Modern Zamanlar’dan Cem Yılmaz’a “Yeni Mizaha” Dair

Modern Zamanlar Sinema Dergisi, Kış 2010 tarihli 14. sayısında, günümüz mizahını inceliyor. “Dünden Yarına Türk Komedi Sineması”nın devamı olarak da ele alınabilecek dergi, 90’ların ikinci yarısıyla birlikte kitlesel bir dönüşüm yaşadığı varsayılan bu ‘yeni’ güldürünün izini sürmenin dışında, sürecin en önemli figürlerinden olan Cem Yılmaz’a da özel bir yer veriyor. Modern Zamanlar, Veysel Atayman, Agâh Özgüç, Vecdi Sayar ve Mustafa Sözen’den oluşan bir Danışma Kurulu tarafından yayına hazırlanıyor ve kadrosunda Akın Yıldız, Mesut Kara, Zahit Atam, Gönül Demez, Emine Uçar İlbuğa gibi isimler bulunuyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Modern Zamanlar’dan Cem Yılmaz’a “Yeni Mizaha” Dair yazısına devam et
  • Yeni Bir Sinema Dergisi: Hayal Perdesi

    Hayal Perdesi Dergisi on üç sayılık (2003-2009) sinema fanzini yolculuğunu Ocak – Şubat 2010 tarihli 14. sayısıyla profesyonel bir mecraa taşıyor. İki ayda bir yayınlanacak olan dergi, www.hayalperdesi.net adresinden e-dergi formatında okuyucularıyla buluşuyor. Derginin Ocak – Şubat sayısının dosya konusu: “Türk Sinemasının 2009 Vizyonu”. Dosyada İhsan Kabil ve Uğur Vardan iki farklı perspektiften 2009 vizyonunu değerlendirirken, Betül Demirel Türk sinema sektörünün bugün geldiği noktayı tartışmaya açıyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Yeni Bir Sinema Dergisi: Hayal Perdesi yazısına devam et
  • 10. Kısa-Ca Uluslararası Öğrenci Filmleri Festivali

    Sinema sanatında özgün fikirler üretebilecek, farklı bakış açılarıyla sinemaya katkıda bulunabilecek sinema öğrencilerinin teorik bilgilerini pratiğe dökmelerine yardımcı olmak, kısa filmin ulusal gelişmesine katkıda bulunmak ve kısa filmlerin seyirciyle buluşmasını sağlamak amaçlı 10. Kısa-Ca Uluslararası Öğrenci Filmleri Festivali, Selçuk Üniversitesi, Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde 31 Mart – 03 Nisan 2010 tarihleri arasında gerçekleştiriliyor.
    Son başvuru tarihi 05 Mart 2010 olan festivalin ödül töreni 02 Nisan 2010 tarihinde yapılacak.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Afişe haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    10. Kısa-Ca Uluslararası Öğrenci Filmleri Festivali yazısına devam et
  • Küre Yayınları, İhsan Kabil Editörlüğünde Sinema Sezonunu Açıyor

    Küre Yayınları’nın İhsan Kabil editörlüğündeki Hayal Perdesi Kitaplığı adını taşıyan sinema dizisinin ilk kitapları çıktı. Ayşe Pay’ın hazırladığı Yönetmen Sineması serisinin ilk üç kitabı sırasıyla yeni kuşak yönetmenlerden Derviş Zaim, Nuri Bilge Ceylan ve Zeki Demirkubuz’a odaklanıyor. Son yıllarda Türk sinemasındaki hareketlilik sinema yazınında da kendini gösterirken çalışma, nitelikli film eleştirisine sıklıkla rastlamadığımız bu kulvarda önemli bir çaba olarak konumlanıyor. Farklı disiplinlerden beslenerek kaleme alınan eleştiri yazılarından oluşan Yönetmen Sineması serisi, Yeni Türk Sineması’nın çıtasını belirleyen yönetmenlerin kurdukları sinema evrenine birer yolculuk vaat ediyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Küre Yayınları, İhsan Kabil Editörlüğünde Sinema Sezonunu Açıyor yazısına devam et
  • Mehtap TV Perdeler Programı’na Bu Hafta Açık Radyo’nun Kurucusu Ömer Madra Konuk Oluyor

    Gösteri sanatlarının buluşma adresi Mehtap TV Perdeler Programı yine renkli bir gündemle ekrana geliyor. Cem Güler’in hazırlayıp sunduğu Perdeler Programı’nın bu haftaki konuğu Açık Radyo’nun kurucusu Ömer Madra. Madra’yla Avatar filmi üzerine yapılan keyifli bir söyleşi ekrana geliyor. Gösterimler bölümünde ise 3 film var. İlk filmi bir animasyon yapım olan, Prenses ve Kurbağa, Diğer filmler bir romantik komedi olan Hugh Grant’ın başrolünde oynadığı Morganlar Nerede? ve George Clooney’in başrolünde oynadığı, Oscar’ın güçlü adaylarından, Aklı Havada. Perdeler Programı, Cumartesi günü saat 12:30’da Mehtap TV’de.

