İki Dil Bir Bavul, Kırmızı Halı’da

Sinema dünyası bu hafta yine Kanal 24, Kırmızı Halı’da buluşuyor. Buz Devri 3: Dinozorların Şafağı ile ilgili özel görüntüler; Adana Altın Koza Film Festivali’nde ödül kazanan İki Dil Bir Bavul üzerine filmin yönetmenleri Orhan Eskiköy ve Özgür Doğan ile röportaj; 2009 Altın Portakal Film Festivali basın toplantısı; vizyona giren Seni O Kadar Çok Sevdim Ki, İçimdeki Şeytan ve İçimizdeki Düşman filmlerinden ilk görüntüler Kırmızı Halı’da. Yönetmenliğini Ediz Gülten’in, yapımcılığını Merve Genç’in üstlendiği Kırmızı Halı, 02 Temmuz Perşembe akşamı saat 20:00’de, Kanal 24’te.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    İki Dil Bir Bavul, Kırmızı Halı’da yazısına devam et
  • Tahran Spor Filmleri Festivali İçin Çağrı

    Sekizincisi bu yıl 30 Temmuz – 03 Ağustos 2009 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan Uluslararası Tahran Spor Filmleri Festivali için “spor” temalı filmler değerlendirmeye alınıyor. Filmler kısa, uzun ve belgesel olabiliyor. İlgilenenlerin filmlerine ait bir adet DVD kopyayı, Mohamad Esfandiari ve Sanaz Momtahen (videsfandiari@yahoo.com) ile iletişime geçtikten sonra, “National Olympics & Paralympics Academy, Enghelab Sport Complex, Niyayesh Highway, Vali Asr Ave., Tehran, P. O. Box: 11365 – 1896, Tel: (98 21) 26 21 61 86, Attn.: Mrs. Sanaz Momtahen” adresine yollamaları gerekiyor.

  • Basın Bülteni
  • Ayrıntılı bilgi için tıklayınız.
  • Devrim Arabaları’na Yurtdışından Bir Ödül Daha; Türkiye’de DVD Satışları Başladı

    Devrim Arabaları, yurtdışında katıldığı festivallerden ödül almaya devam ediyor. Son ödül, Hoboken Uluslararası Film Festivali’nden geldi, film En İyi Senaryo ödülüne lâyık görüldü. Ekip Film yetkilileri ise DVD satışlarının vizyona oranla daha hızlı başlamasından memnun: “Yurtdışında aldığı takdirler, ödüller tabii ki değerli ama en sonunda Türk halkına bir yolla ulaşması bizim için çok sevindirici. Uzun bir yolculuk oldu ama sonunda hedefine ulaştı Devrim… Biz de artık yeni projelerimize yoğunlaştık. 2009 sonunda Tolga Örnek’in yeni aksiyon-drama filmi için setteyiz.”

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Hepsi Bir Gecede Oldu

    Kapan (Hush)
    Yönetmen-Senaryo: Mark Tonderai
    Müzik: Theo Green
    Kurgu: Victoria Boydell
    Görüntü: Philipp Blaubach
    Oyuncular: William Ash (Zakes), Christine Bottomley (Beth), Andreas Wisniewski (Kamyoncu)
    Yapım: İngiltere (2008)

    İngiliz yönetmen Mark Tonderai, ilk yönetmenlik deneyiminde bir gerilim filmi yapmak istemiş. Sinemaskop bu filminde senaryonun iyi işlenmemesinden olmalı gerilim tam anlamıyla yerini bulamıyor.

    İngiliz yönetmen Mark Tonderai’in yapmadığı iş kalmamış. Yönetmen, DJ’lik, yazarlık ve oyunculuk da yapmış. BBC’nin radyolarında görev almış. İlk yönetmenlik deneyimi Hush-Kapan”, tek bir gecede geçen bir gerilim filmi. Aslında filmin hikâyesi ve atmosferi her şey için uygun olmasına rağmen filmin senaryosunun zayıf olmasından beklenen gerilim patlamalarını bir türlü yaratamıyor yönetmen. Her şey teorik olarak iyi hesaplanmış, ama bazı şeyler pratikte yolda kalmış sanki. İlişkilerinde sorunlar olduğu görülen iki sevgili, Zakes ve Beth, yağmurlu bir gecede otobanda tartışarak yol alırlar. Kitabını yarım bırakmış Zakes, otoban üzerindeki mola yerlerine afişler asıyor. Beth de asıl işini bırakmış böyle işlerle zaman harcayan sevgilisine kızıp duruyor. Zakes, yağmurun hızlandığı gecede önlerindeki kamyonun arkasında bir kadın görür. Peşlerine düştükleri o kamyon başlarına bir gece boyunca işler açıp duruyor. Bir mola yerinde merakla kamyona giden Zakes, Beth’i kaybediyor. Güvenlik güçleriyle de başı derde giriyor üstelik. Sonra birden işler karışıyor. Beyaz güvenlik görevlisi meraklı olan siyah güvenlik görevlisini öldürünce hikâyenin seyri de değişiyor böylece. Gerilimden çok kanlı bir şiddet filmi olan “Kapan”, Türkçe adına uygun Zakes’in kapanına dönüşüyor. Psikopat kamyon şoförünün kim olduğunu göstermeyen yönetmen, kamyonun arkasındaki kadınların neden kaçırıldığını da bir türlü açıklamıyor.

    Bu film, ilhamını Steven Spielberg’ün televizyon için çektiği, ama önce sinemalarda gösterime girmiş 1971 yapımı “Duel-Bela” filmindeki gibi kamyon ve otomobil geriliminden almış gibi sanki. Ortada yardım isteyecek kimse yok ve yolda tek başınasınız. Final bölümü, bu filmin devamının da geleceği hissini veriyor seyirciye. Bir film için en büyük handikap temel bir şeyin anlaşılamaması herhalde. Evet, o kadınların neden kaçırıldığını hiç anlayamadık. Kadınlar neden zincire vurulmuş hapishane gibi o yerde tutuluyordu? Yönetmen, kışkırtıcı bir gizem mi yaratmak istemiş. Bir Hitchcock fanatiği olduğunu söyleyen yönetmenin bu filminde gerilim gerçekten zayıf. Ama, kanlı şiddet sahneleri için öyle diyemeyiz. Öncelikle iki yaşlı çiftin yaşadığı çiftlik evindeki şiddetle, kapşonlu psikopat kamyoncunun vahşi ölümü gerçekten irkiltici. Yönetmen, Hitchcock filmlerinden çok, Hollywood’un “gore film” (kanlı film) diye adlandırdığı türüne yakın durmuş daha çok. Yönetmen, filmdeki kamerayı başlarda video klip estetiğindeki sarsıntılı kullanmış. Ama, hikâyenin derinliğinde biraz olsun sakinleşiyor bu öfkeli kamera. Aslında bu filmde övülecek birkaç şey arıyor insan. Yağmurlu gece atmosferiyle dar mekânlardaki çekimlerin iyi olduğunu belirtmeliyiz. Yönetmen, dar mekânlarda, insana sıkıştırılmışlık duygusu da yaşatabiliyor. Bu da bir şey. “Kapan” gibi kanlı filmlerin de meraklıları vardır belki. Öyleyse tam onlara göre bu film.

    (08 Temmuz 2009)

    Ali Erden