Kaderden Kaçılır mı Sevgilim?

2000’li yıllarda hayatımıza giren -benim çocukluğuma rast geliyor biraz- Son Durak serisi ilk vizyona girdiğinde, “vaay be süper film” dediğimi hatırlıyorum. Tabii yıllar geçtikçe beğeni anlayışı farklılaşıyor, beklentiler artıyor. Yıllar geçip de Son Durak serisi sayı arttırırken, benim gözümde tadını-tuzunu iyiden iyiye yitirmişti çoktan… Çünkü öyle klişe, öyle sıradan bir senaryosu var ki, birkaç yaratıcı zincirleme Azrail numarası izlemek için vakit harcamaya değer mi diye, düşünmeden edemiyordum.

Tabii son film 3D olunca işler biraz değişti. Yoksa gerçekten izlenecek gibi değil. Bu kez bir yarış alanında olması plânlan olan toplu Azrail kıyımı, yine çakraları açık, temiz yüzlü, iyi kalpli bir çocuğa malûm oluyor. Bu arada kahramanlarımız 4 kişilik bir arkadaş topluluğu, daha doğrusu 2 çift. Birinci çiftimiz, yani esas kız ve esas oğlan sinir bozucu mükemmellikte, diğer çiftse ise bir o kadar itici…

Yarış pisti faciasından son anda yırtan bu dörtlü, Tanrının kendilerine ikinci bir şans verdiğini düşünüp mutlu mesut hayatlarına devam ediyorlar. Uzun sürmüyor elbet. Kısa bir süre, yarış pisti faciasından kendileri gibi kurtulup sonra da bir bir ölen insanları gördükçe bir şeylerin ters gittiğini anlıyorlar. Tabii esas oğlana öteki alemden mesajlar gelmeye devam ediyor. Azrail elini masaya vurup, “sizin de orada ölmeniz lâzımdı, ölenlerin nesi eksikti, Tanrıya karşı mı geliyorsunuz” diye düşüyor yollara ve de peşlerine… “Ben size yapacağımı bilirim” diyerekten de zavallı fanileri birbirinden acımasız yöntemlerle hakkın rahmetine kavuşturuyor. Bir taraftan da bizim kahramanlarımız da Azrail’i alt etme umuduyla çırpınıp duruyorlar.

Nihayetinde, 3D olmasının -oldukça başarılı olduğunu da söyleyelim- dışında pek tadı tuzu yok filmin. Bir de kaderin hesap kitap işlerine inanıyorsanız, işte sırası gelen gidiyor, alnında ne yazıldıysa o mantığına sahipseniz bir nebze daha sevebilirsiniz filmi. Onun dışında pek bir numarası yok.

(28 Ağustos 2009)

Gizem Ertürk

Tüm Şirketler

Tüm Şirketler,
14 – 20 Ağustos 2009 Haftalık (Weekly),
02 Ocak – 20 Ağustos 2009 Yıllık (Annual), Eski Yıllar Yıllık (Ex Years Releases Annual), Hafta Hafta (Week by Week) Box Office listeleri için tıklayınız. Bu listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.

SİYAD – Sinema Yazarları Derneği’nin Yeni Üyeleri

SİYAD – Sinema Yazarları Derneği dört yeni üyesine merhaba dedi. otekisinema.com yazarlarından Serdar Kökçeoğlu, cinedergi.com Yazı İşleri Müdürü Fırat Sayıcı, filmbutik.net editörü Selin Sevinç ve Mostar Dergisi yazarlarından Elif Tunca derneğin yeni üyeleri oldu. Bu son üyeliklerle birlikte SİYAD’ın üye sayısı 84’e ulaştı. SİYAD üyelik başvurularını Nisan, Ağustos ve Aralık dönemlerinde olmak üzere yılda üç kez değerlendiriyor ve adaylara başvuru sonuçlarını bildiriyor. Yeni SİYAD üyelerini tebrik eder, başarılarının devamını dileriz.

  • Web Sitesi
  • Fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    SİYAD – Sinema Yazarları Derneği’nin Yeni Üyeleri yazısına devam et
  • 15. Uluslarası Saraybosna Film Festivali’nde Türkiye’ye İki Ödül

    Hüseyin Karabey’in İstanbul Film Festivali, ‘Köprüde Buluşmalar’ Bölümü’nde En İyi Proje Ödülü alan yeni projesi Sesime Gel, 15. Uluslararası Saraybosna Film Festivali’nden de ödülle döndü. Festival dahilinde gerçekleştirilen proje yarışması Cinelink’de Fransız Ulusal Sinema Merkezi tarafından verilen CNC Ödülü’ne lâyık görüldü. Festivalin belgesel yarışması kapsamında gösterilen, Orhan Eskiköy ve Özgür Doğan’ın yönettiği belgesel İki Dil Bir Bavul da Avrupa Belgesel Ağı tarafından verilen EDN Talent Grant Ödülü’nü aldı.

