20 Haziran 2008 Haftası

“Utanç”, Afganistan’da çocukluk yaşamanın, oyunla gerçeğin, dostla düşmanın, ölümle hayatın birbirinin içine geçtiği bir talihsizlik, bir acı ve onulması güç bir yürek yarası anlamına gelebileceğinin net ifadesi: Bu film Batılıların vicdanlarını sızlatmanın ötesinde kime ne mana ifade etmekte, öğrenmek isterdim!

“Öldür.com”, her işin acımasız rekabete dayandırıldığı şu ‘çıldırmış dünya’da, internette ‘naklen ve işkenceyle insan öldürme’ sitesi kuran, öldürme hızını da tıklayanların sayısıyla doğru orantılı ayarlayan ‘pisliğin’ izinin sürülmesi ekseninde gözünüzü kırpmadan izleyeceğiniz bir polisiye-gerilim: Senaryonun zekiliğine, yönetimin ustalığına, oyuncuların karakter yapılandırmasına, görüntünün karamsar ve müziğin tedirgin tonlarına bayılacaksınız; siz sinefiller tabii!

“Made in Europe”, ‘kâğıtsız’ ve ‘hiçbir yersiz’ göçmenlerin, dünyanın ‘her yerinde’ nasıl da ‘yaşayamadıklarını’ , inanılmaz derecede ‘gerçek diyaloglar’la, trajediden komediye uzanan bir alan içinde ilgi alanımıza dâhil ediyor: Bu ne yaman bir yönetmen böyle!

“Hızlı Yarışçı Speed Racer”, sinemanın anlatım olanaklarının sonsuzluğunu, son teknolojinin yanı sıra geleneksel tekniklerden de yararlanarak vurgulamasının yanı sıra, adamakıllı bir aile öyküsü sunuyor: Geniş ekranda film izleme nedenlerinizin tamamına yakınını karşılayan bir film!

“Gelin Benim Olacak”, birini ömür boyu sevebilmenin mümkün ve bunun için bazen en yakınımıza bakmanın yeterli olabileceğini -kaliteli güldürünün çatısı altında- söylemekte: Hikâyeyi zenginleştiren tiplere en az başroldekiler kadar bayılacaksınız, eminim.

(18 Haziran 2008)

Ali Ulvi Uyanık

aliuyanik@superonline.com

Beyazperde, Adana’dan Ekrana Geliyor

Ali Hakan ve Alin Taşçıyan’ın sunduğu Beyazperde, izleyicilerine Adana’dan sesleniyor. Programda Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali Ödül Töreni’nin yanı sıra Sonbahar filminin yönetmeni Özcan Alper, Made in Europe filminin yönetmeni İnan Temelkuran, En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü paylaşan Selen Uçer ve Ayça Damgacı ile En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü paylaşan Ruhi Sarı’yla yapılan özel röportajlar da yer alıyor. Vizyondakiler bölümünde ise The Incredible Hulk, Mistik Olay, İkinci Nefes ve Sınır(da) filmlerinden çarpıcı görüntüler izleyicilerle buluşuyor. Yapımcılığını Merve Genç’in, yönetmenliğini Ediz Gülten’in üstlendiği Beyazperde, 12 Haziran Perşembe saat 21:30’da 24’te.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Beyazperde, Adana’dan Ekrana Geliyor yazısına devam et
  • Sınıf (Yönetmen: Laurent Cantet)

    Laurent Cantet’in yönettiği ve François Begaudeau’nun oynadığı Sınıf (Entre Les Murs – The Class), 28 Kasım 2008′de Barbar Film dağıtımıyla Barbar Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    François ve diğer öğretmen arkadaşları belâlı bir semtteki görev yaptıkları lisede yeni bir öğretim yılına hazırlanmaktadırlar. Kendilerini öğrencilerinin iyi bir eğitim almaları için hiçbir engelde yılmayacakları fikrine hazırlarlar. Sınıf, farklı kültürler ve tavırların sık sık birbiriyle çatıştığı bir dünyadır. Ergenlik çağındaki gençlerin davranışları, düşük maaşlar alan öğretmenlerin şevkini kırar. François ise saygı ve çalışkanlık üzerine kurulu atmosferi sağlamakta kesin kararlıdır.

