“Babil M. S.”, çok da uzak olmayan bir gelecek ve ‘berbat’ bir dünyada (hiç merak etmeyin “coca-cola zero” üretimde!), ölüm makinesi bir gerilla ile masum kızın kaderlerini kesiştirerek, izleyeni, şaşırtıcı setlere / baş döndürücü bir aksiyona davet ediyor: Son bölümde, telaşlı biçimde temaya ağırlık vermeye çalışılmasa ve tartımla oynanmasa iyi olurmuş!
“Hellboy II: Altın Ordu”, bu kez “Star Wars”dan “Harry Potter”a farklı fantastik kaynaklardan da beslenen bir ‘tanıdık’ öykü ve film olarak geldi karşımıza: Şu kesin ki, bir saat elli dakika, merak, heyecan, şaşkınlık, hayranlık içinde izleyecek ve çıktından hemen sonra, sanki balık hafızaya sahipmişsiniz gibi unutacaksınız!
“Orijinal Cinayet(ler)”, dört ödülle başarısı tescillenmiş bir yönetmen ve efsanevi iki aktöre sahip olduğu halde “attığı taş ürküttüğü kurbağaya değmeyen”, laf kalabalıklarıyla zekiymiş gibi görünen ama sıkıcılıktan kurtulamayıp entrikasında açık veren, seyircisini de telef eden bir gereksizlik!
“Pardon, Seni Seviyorum”, 37 yaşındaki adamın kendinden tam yirmi yaş küçük kızla yaşadıkları aracılığıyla aşkı yeniden ve yeniden ve de yeniden tanımlayan, bu ikisini çevreleyen bir dizi yan karakterle de hacimli görünmeye çalışan, seyredilip geçilecek, yakında bizim sinemada da taklitlerini göreceğimiz türden bir film.
“Vol. İ”, çöplerle nefesi kesilecek dünyanın bir gün gelip -tabii ki- tamamen insansızlaşacağına ve belki de çalışır durumda unutulmuş tek bir robota terk edileceğine işaret ederken, açan ilk yapraklı bitkiyle birlikte umuda, serüvene, eğlenceye ve yeniden doğuşa yelken açıyor: Zor durumda kalan bir ‘metal yığın’ının karşısında gözlerinizi sulandırabilen bu film, bilgisayar teknolojisi soğukluğunun sinemada öykü anlatma gücünün potasında yumuşayıp sıcaklaşmasının en iyi örneklerinden.
(24 Eylül 2008)
Ali Ulvi Uyanık
aliuyanik@superonline.com