  • Hüseyin Karabey fotoğrafları için tıklayınız.
  • Venedik’te “Aslan” Kükrüyor

    02-12 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek 66. Venedik Film Festivali’nde 23 film “Altın Aslan” için yarışıyor. Jacques Rivette, Werner Herzog, Fatih Akın, Giuseppe Tornatore, Claire Denis, Jaco van Dormael, Michael Moore hemen göze çarpıyor.

    Venedik Film Festivali, dünyanın en eski ve duayen film festivallerinden. Orada “Altın Aslan” (Leone d’Oro) almak onurların en büyüğü. 66. Venedik Film Festivali, 02-12 Eylül 2009 tarihleri arasında düzenleniyor. Türk kökenli Alman yönetmen Fatih Akın da son filmi “Soul Kitchen” (Ruh Mutfağı) filmiyle “Altın Aslan”ın peşinde. Venedik, Uzakdoğu sinemasını çok seviyor. Bu yıl da yarışmalı bölümde Uzakdoğu sinemalarından örnekler var. Ayrıca sinema tarihinden filmler de sinemaseverlerle buluşacak. Festival, Palermolu Giuseppe Tornatore’nin “Baarìa-La Porta Del Vento” (Rüzgârlı Kapı veya Bilinmeyen Kadın) filmiyle açılıyor. Senaryosunu da yönetmenin yazdığı filmde Monica Bellucci, Raoul Bova, Michele Placido ve Ángela Molina paylaşıyor. Filmin dilleriyse Sicilyaca ve İtalyanca. Elbette müzikler de büyük usta Ennio Morricone’nin. Tornatore’nin bu filmi “Altın Aslan” için de yarışıyor. İtalya adına yarışan bu filme, büyük tutkular, ütopik hayaller ve eğlenceli bir hikâye deniliyor.

    Yarışma filmleri…

    “Altın Aslan” için 23 film, jürinin gözlerine girmeye çalışıyor. Jüri başkanlığını Tayvanlı usta Ang Lee yapıyor. Lee, bu festivalde iki defa “Altın Aslan”ı kazandı. İlki, 2005’te “Brokeback Mountain-Brokeback Dağı”ydı. İkincisiyse 2007’de “Si, Jie/Lust, Caution-Dikkat Şehvet”ti. Jüride, 2007 yapımı “Mongol-Cengiz Han” filmiyle tanınan 1948 doğumlu Rus yönetmen-senarist Sergey Bodrov, Fransız kadın oyuncu Sandrine Bonnaire, 1974 yapımı “Il Portiere di Notte-Gece Bekçisi” filmiyle tanınan İtalyan kadın yönetmen Liliana Cavani, “Gremlinler” serisiyle bilinen Amerikalı yönetmen Joe Dante, Hintli yönetmen-senarist Anurag Kashyap ve İtalyan komünist-rockçı-söz yazarı-senarist-yönetmen Luciano Ligabue yer alıyor.

    Festivalde Fatih Akın’ın Almanya adına yarışan komedi filmi “Soul Kitchen” (Ruh Mutfağı), “Altın Aslan” için yarışıyor. Filmde, “Soul Kitchen” adını verdiği lokantada işleri iyi gitmeyen, üstelik sevgilisi Şanghay’a taşınmış Zinos’un bu karmakarışık hayatını düzene koymak için verdiği mücadele komik bir dille anlatılıyor. Akın’ın bu filminin adı The Doors rock grubunun şarkısını çağrıştırıyor. Filmde Moritz Bleibtreu ve Birol Ünel başrolü paylaşıyor. İranlı, ama New York’ta yaşayan kadın sanatçı Shirin Neshat, çağdaş sanatta fotoğrafçı olarak biliniyor. Kavramsal işleriyle de tanınan Neshat, “Zanan-e Bedun-e Mardan” (Erkekler Olmadan) filmini İranlı yazar Sharnush Parsipur’un hikâyesinden çekmiş. Hikâye, Tahran’da 1953 yazında Amerikan darbesini ve demokratik seçimlerle iktidara gelmiş Başbakan Muhammed Mossadegh dönemini anlatıyor. Filmde, bu politik süreçteki dört kadının macerası yansıyor perdeye. Bu filmin görselliği ve kurgusu gerçekten büyüleyici. İran’ın yakın tarihine bakan bu film mutlaka sinemasal belleğe alınmalı. Almanya adına yarışan “Erkekler Olmadan”, insanı öne alan güçlü politik bir film. Shirin Neshat, 1993 yapımı “Women of Allah/Guardians of Revolution-Allah’ın Kadınları/Devrimin Bekçileri” filmiyle de biliniyor. Jürideki isimlere bakınca, “Erkekler Olmadan” filmi “Altın Aslan”a yakın olabilir mi?

