Türkiye-Yunanistan ortak yapımı Bir Tutam Baharat filminin yönetmeni ve senaristi Tassos Boulmetis, Adalar Belediyesi’nin davetlisi olarak İstanbul’a geliyor. Boulmetis, filmin Büyükada’da yeni açılan yazlık Belediye Halk Sineması’nda 01 Ağustos Cumartesi günü yapılacak gösterimine katılacak. Programda, gösterim öncesi bir kokteyl ve izleyicilerle sohbet de yer alıyor. Yunan yönetmenin 2003 yılı yapımı olan bu filmi, Selanik Film Festivali’nde sekiz ödül birden kazanmış ve yılın filmi seçilmiş, 10. Nürnberg Türkiye/Almanya Film Festivali’nde Mahmut Tali Öngören Ödülü’nü almıştı.
Günlük arşivler: 26 Temmuz 2009
Sinemada da Kraldı: Elvis Presley
Elvis Presley, Rock’n Roll’un kralıydı. O, sinemada da müzik kadar olmasa bile varlığını hissettirdi. 31 filmde başrolde göründü. Şarkılarını söyledi. 16 Ağustos 1977’de öldüğünde henüz 42 yaşındaydı. Rock’n Roll’un bu büyük adını sinema yoluyla anmak istedik.
Rock’n Roll’un “kral”ı Elvis Presley, 16 Ağustos 1977 yılında Memphis’teki malikânesi Graceland’de ölmüştü. 8 Ocak 1935 yılında Missisippi’nin Tupelo şehrinde doğan Presley, 42 yaşında yaşama veda etmişti. Doktoru Jerry Francisco, Elvis’in kalp yetmezliğinden öldüğünü belirtmişti. Sesi siyahları andıran beyaz bir yetenek arayan yapımcı Sam Phillips, elinde amatörce doldurulmuş plâk kayıtları olan Elvis Presley’i dinleyince aradığı sesin ayağına kadar geldiğini fark etti. 1954 yılında gitarda Scotty Moore, bas gitarda Bill Black’le birlikte ilk stüdyo kayıtlarını yaptılar. “That’s All Right” ve “Blue Moon of Kentucky”, blues tarzında hareketli rock parçalarıydı bunlar. Sun Records’la yaptığı kontrat, RCA Record firmasına satılınca yavaş yavaş kariyer basamaklarını tırmanmaya başlamıştı Elvis. “I Forgot to Remember to Forget” şarkısı country listelerine bir numaradan girmişti. “Heartbreak Hotel” parçası Elvis’in tekrar müzik listelerine girip sekiz hafta boyunca listelerde kalmasını sağladı. Bu parça Elvis’i tüm dünyada adını duyurdu. Elvis bu dönemde “Don’t Be Cruel”, “Hound Dog”, “Love Me Tender”, “All Shook Up” ve “Jailhouse Rock” parçalarını yaptı. “I Want You, I Need You, I Love You” parçasıyla 11 hafta boyunca listerde kalan Elvis hızla yükseliyordu. 1956 yılının Kasım ayında “Love Me Tender” filmiyle kamera karşısına geçti, böylece ileride 31 filmde yer alacağı Hollywood stüdyolarıyla tanışmıştı.
