Oyuncak Hikayesi 3’ün Türkiye Galası Yapıldı

Ülkemizde 02 Temmuz 2010 Cuma günü vizyona girecek olan Disney.Pixar filmi Toy Story 3 – Oyuncak Hikâyesi 3′ün galası TTÇocuk katkılarıyla İstinye Park AFM Sinemaları’nda gerçekleşti. Galaya, filmin Türkçe versiyonunda seslendirme yapan Beren Saat ve Kıvanç Tatlıtuğ başta olmak üzere, filmin sevilen karakterlerinden Buzz ve Woody, Esra Oflaz Güvenkaya, Berna Sağlam, Neşe Erberk, Türk Telekom Pazarlama ve İletişim Direktörü İsmail Beyazıt, The Walt Disney Company Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs Bölge Müdürü Sinan Ceylan, Berrin Yoleri ve filmin dublaj yönetmeni Volkan Severcan katıldı.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Oyuncak Hikayesi 3’ün Türkiye Galası Yapıldı yazısına devam et
  • Cinedergi 27 Yayında

    Cinedergi’nin 27. sayısının öne çıkan başlıkları, “Ben vefalı bir insanım, hatta arabama karşı bile böyleyim” diyen İranlı büyük yönetmen Abbas Kiarostami, “Sezonluk şöhretler gördüm” diyen Nur Sürer, Erdem Akakçe, Türkü Turan ve festivallerin teknik adamı Oktay Bulgay. Oyuncu Alfred Molina ve Cameron Diaz bu sayının portre konukları. Görsele dayanan İşte O An, Türk sinemasının nabzını tutan Sindrella, DVD köşesi ve Teşrifatçı, eleştiri, vizyon, pek yakında, kitaplar, hepsi ücretsiz sinema dergisi Cinedergi’nin yeni sayısında.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Cinedergi 27 Yayında yazısına devam et
  • UIP Filmcilik Filmleri

    Oyuncak Hikayesi 3 (Toy Story 3), Paris’ten Sevgilerle (From Paris With Love), Nanny McPhee: Büyük Patlama (Nanny McPhee and the Big Bang), Son Şarkı (The Last Song), Şrek: Sonsuza Dek Mutlu (Shrek Forever After), Pers Prensi: Zamanın Kumları (Prince of Persia: The Sands of Time), Robin Hood, Iron Man 2, Eyyvah Eyvah, Aşk Çeşmesi (When in Rome), Ejderhanı Nasıl Eğitirsin (How to Train Your Dragon), 02 – 08 Temmuz 2010 seansları için tıklayınız.

    İnan Temelkuran Filmleri “Bornova Bornova” ve “Made in Europe” DVD.de

    Bağımsız sinemanın dikkat çeken yönetmenleri arasında yer alan İnan Temelkuran’ın yönetmenliğini ve senaristliğini yaptığı filmleri Bornova Bornova ve Made in Europe Baykuş Müzik tarafından EMI Türkiye dağıtımı ile DVD olarak yayınlandı. Geçtiğimiz yıl Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden En İyi Film, En İyi Kurgu, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu; Sinema Yazarları Derneği En İyi Ulusal Film ödüllerini alan Bornova Bornova Temelkuran’ın ikinci uzun metraj filmi. Temelkuran’ın DVD’si yayınlanan diğer filmi Made in Europe ise yönetmenin ilk uzun metraj filmi.

  • Basın Bülteni
  • Filmler hakkında geniş bilgilere ve yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    İnan Temelkuran Filmleri “Bornova Bornova” ve “Made in Europe” DVD.de yazısına devam et
  • Will’in Final Sahneleri İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı’nda Çekildi

    Galata Film, dünya çapında bir projeye imza attı. İngiltere’de Liverpool Futbol Kulübü’nün desteği ve Strangelove Productions ile yapımcılığını üstlendiği sinema filmi Will’in final sahneleri İstanbul’da çekilerek, tamamlanmış oldu. Filmin konusu, 2005 yılı UEFA Şampiyonlar Ligi final maçına gelmeye çalışan 11 yaşındaki Will’in yol hikâyesi. Filmde Damien Lewis, Bob Hoskins ile birlikte efsanevi Liverpool oyuncusu Kenny Dalglish, halen oynayan Steven Gerrard, Jamie Carragher ve ünlü Türk teknik direktor Mustafa Denizli de rol aldı.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız
  • 09 Temmuz 2010 Haftası

