V.I.P. nedir bilmeyenler için anımsatalım: Türkçe karşılığı “Çok Önemli Kişi” olan “Very Important Person” sözcüklerinin baş harfleri… Biliyorsunuz, İstanbul’da özellikle VIP’den geçilmiyor. İnanmayan “Starbucks Coffee”lere gidip gözlemler. Herkes dünyayı kurtarmakla meşgul… “Lap top”larla bir meşguliyet, bir ciddiyet sormayın gitsin. Ha, en önemlisi, biliyorsunuz cep telefonu diye bir ‘uzuv’ var; hani doğduğumuz saniyeler hemşire şaplağı patlattığında popomuzdan fırlayan alet. Kimileri onu sadece kullanıyor; çoğunluk da onunla yaşayıp, vücuduna yapıştırıp mutlu oluyor. Bu ‘uzuv’u da, dünyayı kurtarırken, çok değerli özelliklerinden dolayı, her an gözümüzle kollamamız gerekiyor. VIP dediğin ‘latte’sini yudumlarken ‘lap top’uyla uydu bağlantıları yapıp, ‘mobil phone’uyla gerekli düzenlemeleri organize eden, çok ama çok meşgûl kişidir. Bunların ağababaları da, dünya ekonomisini krize sürüklemişler, sonra da parasal yükü hepimizin sırtına yüklemişlerdir… İnşallah bizim VIP takımı dünyadan önce bizim ekonomiyi kurtaracaktır.
Efendim, neden yaptım bu girişi? VIP bazen sinemalarda karşımıza çıkıyor da… Özellikle, gitmemek için çaba sarf ettiğimiz ama bazen mecburen, ‘filmi izlemek’ için gittiğimiz galalarda, onlar da teşrif edip, o kadar önemli işleri arasında bir sinema filmini izleme ve bizimle aynı havayı soluma şerefini bahşediyorlar da… Fakat itirazım odur ki, bu çok önemli hanımlar ve beyleri, yazık, bir salgın sürekli rahatsız ediyor. Hani ‘uzuv’ları cep telefonları var ya… Belli ki bağımsız olarak hareket ediyor ve VIP’leri hiç rahat bırakmıyorlar. Film öncesi kokteylde alkolün dibine vurmuş gürültücülerle birlikte film izlemeye çalışırken, bir de bu cep telefonlarının huysuz mu huysuz davranışları yüzünde iyice keyfimiz kaçıyor. Sağınızdan, solunuzdan, önünüzden, arkanızdan, ‘bip’ler, vızıltılar, çeşitli garip sesler ve daha da korkuncu ateş böcekleri gibi (tabii bunlar sevimsiz) ışıklar; bir huysuzluk, bir huysuzluk. Ne oluyor? VIP ile film izliyoruz! Acaba dünyayı kurtarmaya ara vermek istiyorlar da, cep telefonları mı rahat vermiyor gerçekten; yoksa VIP ya, aklı fikri dünyayı kurtarmakta ya, eli-gözü cep telefonundan ayrılamıyor mu?
Be kardeşim, bu kadar önemli insansan, biz sıradan kullar için üretilen sinema filmlerine ne diye gelirsin de bizi de huzursuz edersin? Sen özel sinema salonunda, ‘home theatre’da, istediğin faaliyetleri kesintiye uğratmadan film izlemeye lâyıksın, ne diye icabet edersin şu galalara da, “Sonbahar” gibi dış dünyadan olabildiğince soyutlanıp odaklanmamız gereken bir filmde bile dünyayı kurtarmaya çalışırsın? Şu cep telefonuna hiç mi lâf geçiremezsin? İki tane patlat bak nasıl hizaya geliyor!
(22 Aralık 2008)
Ali Ulvi Uyanık