Das Weisse Band – The White Ribbon, 28 Mayıs – 03 Haziran 2010 seansları için tıklayınız.
Günlük arşivler: 28 Mayıs 2010
Resmin Şairi, Devrim Erbil’in Belgeseli Raflarda…
50. sanat yılını kutlayan ve resmin şairi olarak tanınan Devrim Erbil’in yaşam öyküsünü, eserlerini ve sanatını anlatan DVD’si satışa çıktı. Çekirdek Film tarafından hazırlanan ve tüm kitapçılarda bulunabilen Devrim Erbil: Resmin Şairi belgeseli ünlü ressamın hayatının bilinmeyen yönlerini de ortaya çıkarıyor. Türk resminde soyut anlatımın çok önemli ve en büyük isimlerinden Devrim Erbil’in sanat hayatı nasıl başladı? Kimlerden etkilendi? Durmuş Akbulut’un yazıp yönettiği Devrim Erbil: Resmin Şairi belgeselinin yapımcılığını Tuncay Takmaz gerçekleştirdi.
Sinema Meclisi’nde Tartışma: Kürt Sineması Akımı Türkiye İçin Kültürel Bir Zenginlik mi, Yoksa Bir Tehdit mi?
Cine5’in, söyleşi – tartışma programı Sinema Meclisi, bu Cumartesi akşamı da yine özgün bir konu başlığıyla ekrana gelmeye hazırlanıyor. Sunuculuğunu Ali Murat Güven’in üstlendiği programda “Kürt sineması ve benzer türdeki etnik temalı filmler Türkiye için kültürel bir zenginlik mi, yoksa ırkçı – ayrılıkçı bir tehdit mi?” sorusu masaya yatırılıp tartışılacak. Programın stüdyo konukları yönetmenler Gâni Rüzgâr Şavata, Kâzım Öz, Özgür Doğan ile sinema yazarları Coşkun Çokyiğit ve Ege Görgün.
Biutiful, 2010 Sonbaharında Sinemalarda
63. Cannes Film Festivali’nde yarışma filmleri arasında yer alan, Biutiful, Paramparça Aşklar Köpekler, 21 Gram ve Babel filmlerin Meksikalı yönetmeni Alejandro Gonzalez Inarritu’nun son filmi. Başrollerini Javier Bardem, Blanca Portillo, Martina Garcia ve Felix Cuberon’un paylaştığı film, Cannes’dan “En İyi Erkek Oyuncu” ödülüyle döndü. Elio Germano’yla ödülü paylaşan Bardem’ın performansı izleyenleri büyüledi. Filmde, Javier Bardem, Uxbal adında kanuna aykırı işleri yüzünden başı polisle derde giren bir adamı canlandırıyor. Uxbal, sorunlu ama sadık ve duyarlı bir babadır.
Devrim Erbil: Resmin Şairi
Durmuş Akbulut’un yazdığı ve yönettiği Devrim Erbil: Resmin Şairi belgeselinin galası Devrim Erbil’in katılımıyla 31 Mayıs Pazartesi günü 20:30’da İzmir, Alsancak’taki Ionia Cafe’de yapılıyor. Devrim Erbil belgeseli, çağdaş Türk resminin en özgün yorumcularından biri olan sanatçının yapıtlarına yer veriyor. Ayrıca, sanatçının çocukluk dahil, tüm yaşam öyküsü çarpıcı karelerle aktarılıyor. Erbil’in atölyesinde gerçekleştirilen çekimlerin de yer aldığı belgeselde, Türkiye’nin en iyi seslendirmenlerinden biri olan Levent Dönmez’in anlatımıyla, sanatçıyla yapılmış çok özel ve farklı bir röportaj da yer alıyor.
Devrim Erbil: Resmin Şairi yazısına devam et
Medellin’li Adam: Botero
Pera Film, 02 Haziran – 18 Temmuz 2010 tarihleri arasında, 04 Mayıs 2010 tarihinde açılan Botero Sergisi’ne paralel olarak Medellin’li Adam: Botero belgesel gösterimini sunuyor. Yönetmen Peter Schamoni, And Dağları’ndaki ücra bir kasabada, zor koşullar altında yetişen ressam Fernando Botero’nun 75. yaşını kutlamak amacıyla, etkileyici başarı öyküsünü otantik bir biçimde anlatıyor: Avrupa sanat çevrelerini fetheden ve tüm sanat dünyasında ünlü bir yıldız haline gelen “Medellin’li Adam” Botero’nun yapıtları, Tokyo’dan Stockholm ve Washington’a, Caracas’a dek dünyanın her yerindeki müzelerde, 70’i aşkın kişisel sergide yer aldı. Anıtsal heykelleri, düzenlenen açık hava sergilerinde izleyicileri heyecanlandırdı.
Çağan Irmak, Sine-Sen Etkinliğinde “Mustafa Hakkında Herşey”i Anlatacak
Sine-Sen’in Yönetmenler İlk Filmlerini Anlatıyorlar başlıklı etkinliğinin son konuğu Babam ve Oğlum ile Issız Adam gibi sinema filmleri ve Asmalı Konak ile Çemberimde Gül Oya gibi dizileriyle tanınan yönetmen Çağan Irmak. Yönetmen Irmak, 30 Mayıs 2010 Pazar günü saat 17:00’de Sinema Emekçileri Hareket Noktası ve Kültür Merkezi Çok Amaçlı Salon’da Mustafa Hakkında Her Şey filminin gösteriminin ardından seyircilerin film ve sinema hakkındaki sorularını yanıtlayacak. Yönetmenler İlk Filmlerini Anlatıyorlar etkinliğine, Mustafa Hakkında Herşey’in ardından Eylül ayına kadar ara verilecek.
