“Yönetmenlik yapan oyuncular” ve “yönetmen olan oyuncular” her hangi bir derecelendirme ve sınıflandırma değildir. Oyuncuların, bu uğraşları yanında bir veya birkaç filmde yönetmenliği denemeleri (yönetmenlik yapma), oyuncunun, oyunculuğunun yanı sıra veya oyunculuğunu sonlandırarak yönetmenlik yapması ve oyunculuğunu devam ettirsin veya ettirmesin az sayıda filmle bu uğraşında öne çıkmayı (yönetmen olmayı) anlıyoruz. Yönetmenlerimizi her hangi bir sınıflama tabî tutmak gibi bir düşüncemiz olamaz, bir başka yönetmen ile birlikte bile çalışmış olsa bu uğraş tarafımızdan dikkate alınır ve “yönetmenlik” sıfatı kimseden sakınılmaz.
Sinemaya giderdik, karşımızda “beyazperde”, karşımızda oyuncular vardır, onları tanır, onları severdik, fotoğraflarını biriktirirdik. Evet oyuncular, kitleleri sinema salonlarına dolduran, seyirciyi ağlatan, güldüren, günlük streslerinden sıkıntılarından kurtaran beyazperde hayalleri…
Oyuncuların adı en başta yazardı, ama jenerik -ne yaptığını bilmediğimiz, çoğunlukla da tanımadığımız- birinin adı ile biterdi. Önce bu kişi rejisördü, uzun yıllar sonra yönetmen oldu. Yönetmenin ne yaptığını öğrenmemiz zaman aldı, ama oyuncular onun ne yaptığını, neler yaptırdığını en iyi bilenlerdir. Oyunculardan sonradan yönetmenliği deneyenler olduğu gibi, yönetmen olanlar da oldu. Yönetmenin, yönettiği veya çalıştığı kişiler sadece oyuncular değil, bir filme emek veren herkestir. Oyuncuların gün gelip yönetmenlik yaptığı (veya “olduğu”) tek örnek sanılmasın, sinemanın diğer çalışanlarından da yönetmenliğe geçenler vardır. Bu bizde olduğu gibi dünyada da böyledir. (*)
Başlangıç dönemi yönetmenlerinin bir kısmı -ki bunlar tiyatro kökenlidir- yönettikleri filmlerde aynı zamanda oyunculukta yapmışlardır. Muhsin Ertuğrul, yönettiği bir kısım filmde oynamıştır. Ertuğrul, filmlerde -genellikle filmlerinde- Şehir Tiyatrosu oyuncularını oynatmıştır. Bunlar sinema oyuncusu olduğu kadar hemen hemen hepsi tiyatro oyuncusudurlar. Bu oyuncu / yönetmenler içinde bir filmde kalanlar olduğu gibi film sayısını 22.ye çıkaranlarda vardır. Belirtmek gerekirse Refik Kemal Arduman 4, Talat Artemel 7, Sami Ayanoğlu 22, Avni Diiligil 7, Mümtaz Ener 6, Agâh Hün 6, Hadi Hün 1, Kâni Kıpçak 6, Selahattin Moğol 1, Necmi Oy ½, Kadri Ögelman 4, Haluk Sarıcı 1 ½, Cahide Sonku 2 kez 1/3, Ferdi Tayfur 6, Süavi Tedü 7 fimde yönetmen olarak çalışmışlardır. (Haluk Sarıcı 1 film yönettikten sonra diğer filmi Necmi Oy ile birlikte yönetir; Cahide Sonku ise yönetmen olarak adının geçtiği iki filmde (“Vatan ve Namık Kemal” ile “Beklenen Şarkı”) önce Sami Ayanoğlu ve Talat Artemel ile sonra Sami Ayanoğlu ve Orhon Murat Arıburnu ile birlikte çalışmıştır. Bazı kaynaklarda yönetmen olarak görüldüğü Fedakâr Ana filminin ise sadece oyuncusudur, filmi Seyfi Havaeri yönetmiştir.) Yukarıda adı belirtilen tiyatro kökenli yönetmenler, Şehir Tiyatrosu / Muhsin Ertuğrul ekolünü oluşturmaktadırlar, farklı tiyatrolardan ve sinemamız tarihi içinde farklı zaman birimlerinde gelen tiyatro kökenli oyuncu / yönetmenler ile devam edersek, listemize Aydemir Akbaş 6, Zeki Alpan 5, Hayri Esen 2, Renan Fosforoğlu 2, Ferdi Merter Fosforoğlu 1 (baba>oğul), Müjdat Gezen 3, Cahit Irgat 1, Hüseyin Kaşif 2, Levent Kırca 2, Tuncel Kurtiz 1, Lale Oraloğlu 4, Vahi Öz 3, İlyas Salman 2, İhsan Yüce’yi 5 ekleyebilir. Yukarıda saydığımız oyuncu / yönetmenlerden 22 film çekmiş Sami Ayanoğlu’nu, yönetmenlik yapmış oyuncular arasından yönetmen olmuş oyuncular arasına alırsak; ikinci listemize almadığımız Zeki Alasya 18, Muzaffer Arslan 15, Abdurrahman Palay 28, Kartal Tibet 45 oyunculuktan gelerek yönetmen olmuş diğer yönetmenlerimizdir. Vedat Örfi Bengü (21) ve Muharrem Gürses (84) oyunculuk ile yönetmenliği baş başa götüren sanatçılarımızdır.