    Sınıf (Yönetmen: Laurent Cantet) yazısına devam et

    Türk Sinemasının Başyapıtlarından “Selvi Boylum Al Yazmalım” Filminin Yazarı Cengiz Aytmatov Hayatını Kaybetti

    Dünyaca ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytmatov, böbrek yetmezliği sonucu Almanya’nın Nürnberg kentinde tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Aytmatov, bir Rus televizyon kanalının belgesel çekimleri için gittiği Tataristan’ın başkenti Kazan’da 16 Mayıs’ta ani böbrek rahatsızlığı geçirmesi üzerine hastaneye kaldırılmıştı. 79 yaşındaki yazar, 18 Mayıs’ta ambulâns uçakla Almanya’ya nakledilmişti. Yazarın eserlerinden Selvi Boylum Al Yazmalım, 1977 yılında Ali Özgentürk tarafından senaryolaştırıldı ve Atıf Yılmaz tarafından filme çekildi. Başrollerinde Türkan Şoray ve Kadir İnanır’ın oynadığı film, Türk sinemasının başyapıtlarından sayılıyor. (Haber: Serpil Boydak.)

  • Basın Bülteni
  • Cengiz Aytmatov fotoğrafları için tıklayınız.
  • Hayatım Sinema, Altın Koza’da

    11 Haziran Çarşamba saat 22:30’da CNNTürk’te yayınlanacak olan Hayatım Sinema, Adana Altın Koza Film Festivali’nin ödüllü sanatçılarını ekrana getiriyor. En İyi Film Ödülü kazanan Sonbahar’ın yönetmeni Özcan Alper, En İyi Yönetmen ödülü alan İnan Temelkuran, En İyi Kadın Oyuncu ödülünü paylaşan Selen Uçer ve Ayça Damgacı, En İyi Erkek Oyuncu ödülü verilen Made in Europe filminin 18 erkek oyuncusundan biri olan Ruhi Sarı, ödül heyecanlarını Hayatım Sinema ile paylaşıyorlar. Altın Koza’nın Jüri Başkanı Derya Alabora ile jüri üyesi Lale Mansur, Muammer Brav’ın Altın Koza’da yarışan filmlere dair sorularını yanıtlıyorlar. Programın tekrarı 15 Haziran Pazar 17:30’da CNNTürk’te.

  • Yüksek çözünürlüklü fotoğrafa haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Hayatım Sinema, Altın Koza’da yazısına devam et
  • Öldür.com

    Gregory Hoblit’in yönettiği ve Diane Lane, Billy Burke, Colin Hanks ile Mary Beth Hurt’in oynadığı Öldür.com (Untraceable), 20 Haziran 2008’de UIP Filmcilik dağıtımıyla Fida Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    FBI Özel Ajanı Jennifer, özel hayatıyla işi arasındaki dengeyi sağlamak için çok sıkı çalışmaktadır. Çok farklı ve ilginç bir görevi vardır. Her gece çalışma arkadaşı Griffin ile birlikte FBI’ın Portland’daki bürosundan internete girerek kredi kartı dolandırıcılarının, manyakların ve diğer cinsel sapıkların izini sürer. Yeni bir web sitesiyle ilgili ilk duyumu alan iki ortak siteyi izleme altına alırlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Ali Ulvi Uyanık Yazıyor
  • Diğer basın bültenlerine haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Öldür.com yazısına devam et
  • Sinemamızda Yeni Bir “Şey”ler Oluyor…

    Yeşilçam’ı bir sokak adı olmaktan öteye taşıyan, sinemamızla özleştiren, çerçevesi belirlenmemiş, zaman içinde oluşturulmuş bir anlatım dilini kapsayan, sinemamızın tarihsel sıralanmasında ise uzunca bir bölümü oluşturan bir süreç; Yeşilçam Sineması. Seyircisi bilir (beklenti), yapımcısı bilir (garantiye oynama), yönetmeni bilir, oyuncusu bilir, en önemlisi “öyküleri” yazan senaryocusu bilir (üç’ü birden, kalıpları uygulama), filmler ona göre üretilir. Bu dönem öncesi ve başlangıcında, yapım aşamasında farklılıklar görülecektir, Yeşilçam sürecinde yapım aşaması kendi geliştirdiği kurallara oturacak, dönem sonrasında da bu ilişki giderek çözülerek hayli değişecektir. Yapım işlerinin yapısallığı ilişkilerine girmeden, içeriğe kısaca bakmak gerekirse, bir önceki cümlede belirttiğim gibi, çerçevesi -“net”- belirlenmemiş kalıpların uygulanmasıdır, -ticari sinemalar için- film yapmak. (belirli bir pazara ürün yetiştirmek). Bu pazarda çalışan firmalar içinde, olanakları daha bol olanlarda olduğu gibi kısıtlı olanlarda vardır. Bazısı uzun zaman çalışır, bazısı kısa süreli, ortak söylenebilecek tek söz tüm bu çabaların bir sermaye birikimi olmadan yapılmasıdır. Bu dönem içinde doğal ki kimi kişisel çıkışlar yapılacak, kendi kendini belirleyen kalıpların dışına çıkma girişimleri olacaktır, ama bunlar hep “münferit” kalmıştır.

