Yapımcılığını TMC’nin yaptığı, senaryosunu Kubilay Tat’ın yazdığı ve yönetmenliğini Uğur Yücel’in üstlendiği, Türkiye’de gerçeklestirilen ilk seri katil hikâyesi olma özelliği taşıyan Ejder Kapanı, 22 Ocak Cuma günü vizyona giriyor. Filmin başrollerini Uğur Yücel, Kenan İmirzalıoğlu, Nejat İşler, Berrak Tüzünataç ve Ceyda Düvenci paylaşıyor. Polisiye-gerilim tarzındaki filmin konusu İstanbul’da, kurbanların hepsinin de aftan yararlanıp çıkan sübyancılar olduğu bir cinayetler zinciri ile başlıyor. Cinayet masasından müdür yardımcısı Abbas ve başkomiser ‘Akrep’ Celal, soruşturmayı üstlenir.
Günlük arşivler: 19 Ocak 2010
Kara Köpekler Havlarken’in Türkçe Poster Tasarımı Tamamlandı
Başrollerini Erkan Can, Cemal Toktaş, Volga Sorgu, Afte Dönmez ve Murat Daltaban’ın paylaştığı Kara Köpekler Havlarken, 12 Mart’ta Pinema Film dağıtımı ile gösterime çıkıyor. Kara Köpekler Havlarken’in Türkçe posteri MYRA Reklam tarafından Rauf Kösemen ve Uğraş Salman süpervizörlüğünde tamamlandı.
Kara Köpekler Havlarken, İstanbul’un bitmek bilmeyen mülkiyet ve güvenlik meselesi üzerinden ele aldığı konuyu, hareketli yapısı, gerçekçi oyunculukları ve genç dinamik rejisi ile adından uzun yıllar sözettirecek kült bir sokak filmi yapmayı başarıyor.
DFF İlk Toplantısı 21 Ocak’ta Fransız Kültür Merkezi’nde Yapılıyor
DFF (Dağ Filmleri Festivali) ilk toplantısı 21 Ocak Perşembe günü saat 19:00 – 21:00 saatleri arasında Fransız Kültür Merkezi’nde yapılıyor. Toplantıda öncelikle festival takipçileri tanınmaya çalışılacak, festival organizasyon şeması detaylandıracak ve iş akışı anlatılacak. Çalışmalara katılmak isteyen üyelerin vakit ve yeteneklerinden daha etkin yararlanılabilme yolları araştırılacak. Toplantıya festival çalışmalarında görev almak isteyen, yöneticilerle tanışmak ve derneğe üye olmak isteyen kişiler de katılabiliyor. İletişim: Murat Yılmaz, Tel: 0532 345 99 03.
DFF İlk Toplantısı 21 Ocak’ta Fransız Kültür Merkezi’nde Yapılıyor yazısına devam et
Kısa Film Sineması Açılıyor
Türkiye’nin ilk kısa film sineması Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde (NHKM) açılıyor. NHKM, kısa filmcilerin buluşma, paylaşma ve gösterim mekânı olma iddiasıyla gündeme getirdiği projeyi, 23 Ocak Cumartesi günü bir açılış etkinliğiyle başlatacak. Şubat ayında Kültür Merkezi’nin Yılmaz Güney Salonu’nda her Pazar saat 16:00’da gerçekleştirilecek gösterimlerle kısa film sineması faaliyete geçecek. Kısa filmlerinizin izleyicilerle buluşmasını, üretimlerinizi paylaşmayı, tartışmayı, sinema aracılığıyla sözünüzü söylemeyi dert ediyorsanız siz de 23 Ocak günü yapılacak açılışa katılın.
Kısa Film Sineması Açılıyor yazısına devam et
Şrek: Sonsuza Dek Mutlu
Mike Mitchell’in yönettiği ve Mike Myers, Eddie Murphy, Cameron Diaz ile Antonio Banderas’nun seslendirdiği animasyon film Şrek: Sonsuza Dek Mutlu (Shrek Forever After), 28 Mayıs 2010’da UIP Filmcilik dağıtımıyla UIP Filmcilik tarafından vizyona çıkarıldı.