Orhon (aslında Orhan) Murat Arıburnu, şair / oyunculuk’tan, yönetmen / oyunculuğa geçen, değişik alanlarda çalışmış, Özön’ün tasnifi ile “geçiş dönemi” yönetmenlerinden olarak yaptığı 15 film içinde en az 2 filmle (Yüzbaşı Tahsin ve Sürgün) yönetmenleşmektedir. Mümtaz Alpaslan 19, Orhan Erçin 6, Talat Gözbak 4, İhsan Nuyan 8 filmle, oyunculuklarının gölgesinde yönetmenliklerini sürdürürler. “Zıt Kardeşler”in “Metin Zıt”ı, oyunculuğun yanı sıra (gerçek adı) Mehdi Özgürel olarak 3 filmde yönetmenlik yapacaktır.
Kardeşi Hicri Akbaşlı’nın filmlerinde Atilla Dinçer adı ile oyunculuk yapan, arada senaryolar yazan Veli Akbaşlı 2 filmde yönetmenlik de yapacaktır. Demir Karahan oyunculuk yaptığı dönemde 1 filmde yönetmenlik de yaptı, sonra gittiği yurt dışında bulunduğu dönem sonunda geri döndüğünde dizi ve filmlerde oyunculuğa devam etti. Samim Meriç oyunculuğunu bitirdikten uzun bir süre sonra yönetmenliği tek filmde deneyecektir.
Sinemamızın -fizik yapısı nedeni ile ilgi çeken- oyuncularından Hayri Caner yönetmeye başladığı bir kısım filmi tamamlayamaz, yalnız bir tanesini (Vur Gözünün Üstüne) bitirebilir. Diğer tek filmli yönetmenlerimizden Yavuzer Çetinkaya oyunculuğunun yani sıra sinema yazarlığı da yapar, yurt dışında tamamladığı akademik kariyeri nedeni ile “doktor” sanını alır. Çektiği Deniz Kızı isimli film ses getiren bir film olmaz, Çetinkaya da, Caner gibi film çeken oyuncular grubunda yer alırlar. Oyunculuktan gelen diğer bir isim Necati Er yönetmenlik yaptığı film sayısını 5’e çıkarırsa da, eski bir oyuncu olarak kalır. Yardımcı rollerin oyuncusu Recep Filiz 2 filmde kalırken, “kötü adamı” oynadığı kadar, başrollere de çıkan Yıldırım Gencer tek filmle yönetmenliği deneyecektir. Spordan sinemaya gelen ve başlangıçta oyunculuğu seçen Yılmaz Gündüz çektiği 4 filmi bir yıl içinde tamamlayarak ilginç bir görünüm kazanır. Kardeşi yönetmen Temel Gürsu’dan sonra, oyunculuğu çok daha eski olan Tanju Gürsu da, 4 filmde yönetmenliği dener.
Ali Avaz, İbrahim Tatlıses, Ferdi Tayfur, Gökhan Güney müzik piyasasından oyuncu olarak geldikleri sinemada yönetmenliği de denerler, içlerinde Tayfur sonraki yıllarda yazarlığı da (roman) deneyecektir.