Çağan Irmak, Sine-Sen Etkinliğinde “Mustafa Hakkında Herşey”i Anlatacak yazısına devam et
04 Haziran 2010 Haftası
“Yaşamaya Değer”: yeter ki öldüğünüz güne, sevmenin ve sevilmenin ılık rüzgârı içinde sevinçle başlamış olun. İşte bu zarif filmi görmek için de yaşamaya değer, inanın!
11 yaşında zekâ küpü kız Paloma, mensubu olduğu zengin ailesinin varlığından bıkmış halde kendi doğum gününde intihara karar vermiş olsa da, yaşadıkları apartmanın ellili yaşlarındaki kapıcısı, yalnız ve suratsız bayanın küçük dairesindeki arka odada nasıl zengin dünyalar saklı olduğunu keşfettiğinde, hayata bakışı genişleyip değişmeye başlar… Yeni apartman sakini dul centilmen Kakuro Ozu’nun, dış dünya ile arasına duvar örmüş bu ‘özel kadın’a, uzun yıllar sonra, belki de ilk kez ‘özel’ hissettirmesi ile birlikte de artar.
Zaten asıl mutluluk, mırıldanan bir kediyi sevmek, bir kitabın içinde kaybolurken çikolatayı ağızda eritmek, kibar bir beyefendiyle akşam yemeği ve beraber bir film izlemek değil midir? Paloma, mutluluğun resimlerini çizmeye başladığında ise… Biz izleyiciler için neredeyse bir sağaltım niteliğinde bu film. İnsan olduğunu duyumsamanın güzelliğini unutanlar için özellikle. Yaşamdan ödünç alınıp filmin içinde yer verilmiş karakterler… Ve sinemanın insan ruhuna nasıl iyi geldiğinin misali!
“Ölümcül Takip”, seri katil doğası, adaletin tecellisi için kurulmuş mekanizmanın bozukluğu ve vicdan üzerinden sunduğu gerilimi, önemli referans filmleri anımsatmasına karşın kendine özgü sürprizlerle bezemiş: Her daim karşımıza çıkmayan bir sinemanın ve oyuncuların gerçekliği, özellikle final bölümlerindeki sertliğin etkisini arttırabilir.
“Koy” adlı, Oscar ödülüyle taçlandırılmış mükemmel belgesel, memeliler sınıfının insangiller familyasından olan yaratıkların, besin zincirinin en tepesinde, en zeki, gezegenin tek egemeni ve başka canlıları acı çektirerek öldürme ritüellerine sahip olmaları nedeniyle, memeliler sınıfının, balinalar takımının, yunus balığıgiller familyasındakileri nasıl acımasızca katlettiklerine odaklanıyor. Bu filmi, memeliler sınıfının insangiller familyasında olmasına rağmen doğaya saygı ve sevgi duyanların izlemelerinden çok, bu saygı ve sevgiden nasiplenmemiş olanlar izlemeli ki, vicdan denilen güç onları insafa getirsin!
“Koleksiyoncu”, eğreti çıkış noktasının, tek bir şeye, “Testere”nin ev versiyonu olmasına hizmet ettiği sadist film! Hırsızlık amacıyla girdiği evde, aileyi işkencelerle katleden seri katille karşılaşan adamın, içeride özenle kurulmuş ölümcül tuzaklardan sakınmaya çalışması sanki bir oyun ve seyirci de bu son derece vahşi oyunun kan sever alıcısı! Bu kadar sömürü inanılır gibi değil… Sadece, başroldeki Josh Stewart’ın en az film denli tuhaf ve ‘az rastlanır çekiciliği’ için gidilebilirse de, önermek sağlıklı değil.
“Cennet Batıda”, Ege kıyılarından Paris’e uzanan zorlu yolculuğu boyunca genç kaçak göçmen Elias’ın ‘gözlerinden’ izlediğimiz Avrupa denilen uygarlığın (!), didik didik edilmesi. Siyasal sinemanın büyük ismi Costa-Gavras, bir düşün peşinden koştuğu günler boyunca katı gerçeklere çarpıp yaralar alan ama sonunda ‘tuzla buz olması’ kaçınılmaz olan genç adamla seyahat ettirdiği seyircisine, tek bir plânı bile aksamayan akıcı filmi yani bu uzun yol boyunca, tarihi yaşlı kıtanın suç ve günahlarının ağırlığını hissettiriyor. Medeniyetin insanları nasıl mutsuz – yalnız kıldığını örneklemeyi de ihmâl etmiyor. Önemli ve değerli bir film; gerçekten de çok şey söylemeyi becerebilen kusursuz bir örnek. Ferzan Özpetek’in “Serseri Mayınlar”ından anımsayabileceğiniz parıldayan yetenek Riccardo Scamarcio, yorulmak bilmeyen bu genç adamın saf enerjisini aynen aktarıyor.
(03 Haziran 2010)
Ali Ulvi Uyanık