz, bunun için programlar oldukça mevcut, çeşit çeşit…
   * Doğan Grubu hafta sonları gazeteleri ile birlikte, “bir fiyat farkı karşılığı orijinal DVD veriyoruz” diyerek fabrikasyon DVD’leri dağıtıyor… Bu DVD’lerin içinde Türk yapımları da mevcut…
   * Gerçek bir DVD filmi direkt olarak çoklu kopyalama sisteminde çoğaltmanız mümkün değildir…
   * Bu DVD’leri rahatlıkla çoğaltabiliyorsunuz… Ben bunu denedim… Korkunç birşeydi…
   * 1 TL.sına Dondurmam Gaymak, hafta sonu orijinal gazete yanında hediyesi… 🙂 Bu filmde rol alanlara, yapımcılara, yönetmenlere, daha kimlere, tüyü bitmemiş çoluk çombalaklara yazık değil mi o zaman…?
   * Türk sinemasına saygısızlık, devlete ihanet değil mi o zaman…?
   * Eğer bir Türk vatandaşı sinemasına destek vermek istiyorsa filmini sinema salonunda izleyecek, sonra isterse arşiv niteliğine girmiş olan filmi beğendiyse satın alacak, ister bir kopyasını, ister bir gazete ile…
   * Sinemaya kimler gidiyor, hangi eko sınıftan kişiler izliyor, aslında birçok genel kitle, zaten aynı zamanda sinema seyirci, her koldan var… Sinemada 20-30 TL harcar, çıkışta bir yemek yer, sonra bir kopya da satın alır…
   * Kişi sinemaya da gidiyor, kopya bir örnek de satın alıyor, bunun için her kesimden insan bu ülkede kendi gelir seviyesine göre bir bütçe zaten hazırlamış durumda…
   * Çin’de dünyaca ünlü markaların kadın çantaları sahte olarak o denli detaylı üretiliyor ki, gerçeği ile arasında yalnızca birkaç dolar fark ile satılıyor…?
   * Copy DVD’sini iyi hizmet veren, filmler hakkında detaylı bilgi alarak satın alanlar şanslı…
   * Bu işi nerdeyse çantayı kapan yapıyor…
   * Bu sitede de DVD cover arşivleri, çok hoş tablo gibi posterler, nitelikli bilgiler mevcut, kim, nasıl kullanacaksa kullansın, çünkü kamu hizmeti gibi…
   * Bu copy meselesi tüm dünyada asla önüne geçilemeyecek kadar önemli bir mesele, bütünüyle bir ülke ekonomisi bireye neyi, nasıl satın alabileceğini gerektiriyorsa o…
   * Nur içinde yatsın, Sadri Alışık’ın hakkı neyse Denzel Washington’ında hakkı…
   * Sinema, müzik, tiyatro yapmak hiç de kolayca oluşturulabilecek işler değildir….
   * Copy DVD satmak benim de hoşuma gitmiyor belki ama en başta bahsettiğim önlemler alınmazsa da sona erecek gibi değil… Öyle DVD.ler toplamakla, sonra halkın karşısına birkaç oyuncu alarak meydan muharebeleri yapmakla bunlar çözümlenmez, bunu unutun… Unutursanız ununuzu akıtırlar…
   * Bir cd için hayatımı tehlikeye atmaya niyetli de değilim. Bu ülkede ekonomi meselesi çözümlenecek, halk refah mertebesine ulaşacak, eğitimler doğru temeller üzerine atılacak, sonra bu ürünlerin, hizmetlerin fiyatları bu doğrultularda yeniden düzenlenecek, sonra bir gazete devleti milleti kandırmayacak, hakları kanunlar dahilinde yemeyecek…
   * O zaman kopya DVD.de olmaz, kopya DVD satan gazete de…
   * Hepinize iyi seyirler…
   * Projeksiyonunuz parlak, kadrajınız tam olsun…
   The Movies Priority Club…
   * “Sinema öyle bir keşiftir ki bir gün gelecek, barutun, elektriğin ve kıtaların keşfinden çok dünya medeniyetinin veçhesini değiştireceği görülecektir. Sinema, dünyanın en uzak köşelerinde oturan insanların birbirlerini sevmelerini, tanımalarını temin edecektir. Sinema insanlar arasındaki görüş, düşünüş farklarını silecek, insanlık idealinin tahakkukuna en büyük yardımı yapacaktır. Sinemaya lâyık olduğu ehemmiyeti vermeliyiz.” – M. Kemal Atatürk…