Memphis’te yoksul çocukluk geçiren Elvis’e annesi, bisiklet pahalı olduğu için bir gitar aldı. Elvis 11 yaşındaydı ve bu gitar onun hayatının akışını değiştirdi. Bir şey daha onun için şans oldu. Pentecostal Kilisesi’nde Elvis, blues ve gospel müzik tarzlarıyla tanıştı 13 yaşındayken. Elvis, 1953’te kamyon şoförlüğü yapmaya başladı. Sonunda önü açılan Elvis, rock tarihinin en önemli yorumcularından biri oldu. Hollywood’da nedense hep önemsiz diye küçümsedikleri, oysa çoğu gerçekten iyi olan filmlerde kendini gösterdi Elvis. Ama yine de Hollywood için önemli olan bu filmlerde Elvis’in şarkı söylemesiydi. Ünlenen Elvis’ten hoşlanmayan Amerikalı muhafazakârlar, Amerikan gençliğini yozlaştırdığını söylüyorlardı. Sonunda Elvis’i askere aldılar. Almanya’da tankçı olarak askerlik yapan Elvis’i bu dönem çok etkiledi. Orada, güzel bir kız Priscilla Ann’e aşık oldu. Bir diğer önemli şey de, ordunun Elvis’i uyuşturucu haplara alıştırmasıydı. Elvis, bu haplar dışında hiçbir zaman başka uyuşturucu madde kullanmadı. Devlet, Elvis’e gizli ya da açık savaş açsa da, bir süre yarı resmi televizyonlara çıkmasına izin vermese de Amerikalılar Elvis’i bağrına bastı. Sonra da tüm dünya. Almanya’da aşık olduğu Priscilla’yla evlenen Elvis, hayatının en büyük hatasını yaptı. Onun gerçek dostları bu evlilikten vazgeçirmeye çalıştılar, ama Pricilla’nın güzelliği onu büyülemişti. Ölümünde Pricilla’nın payı da vardı. Hayatının son dönemlerinde küçük kızı Lisa Marie’yi hiç göremedi Elvis. Kızını çok özlüyordu. Elvis’in bir diğer önemli özelliği de ölümünden sonra ortaya çıktı. İlk plâğından ölene kadar kazandığı paranın yarıya yakınıyla yoksullara yardımda bulundu. Elvis çok iyi bir insandı. O, yoksul çocukluğunu hiç unutmadı. Rock tarihin sol ruhlu şarkılarını da söyledi. 1969’da Şikago gettosunu anlattığı “In the Ghetto-Varoşta”sı unutulmaz bir şarkıydı. Yoksulluğa ve geleceksizliğe içten bir ağıt olan bu şarkı şöyle diyordu: “As the snow flies/ On a cold and gray Chicago mornin’/ A poor little baby child is born/ In the ghetto/ And his mama cries/ ‘Cause if there’s one thing that she don’t need/ It’s another hungry mouth to feed/ In the ghetto/ People, don’t you understand/ The child needs a helping hand/ Or he’ll grow to be angry young man some day…” Elvis, şunu söylüyordu bu şarkıda: “Soğuk ve gri bir Şikago sabahında/ Karlar uçuşurken/ Varoşta/ Zavallı bir bebek doğdu/ Ve anası ağladı/ Çünkü ihtiyacı olmayan tek bir şey varsa/ O da beslenecek bir başka aç boğazdı/ Varoşta/ Anlamıyor musunuz?/ Çocuğun bir yardım eline ihtiyacı var/ Yoksa, bir gün asabi bir delikanlı olacak…”
Sinema onu fark etti…
Elvis Presley, 1956 yılında Robert D. Webb’in yönettiği sinemaskop ve siyah-beyaz müzikal-western filmi “Love Me Tender”da (Beni Şefkatli Sev) Clint Reno karakterini canlandırdı. Bu film, Elvis’in perdede göründüğü ilk filmdi. Filmin hikâyesi Amerika’nın iç savaş yıllarında geçiyordu. Bu film, Elvis Presley’in oynadığı en iyi filmlerden biri olarak da kabûl ediliyor. Hikâyede Reno kardeşlerin en küçüğünü canlandıran Elvis, filmde İspanyol gitarıyla şarkılar da söylüyordu. Özellikle filme adını veren ve annesine adadığı “Love Me Tender” şarkısını. Diğer Reno kardeşler, “konfederasyon”, yani “griler” tarafında iç savaşa katılırlar, küçük kardeş Clint de çiftlikte annesinin yanında kalır ailesine bakmak için. Konfederasyondan aileye büyük kardeş Vance’in öldüğü haberi gelir. Vance’in sevgilisi Cathy de, Clint’le