Adı afişlerde çoğunlukla görülmeyen, jeneriklerde gruplar arasında yer alan Yaşar Şener yönettiği tek filmle adını ne afişe, ne jeneriğe yazdırabilir ne de filmi ile kitaplara girebilir. Şener’in yönettiği Kartal Tepe sinema belleğimize “bir” Ali Ekdal filmi olarak girecektir. (**)
Kemal Kan oyunculuktan yönetmenliğe geçen oyuncular arasında bir farklılık gösterir, 1956’da oyunculuk yaptığı (başrol) “Hayırsız Evlat” filmini 1969’da yönetmen olarak çeker. Kan, yönetmenliği başka filmlerde sürdürür, İrfan Atasoy ise Adana’da oyunculuğunu başlatır, bir dönem avantür filmlerinin vazgeçilmez oyunculuğundan ve senaryo yazımlarından sonra 3 filmin yönetmenliğini de yapar. Yardımcı rollerin oyuncusu Orhan Aykanat 10 filmi aşan (11) yönetmenlik serüvenini, oyunculuğunun ilerlemiş yıllarında gerçekleştirir. Süha Doğan “jön” olarak başladığı oyunculuğu yardımcı rollerde sürdürürken, yönetmenliği 23 filme ulaşacaktır. Sinemamızın ilginç isimlerin Muhteşem Durukan senaryolar yazdı, oyunculuk yaptı ve biri Tekin Akpolat ile ortak üç film yönetti ve filmleri yüzünden başına gelmedik kalmadı. Hep sinemamızın “kötü adam”ları arasında sayılan Kenan Pars aslında bir çok filmde olumlu kahramanı (başrol) oynamıştı, yapımcılıklarını da yaptığı 6 filmde yönetmenlik de yaptı. Yardımcı oyunculuktan yönetmenliğe geçen bir başka oyuncumuzda Yavuz Yalınkılıç’tır. Yalınkılıç 34 yıla 60 film sığdırır.
Yardımcı oyunculuklarının yanı sıra sinema üzerine yazıları ve tek yönetmenlik denemesi (Namus Düşmanı) ile Ziya Metin sinemamızın tarihinde ilginç serüveni (“sansür”) ile ilgi toplamış, seyirciye ulaşamamış bir uğraşa girişmiştir. Değişik rollerin oyuncusu Fehmi Tengiz, kardeşi Asaf Tengiz’in uğraşı ile de ilgilenir ve iki film yönetir. Fikret Uçak ilginç tipi ile yardımcı rollerde oyunculuktan yönetmenliğe geçen Yeşilçam’lılardandır. Bir zamanların popüler oyuncusu, sinemada yeni arayışlar peşinde Hollywood’a kadar gitmiş, filmlerde roller almış Muzaffer Tema, (***) Vahşi Kedi isimli filmi yönettir ve başrolünü de oynar ve yönetmenliği bu tek filmde başlar ve biter.
Sinemaya oyuncu ve hemen ardından yapımcı olarak başlayan ve (oyunculuğu sırasında) Turhan Ün adını kullanan Memduh Ün, ağırlığı yönetmenliğe verdikten sonra zaman zaman kendi veya başka yönetmenlerin filmlerinde oyunculuk yapmaya devam etmiştir. Aynı şekilde Hüseyin Peyda yönetmenliğe oyunculuk ile aynı filmle başlamıştır, sonradan yönetmenliği bırakmış “parlak” bir oyunculuk dönemi yaşamıştır. Başrollerden karakter rollerine kaydığı son döneminde tekrar yönetmenliğe dönüş yapmıştır.
Dansçılıkla başladığı gösteri yaşamını sinemada oyunculukla sürdüren Yılmaz Duru sonradan yapımcılığa ve yönetmenliğe başlayacak, yönettiği filmlerle dikkat çekici çıkışlar yapacaktır. Sinema da “müzik”i de uğraş alanlarına katacak, film müzikleri yapacaktır. SES dergisinin finalisti olarak girdiği sinemada, geliş yolunun verdiği olanaklarla bir takım filmler çeken Tunç Okan, bir süre sonra oyunculuğu bırakarak yurt dışına gidecektir. Orada diş hekimliği öğrenimi görecek ve hayli maceralı The Bus (Otobüs) filmini çekecektir. (Film “sansürümüzden” geçemez, çekildiği İsveç’ten de vize alamaz, sonunda İsviçre filmi olarak gösterime girebilir.) İkinci filmini de İsviçre’de çeken (Cumartesi Cumartesi) Okan, Almanya – Türkiye “karayolunda” çektiği Sarı Mersedes (Fikrimin İnce Gülü) yıllara dağılan uzun çekim serüveni, kaynak alınan romanın yazarı (Adalet Ağaoğlu) ile anlaşamama gibi problemleri de beraberinde getirir.