    avrupasinemasi.blogspot.com Yazarları 2009’un En İyi Avrupa Filmlerini Seçti

    avrupasinemasi.blogspot.com yazarları tarafından hazırlanan ve Türkiye’de 2009 yılında gösterilen filmler, düzenlenen festival ve etkinler çerçevesinde izlenen bütün filmlerin değerlendirme kapsamına alındığı listenin en üst sırasında Filmekimi kapsamında gösterilen Michael Haneke’nin son filmi Das Weisse Band filmi bulunuyor.
    Filmlerle ilgili teferruatlı yorumları avrupasinemasi.blogspot.com adresinden okuyabilirsiniz. Listeye giren filmler arasında İki Dil Bir Bavul (Orhan Eskiköy, Özgür Doğan) ve Kız Kardeşim – Mommo (Atalay Taşdiken) adlı Türk filmleri de var.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü afişe haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    avrupasinemasi.blogspot.com Yazarları 2009’un En İyi Avrupa Filmlerini Seçti yazısına devam et
  • Kısa Filmler “Kötülük”e Karşı Yarışıyor

    06 – 13 Mayıs 2010 tarihleri arasında 13. kez sinemaseverlerle buluşacak olan Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, “kötülük” temalı Kısa Film Yarışması düzenliyor. Yarışmaya son başvuru tarihi 09 Nisan 2010. Kısa filmin gelişmesine katkıda bulunmanın yanı sıra, toplumsal cinsiyet rollerinin sorgulanmasına ve filmlerde kadın bakış açısının geliştirilmesine olanak sağlamak amacıyla yapılacak yarışma, Çankaya Belediyesi’nin katkılarıyla gerçekleşecek. Festival 2010 yılında, şiddeti, yoksulluğu, savaşları, göçleri, ekonomik krizleri, emek sömürüsünü ve dünya yüküyle sıkıntıyı eteğinde taşımaya zorlanan kadınlara atfedilen ‘kötülüğü’ sorgulayacak.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Sine-Sen 32. Yılında Orman Düzeni Değil “Sinema İş Yasası” İstiyor

    05 Kasım 1977’de gerçekleştirilen “Sansüre Hayır” Ankara yürüyüşü ile başlayan süreç, sinema emekçilerinin yan yana durabildiklerinde neyi başarabileceklerini gösteren öğretici bir süreç olmuştu. Bu öğretici süreç, bundan tam 32 yıl önce Sine-Sen’in kuruluşu ile taçlanarak yeni bir boyut kazanmıştı. Sine-Sen, 32. yılında ilgili ve yetkilileri sorunlarına karşı duyarlı olmaya ve Sinema İş Yasası’nı bir an önce gündemlerine almaya çağırıyor.

  • Basın Bülteni
  • Sinema / TV Sektörü 2009 Yılı Raporu için tıklayınız: 1 / 2
  • Logoya haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Sine-Sen 32. Yılında Orman Düzeni Değil “Sinema İş Yasası” İstiyor yazısına devam et
  • İnternette Bedava Uzun Metraj Film: Kilis

    Mezuniyet sinema filmi ile “Türkiye’nin en genç yönetmeni ve ekibi” ünvanını kazanan Doğa Can Anafarta ve ekibi, yeni gerçekleştirdiği Kilis adlı uzun metraj filmi internetten bedava yayınladı. Film ilk 8 günde 45.000 kez izlendi. Maddi karşılık beklenmeden yapılan ve sahasında öncü olan filme benzer uygulamaların yayılması bekleniyor.

  • Web Sitesi
  • Fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    İnternette Bedava Uzun Metraj Film: Kilis yazısına devam et
  • Ladik ’76 2

    Sayın Orhan Ünser,

    Yazınızın ve eleştirinizin bana göre yanıtlanması gereken can alıcı yanı, aşağıda aldığım satırlarınızda yatıyor. “Böyle bir soyutlamada, sizin çekim sırasında içinde bulunduğunuz koşullar ve de bir zaman olmuş veya başka bir yerde olmuş bir takım olayları (doğal veya toplumsal) mizansen düzenleyerek yeniden oluşturarak belgelemek düşüncesi bulunmamaktadır.” demektesiniz. Yargınız çok kesin ve sanki her şeye bir bir tanık oldunuz gibi… Neyi ve neleri yeniden oluşturmuş olabileceğimi düşünüyorsunuz. Sonra; “Böyle bir soyutlamada…” yargısının nereden kaynaklandığını da ben bilemedim. Sanıyorum, bu çalışmanın; farklı zamanlarda ve farklı mekânlarda ve oyuncularla ve oyun kurmalarla, kurmaca bir temelde yapılıp, kotarıldığını yazmaktasınız. Bilemedim, bunu mu anlatmaya çalışmaktasınız? Bunu da pek bilemedim. Daha sonra da şu kesin yargınız geliyor. “Benim düşüncemdeki belgesel film soyutlaması, yukarıda da değindiğim gibi belgeselerin düzenlenmiş mizansenler olmadan saptanmış görüntülerle yapılmasıdır.” Bu yargınıza bakarsak, Ladik ’76 bir belgesel film değil. Kurgusal bir film ve her şey düzmece, yapay!… Oyuncular başta her şey yeniden yaratılıp, yapılmış film ve belgesel diye bize yutturulmuş. “Köylüler, yörede yaşayan köylüler değil, oyuncular kullanılmış…” diyeceksiniz kendinizi alamasanız. Bütün bunları nereden çıkardığınızı, nereden ve nasıl bilebildiğinizi (!) ben bir bilebilsem!…