Şrek, tatlı dilli işadamı Rumpelstiltskin ile imzaladığı anlaşmada dolandırılır. Rumpelstiltskin’in kral olduğu Uzak Ülke’nin çarpık alternatif versiyonunda yeşil canavarlar av malzemesi haline gelmiştir. Saflığı yüzünden yaptığı herşeyi geri alarak dostlarını kurtarmak ve hayattaki tek gerçek aşkına yeniden kavuşmak Şrek’in bundan sonra atacağı adımlara bağlıdır.
- Basın Bülteni: 1 / 2
- Fotoğraflar
- Web Sitesi
- Fragman
- IMDb
- Ali Ulvi Uyanık Yazıyor
Beylikdüzü Markacity Cinemarka Sinemaları
Beylikdüzü Markacity Cinemarka Sinemaları, 22 – 28 Ocak 2010 seansları için tıklayınız.
Ankara Büyülüfener Sinemaları
Bahçelievler Büyülüfener Sineması, Kızılay Büyülüfener Sineması, 22 – 28 Ocak 2010 seansları için tıklayınız.
Acı Bir Hayat Hikayesi
Lee Daniels’in yönettiği ve Gabourey Sidibe, Mo’Nique, Paula Patton ile Mariah Carey’in oynadığı Acı Bir Hayat Hikayesi (Precious), 12 Mart 2010′da Duka Film dağıtımıyla r Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Tüm yaşadıklarına rağmen Precious içinde bulunduğü durumu kaderinin bir parçası olarak kabûllenmiştir ve yaşadığı sorunlardan hayal dünyasında gezintiye çıkarak kaçmaya çalışmaktadır. Film, hayatın umutla bakılması gereken bir hediye olduğu düşüncesi ile hareket ediyor ve aynı zamanda, çaresiz insanların yalnız olmadıklarını, onlara her zaman yardıma hazır kurumların var olduğunu anlatıyor.
Acı Bir Hayat Hikayesi yazısına devam et
Güner Sarıoğlu’na Cevap
Sayın Güner Sarıoğlu,
Gerçeği Öldüren Kamera kitabı ile ilgili yazım üzerine vermiş olduğunuz cevabı Sn. Çilingir’in ikazı üzerine okudum. Hemen hergün sadibey.com’a bakarken iki günlük bir ihmalim yüzünden yazınıza, bu ikaz ile geç ulaşabildim.
Sinema, hiç yapmadım. Benden başka kimsenin seyretmediği kısacık bir animasyon filmim var. Kafes içinde bir kuş görüntüsü, geriye kaydırma sonucu, ayrı ayrı / yanyana duran, içi boş bir kafes ve havadaki bir çubuk üstündeki bir kuş’a dönüşür…
Ladik ’76 filminin hangi olumsuz koşullarda, hangi dar imkânlarla çekildiğini, sizin ve bir avuç çalışanınızın bilgisinden ve emeğinden söz ediyorsunuz, haklısınız. Ülkemizde hele belgesel alanda çalışmanın koşullarının neler olabileceğini düşünebiliyorum. Sizin yaptığınız filmde ise, DSİ’nin davranışlarının ve diğer politik (genel ve özel) baskılarında neler olabileceğini, film bittikten sonra başına neler gelebileceğini düşünmemek, yaşadığımız ülke gerçeklerini (o günlerde, bu günlerdede) inkâr etmek mümkün değildir.
