31 Temmuz 2009 Haftası

“Metrodan Kaçış”, başrollerinde, eski borsa spekülâtörü -yeni dengesiz katil/çete lideri, rüşvet soruşturmasından dolayı ‘tenzil-i rütbe’ye uğramış hareket memuru ve New York kenti ile toplamı bin altmış kilometrelik metro hattı olan, bir rehine pazarlığı… Büyük zanaatkâr Tony Scott’ın ‘döktürdüğü’, nefes nefese gerilim ve suç hikâyesi. Bir vagon dolusu yolcuyu rehin alanla, pazarlık yapanın -bazen- aynı ‘kaybetmişlik’ durağına vardığı fakat tabii bilinen ‘klâsik son’la da rahatlatıcı. Olgunluk ürünü bir çalışma.

“Küçük Deniz Kızı Ponyo”da büyük üstat Miyazaki, el emeği çizgilerle, okyanus sularının -içindeki canlılarla birlikte- toprakla sevişmesini binbir rengin dansıyla sunarken, koşutunda, insan olmak isteyen küçük balık-kızın bir erkek çocukla arkadaşlığının masumiyetini en güzel halleriyle resmediyor: Ancak rüyalarınız marifetiyle yaratılabilecek fantastik düşlerin sinemadaki takipçileri için.

“Kontes”, Julie Delpy’nin yazıp, yönetip, müziklerini besteleyip, bir de oynadığı, 1560-1613 yılları arasında yaşamış güçlü kadın, Macar kontes Erzebeth Bathory’nin ürpertici yaşam hikâyesini gerçeğin penceresinden bakarak anlattığı dram. Ülkenin savunmasında önemli rol oynayan kocasının ölümünden sonra ailesinin gücünü sürdüren bu pervasız kadın, onu düşürmek isteyen erkeklerin dünyasında dimdik ayaktayken en büyük zaafının kurbanı olacaktır: Deli gibi âşık olduğu genç adam elinden alındıktan sonra, gençlik ve güzellik saplantısı, onu, bakirelerin kanıyla yıkanan bir seri katile dönüştürecek ve zenginliğini ele geçirmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürecektir…

Delpy, esasen, kazananların yazdığı tarihe, dönemin konjonktürünü dikkate alarak, psikolojik bir derinlik kazandırmış. Kuşkusuz, tuzaklara düşülebilecek bir konu ve dengelerin kurulmasının zor olduğu bir öyküleme… Fakat Delpy, olayların gelişmesindeki tüm etmenleri yerli yerine oturtarak çetrefilliğin üstesinden gelmiş. Tarihi oluşturan güç savaşları ve insan ruhunun karanlığı üzerine fikir jimnastiği yapmak isteyenler için, birinci sınıf bir çalışma.

“Histeri”, “sürekli değişip gelişen virüsler, birgün gelip çocuklarınızın beyinlerini direkt etkiler ve onları birer caniye dönüştürerek sizi içinizden yok etmeye çalışırsa ne olur” sorusunun yanıtını, Noel partisi için kente uzak bir evde toplanan iki ailenin yaşadıkları terörü perdeden yayarak veriyor. Cesur, risk almış bir korku filmi tabii. Çünkü çocukları kullanıyor; fakat onları akıllıca ve dikkatlice oynatarak… Şiddet yüksek, finâl umutsuz! Dünyanın değişen kimyasının geri tepmesine dikkat: Bugünkü tehditler kuş ve domuz gribini, ileride aramayalım!

“Franklyn”, günümüz dünyası yönetimlerinin, ‘özgürlük maskesi’ takınarak, önceden belirlenmiş inanç modellerine sahip şemsiyeler altında insanları tüketime, savaşmaya, rekabete zorlamasını, farklı nedenlerle acı çeken dört insanın çıkış arayan ruhlarının yankıları üzerinden eleştiren, modern bir stile sahip dram. Yaşadığımız gerçek dünyaya koşut olarak bazılarımızın algılayabildiği diğer dünyaya -karakterlerden biri vasıtasıyla- film boyunca gidip gelmeniz ve böylece belki de asıl gerçeği idrak etmeniz, zekice bulunmuş bir unsur.