    İtalyan yönetmen Giuseppe Capotondi, yönettiği ilk filmi “La Doppia Ora”yla (Çift Zaman), “Altın Aslan” için yarışıyor. Bu etkileyici gerilime, gizemli ve entrika dolu deniliyor. Bu filmin mekânlarıysa Torino ve Slovenya’nın başkenti Ljubljana’dan. 1961’de Roma’da doğan İtalyan kadın yönetmen Francesca Comencini’nin “Lo Spazio Bianco” (Beyaz Boşluk), İtalyan kadın yazar Valeria Parrella’nın romanından uyarlanmış. Film, Napoli’de yaşayan ve gece okulunda öğretmenik yapan hamile Maria’yı anlatıyor. Yönetmen Comencini, aralarında Fatih Akın’ın da bulunduğu ortak yönetmenli 2004 yapımı “Visions of Europe-Şu Avrupa Dedikleri” filminde de çalışmıştı. İtalyan oyuncu-yönetmen Michele Placido’nun “Il Grande Sogno”da (Büyük Hayal), Torino’daki büyük bir araba fabrikasında çalışan işçiler de oynamış. Filmde, 68 kuşağının ruhuna da dokunuluyor.

    Shinya Tsukamoto’yu tanıma zamanı…

    Hong Konglu yönetmen Pou-Soi Cheang’ın “Yi Ngoi” (Kaza) filmi de “Altın Aslan” için yarışıyor. Yönetmen Cheang, Hong Kong sinemasında aksiyon-gerilim filmleriyle ünlendi. Kiralık katiller, cinayetlerine kaza süsü veriyorlar. Görsel anlamda, kurgu da dahil, sinemasevere çok şey vaddeden bir film bu. Eğer bir aksiyonun bu festivalde işi ne, diyebilirsiniz. Ama, cevabı kolay. Çünkü, orası Venedik Film Festivali ve bu festival Uzakdoğu sinemasını kutsamıştır. 1947’de doğan Hong Konglu fotoğraf sanatçısı ve yönetmen Yonfan’ın (Manshih Yonfan) beş yıl aradan sonra çektiği “Lei Wangzi” (Gözyaşlarının Prensi) filmi de Venedik’te. Yönetmen de bu filminde bir anlatıcı. 1960’ta Tokyo’da doğmuş oyuncu, senarist ve yönetmen Shinya Tsukamoto’nun “Tetsuo: The Bullet Man” (Tetsuo: Kurşun Adam) filmine “siberpunk” deniliyor. Yönetmen bu üçlemenin son filmini İngilizce çekmiş. Bilimkurgu serisinin bu üçüncü filminde Tarantino parmağı da var deniliyor. Bu üçlemenin ilk iki filmi eleştirmenlerden ve seyircilerden övgüler gelmiş. Tetsuo adlı bir sıradan adamın vücudundan metal parçaları çıkıyor sürekli. Hem sinema hem de estetik açısından çarpıcı filmler yapıyor Japon yönetmen Shinya Tsukamoto. “Tetsuo” serisi için, David Cronenberg’ün yakın tarihli “şiddet üçlemesi”ne öncülük ettiği de söyleniyor. İşte bu son “Tetsuo” filmiyle “Altın Aslan”ı istiyor yönetmen Tsukamoto. Bu filmin jüriyi etkileme ihtimali var. Bu filminin kameramanlığını da üstlenmiş yönetmen. Çarpıcı kamera kullanımı, fotoğraf sanatının tadını veren ışık düzenlemeleri, gümüşi tat veren siyah-beyaz görüntüleri ve görsel sanatlara dair birçok şey var bu filmde. Çarpıcı bir görselliğin içinden gelen “Tetsuo: Kurşun Adam”, Venedik jürisini de büyüleyebilir.