    “Büyük Hata”, kocasını sınamak için ona gizlice ‘escort’ ayarlayan kadının, ‘masum görünümlü’ kızla etkileşimi sonucu kendi cinsellik dehlizini keşfi… Ve fakat bu aldatmacada yüzeyin içine girmeye çalışan ve saf sevgiyi arayan kızın, zenginlerin oyun sahasında kendi gibi piyonların kolayca harcanacağını ‘fena halde’ öğrenmesi üzerine bir ikinci çevirim (Fransız filmi “Nathalie…”den uyarlama). Çapraşık duyguların önemli yorumcusu Julianne Moore ve taptaze bir güzellikle baştan çıkarıcılığı birleştiren Amanda Seyfried ikilisi, cinsel gerilimin psikolojiyle sımsıkı temas ettiği bu tür öykülerin uzmanı Atom Egoyan yönetiminde, tam anlamıyla ‘döktürerek’, izleyenin tüm dikkatini ve kimyasını perdeye teksif etmekte.

    “Gece ve Gündüz”, ‘iyice uçurulmuş’ aksiyonun ve görkemli patlamaların eşlik ettiği çok mekânlı ‘ajan serüveni’nin, iki olgun ancak fizik – kimyaları hâlâ mükemmel oyuncu marifetiyle, ilgi çekici bir gösteriye dönüştürüldüğü, gerçekten de, katıksız eğlence. Yönetmen farkı tabii: James Mangold, mizahı (kalitelisini tabii) lokomotif unsur olarak kullandığı için bu işi iyi kotarmış. Kendi adıma, son aylarda, sinemada bu kadar güldüğümü anımsamıyorum.

    (06 Temmuz 2010)

    Ali Ulvi Uyanık

    [email protected]

    Anneler, Kocaları, Sevgililer ve Chloe

    Biraz kadınlar arası bir durumun hikâyesi aslında Atom Agoyan’ın “Chloe”si.

    Bir genç kadın, bir olgun kadın ve onların arasındaki ilişki. Her ne kadar biraz erkek fantazileriyle süslenmis dahi olsa, bir erkek yönetmenden gelmesi açısından “Chloe” kadınların dünyasına aslında gerçekçi ve oldukca dramatik bir bakış açısı sunuyor.

    Doktor Catherine Steward (Julianne Moore) eşi ve arkadaşları ile gittiği bir restaurantın tuvaletinde ağlamakta olan bir genç kadına yardım teklif eder. Daha sonra kocasının kendini genç kadınlarla aldattığından şüphelenen Catherine, adı Chloe olan bu genç telekızdan yardım ister.

    Chloe, Catherine’in oğlu Michael’in yaşındadır ve aslında kendine bir anne figürü aramaktadır.

    Ustalıkla filmin içine yerleştirilmiş olan detaylar (ilk tanıştıklarında sadece kendine ilgi gösterdiği için Chloe’nin Catherine’e annesine ait olan bir tokayı vermek istemesi, Catherine her Chloe ile ilgilenmeyip kocasının onu aldatmasının yarattığı duygularla boğuştuğunda Chloe’nin suratının asılması, Catherine’in ilişkilerini ilk sonlandırma teşebbüsünde Chloe’nin tam da onun önünde bisikletten düşmesi, vs.) Chloe’nin aslında Catherine’in ilgisini istediğini bize açıkça belirtiyor.

    Bu da daha sonra aralarında ilişki başka bir boyut kazandığında ya da Chloe’nin Catherine’in kocası hakkında anlattıklarının doğru olmadığını öğrendiğimizde “Bu da nereden çıktı şimdi?” diye sormaktan bizi kurtarıp filme bütünlük sağlıyor.

    Bu açıdan film, delillerin çok iyi yerleştirilmiş olduğu bir dedektif romanı gibi izleyeni merak içinde bırakan, karamsar konusuna rağmen akıcı bir film.

    Julianne Moore ve kocasını canlandıran Liam Neeson zaten çok sevdiğim iki oyuncu. Ama Chloe’yi ete kemiğe büründüren Amanda Seyfried izleyeni etkisi altına alıyor. Rolünde o kadar gerçekçi ki… Halihazırda kocaman olan gözlerini koca koca açarak, arada alnını kırıştırarak Chloe’nin hem deli tarafını, hem de duygularını harika yansıtıyor.

    (06 Temmuz 2010)

    Yasemin Sim Esmen