    Bu yargıya nasıl vardığınızı da bilmiyorum, *soyut sinema” yapmayı da bilemediğim gibi… Bu yargınızın nedenlerini de hiç bilemedim. Ancak bu yakıştırıp, yapıştırmalarınızın doğru olmadığını iyi biliyorum ve ancak bunu söyleyebilirim size. “Bu belgesel tümüyle ve tüm ögeleriyle kurgulanmış bir film çalışmasıdır!…” demek istiyorsanız. Bu yargıya nasıl vardığınızı da sormak isterim.

    Ben gerçekten sizi anlamakta zorluk çekiyorum. Değerlendirmelerinizi de, kavram kargaşası yarataran; “soyutluk” tanımlarınızı anlamakta da zorlanıyorum. Bu işi, bu temelde, bu işin ve bu uğraşın dışındakilerle konuşmak ve bir yere varmak giderek zorlaşıyor. Körlerin bir file dokunarak, filin ne olduğunu ve neye benzediğini; dokunduğu kadarıyla tanımak ve sonra da bu fili (!) başkalarına ballandıra ballandıra anlatmaya dönüşecek bizim işimiz.

    Gelin isterseniz bana da kendinize de, bir iyilik yapın ve “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayın!” Ve bunu, bu işleri, bu konularda düşünceler üretip de paketlenmiş hazır eleştiriler yazarak temelsiz ve birikimsiz düşüncelerinizi çevreye saçmayı denemeyin… İnanın bana, suya girmeden, kıyıda çırpınarak yüzme öğrenilmez ve elbette öğretilemez de… Bu ve benzeri işler; yapmadan, emek ve zaman vermeden, çaba sarf etmeden olmaz, olamaz öğrenilemez… Deneyim ve birikim edinmek ve üretmek kaçınılmaz olur. Bu işin temelinde: “üreterek öğrenmek” ilkesi her koşulda ve her durumda ağır basar. Bence bu sağlıklı bu işler için temel bir yaklaşım ve temel ilke edinilmelidir. Bu ve benzeri işler yapmadan denemeden de; öğrenim olmaz, öğrenilmez ve elbette öğretilemez de… Öğrenildiği sayılarak arabanın üstüne çıkarsanız; araba sizi altına alır ya da götürür bir duvara burnunuzu sürter. İlk uygulamalı dersimizi de, böyle almış oluruz… Yazılı metinler ve sözlerin gücünü yeterli görerek ve öyle sayarak araba kullamaya yeltenenler olduğu gibi… Son yıllarda, yaşamı boyunca bir televizyon yapımı için stüdyoya ya da çalışma alanına girmemiş, bir kameraya dokunacak kadar yakın bile olmamış bazı kişilerin, bu işleri öğretmek (!) üzere bir yerlere geldiklerini, ders bile verdiklerini görerek şaşırıyorum. Giderek bu konularda yetkinliklerini (!) Prof. olmaya bile vardırdıklarına tanık olunuyor. Bence sorun da budur. Oku, oku yaz. Yaz, yaz oku. Biraz da; yazılıp yapılanlardan aktarma yap; olsun bitsin. Aman, yapmayın sakın ve bilmeden yapmadan anlat, anlat; inananlar olacaktır. Bu da çoğumuza yetiyor olmalı. Ne demeli ki… Yapar gibi, bilir gibi öykünmeler yetiyor olmalı…

    Filmi eleştirebilirsiniz, beğenebilirsiniz ya da beğenmeyebilirsiniz. Bu farklı bir durum. Görüşlere, farklı yaklaşımlara saygı duyarım. Böylece öğreniriz, besleniriz ve gelişiriz de… Her türlü eleştiriye özenle yaklaşmanın sayısız yararları vardır. Ancak, tümüyle, bilgi eksekliğine bağlı olarak bir filmi, kendinize göre bir yerlere oturtursanız; işte bu olmaz. Olursa da biraz saygısızlık olur ve bir de; cin olmadan adam çarpmak olur…

    “Öğrenmeden ve uygulamadan düşünmek zaman yitirmektir. Düşünmeden öğrenmekse; yanıltıcı ve tehlikelidir. Ve elbette, öğrenmenin ve düşünmenin birlikte harmanlandığı eğitim süreçleri gereklidir ve yararlıdır. Bu yol, bu yöntem; bizi doğrulara, yararlı ve etkin olana götüren güvenilir yoldur.

    En iyi dileklerimle ve saygılarımla.

    (28 Ocak 2010)

    Güner Sarıoğlu