    Bir Afrika ülkesinde…

    1944 doğumlu Fransız yönetmen Patrice Chereau, “Persécution” (Zulüm) filmiyle Venedik’te. Başrollerde Romain Duris, Charlotte Gainsbourg ve Jean-Hugues Anglade var. Filmin senaryosunu da yönetmenle beraber Anne-Louise Trividic yazmış. Chereau, yalnızca film değil tiyatro ve opera da yönetiyor. Yönetmen, 1994 yapımı “La Reine Margot-Kraliçe Margot” filmiyle hatırlanabilir. Film, Daniel’le Sonia’nın sorunlu ilişkisinin içerisinde dolaşıyor. 1948’de Paris’te doğan kadın yönetmen Claire Denis, “White Material” (Beyaz Malzeme) filminin senaryosunu Marie N’Diaye’yle beraber yazmış. Filmin başrollerinde Isabelle Huppert, Nicolas Duvauchelle, Isaach De Bankolé ve Christopher Lambert var. Filmin hikâyesi de adı belirtilmeyen bir Afrika ülkesinde geçiyor. Her şey kahvenin etrafında geziniyor. 1957’de doğan Belçikalı yönetmen Jaco van Dormael’in “Mr Nobody” (Bay Hiçkimse), bir bilimkurgu filmi. Bu filmde Jared Leto (Nemo Nobody), Sarah Polley (Elise), Chiara Caselli (Clara), Linh Dan Pham (Jeanne) oynuyor. Kameramansa Christophe Beaucarne. Filmin dili de Fransızca ve İngilizce. Bu film, Kanada’nın Quebec bölgesinin muhteşem şehirlerinden Montreal’de çekilmiş. Hikâye de 2092’de geçiyor. Mars gezegenine artık insanlar tatile gidiyorlar. Nemo, 120 yaşında ve ölümsüz insanların içinde kalmış tek ölümlü insan. Yönetmeni, 1996 yapımı “Le Huitième Jour-Sekizinci Gün” filmiyle hatırlayabilirsiniz. “Sekizinci Gün” filminde yönetmen “down sendromlu”, yani “mongol” çocukları anlatıyordu ve başrolde de Daniel Auteuil vardı. Yönetmen, tam 13 yıl sonra “Bay Hiçkimse”yi çekmiş ve Venedik’e katılmış. 1928 doğumlu büyük Fransız usta Jacques Rivette de Venedik’te. “36 Vues du Pic Saint-Loup” (St. Loup Tepesi’nin 36 Manzarası) filmi, yaz turnesine çıkmış küçük bir sirki anlatıyor. Filmin başrollerinde de Jane Birkin var. “St. Loup”, “Aziz Kurt” anlamına geliyor.