7. The Movies DVD’nin yazısı süper bir yazıydı.

8. The Movies DVD, çok güzel yazmışsınız ama koleksiyoncu olarak söylüyorum, Türkiye’de çıkan orijinal DVD’lerin maalesef kutuları ve içindeki extraları çok ucuz ve eksik. Yurtdışındaki DVD satan sitelere baktığınızda çok kaliteli, şık ambalajlı kutular ve içerikli DVD’ler mevcut. Maalesef ülkemizde bunlar bulunmamaktadır ve çıkartılan DVD’ler çok kötü olmasına rağmen pahalı satılmaktadır. Dileğimiz Türkiye’deki üreticilerin de böyle DVD’leri Türk tüketicisine sunmalarıdır. Ayrıca ülkemizde 3 tane DVD Dergisi çıkmaktaydı, bunlar bir anda yok oldular. Umarım böyle dergi ve DVD’ler yeniden çıkar. Ve bu arada bu köşeyi açan sadibey.com’a çok teşekkürler.

9. The Movies DVD, Türkçeniz berbat.

10. The Movies DVD’nin yazısı, önemli bir konuda, zekice bir yaklaşımla ele alınmış ve bilgilerle donatılmış bir yazı. Ama keşke bu kadar çalakalem yazılmış olmasaydı da, ben de alıntılasaydım bu yazıyı Ters ninja’da… Yazının içeriği ne kadar değerli olursa olsun, Türkçesi savruk olunca, üstteki yorumdan da anlayacağınız gibi, amaca giden yolda tökezliyor…

