“Paris’ten Sevgilerle”, insanlığın ciddi düşmanı terörizmin yeni tuzaklarından birini etkisiz hale getirmek için koşturan iki ajanı vitrine çıkarıp, bu bahaneyle şiddeti sıradanlaştıran, kötüsü de ‘eğlenceli’ hale getiren ve açık biçimde ırkçılık yapan kaba aksiyon gösterisi. Birileri yapımcı / öykünün yazarı Luc Besson’a anımsatmalı ki, “ticari film çekmenin de, para kazanmanın da bir ahlâkı vardır”… Sanatçılara akıl vermek doğru değilse de, seyircilere sunulacak şiddet gösterilerinde bilinçaltına yerleşebilecek nefret mesajlarına yer vermemek gerektiğini vurgulamak isteriz.
“Örnek Aile”, sürekli, artan bir hırs ve azgınlıkla tüketmesi gereken bireylere günün yirmi dört saati ürün satan kapitalizmin, bu satışları gerçekleştirme numaralarının ulaştığı son merhalede, ‘tüketirken, aşk da dâhil her şeyi tüketen’ insanların acınası hikâyesi. Ancak, kendi mantığı içindeki gerçeklikten saptığı final ve etkisini çok zayıflatan zorlama kırılma noktaları ile başarılı bir film olmanın kıyısından dönüyor. Yine de, ‘örnek bir aile’nin nasıl örnek alınmaması gerektiğini merak edenler için!
“İşkence Okulu”, horlanan, dışlanan, alay edilen, aşağılanan şişman öğrencinin intihar etmesinden sonra hayaletinin çıkagelip intikam almaya başlaması, biraz ‘slasher’, biraz komedi, biraz seks, biraz çıplaklık, biraz psikolojik sos içerse de, ergenlik çağındakiler için ‘mısır patlağı tüketerek eğlenecekleri’ bir anlamsızlık kesinlikle! Yaş sınıflandırmasında “18+” alması tuhaf. Çünkü bu film, o yaşın üstünde hiçbir ‘aklı başında’ seyircinin ilgi alanı içinde değil!
(22 Haziran 2010)
Ali Ulvi Uyanık