    Mahşer zamanlarında…

    Teksaslı modacı Tom Ford, “A Single Man” (Tek Bir Adam) filmini yönetmiş. Bu ilk filmi. Tom Ford bu filmini İngiliz yazar Christopher Isherwood’un (1904-1986) romanından çekmiş. Yazar Isherwood senaryolar da yazmış. Filmin başrollerinde de Colin Firth ve Julianne Moore var. Filmi de sinemaskop çekmiş Tom Ford. Filmin hikâyesi 1962 yılında Los Angeles’ta geçiyor. Ortağının ölümüyle George’un hayatı anlamsızlaşıyor. Yalnızlık üstüne bir film de olabilir bu. Romanı için, “sinir bozucu yıkıcı parlak kitap” denilmiş zamanında. 1942’de Münih’te doğan Alman sinemasının büyük yönetmenlerinden Werner Herzog’un Amerika’da çektiği “Bad Lieutenant: Port of Call New Orleans” (Kötü Teğmen: New Orleans Limanı Arıyor) filminde Nicolas Cage, Val Kilmer, Eva Mendes, Brad Dourif var. Bu film, Abel Ferrara’nın 1992 yapımı “Bad Lieutenant-Kötü Polis” filminin yeniden çevrimi. Herzog’un filminin senaryosunu William M. Finkelstein yazmış. Filmde kötü polisleri ve uyuşturucu kaçakçılarını anlatıyor. Görevine iyi polis olarak başlayan ve Katrina Kasırgası sırasındaki kahramanlığı için madalya alan Terrence, zamanla “sisteme uyum” sağlıyor. İlk filmi çeken yönetmen Abel Ferrara, Herzog’un bu filmine çok öfkelenmiş. 1961’de Avustralya’da doğan John Hillcoat, Amerika’da çektiği “The Road” (Yol) filmiyle “Altın Aslan”ı istiyor. Cormac McCarthy’nin romanından uyarlanan filmde Charlize Theron (eş), Viggo Mortensen (adam) ve Kodi Smit-McPhee (oğul) başroldeler. Müzikleri de Nick Cave ve Warren Ellis bestelemişler. Kameradaysa Javier Aguirresarobe var. Bu değerli İspanyol kameramanı Milos Forman’ın 2006 yapımı “Goya’s Ghosts-Goya’nın Hayaletleri”yle Woody Allen’ın 2008 yapımı “Vicky Cristina Barcelona-Barselona Barselona” filmleriyle hatırlayabilirsiniz. Bu film mahşer üzerine. Filmdeki atmosfer de çok kasvetli. Baba ve oğul, kışın hüküm sürdüğü bu dünyada iyi insanları arıyorlar. Bu filmde küresel ısınmanın sonuçları var. Yönetmen John Hillcoat’u 2005 yapımı “The Proposition-Kanlı Teklif” suç-westerniyle hatırlayabilirsiniz. Senaryosunu da Avustralyalı ünlü müzisyen Nick Cave yazmıştı. Belgeselleriyle Amerika’yı sarsan Michael Moore, son belgeseli “Capitalism: A Love Story” (Kapitalizm: Bir Aşk Hikayesi), küresel ekonomik çöküşler üzerine. Todd Solondz’un yazıp yönettiği “Life During Wartime” (Hayatı Boyunca Savaşta), bir kara mizah filmi. Solodz, Amerikan bağımsız sinemasından geliyor. Yönetmenin tarzının karanlık olduğu söyleniyor. Hatta Michael Haneke’yle bile karşılaştırıyorlar. Yönetmenin Venedik’te yarışan bu filmi, 1998’de yönettiği “Happiness-Mutluluk” filminin devamı deniliyor. “Wartime”, eski İngilizcede “bağışlama” anlamında da kullanılıyormuş. Yönetmen Todd Solodz’a heyecan verici bir yönetmen deniliyor. 1940’ta New York’ta doğan George A. Romero’nun “Survival of the Dead” (Ölüm Hayatta Kalır) korku fillmini yarışmaya alan Venedik’in bir bildiği vardır belki. Saygı duymalı.

    Bir gezginin peşinde…

    1972’de Viyana’da doğan kadın yönetmen Jessica Hausner’in “Lourdes” filmi, 1858 yılında Fransa’nın güneybatısına yerleşmiş Lourdes komününü anlatıyor. Yönetmen bu filminde Hıristiyan müminlerin haccını, büyük Hıristiyan tapınağını ve o hep söylenegelen şifalı suyu araştırıyor. Yönetmen, 2004 yapımı “Hotel-Oteldeki Sır” filmiyle hatırlanıyor. Hikâye, Pyrenees Dağları’nda geçiyor bu filmde. 1977’de doğan Sri Lankalı yönetmen Vimukthi Jayasundara’nın “Ahasin Wetei” (İki Dünya Arasında), Sri Lanka’da yirmi altı yıl süren iç savaş yıllarını anlatıyor. Savaş sonrasında kültürel çatışmalar da yaşanıyor. Kültürlerarası simgeler de neredeyse hayatın önünde. Hikâyede, bir adam sahilde bir yabancı kadını kurtarıyor ve yolculukları da başlıyor. Jüri, bu film üzerinde de düşünecek herhalde. Mısırlı yönetmen Ahmed Maher’in “El Mosafer” (Gezgin) filminde büyük oyuncu Ömer Şerif (Omar Sharif) oynuyor. Bu film, yönetmenin ilk yönetmenlik deneyimi. Filmde, bir adamın üç dönemi (1948, 1973 ve 2001) anlatılıyor. Mısırlı yönetmen, Roma’da resim ve sinema eğitimi de almış. Bu filmi de İtalya-Mısır ortak yapımı. İsrailli yönetmen Samuel Maoz’un “Levanone” (Lübnan), 1982’de Lübnan’daki savaşı anlatıyor. Haziran 1982… Tankta dört genç İsrail askeri, “terörist” FKÖ militanlarının yaşadığı köyü temizleyecekler. Hiçbir şey plânlandığı gitmez ve panik başlar. “Lübnan”a, “şehvetli” bir film deniliyor. Metaforik anlamda. Film, genelde paslı bir metalin, bir tankın içinde geçiyor.