    Sinemamız üzerine yazılan yazıların çoğunun ortak noktası, belirli kalıpların, pek de yenilik göstermeyen bir dille anlatılmasının eleştirilmesidir. Bu kalıpların dışına çıkılmasının sonuçlarının kestirilmesi ise hayli zordur. Sinema tarihimize geçmiş bir olay olarak, hayli ilginç Günahsız Fahişe (Kamelyalı Kadın) bunlar içinde öne çıkacaktır. Film Alexandre Dumas Fils’in roman olarak da ilgi görmüş Kamelyalı Kadın’dan uyarlamadır. Konusu o günlerde (1957) yerleşmeye başlamış Yeşilçam kalıplarına çok uygundur, sonraki yıllarda da çeşitli kereler filme alınacaktır. (“Ben Bir Sokak Kadınıyım” – E. Eğilmez; “Beni Unutma” – O. Elmas). Fakat Şakir Sırmalı’nın Günahsız Fahişe’si seyirciden tepki gördüğü gibi, eleştirmenlerden de tepki görür. “Sinema kurallarına ters düşen tutumu yüzünden büyük tartışmalara yol açar” (*) Çok bilinen ve tekrarlanan bir konuda, peşinen benimsenmiş kuralların dışına çıkılması, sinemamızın bu ilginç sinemacısının da sonu olacak ve yönetmenlik çalışmaları bitecektir. İlginç olan bir başka yan da Sırmalı’nın ilk filmi Unutulan Sır (Domaniç Yolcusu) da (1946) sinemamız için ilginçlik taşır. Kurtuluş Savaşı sırasında geçen bir olayın araştırmasını anlatan film “geri dönüş” (flash-back) kullandığı için seyirci tarafından -bir sava göre- anlaşılmaz ve tepki görür ve sonucunda sinemamızda -hiçbir kısıtlama getirtilmediği halde- flash-back kullanımı yapılmaz.

    1960 yılında ilk filmini çeken IDHEC mezunu yönetmen Atilla Tokatlı, filmi Denize İnen Sokak’ı nerede ise gösterime sokamaz. Ulvi Uraz, Ayfer Feray gibi o günlere sinemamızda yardımcı oyunculuk yapan oyuncuların baş rollerde oynadığı film, ele aldığı sıradan insanların öyküsü ve “değişik” (!?) sinema dili ile seyirciye ulaşamaz. Avrupa’da bir çok festivalde gösterilir, Locarno, Karlovy Vary festivalleri… Seyirciye ulaşmayan bu filmin -o günlerde ölü sezon sayılan- yaz sezonunda İstanbul’da bir bahçe sinemasında Fransızca alt yazılı olarak gösterildiğini duymuştum. (Her halde festivallere gönderilen kopya olacak)

    50’li yıllarda başlayan Yeşilçam süreci 70’li yılların sonunda tamamlanır, toplumsal olayların farklı gelişmeler gösterdiği, genel huzurun bozulduğu günlerde sinema seyircisinin evlerine kapanması yanında televizyon yayınlarının artması nedeni ile bazı filmler giderek sayılarını artırarak konularını genel geçer kuralların dışına çıkardılar. Yapım ilişkilerinin gösterdiği çözülme sonunda film sayıları giderek azaldı ve yeni yapılan filmler artık “yapımcı” döneminden sonra “yönetmen” dönemini başlattı diyemeyeceğim. Evet, önceki dönem “yapımcı dönemi” idi. Sonrasında yönetmenler, önceki döneme nazaran çok farklı yollardan kendilerine finans sağladılar ve -yapımcı kontrolü olmadığı için- kişisel konuları ele almaya başladılar. Teknik olarak digital çekimlerin giderek daha itibar görmesi, gündeme gelen kişisel konulara paralellik göstermeye başladı. Zeki Demirkubuz’un ilk filmlerinden sonra sinemasını giderek durağanlaştırması, fotoğraf özelliği taşıyan Nuri Bilge Ceylan sinemasının ilk dönemde aile içi filmler yapması, sinemamız için değişik gelişmelerdi.