Benim, ağır bulduğunuz görüşlerim, sinemaya, özellikle kameraya soyut olarak yaklaşmamdan kaynaklanmaktadır. Böyle bir soyutlamada, sizin çekim sırasında içinde buluduğunuz koşullar ve de bir zaman olmuş veya başka bir yerde olmuş bir takım olayları (doğal veya toplumsal) mizansen düzenleyerek yeniden oluşturarak belgelemek düşüncesi bulunmamaktadır. Böyle bir düşünceye verilecek karşı soru, “Peki böyle bir olayı (uzun veya kısa süreli olsun) anında olurken belgeleyebilmek ne kadar mümkündür?” Ve çok doğru bir sorudur. Bu soyut düşünceleri çok daha ileri boyutlara vardırmak mümkündür ama bu düşüncelerden yola çıkarak, realiteye inmek ve böyle bir belgeleme işine girişerek, taşın altına el sokmağa da varılacak bir noktadır. O zaman ne ve nasıl yapılır? Siz yapan bir kişi olarak deneyim sahibisiniz, soyutlama yaparak (ve yapılanlara soyutlama gözü ile bakıp ve ardında neler yaşandığını yeterince incelemeden) fikir yürütmekte, benim yaptığım iş olunca gerçek ile tasarlananın farklılığı ortaya çıkıyor.
Belgesel bir film sizin yaptığınız gibi yapılabildiği gibi, çekildikten sonra üzerinden belli bir zaman geçmiş gerçek belge görüntülerle de yapılabilir. Sizin bildiğiniz gibi Mikhail Romm (hafızam beni yanıltmıyorsa) 90 saati bulan görünteleri inceleyip, kurgulayarak Sıradan Faşizm diye bir film yapmıştı. Film 1,5 – 2 saatlik bir filmdi. Kullanılmayan sahnelerde neler vardı ve kurgulanış biçimi (Romm’un seçimi) farklı olsa idi farklı bir film ortaya çıkardı. Bir farklı olay da, Sinematek nedeni ile mi başlamıştı, Hisar Film Yarışmaları vardı, buraya katılan filmlerden (kısa metraj – belgesel) biri için yapımcısı / yönetmeni, filme yöneltilen “olaylar peşi peşine eklenmiş gibi, hiç düzenleme yapılmış” eleştirisine: “Elimizdekileri kullandık, az olduğu için bir ayıklama yapamadık” diye cevap vermiş. (Bunlardan ilki, filmi görünce düşünmüş olduklarım, ikincisi ise olaya tanık olan birinden -ikinci elden- dinlediklerim.)
Belgesel filmin -sizin çok iyi bilebileceğiz gibi- kısıtlayıcı özellikleri yanında, sonsuz olanakları da vardır. Benim düşüncemdeki belgesel film soyutlaması, yukarıda da değindiğim gibi belgeselerin düzenlenmiş mizansenler olmadan saptanmış görüntülerle yapılmasıdır. Yanılabilirim. Direk alâkası yok ama, benzerlik gördüğüm için kısaca değineceğim, üzerine yazı yazdığım kitabı çıkaran yayınevinin bir başka kitabında (Türk Sineması ve Din) sinemamızda din üzerine yapılan bir incelemede, benim daha önce sinemamızda din üzerine yazdığım ve Antrakt Dergisi’nde yayınlanan bir yazımdan alıntı yapılmış, dergi ve isim belirtilerek gösteriliyor; ama tamamen başka amaçla yazılmış yazımdan alınan küçük bir pasaj, tamamen farklı bir konudaki yazı için alıntılanmıştı.
Ben (biz) ne yazarsam yazayım (ne yazarlarsa yazsınlar) sizlerin filmleri üzerine yazıyoruz ve yazacağız. Öyle ise aslolan filmlerdir. Ne yapmış olursanız olun bir sinemacı olarak sizi hiç bir zaman hedef olarak görmem mümkün değildir.
En derin saygılarımla, ellerinize sağlık.
(26 Ocak 2010)
Orhan Ünser
boxofficeturkiye.com’dan Sinema Sektörü 2009 Yılı Analizi ve Box Office Raporları
Türkiye’deki seyirci sayılarını ve hasılatlarını çeşitli istatiksel raporlarla Türk sineması seyircisine ulaştıran ve bu alanda tek olan boxofficeturkiye.com sitesi, hazırlamış olduğu, bugüne kadar hiç bir yerde yayınlanmayan değişik raporlarla Sinema Sektörü 2009 Yılı Analizi’ni gerçekleştirdi.