evlenir sonra. Ama, bir süre sonra Vance, Teksas’a, evine sağ döner. Aşkın sarsıntısından belki Vance suçlara bulaşır, federal hükümetin trenlerini soyar. Çaldığı paraları iade etmeyen Vance, diğer kardeşiyle çatışırken, belki de istemeden Clint’in ölümüne neden olur. Filmin finalinde, aile Clint’in mezarından ayrılırken, Clint, elinde gitarıyla onlara “Love Me Tender” şarkısını söylüyordu. Bu son sahnede, bir gerçeküstücü estetik olan “bindirme” tekniği kullanılmıştı. Şarkısıyla şöyle diyordu Elvis: “Love me tender,/ Love me sweet,/ Never let me go./ You have made my life complete,/ And I love you so./ Love me tender,/ Love me true,/ All my dreams fulfilled./ For my darlin’ I love you,/ And I always will…” Türkçesiyle: “Beni şefkatli sev/ Beni tatlı sev/ Asla gitmeme izin verme/ Sen hayatımı tamamladın/ Ve seni bu yüzden seviyorum/ Beni şefkatli sev/ Beni içten sev/ Bütün hayallerim gerçekleşti/ Sevgilim için, seni seviyorum/ Ve her zaman seveceğim…” Elvis bu filmde, “Let Me”, “Poor Boy”, “We’re Gonna Move” şarkılarını da söyledi. Bu filmin çekimlerine “Reno Brothers-Reno Kardeşler” adıyla başlanmış, sonunda Elvis’in “Love Me Tender” şarkısında karar kılınmış. Maurice Geraghty’nin hikâyesinden uyarlanan “Love Me Tender”a, güçlü iç gözlemi olan katı bir film de deniliyor. 1957’de Elvis, en iyi filmlerinden biri olan sinemaskop ve siyah-beyaz “Jailhouse Rock-Şarkıcılar Kralı”nda oynadı. Bir suç-müzikal filmi olan “Şarkıcılar Kralı”nı Richard Thorpe yönetmişti. Bu filmin başarısı Metro-Goldwyn-Mayer’in müzikâlleri yeniden canlandırdığı duygusunu uyandırdı. Aslında 1950’lerin ortalarından sonra müzikâl filmler gerilemişti. Elvis’in hapishanede dans kareografisiyle söylediği “Jailhouse Rock” şarkısı daima hatırlanacak. Vince, gece kulüplerinde şarkı söyleyen çılgın bir rock şarkıcısı. Bir kavgadan sonra hapse atılıyor. Hapisten sonra da ünlü bir rockçı oluyor ve şöhret onun epeyce başını döndürüyor. Filmde elbette aşk da vardı. Elvis bu filmde “Don’t Leave Me Now”, “I Want to Be Free”, “Treat Me Nice” gibi şarkılarını da söylüyordu.
Elvis, 1942 yapımı “Casablanca-Kazablanka” filminin yönetmeni Michael Curtiz’le (1886-1962) siyah-beyaz “King Creole-Gangsterlerin Pençesinde” filmini yaptı. 1958 yapımı bu suç-müzikal film, Harold Robbins’in “A Stone for Danny Fisher” romanından uyarlandı. Elvis, Carolyn Jones ve Walter Matthau’yla başrolü paylaşmıştı. Kara film tarzındaki bu filmde Danny, şarkıcı olmaya çaba gösteriyordu. Danny, New Orleans’ta “King Creole” caz kulübünde iş buluyordu. Yoksulluğu ve mücadeleyi iyi anlatan bu film, Elvis’in en iyi performansıydı belki de. Filmin siyah-beyaz görüntüleri ve kamera hareketleri gerçekten estetik. Bu filmin, Robert Aldrich’in 1955 yapımı siyah-beyaz “The Big Knife-Büyük Bıçak” kara filminin etkisinde kaldığı da söyleniyor. Birçok eleştirmen tarafından Elvis’in gelmiş geçmiş en iyi filmi olarak değerlendiriliyor “Gangsterler Pençesinde” yapıtının. Sonuçta kameranın arkasında büyük bir usta Michael Curtiz vardı. Bu filmin kameramanı da, Vincente Minelli’nin 1956 yapımı unutulmaz “Lust for Life-Yaşama Tutkusu” filminin iki kameramanından biri Russell Harlan’dı. Harlan (1903-1974), Howard Hawks’ın John Wayne ve Dean Martin’le çektiği 1959 yapımı westerni “Rio Bravo-Kahramanlar Şehri”nden de hatırlanıyor. Elbette Blake Edwards’ın 1970 yapımı “Darling Lili-Sevgili Lili” de buna dahil. “Sevgili Lili”, bu usta kameramanın çalıştığı son filmdi ayrıca.