    “Altın Aslan” listesi

    1- “Soul Kitchen” (Fatih Akın, Almanya 2009)
    2- “Baarìa-La Porta Del Vento” (Giuseppe Tornatore, İtalya-Fransa 2009)
    3- “Zanan-e Bedun-e Mardan” (Shirin Neshat, Almanya-Avusturya-Fransa 2009)
    4- “La Doppia Ora” (Giuseppe Capotondi, İtalya 2009)
    5- “Lo Spazio Bianco” (Francesca Comencini, İtalya 2009)
    6- “Il Grande Sogno” (Michele Placido, İtalya-Fransa 2009)
    7- “Yi Ngoi” ( Pou-Soi Cheang, Hong Kong 2009)
    8- “Lei Wangzi” (Yonfan, Hong Kong, 2009)
    9- “Tetsuo: The Bullet Man” (Shinya Tsukamoto, Japonya 2009)
    10- “Persécution” (Patrice Chereau, Fransa-Almanya 2009)
    11- “White Material” (Claire Denis, Fransa 2009)
    12- “Mr Nobody” (Jaco van Dormael, Kanada-Belçika-Fransa-Almanya 2009)
    13- “36 Vues du Pic Saint-Loup” (Jacques Rivette, Fransa-İtalya 2009)
    14- “A Single Man” (Tom Ford, ABD)
    15- “Bad Lieutenant: Port of Call New Orleans” (Werner Herzog, ABD, 2009)
    16- “The Road” (John Hillcoat, ABD, 2009)
    17- “Capitalism: A Love Story” (Michael Moore, ABD 2009)
    18- “Life During Wartime” (Todd Solondz, ABD 2009)
    19- “Survival of the Dead” (George A. Romero, ABD-Kanada 2009)
    20- “Lourdes” (Jessica Hausner, Avusturya 2009)
    21- “Ahasin Wetei” (Vimukthi Jayasundara, Sri Lanka 2009)
    22- “El Mosafer” (Ahmed Maher, Mısır-İtalya 2009)
    23- “Levanone” (Samuel Maoz, İsrail 2009)

    (28 Ağustos 2009)

    Ali Erden

    Altın Portakal’ın İlk Ödülleri

    46. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin Onur Ödülleri, Yıldırım Önal Anı Ödülü ve Emek Ödülü’nün bu yılki sahipleri belli oldu. Festivalde Vedat Türkali, Ülkü Erakalın, Yalçın Tura, Sevda Ferdağ, Onur Ödülü’ne; Erol Günaydın, Yıldırım Önal Anı Ödülü’ne değer görülürken, Emek Ödülü set işçisi Halil Dede’ye verilecek. Senaryosunu yazdığı 24 filmden üçünün yönetmenliğini de yapan, Bir Gün Tek Başına, Güven gibi romanlarından tanıdığımız Vedat Türkali, Karanlıkta Uyuyanlar adlı filmin senaryosuyla 1965 yılında En İyi Senaryo Ödülü dalında Altın Portakal’ın sahibi olmuştu.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altın Portakal’ın İlk Ödülleri yazısına devam et
  • Kanal-İ-zasyon’un Afişi Hazırlandı

    Alper Mestçi’nin yönettiği ve Okan Bayülgen, Hakan Yılmaz, Erol Günaydın ile Rasim Öztekin’in oynadığı Kanal-İ-zasyon’un afişi hazırlandı.
    23 Ekim 2009′da Tiglon Film tarafından vizyona çıkarılacak olan film, saf Anadolu çocuğu İmdat’ın cam siliciliğinden Televizyon Kanalı Genel Müdürlüğü’ne ve Türkiye’nin rating rekortmeni bir yapımcıya dönüşmesini, rating rekorları kıran birbirinden ilginç ve absürd televizyon şov ve programlarını anlatıyor.
    Bir Televizyon kanalı olan Kanal-İ’de geçen olayların yer aldığı komedi filmi her kesimden insanı güldürme iddiasını taşıyor.

  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü afişe haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Kanal-İ-zasyon’un Afişi Hazırlandı yazısına devam et
  • TRT Türk’te Sinema Ağırlıklı Yeni Bir Kültür-Sanat Programı Başlıyor

    Türkiye’nin yeni haber kanalı TRT Türk’te Bu Ülke adında yeni bir kültür sanat programı başlıyor. Hafta içi her gün canlı olarak yayınlanacak programda, kültür ve sanata dair tüm haberler yer alacak. Genç kuşağın en başarılı oyuncularından Görkem Yeltan’ın sunduğu program canlı yayınlarla ekranda olacak.
    Editörlüğünü Dursun Ege Göçmen’in, yönetmenliğini Zeman Göl’ün üstlendiği program için fundaarz@gmail.com adresi ile bağlantı kurulabiliyor.