(29 Temmuz 2009)

Ali Ulvi Uyanık

aliuyanik@superonline.com

1. Uluslararası Kafkas Film Günleri

Sınır şehrimiz Artvin’in Gürcistan sınırındaki ilçesi Hopa, Kafkas filmleri buluşmasına ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. 09 – 13 Ağustos 2009 tarihleri arasında düzenlenecek 1. Uluslararası Kafkas Film Günleri kapsamında Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, Rusya ve Türkiye’den 5 uzun metraj film ve son yılların öne çıkan belgesel filmleri sinemaseverlere sunulacak. Gola Kültür ve Ekoloji Derneği’nin düzenlediği 4. Yeşil Yayla Festivali ile birlikte gerçekleştirilecek olan Kafkas Film Günleri’nde Aleksandra (Alexandra), Otar Gittiğinden Beri (Since Otar Left), Başka Zaman (Özge Vakit), Sınır (Border) ve Sonbahar adlı filmler gösterilecek.

1. Uluslararası Kafkas Film Günleri yazısına devam et

Selvi Boylum Al Yazmalım’ın Master Negatifi Bulundu

Yeni Şafak’ın 28 Kasım 2008 tarihli manşet haberinden sonra konuyla ilgili özel bir araştırma ekibi oluşturan Kültür Bakanlığı, üç yıldır kayıp olan Atıf Yılmaz başyapıtının elde kalan son negatifine Doğan Medya Holding’e ait Star Televizyonu arşivlerinde ulaştı.

Düzenli okurlarımızın hemen hatırlayacağı üzere, Yeni Şafak’ın 23 Kasım 2008 Pazar tarihli nüshasında “Türk sinemasının başyapıtı kayboldu” başlığıyla bir manşet haberimiz yayımlanmıştı. Konu ise rahmetli yönetmen Atıf Yılmaz’ın 1978’de çektiği unutulmaz filmi “Selvi Boylum Al Yazmalım”ın 35 mm’lik master negatif bobinlerinin arşivlerde kaybolmasıydı. Ki bu da anılan yapıtın -eldeki son video kopyaları da iş göremez duruma gelince- yeryüzünden silinip gelecek kuşaklara aktarılamaması anlamına geliyordu.

Geçen sonbahar aylarında Bakü’deki bir film festivaline konuk olduğumuz sırada bazı sinemacı dostlarımızdan öğrendiğimiz bu üzücü olayı yurda döner dönmez haberleştirmiş ve gazetemizde de bir özel haberle duyurmuştuk. Yayımlandığı gün ülkemizdeki irili ufaklı bütün sinema sitelerine alıntılanan o haber, ilerleyen günlerde etkisini göstermekte gecikmedi. Olayın sinema çevrelerinde dalga dalga yayılmasının ardından gerek Kültür Bakanlığı, gerekse sektördeki bazı sorumluluk sahibi isimlerin filmin master negatifini bulabilmek için yoğun bir çaba içine girdiklerini haber alıyordum; ancak bir noktadan sonra ise konunun taraflarıyla irtibatımı kaybettim.

Geçtiğimiz günlerde yapımcı-yönetmen dostum Sadık Deveci’den ulaşan sevindirici bir haberle, aylardır her aklıma geldiğinde canımı fena hâlde sıkan bu olayın mutlu sonla bittiğini öğrenecektim. Sağlığında rahmetli Yılmaz’ın da asistanlığını yapmış olan Deveci, yayımladığımız haberden sonra Kültür Bakanlığı’nın işi daha bir ciddiye aldığını, ayrıca büyük film arşivlerine sahip Doğan Medya Holding gibi kurumların özenli bir tarama yapılabilmesi için kapılarını kendilerine ilk kez açtığını anlattı; uzun arayışlardan sonra da “Selvi Boylum”un kayıp negatifine Star Televizyonu’nun arşivinde ulaştıklarını belirtti.