Askerden sonra…
1960’da “G. I. Blues-Tatlı Nağmeler”de oynadı. “Technicolor” bu filmi Norman Taurog yönetmişti. Elvis, bu filmi askerden sonra çekmişti. Üzerinde asker kıyafetleri de vardı üstelik. Askerden sonra bir gece kulubü açmaya çalışan arkadaşlar at bahisleri oynamaya başlıyorlar. Elvis bu filmde “G. I. Blues”, “What’s She Really Like”, “Blue Suede Shoes” gibi şarkılarını da söylüyordu. Aslında albümündeki bütün şarkıları okumuş Elvis. Sert filmlerin yönetmeni Don Siegel’in 1960 yapımı sinemaskop “Flaming Star-Vadiler Kralı” westerininde de oynadı Elvis. Yönetmen Siegel (1912-1991), Clint Eastwood’un oynadığı sert filmleri yönetti çoğunlukla. 1971 yapımı “Dirty Harry-Kirli Adam” bunların en ünlüsüydü. Hep Elvis’in sıradan ve önemsiz filmlerde oynadığı söyleniyor, ama bu filmler bugün için altın değerinde. Ayrıca bu filmlerdeki performansıyla eleştirmenlerden de bol bol övgü almış Elvis. “Vadiler Kralı”yla da, yine büyük övgüler almış birçok eleştirmenden. Teksas sınırında bir Kiowa yerlisi bir anneyle Teksaslı çiftçi bir babanın oğlu Pacer Burton’ı canlandırdı Elvis. Melez Pacer, iki kültür arasında kalan bir genç. Elvis, bu filmde “Flaming Star” ve “A Cane and a High Starched Collar” şarkılarını söyledi sadece. Pacer, “rahvan” anlamına geliyor. Farsça bu kelime, atın koşmadan hızlı yürüyüşüne deniyor.
Elvis, 1961 yılında Norman Taurog’un yönettiği “Blue Hawai-Mavi Hawai Geceleri”nde göründü. “Mavi Hawai Geceleri”, Elvis’in gişede en çok iş yapan filmiydi. Film, sanki Elvis’e tatil yapması için Hawai’de çekilmiş. Dansın ve şarkıların bol olduğu bu sinemaskop filmde Elvis, Chad Gates karakterini canlandırdı. Chad’le Maile (Joan Blackman) bu filmde aşk için yaratılmışlardı sanki. Cennet Hawai’de Elvis bol bol dans etti ve güzel şarkılarını söyledi. Elvis, “Blue Hawai”, “Almost Always True”, “Moonlight Swim”, “No More” ve birçok şarkısı seslendirdi “Mavi Hawai Geceleri”nde. Ama, “Can’t Help Falling in Love” şarkısı bambaşkaydı. Bu şarkısını sevgilisinin de olduğu kadınların içinde birden söylemeye başlıyordu Elvis: “Wise men say only fools rush in/ But I can’t help falling in love with you/ Shall I stay?/ Would it be a sin?/ If I can’t help falling in love with you/ Like a river flows surely to the sea/ Darling so it goes/ Take my hand, take my whole life too/ For I can’t help falling in love with you…” Yani şunu söylüyordu Elvis: “Akıllı adamlar, sadece aptalların aşık olduğunu söyler/ Ama sana aşık olmaktan kendimi alamıyorum/ Kalabilir miyim?/ Bu bir günah olur mu?/ Eğer sana aşık olmaktan kendimi alamıyorsam/ Doğruca denize akan bir nehir gibi/ Ben de sana koşuyorum/ Elimi tut, bütün hayatımı al/ Sana aşık olmaktan kendimi alamıyorum…”
Elvis, 1962’de “Follow That Dream-Gençlik Rüyası”nda oynadı. Filmin orijinal adı “O Rüyayı İzle” anlamına gelen “Gençlik Rüyası”, güldüren ve üstelik sosyal sorunlara da dokunan bir filmdi. Elvis, yine şarkılar söylüyor ve dans ediyordu. “Gençlik Rüyası”nın yönetmeni Gordon Douglas’dı. Yönetmen Douglas (1907-1993), 1960’ların ikinci yarısından sonra Frank Sinatra’yla “Tony Rome”, “The Detective-Vahşi Hakikat” ve “Katil Peşinde” adıyla da anılan “Lady in Cement-Denizdeki Ceset” filmlerini yapmıştı. Komedi-müzikal filmi “Gençlik Rüyası”, yazar Richard Powell’ın gerçek bir olaydan yola çıkan hiciv yüklü “Pioneer, Go Home” (Öncü, Evine Dön) romanından uyarlandı. Sinemaskop çekilmiş bu filme o dönemde olumlu eleştiriler gelmiş ve seyirci de ilgi göstermiş. Bir aile hikâyesini anlatan filmin konusu Florida’da geçiyor. New Jerseyli Kwimpers ailesi Florida’ya gelmiş. Olaylar da, otoyol ve köprü inşası etrafında geçiyor. Gamsız Tobby’yi canlandıran Elvis, yine şarkılarını söylüyordu. “What a Wonderful Life”, “I’m Not the Marrying Kind”, “Follow That Dream”, “Angel” gibi şarkılar duyuluyordu fonda.