  • Basın Bülteni
  • Görkem Yeltan fotoğrafları için tıklayınız.
  • Aşk Geliyorum Demez

    Murat Şeker’in yönettiği ve Bergüzar Korel, Tolgahan Sayışman, Zeki Alasya ile Altan Erkekli’nin oynadığı Aşk Geliyorum Demez, 06 Kasım 2009’da Tiglon Film dağıtımıyla Tims Productions – Sugarworkz Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Film, bir han esnafının hikâyesini anlatıyor. Ali, handaki esnaflardan birinin yakışıklı oğlu, Gözde ise hanı satın alan zengin müteahhidin, yardımsever kızıdır. Müteahhit, hanı satın alır ve yıkıp alışveriş merkezi yapmaya karar verince, esnaf Ali’den Gözde’yi etkileyerek hanı kurtarmasını ister. Bir yardım gecesinde tanışan Ali ile Gözde birbirlerinden çok etkilenirler ve hikâye başlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Diğer haberlere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Aşk Geliyorum Demez yazısına devam et
  • Yazlık Sinema Gösterimleri

    Sayın Yapımcı, Yönetmen, Senarist, Oyuncu, Sinema Emekçisi ve Sinema Aşığı;

    Özellikle son iki yıldır belediyeler “Yazlık Film Gösterimleri”, “Yazlık Film Şenliği”, “Açıkhavada Sinema Günleri” gibi muhtelif adlar altında son yılların popüler Türk filmlerini T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan aldıkları DVD’ler aracılığıyla kültürel etkinlik adı altında parklarda ve mahalle aralarında kötü görüntü ve ses düzenekleri ile halka göstermekte ve filmlerin olası yaz sezonu sinema gelirlerini sıfırlamaktadırlar.

    Birçok sinemanın her yaz düzenlemekte olduğu toplu Türk filmleri gösterimleri de doğaldır ki bu nedenle özellikle son iki yıldır yapılamadığı için kazanç mahrumiyeti yaşanmaktadır.

    Bu etkinliklerde filmleri gösterilen yapımcı ve yönetmenlerle yaptığımız görüşmelerde gerek yapımcılar, gerekse yönetmenler, kendi bilgi ve onayları alınmadan eserlerinin belediyelerce kullanıyor olmasından duydukları rahatsızlığı ifade edip tepkilerini dile getirmekteler.

    Yaptığımız araştırmada T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü’nce yapım aşamasında destek alan filmlere ilişkin imzalanan “FİLM YAPIM DESTEK SÖZLEŞMESİ’nin 11. maddesi olan (önceki yıllara ait anlaşmaların 9. maddesi) Diğer Yükümlülükler maddesinin b fıkrasının son paragrafında;

    “Desteklenen yapımlar, desteğin verilmesine ilişkin taraflar arasında yapılacak sözleşme çerçevesinde İdare tarafından ticari amaç taşımayan kültürel faaliyet, festival ve benzeri etkinliklerde gösterilebilir.”

    ibaresi karşımıza çıkmaktadır.

    Bu maddeye istinaden yazlık sinema günleri düzenlemek isteyen her belediye T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü’ne müracaat ederek kullanmak üzere DVD film talep etmekte ve taleplerine de olumlu yanıt almaktadırlar.

    Oysaki görüştüğümüz gerek yapımcılar, gerekse yönetmenler bu maddedeki cümlenin kendi anladıkları ve yorumladıkları şeklin çok dışında kullanıldığını ifade etmektedir. Ayrıca çoğunlukla kötü görüntü ve ses düzeneği ile kötü bir DVD sistemi üzerinden yapılan bu gösterimlerin sinema sanatına zarar verebileceğini de dile getirmekteler.

    Filmlerini dağıttığımız yapımcı ve yönetmenler, KTB’na eserlerinden örnek vermelerindeki sebebin gerek kendi sinema eserlerinin, gerek Türk sinemasının, gerekse ülke değerlerinin, sinema sektörünce de kabûl gören tescilli Uluslararası ve Ulusal Film Festivallerinde gösteriminin ve tanıtımının sağlanabilmesi amacına yönelik olması gerektiğini belirtmekte ve ilgili maddede ifade edilen “kültürel faaliyet… benzeri etkinliklerde gösterilebilir” ibaresinin sınırlarının net olarak belirlenmesi ve hangi teknoloji ile yapılacağına dair açıklık getirilmesi gerektiğini ifade etmektedirler.