Cüneyt Arkın avantür ağırlıklı filmlerinin bir kısmını bir süre sonra kendisi çekmeye başlar, aralarına “toplumsallığı da” kattığı filmler de katarsa da 34’e ulaşan film sayısında fazla dikkat çeken filmler bulunmamaktadır. Senaryosu üzerinde çok çalışılmış bir ilk film (Sürgünden Geliyorum / Bütün İstanbul Bilsin) yönettikten sonra Fikret Hakan son filminde yalnız yönetmenlik yaparak “yıldız” oyuncular arasında bir değişiklik yapar. Hakan dört film çekip, oyunculuğunu yaptığı yarım kalan bir filmi de tamamlayarak az sayıda filmde yönetmenlik yapar.
Ayhan Işık ve Kadir İnanır… Bir derginin açtığı yarışma sonunda seçilen Işık sinemamızda kral ünvanını alan ilk oyuncudur. Sinemamızda -Özön’ün tasnifine göre- Sinemacılar Dönemini (bir yerde Yeşilçam’ı) başlatan, -ikinci- filmi ile (“Kanun Namına”) bir çıkış yapmış ve uzun süre bu yerini korumuş, Yeşilçam’ın çözülmeye başlamasından bir yıl önce de (1979) yaşamını yitirmiştir. Önce “oyuncudur”, sonra yıllarında yapımcığa başlar ve yapımcı iken yönetmeni ile anlaşamayınca, yönetmenlik de yapar: (Örgüt). Bir gazetenin açtığı yarışma ile sinemaya gelen İnanır ise -artık iyice yerine oturmuş Yeşilçam’da- ikincil rollerle oyunculuğa başlayıp, “yıldız”lığa çıkmıştır. Film sayısının -genel ortamda da- azalması ile az film yaparken, yönetmenliği deneyecektir (Ah Gardaşım). İnanır daha sonra sinema filmi çekmez, ama televizyona çekmeye başladığı dizi filmlerle de yaptığı yönetmenlik faaliyetini devam ettirmez.
Sinemamızın Sultan unvanı verdiği Türkan Şoray uzun oyunculuk yaşamında, film setinde geçirdiği bir kazadan sonra, çalışmalarına bir süre ara verdikten sonra setlere dönüş filmi için yönetmen düşünülmesi sırasında ortaya atılan bir fikirle, yönetmenliğe sıcak bakarak, filmin yönetmenliğini yapmıştır (“Dönüş”). Hem oynayıp hem yönetmesi, diğer filmlerinde de devam etmiş, şimdilik 4’de kalan filmlerinde dikkati çekenler ilk ve sonuncu filmlerdir. (“Yılanı Öldürseler”).
Sinemamızın bir başka kralı (“Çirkin Kral”) Yılmaz Güney bir dönem “yazarlık”tan sonra geldiği sinemada ilk (iki) filmini çekerken oyunculuğunun yanı sıra, hem senaryo yazımına katılmış, hem de yönetmen yardımcılığı yapmıştır. Başlangıçtan kısa bir süre sonra patlayan oyuncu kabulü ile peşi peşine filmler çevirdikten sonra, oynadığı bazı filmlerin bir kısım sahnelerini çekmeye başlamıştır. (Bunu “yönetmen” olduktan sonra da yapacaktır) Bu uğraşları sonunda yönetmenlikle er geç buluşacaktır, buluşmuştur da. Son filmi (Le Mur) hariç yönettiği tüm filmlerinde oynamış, çektiği tüm filmlerin senaryolarını kendi yazmıştır. Güney, -belirli bir dönem seyircisi için- “belki” unutulmaz bir oyuncudur, ama yönetmenliği ile -hem de filmlerini “tam” istediği gibi yapamamasına rağmen- oyunculuktan başlamış, aslında başlangıçtan beri bir yönetmendir.
