Bugün 25.05.2008. Cannes sonuçları biraz önce açıklandı, Nuri Bilge Ceylan “En İyi Yönetmen” ödülünü aldı, Üç Maymun filmi ile. Kutlarım. Şimdi sıra filmi görmeye geldi. Ama bu konuyu yazmayacağım. Aklıma takılan başka bir konu var.
Sinemamız yıllarca film üretti, yüzlerce oyuncu, yönetmen geldi geçti, kimi uzun yıllar, kimi kısa süre, hatta bir tek filmlik çalışmalar yaptı. Film çabuk eskiyen bir üründür. Bu sinemanın çok hızlı değişen teknolojisi ile ilgili olduğu kadar, kültürel bir olgudur da. Filmler eskidikçe oyuncular onlardan ayrılır, zaman içinde ya kaybolurlar ya da starlaşırlar. Eski günlerde üretilen film sayısı giderek artarken, starlar filmlerinden başka, gazetelerde kaybolup giden haberleri veya dergi koleksiyonlarında raflarda tozlanan haber ve fotoğrafları ile başka bir alemde yaşarlar. Zaman değişiklikler getirirken, sinemanın video diye bir üvey kardeşi oldu, formatının farklılığı ve etkisiyle kısa süre popüler olmasından sonra miadını doldurdu. Sinema, normal formatı 35 mm. yanında daha dar boyutları ile de ustalarının elinde oluşturduğu ürünleri ile “sinema” olmanın yanında aynı zamanda bir belgeliktir aynı zamanda.
Yeşilçam sinema tarihimizdeki devrini bitirdi ama, o günlerin starları ve starlarının destekleri, starları star yapan yönetmenlerinin içinde hâlâ çalışanlar, çalışmasalar da yaşamlarını sürdürenler var. Sinemanın yeni seyircileri bunları tanımayabilir. Bunlar için eski filmlerin televizyonlarda -ne kadar izleniyor bilemiyorum- biraz erken veya geç saatlerde gösterilmesi ne derece etken olur, bu kesin cevabı olmayan bir soru. Hele biraz erken dönemde çalışmış olanların filmlerinin bu şansı da olmayınca, hiç ümit kalmamaktadır. Geçenlerde sinemamızın ilk jönlerinde Bülent Ufuk vefat etti. Bırakın yeni seyirci tarafından tanınmasını, magazin ağırlıklı basında haber bile olamadı.
Bu tip unutuluşlara mani olacak bir yöntem, son yıllarda sinema alanında çalışan kimi kurum ve kişilerce çözüme kavuşturulmuş gibi. Nasıl mı? Eski günlerimizin kimi sinema emekçileri adına hazırlanmış belgeseller yapılmaya başladı. Sinemamızın kimi oyuncuları –bunların star olması gerekmez, (ne anlama geldiğini hâlâ bilemiyorum ama) karakter oyuncuları, hatta oyuncu dışındaki branşlardanda olabilir– üzerine, tekrar edelim, kurum veya kişilerce filmler (belgeseller) yapılıyor. Bunlar bazı kurumlardan finans sağlanarak yapılabiliyor, bu finans sağlanmış olmasına rağmen zaman zaman tamamlanamadığı da oluyor. Filmlerin bitirilenleri, tamamlananları var, fakat bunların sinemalarda gösterilme olanağı –nedendir bilinmez– mümkün değil. Ancak bir kısım festivallerde gösterim olanağı bulsa da çoğu bu olanağı da bulamıyor. Bittikten sonra –eğer bir kurumca yaptırıldıysalar– teslim edildikleri kurumlarda durup duruyorlar! Halbuki bunların sinemalarda -filmlerden önce– veya televizyonlarda -izlenebilir saatlerde- gösterilmesi gerekmez mi, diye düşünüyorum. Bir çok filmin çekim sürecini, hatta bitirildiğini, bir çok projenin çeşitli kurumlardan finans sağladığını, daha çok projeler için ise kurumlardan onay veya finansman beklendiğini ben biliyorum. Bırakın hepsini, bitirilebilenler nerelerdeler?
(25 Mayıs 2008)
Orhan Ünser