Phil Karlson’ın yönettiği 1962 yapımı “Kid Galahad-Altın Yumruk”, bir suç, komedi ve boks filmiydi. “Kid Galahad” filminin ilk çevrimini Michael Curtiz 1937’de yapmıştı. İlk filmi Warner Bros, ikinci filmiyse United Artists çekmişti. İlk filmin başrollerinde de Humphrey Bogart, Edward G. Robinson ve Bette Davis vardı. Ama, bu iki filmde de konu aynı olsa da karakterlerin adları değişmiş. Bette Davis’in yerini de güzeller güzeli Lola Albright almıştı. İlk film, yumuşak huylu Ward “Kid Galahad” Guisenberry’nin (Wayne Morris), sert dünyada varoluşunun hikâyesiydi. İkinci filmdeyse asker Walter’ın dramı yansıyordu perdeye. Elvis’in oynadığı ikinci filmde Charles Bronson da vardı iyi yürekli eğitmen Lew Nyack karakteriyle. Curtiz’le Karlson’ın filmlerini karşılaştırmamak daha mı iyi olurdu? Karşılaştırabilir belki de. “Kid Galahad”, “Evlat Galahad” anlamına geliyor. Galahad, Kral Arthur efsanesinin büyük silâhşörü Lancelot’nun oğluydu. Elvis bu filmde “King of the Whole Wide World”, “Riding the Rainbow”, “Home Is Where the Heart Is”, “I Got Lucky”, “A Whistling Tune” şarkılarını söyledi.
Elvis, 1962 yılında yine Norman Taurog’la “Girls!, Girls!, Girls!-Kızlar Arasında” filmini yaptı. Allan Weiss’in hikâyesinden perdeye aktarılan film, bir müzikal-komediydi. Elvis, Ross Carpenter adında neşeli ve hayatı seven balıkçı tekne reisi fakir bir genç rolündeydi. Filmin hikâyesi Hawai’de geçiyordu. Bu film, “Altın Küre”ye de aday gösterilmişti. 1957 yapımı “Jailhouse Rock-Şarkıcılar Kralı”ndan sonra Elvis’le yönetmen Richard Thorpe’un yolları 1963’de “Fun in Acapulco-Rio’da Buluşalım” filmiyle yine buluştu. Bu film, “Acapulco Eğlencesi” adıyla da anılıyor, ama sinemalarda “Rio’da Buluşalım” adıyla gösterilmişti. Acapulco, Meksika’nın tatil cenneti yerlerinden biri. Elvis, bu filmde teknede çalışıyor, cankurtaran oluyor ve bol bol dans ediyor ve şarkı söylüyor. George Sidney’in, 1964 yapımı sinemaskop komedi-müzikali “Viva Las Vegas-Las Vegas’ta Aşk”ta da oynadı Elvis. Filmdeki partneri de Ann Margret’di. Elvis, genelde elinde İspanyol gitarıyla çalıp şarkı söyledi. “Las Vegas’ta Aşk”ta da bu böyleydi. Elvis, bu filmde “grand prix” araba yarışlarına katılmak için Las Vegas’a geliyor ve arabası bozulunca şarkı söylemeye başlıyor, güzel Ann Margret’e aşık oluyor. Coen kardeşler, 1998 yapımı “The Big Lebowski-Büyük Lebowski” filminin sonunda Elvis’in söylediği “Viva Las Vegas” şarkısını çalmışlardı. Elvis, 1965 yılında Boris Sagal’ın yönettiği sinemaskop “Girl Happy-Mutlu Kız” romantik-komedi filminde de göründü. “Rusty” (Paslı) Wells, Şikagolu gangster “Big” (Büyük) Frank’ın gece kulübünde şarkılar söylüyodu. “Rusty” Wells, “Big” Frank’ın coşkulu ve mutlu kızı Valerie’yle de aşk yaşıyordu.