Yukarıdan beri oyunculuktan yönetmenliğe geçen kimi Yeşilçam emekçilerinin uğraşlarına değindik, arada atladıklarımız, gözümüzden kaçanlar olmuştur. Sonradan ağırlıklı olarak yönetmen olacak kimi kişiler (Nejat Saydam) veya az sayıda film yönetim ağırlığını senaryoya verecekler (Ahmet Üstel) işe oyuncu olarak başlamış fakat sürdürmemişlerdir. Yenilerden İnan Temelkuran yönettiği ilk filmin oyuncuları (18) arasındadır. Bir çok yönetmen -adlandıramadıklarımızdan özür dileriz- filmlerde ufak roller almışlardır. İşe oyunculuktan başlamak -öncelikli- ölçümüz olduğuna göre, yönetmenliğe sonradan geçenlerden bazıları film yönetmiş olmakla kalmış, bazıları ise gerek çektikleri film sayısı (?) ile gerek “filmleri” ile, film çekmekten bir adım öne çıkarak yönetmen “olmuşlardır”. (Fakat hepsi de hazırlamayı düşündüğümüz “yönetmenler” kitabında yer almayı hak etmişlerdir.)
(*) Ağırlıklı olarak Hollywood Sinemasından bir liste vereceğiz aşağıda, bunlar oyuncu olarak tanıdığımız, yönetmenlik de yapmış olanlar, aralarında başka ülkelerden de isimler var ve çoğu biraz tarih olmuş kişiler. Eskilerden atladığım, unuttuğum veya o özelliğini öğrenememiş olduğum başka isimler de olabilir, ama çoğu uzun yıllar oyunculuktan sonra bu uğraşa girişmişlerdir. Son zamanlarda da oyuncular yönetmenlik yapıyorlar ama şimdikiler fazla beklemiyorlar ve yeterince izleyemiyorum. İlk aklıma gelenler: Charles Laughton, Marlon Brando, Warren Beatty, Richard Harris, Karl Malden, John Wayne, Jack Lemmon, Ida Lupino, Burt Lancester, Frank Sinatra, Jeanne Moreau, Mel Ferrer, James Caan, Zybigniew Cybulski, Anthony Quinn, Alain Delon, Robert de Niro, Ray Milland, Max Von Sydow, George C. Scott, Laurance Harvey, Paul Newman, Dennis Hooper, Antony Banderas, Burt Reynolds, Gene Kelly, Robert Hossein, Jodie Foster, Timothy Lee Jones, Kevin Costner; oyunculuktan gelip yönetmen olanlara göz atarsak, Don Taylor, Cornel Wilde, Robert Redford, Jerry Lewis, Clint Eastwood, John Derek, David Hemmings, çocuk oyunculuktan gelme Mark Lester, Raj Kapoor.
(**) 1972 yapımı Kartal Tepe filminin afişlerinde yönetmen adı Ali Ekdal olarak geçer, filmin başrolünü Ali Ekdal oynamaktadır. Fakat bir röportajda (Yıllar önce Milliyet Gazetesi’nin Pazar ilâvesinde yapılan mini-röportaj) Yaşar Şener filmi kendisinin çektiğini söylemişti.
Önce filmin ismini vermeden, Yaşar Şener’e “yönetmenlik yapıp yapmadığını” sorduğumda “yaptığını” ve adının da “Kartal Tepe” olduğunu söyledi. Uzun bir aradan sonra ulaşabildiğim Ali Ekdal’a “oynadığınız Kartal Tepe filminin yönetmeni kimdi?” sorusuna yarım saat sonra -bu arada Agâh Özgüç’ün Türk Filmleri Sözlüğü’ne baktıktan sonra “Ben yönetmişim” şeklinde cevap vermişti. Şimdi afiş (doğal olarak jenerik -filmi görmedim!-) ve kitaplarda Ali Ekdal adına çıkan bu filmin yönetmeninin kim olduğuna, yukarıdaki sorulara verilen cevaplardan sonra siz karar verin.
(***) Muzaffer Tema’nın rol aldığı filmler içinde bizde hep Acı Tebessüm olarak bilinen film sayılır. Tema, Hollywood’da üçüncü sınıf bir bilim-kurgu filmi olan Ay’da Oniki Kişi filminde, ay’a giden oniki kişi arasında yer alan bir Türk bilim adamını oynar. Epeyce rolü vardır ve finalde ay’ın bilinmeyen (!) güçleri tarafından kaçırılır ve dünyaya geri dönen grup içinde bulunamaz.
(11 Temmuz 2009)
Orhan Ünser