11. Merhaba;
    * Öncelikle bu yazının Hollandalı bir sinemacı ile aynı mevzu üzerinde yaşanan bir sohbeti esnasında artık bu konunun iyiden iyiye masaya yatırılması ve bir sonuca varılması gerektiği anlaşıldığı üzere bu sitede paylaşıma açılması giriş episodunu yaratmıştır. Buradan herkese katkılarından dolayı teşekkürlerimi sunmak istiyorum ve inanıyorum ki konu ile ilgili tüm düşünceler, fikirler ve çözüm arayışları buradaki bireylerin katkısı ile genişleyerek hedefine ulaşacaktır…
    * Yazının vuruş mesafesinden açılışı ile hedefine ulaştığını anladığımız oldukça açık. Bu halde bazılarımızın mesajları aldığı, bunlara ek olarak kendi fikirleri ile modife ettiği sevindirici gelişmelere tanık olduk. Bazılarımızın ise mesajı aldıktan sonra hedef dışında küçük denebilecek bazı eksiklikleri su yüzüne çıkartıp ilgi odağı olma gayreti girişimleri görülmüş olsa da konuyu bilinçli birer sinema izleyicisi ve toplum şahısları olarak konuya dahil olan her birey ile daha ileri mertebelere hep birlikte gururla taşıyacağımızın da altını çizmiş olduğumuz kanaatine vardım…
    * Buradan yazı üzerinde bazı detayların tipografik hatalardan oluştuğuna inandığım eksikliklerin üzerinde durmak istemiyorum fakat, bir örnek vererek bitirmek istiyorum…
    * Örnek vermek istediğim DVD Mel Gibson’ın yönettiği Apocalypto filmiydi… Web sayfası sizlere Apocalypse Now olarak yansıtmış. Bu büyütülecek bir mevzu değil elbette, nihayetinde bilgileri doğrudan ve detaylı olarak ulaştırmak önemlisi…
    * Ulak filminiyse aşağılamadım, yalnızca satışa sunulan DVD’si için bir özeleştiriden ibaretti. Yapılan tüm çalışmalara, emeğe saygımız sonsuz. Bizler toplum olarak bunların bilincine vararak hedeflerimizi, amaçlarımızı daha yükseklere çıkartıp, odağımızı bu yön dahilinde katkılar ile görmek istediğimiz yere taşıma gayreti içinde olmalıyız. Bunu yapanlar sinemamızın içinde bulunduğu durumun birer zanlısı gibi işlerine yaptıkları eleştirileri ile zaten devam eden insanlar…
    * Bununla birlikte bugün itibariyle yeni bir aşamaya da geçebileceğimizin startını verebiliriz…
    * Konumuz: Türk sinemasının bugün ve geçmişte yaşadığı evrelerinde hâlâ yerinde saydığı mı, ya da biz neden hep özendiğimiz -diyeyim Hollywood tarzı- bir sektörel gelişmeye adım atamadığımızı masaya yatırabiliriz…
    * İlk olarak sinemamız adına, Hollywood’un bazı sektörel gelişime ayak uyduramamanın gerekli olmadığı kanaatindeyim.
    * Neden peki diyecek olursanız; sinema adına veya toplumsal gelişmelerin izinde, bu sektörde çalışan insanların gayreti, karşı cephedeki tüm gelişmeleri yakinen takip edebilme ve bu deneyimleri gerektiği yerde, doğru zamanda, doğru projelerde perdeye yansıtabilmesi yapılabilecek en büyük hizmet olduğudur…
    * Yoksa biz hiçbir Türk yönetmene veya yapımcıya “neden siz de bir George Lucas gibi bir proje geliştirip bilimkurgu klâsiği yaratamıyorsunuz” diyemeyiz…
    * İsteriz ki bu kişiler deneyimlerine deneyim katacak bu çalışmalardan özenti olmadan, benzerlik taşımadan haz alarak yeni projelere imza atsınlar.
    * Sinema tekniği casusluğu…
    * Şunu unutmayalım ki dünya çapında ün salmış, büyük kitlelerce beğenilmiş, gişe başarıları ciddi ölçüde geniş olan tüm yapımların benzer türleri halen çalışılmakta ve sonucunda çoğunun fiyasko olduğunu görmekteyiz…
    * Tüm otomobil üreticileri birbirleri üzerine, özellikle Cenevre otomobil fuarı gibi şovlara ciddi sayıda casuslar salmakta ve şirket ar-ge’leri adına buradan getirilen bilgiler ışığında kendi gelişimlerine ve gelecekteki yatırımlarına yön verecek adımlar atmaktadırlar…
    * Bu sektörde bir gelenektir…
    * Burada yapmamız gereken şey yalnızca dünyada neler olup bittiğine küresel yaklaşmak ve bizi ilgilendiren mevzunun bizi nereye götüreceğine, işin sonunda neleri kazanıp kaybedeceğimizin envanterini çıkartmaktır…
    * Günümüzde ülkemizde de vizyonda olan Aşk Ateşi (The Burning Plain) filminin Meksika sineması örneği olarak konusu ve yapısı ile (çoklu bölüm) yepyeni bir tarz oluşturduğunu, altyapısının bu tür gelişmeler sonucunda ortaya çıktığına inanmak neden olmasın…
    * Hepinize iyi seyirler…
    * Projeksiyonunuz parlak, kadrajınız tam olsun…
    The Movies Priority Club…

12. Gerekli gereksiz bir sürü yazmışşınız. Bu kadar entellektüelseniz ne işiniz var cover’la.

13. Merhabalar, burada DVD cover’ların hepsi bulunmuyor sanırım, yada ben bulamadım. Meselâ Devrim Arabaları’nın cover’ı yok sanırım, sadece görüntü olarak var.

14. Devrim Arabaları, Güneşi Gördüm, Osmanlı Cumhuriyeti ve A.R.O.G. fimlerinin orjinal DVD kapaklarını hiçbir yerde bulamadım, yayınlarsanız sevinirim. Ayrıca tüm emekleriniz için teşekkürler…

Yorumlar kapalı.