    Kötü kayıtlı DVD ve VCD’lerden ilkel teknik donanımla bu tür gösteriler yapan belediyelere gerek yapımcı, gerekse dağıtımcı sıfatımızla uyarı nitelikli yazılar gönderiyoruz.

    Ancak yapımcı, yönetmen, senarist, oyuncu, sinema emekçisi ve bir sinema aşığı olarak, -ticari kaybı nazarı dikkate almayarak- KTB’na bir yazı yazıp filminizin/filmlerinizin DVD ve VCD gibi bir sistemle çok kötü görüntü ve sesle insanlara seyrettirilmesinin sinema sanatına saygısızlık olduğunu ve yapılsa dahi bu gösterimlerin çağımıza yakışan gerek görüntü gerekse ses açısından modern teknik donanımlarla 35 mm’lik sinema makinesi üzerinden olması gerektiğini dile getirirseniz eminiz ki görüşleriniz konunun önemini anlayan birilerinin dikkatini çekecektir.

    Saygılarımla

    (27 Ağustos 2009)

    Adnan M. Şapçı

    Orijinal yazı için tıklayınız.

    Medyavizyon Filmleri

    Aşka Son Şans (Last Chance Harvey), Hain (Traitor), Peşinde Ölüm Var (Someone Behind You), Evlilik Sınavı (Easy Virtue), Adab-ı Muaşeret, Başka Semtin Çocukları, Kadri’nin Götürdüğü Yere Git, Aşk Tutulması, Beyaz Melek, Vali, Kirpi, Sıcak, 21 – 27 Ağustos 2009 seansları için tıklayınız.

    Kırmızı Halı’dan İzleyicilerine “Aşk Geliyorum Demez” Sürprizi

    Yönetmenliğini Ediz Gülten’in, yapımcılığını Merve Genç’in, üstlendiği Kırmızı Halı Programı, 06 Kasım 2009’da vizyona girecek olan Aşk Geliyorum Demez filminin setine konuk oldu.
    Yönetmen Murat Şeker, başrol oyuncuları Bergüzar Korel, Tolgahan Sayışman ve Altan Erkekli’nin anlatımlarıyla Aşk Geliyorum Demez, 20 Ağustos Perşembe akşamı saat 20:00’de ve kaçıranlar için 22 Ağustos Cumartesi sabahı 09:15’te Kırmızı Halı Programı farkıyla Kanal 24 ekranlarında.

  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Kırmızı Halı’dan İzleyicilerine “Aşk Geliyorum Demez” Sürprizi yazısına devam et
  • 28 Ağustos 2009 Haftası

    “Son Durak 4”, konsepti belli bir serinin son halkası olarak beklentilerinizi karşılıyor… Hatta 3 Boyut teknolojisinde çığır açacak “Avatar”ın yönetmeni Cameron ve ekibinin yeni “Fusion System”inin yarattığı alan derinliğini kullanan dijital 3D sürümüne giderseniz, fazlasıyla tatmin ediyor. Benim için en ilginci, ölümün hazırladığı sürpriz tuzaklardaki ayrıntıların ve örneğin küçük bir objenin zincirleme etkiyle yol açacağı felâketin sürecindeki çekimlerin zenginliği.

    “Günışığı Temizleme Şirketi”, modern sistemlerin dayattığı rollerin dışında, yaşamın kirliliği ve geçmişin-anıların kalplerde bıraktığı izlerin acılığı içinde, başarısızlıklara karşın, her duyguyu insan gibi hissetmenin verdiği dirençle mutluluk anları yakalamaya çalışan ailenin öyküsü. Aynen “Küçük Gün Işığım” gibi. Zaten aynı yapımcılar ve her iki filmdeki dede de Alan Arkin. Yanı sıra, yeni yüzyılın yükselen genç kadın oyuncuları Amy Adams ve Emily Blunt, intiharlar, bir başına ölümler ve cinayetlerin geride bıraktığı mahalleri temizlerken, birbirlerini yeniden tanıyan kız kardeşlerde tam bir sinerji yakalamışlar. Kadın karakter ve tiplerin ağırlıkta olduğu filmin, senaryo yazarı ve yönetmeninin de kadın olduğunu anımsatalım.

    (27 Ağustos 2009)

    Ali Ulvi Uyanık

    aliuyanik@superonline.com