Filmin negatif bobinleri, TV yayınlarında ve uluslararası festivallerde kullanılacak yeni pozitif kopyaların çıkartılabilmesi amacıyla 2006 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Sinema-TV Merkezi’nden ödünç alınmış, bir süre elden ele dolaşan bobinler en sonunda da bu trafik içinde sırra kadem basmıştı. Deveci ve diğer yetkililer, adı sanı belirsiz yüzlerce eski film makarasının arasında gerçekleştirdikleri sabırlı bir arayışın sonucunda, anılan televizyonun arşivindeki raflardan birinde “Selvi Boylum”a ulaşmışlar. Kendisi, o görüşmede, “Filmin master negatifini bulmamızda hakkınız çok büyük, çünkü arama çabaları sizin konuyu gazetenizde gündeme getirmenizle birlikte daha ciddi bir boyut kazandı” şeklinde bir ifade kullandı ki bu cümle, benim gibi Türk sinemasının klâsiklerinin koruma altına alınması için öteden beri mücadele eden biri için en anlamlı meslekî ödüldür. (Yukarıdaki fotoğrafta soldan sağa Atıf Yılmaz, Cengiz Aytmatov, Kadir İnanır ve iki hayran görülüyor.)

Neyse; Yeşilçam’a egemen olan böylesi bir laçka arşivleme düzeni içinde şimdiye kadar yüzlerce, binlerce önemli filmimizi yitirdik; fakat en azından herkesin bildiği ve çok sevdiği bir başyapıtı fazla zarar görmeden kurtarmış olduk. Türkiye’de film negatiflerinin koruyuculuğu görevini üstlenen Mimar Sinan Üniversitesi Sinema-TV Merkezi yeni kopyalar basılması gerekçesiyle dışarıya negatif verirken hiç kuşkusuz ki bundan böyle teslim prosedürünü çok daha sıkı tutacaktır. Çünkü tarihe kayıt düşmüş bu gibi önemli yapımlar artık şu ya da bu şahsın değil hepimizin ortak malı, gelecek kuşaklara sağ salim aktarılması gereken birer kültür mirası konumundalar…

Çilekeş köylü kızı Asya’nın sürekli lâf salatasıyla geçinen, ancak karısı ve çocuğu için parmağını bile kıpırdatmayan, fiziken hoş fakat karakter açısından bomboş İlyas’ı değil; kendisine en zor gününde sahip çıkıp kol kanat geren yiğit kamyoncu Cemşit’i hayat arkadaşı olarak seçtiği o unutulmaz finali yalnızca bugünün gençleri değil, 2050’lerin gençleri de izleyebilmeli!

Konuyla ilgili 28 Kasım 2008 tarihli haberimizin linki:
http://yenisafak.com.tr/Sinema/Default.aspx?t=23.11.2008&i=151877

Selvi Boylum Al Yazmalım filminin fotoğraflarına ulaşmak için tıklayınız.

(28 Temmuz 2009)

Ali Murat Güven
Yeni Şafak Gazetesi Sinema Editörü

alimuratg@yahoo.com

Kampüste Çıplak Ayaklar

Cansel Elçin’in yönettiği ve Ezgi Asaroğlu, Damla Sönmez, Türkü Hazer ile Cansel Elçin’in oynadığı Kampüste Çıplak Ayaklar, 02 Ekim 2009’da Medyavizyon Film dağıtımıyla Kiproko Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Hikâye İstanbul’daki bir Üniversite’de geçiyor. Farklı sorunları olan gençlerin bulunduğu sınıfın kapısı bir gün açılır ve içeri adı Şiva olan Hintli bir kız girer. Başta herkesin alay ettiği kız, sonradan herkesin arkadaşı olacak ve farklı inançlar ve mitolojik hikâyelerin yardımıyla onların hayatını değiştirecektir. Ancak hiç kimse Hintli kızın bir sırrı olduğunu bilmemektedir.

  • Basın Bülteni: 1 / 2
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • sadibey.com yazarlarının eleştirileri ve diğer basın bültenlerine haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Kampüste Çıplak Ayaklar yazısına devam et