    Sinemamız, kendisine yönelip sinema üzerine zaman zaman filmler yapmıştır, bunlar genelde çoğunlukla “esas olarak” sinemayı ele alınmaz. Bu alanda yapılan filmlerden biri olarak Bir Tuğra Kaftancıoğlu Filmi (Emre Akay – Hasan Yalaz) ilginçlik gösteriyor. Filmin ilk üçte biri yönetmenin (lerin) cast çalışmasını içeriyor. Geri kalan bölüm ise, bir film çekecek yönetmenin oyuncusu ile çalışmasını (!?) anlatıyor, sinemanın ürünü filmin çekilme aşamasının değil de öncesinde oyuncu üzerine çalışması (zorlaması) anlatılıyor. Yeşilçam döneminde hayali bile kurulamaz bir biçimde. Bir olayın anlatılması olgusuna dayanan Yeşilçam sinemasına karşın, son zamanlarda oyuncuların kamera karşısında konuşmalarından ibaret filmler çekilebiliyor, filmlerde “olay anlatılması” artık azınlıkta kalmaya başladı.

    Dünya sinemasında da benzeri görülen bu yeni “anlatım” biçimleri, her yönetmenin farklı anlayışları ile yeni ürünlerle karşımıza çıkmaya devam ediyor ve edecek; yıllarca kalıplaşmış yapısı ile seyirciye ulaşan filmler artık, bu yeni formatları ile zaman zaman seyirciye ulaşma olanağını yitiriyor. Son yıllarda iyice azalan film sayısının giderek artım göstermesi, yeni denenen formatların izlenmesini gerekli kılıyor. Çünkü sinemanın -tüm dünyada gösterdiği değişim yanında- gösterdiği değişiklik, herhangi bir filmde -“bize”- yepyeni sürprizler hazırlayabilir.

    (16 Haziran 2008)

    Orhan Ünser

    4857

    Tuzla Tersaneler Bölgesi’ni konu alan belgesel film 4857′nin ilk gösterimi 12 Haziran Perşembe günü 21:30’da Beyoğlu Sineması’nda yapılıyor.
    Tuzla Mezarlığı, Tersaneler Bölgesi’ni kuşbakışı görür. Tuzla Havzası’nda çalışan işçilerin evleri, sabah yediden itibaren, tersaneler, deri sanayi ve yan sanayiler tarafından boşaltılır. 48 ayrı kapıdan her gün geçen işçiler, yüz insan boyu vinçler, saclar, arasına dağılırlar. Onları birleştiren hız ve terdir. Tersanelerin zaman birimi yere düşen izmarit, endişesi ölüm ve geçim, umudu ve derdi, hepimizin umudu ve derdidir. Tuzla Mezarlığı, Tersaneler Bölgesi’ni kuşbakışı görür.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Gizem Ertürk Yazıyor
  • Güneyden Sinema Fırtınası Esti

    Ülkemizin önemli festivallerinden Altın Koza Film Festivali’nin onbeşincisi 02 – 08 Haziran tarihleri arasında, Adana’da sinema fırtınası estirdi. Türk ve dünya sinemasının seçkin örneklerini izleyiciyle buluşturan festivalde bir hafta boyunca 9 sinema salonunda 176 film dönüşümlü olarak 217 seansta gösterime sunuldu. Festival, 60.000’i Okullar Sinemada, Sinema Okullarda projesi kapsamında sinemayla buluşturulan öğrenciler olmak üzere yaklaşık 100.000 kişiye ulaştı. Festival boyunca, yerli ve yabancı sinema konukları ile ulusal ve uluslararası medya konuklarından oluşan 600 kişi Adana’yı ziyaret etti.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Güneyden Sinema Fırtınası Esti yazısına devam et
  • Tüm Şirketler

    Tüm Şirketler,
    30 Mayıs – 05 Haziran 2008 Haftalık (Weekly),
    04 Ocak – 05 Haziran 2008 Yıllık (Annual), Eski Yıllar Yıllık (Ex Years Releases Annual), Hafta Hafta (Week by Week) Box Office listeleri için tıklayınız. Bu listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.