On’lu yaşlardaydım. Kökçüoğlu Kitapevi’nin (Samsun) vitrininde Sinema adında bir kitap gördüm. Demek ki o zamanlarda da, sırf sinemada film seyretmek bana yetmiyordu, kitabı edinmek istedim, evde söyledim ama alınmadı, daha sonra eniştem habersizce, kitabı almaya gitmiş ve satılmış olduğunu öğrenmiş. O kitabın tam adının Ansiklopedik SİNEMA Sözlüğü olduğunu, yazarının da Nijat Özön olduğunu öğrendim. Özön, sözlük kısmını daha sonra Türk Dil Kurumu yayınları arasında önce Sinema Terimleri Sözlüğü, sonra da geliştirerek Sinema ve Televizyon Terimleri Sözlüğü adlarıyla yayınlandı. Daha sonra daha da genişletilerek tekrar (Sinema Televizyon Video Bilgisayarlı Sinema) yayınlandı. Kitabın “ansiklopedi” kısmı ilk kitapta kaldı, yayınlandığı dönem itibari ile sinemanın önemli kişileri hakkında ansiklopedik bilgiler veren bir içeriği vardı. Bunları sonradan kitabı incelerken gördüm. Kitap artık sahaflarda bulunur olmuştu.
Sonradan, 1961 yılında Özön, Türk Sinema Tarihi’ni yayınladı. başlangıçtan 1960 (hatta 1959) yılına kadar sinemamız tarihini bir araya getiren kitap o zaman hayli itibar görmüştü, hâlâ da görür. Oysa 1960’dan sonra sinemamızda bir çok gelişmeler olmuş, giderek artan film sayısı ile değişik -ilginç- çalışmalar yapılmıştı. Sinemamız içinde olan, o günlerde haftalık Akis Dergisi’nde sinema yazıları ve eleştiriler yazan Özön, 1960 ve sonrası sinemamızı kitabın sonraki basımlarında ele almamıştı, o günlerde bırakmıştı, hatta sonradan yapılan baskıları (iki kez) ilk basımın tıpkı basımı olarak basılmıştı. Özön, bu kitaplardan önce ve sonra başka kitaplar da çıkarmıştı. Başlangıçtan 1966 yılına kadar sinemamız hakkında bir rapor oluşturan Türk Sineması Kronolojisi ise çok ilginç bilgiler içermesine rağmen, bu bilgiler bir çok eksikliği de barındırıyordu. Genç yaşta yitirdiğimiz Nezih Çoş, Ulusal Sinema Dergisi’nde bu konuda bir yazı dahi yazmıştı.
Özön’ün 1960 yılına kadar ele aldığı sinema tarihimizi (rahmetli) Mustafa Gökmen de Sinema Tarihi kitabında 1950 yılına kadar ele alıyordu ve hatta satır başları olarak verdiği bilgilerle çok daha kapsamlı bir kitap oluşturuyordu. 1950’den sonrasının ele alınmamasını, “O tarihten sonrası beni ilgilendirmiyor” diye niteliyordu ama öncesini daha da derinlemesine araştırmaktan vazgeçmemişti. Özön’ün, bundan sonra Sinema El Kitabı yayınlandı. Sonradan Sinema adı ile tekrar yayınlanacak kitap, sinemanın tarihi yanında tekniğine de yer vermeye çalışıyordu. Bu kitabı bir arkadaş aracılığı ile elde edebilmiştim.
Bu kitapları okuyup anlıyordum, ama Özön’ün Payel Yayınları tarafından yayınlanan Eisenstein’den yaptığı çevirileri okumam mümkün olmadı. Bir dil bilimci / sözlük yazarı olan Mustafa Nihat Özön’ün de oğlu olan Nijat Özön’ün bu çevirilerde kullandığı dil, okuyup anlayamayacağım kadar yenileştirilmiş (Öztürkçe mi diyorlardı!) idi.
Bir zamanlar yazdığı eleştirilerde Adnan Ufuk adını da kullanan Özön, 1914’de çekildiği tartışılan Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı filmi üzerine de çeşitli yazılar yazdı. Burçak Evren’in bu filmle ilgili (yakın zamana kadar her 14 Kasım’da ortaya atılan) başlattığı tartışmaya kıyısından köşesinden katıldı ve filmin asıl adının Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Hatmi olduğunu belirtti. (Ki kanımca filmin -ne olursa olsun- bu isimle anılması gerekmektedir.)
Özön, sinemamız üzerine uzun süren dergi yazıları ve kitaplarla bizlere ulaşan çalışmaları ve birçok eksiklik (belki yanlışlar da) içeren çalışmalardan sonra aramızdan ayrıldı. Uzun süre Ankara’da yaşamış olması nedeni iledir belki, karşılaşmamış (ve tanışmamış) olmamız nedeni ile ilişkimiz olmadı ama sinema (sinemamız) ile ilk ilişkilerimde, özellikle Türk Sinema Tarihi kitabı ile beni (yazım alanında kalsa bile) sinemamız içine çekenlerden biri oldu. Sinemamız tarihinde yerini (!) alacaktır.
(18 Aralık 2010)
Orhan Ünser