Bir süre buralara Elvis filmi gelmedi ve sonunda Norman Taurog’un yönettiği 1968 yapımı sinemaskop aksiyon-müzikal filmi “Speedway-Gençlerin Şakası Yok” gösterildi. Elvis, başrolü de Frank Sinatra’nın kızı Nancy Sinatra’yla paylaşmıştı. Elvis bu filmde, araba yarışçısı Steve Grayson rolündeydi. Heyecanlı araba yarışlarının olduğu film gerçekten görsel anlamda estetik bir filmdi. Görüntüler, perdede birkaç parçaya bölünüyordu. 1960’lı yılların ikinci yarısından sonra, öncelikle sinemaskop çekilen filmlerde birçok görüntüntü birden perdeden yansıyordu. Yine 1968 yılında Norman Taurog’un yönettiği “Live a Little, Love a Little-Biraz Yaşa Biraz Sev”, komedi-müzikalinde gözüktü Elvis. Film, Dan Greenburg’un “Kiss My Firm But Pliant Lips” (Yumuşak Dudaklarını Sıkıca Öpeceğim) romanından uyarlandı. Bu filmde Kral’ın babası Vernon Presley de küçük bir roldeydi. Bu film, 2007 yılına kadar İngiltere’de gösterilememiş. Nedeni de hiçbir zaman bilinemedi. İngilizler, ancak 2007 yılında DVD’den seyredebildiler bu filmi. Bu sinemaskop “Biraz Yaşa, Biraz Sev” filminde Elvis, eğlenceye düşkün tasasız foto muhabiri Greg Nolan’ı canlandırdı. Kral, “Wonderful World”, “Edge of Reality”, “A Little Less Conversation”, “Almost in Love” şarkılarını “twist” yaparak söyledi. Elvis, sinemadan tümüyle uzaklaşacağı 1969 yılında “Charro-Zafer Topu”nda oynadı. Frederick Louis Fox’un hikâyesinden uyarlanan bu sinemaskop western filmini Charles Marquis Warren yönetmişti. “Zafer Topu”, çoğunlukla western filmleri çeken yönetmen Charles Marquis Warren’ın son filmi oldu. “Charro”, Meksika’da atlılara verilen geleneksel isimmiş. Elvis, bu filmde “Charro” şarkısını söylemiş sadece. Oynadığı filmlerde genelde yüzü parlak görünen Elvis, bu filmde sakallı ve kirli yüzlü çoğunlukla. Elvis, bu filmde tek bir şarkı söyleyerek oyunculuk performansının önde görülmesini istemiş. Elvis’in son filmi, 1969 yapımı suç-müzakal “Change of Habit-Kutsal Harekât”ı William A. Graham yönetti. Kral bu filmde, gettoda klinik açmak isteyen Dr. John Carpenter rolündeydi. Elinde İspanyol gitarıyla kilisede şarkı da söylüyordu Elvis.
Bir not daha, meneceri Albay Tom Parker, Elvis’i sonuna kadar sömürdü. Albay Tom Parker bir kumarbazdı. Kalitede düşük, pahada yüksek ne iş varsa hepsine imza attı. Elvis, özellikle 1960’ların ikinci yarısından sonra oynadığı filmlerde pek az mutlu olmuştu.
(02 Ağustos 2009)
Ali Erden
Modern Zamanlar, İki Yaşında
Yayın hayatını Antalya’dan sürdüren Modern Zamanlar Sinema Dergisi, ikinci yılını Yeni Dalga akımı için hazırlanan özel bir sayıyla kutluyor. Artun Yeres, Rekin Teksoy, Atilla Dorsay, Veysel Atayman, Tümay Şahin, Selim Tanrıverdi, Ayşe Ersöz gibi yazarların yorumladıkları akım; ayrıca 400 Darbe, Serseri Aşıklar, Hiroşima Sevgilim gibi filmler aracılığıyla masaya yatırılıyor. Engin Ayça’nın Godard ile yaptığı bir söyleşi ise 41 yıl sonra yeniden gündeme geliyor.
Modern Zamanlar’ın yayın danışmanlığını Veysel Atayman, Agâh Özgüç, Mustafa Sözen; Yazı İşleri Müdürlüğü’nü Akın Yıldız ve editörlüğünü Tuncer Çetinkaya yapıyor.
Modern Zamanlar, İki Yaşında yazısına devam et