Hana Makhmalbaf’ın yönettiği ve Abbas Alijome, Abdolali Hoseinali ile Nikbakht Noruz’un oynadığı Utanç (Buda as Sharm Foru Rikht – Buddha Collapsed Out of Shane – Le Cahier), 20 Haziran 2008’de Bir Film dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
San Sebastian’da Jüri Özel Ödülü, Roma’da ise Unicef Özel Mansiyonu’na lâyık görülen, amatör oyuncularla çekilen film Bamyan’da geçiyor ve altı yaşındaki Baktay’ı takip ediyor. Baktay’ın tek isteği okula gitmektir, ancak bu yolda, yoksulluk ve savaş oyunları oynayan oğlanlar gibi çok güçlü engelleri aşması gerekecektir.
Günlük arşivler: 2 Mayıs 2008
Serra Yılmaz’la Temel İçgüdü’nün Konuğu Fikret Kuşkan
Sinemamızın başarılı ismi Serra Yılmaz, her pazar TürkMax ekranlarına gelen ve birbirinden nadide yemeklerin lezzet saçtığı Temel İçgüdü adlı programında ünlü konukları ağırlıyor. Programdan önce alışveriş yapan konuklar, yanlarında içi dolu bir sepetle geliyorlar ve yemek hazırlanırken sepetlerindeki malzemelerle Serra Yılmaz’a yardımcı olmaya çalışıyorlar. Serra Yılmaz, bu hafta 04 Mayıs Pazar günü 11:30’da yayınlanacak programına konuk olan sinema ve dizi oyuncusu Fikret Kuşkan’a, “Bonfile”, “Pesto Soslu Makarna” ve “Patates Püresi” yapacak.
Serra Yılmaz’la Temel İçgüdü’nün Konuğu Fikret Kuşkan yazısına devam et
DAG’da Film Gösterimleri: Yerle Gök Arası
Dağ Filmleri Festivali’ni organize eden DAG (Doğa Aktiviteleri Grubu) film gösterimlerini sürdürüyor. “Asmalı Mescit Mah, Meşrutiyet Cad, No: 39, Galatasaray Pasajı, K: 3, D:5, Galatasaray, İstanbul” adresindeki gösterimler ücretsiz yapılıyor. 02 Mayıs Cuma günü saat 20:00’de Yerle Gök Arası adlı film gösteriliyor.
1942’den beri rehberlik yapan ve 1000’ün üzerinde tırmanış gerçekleştiren Gaston Rebuffat’nın Fransız Alplerinde en dikkate değer bulduğu 5 tırmanışın hikâyesinin anlatıldığı film, rehberlik üzerine. İtalya’da gerçekleştirilen ve 17 ülkeden 57 filmin katıldığı 10. Uluslararası Dağ Filmleri Festivali’nde Büyük Ödül’ü aldı.
Garanti Mini Bank 5. Uluslararası Çocuk Filmleri Festivali İstanbul’dan Sonra Ankara ve İzmir’de
Garanti Bankası ve Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı (TÜRSAK) işbirliğiyle gerçekleştirilen Garanti Mini Bank 5. Uluslararası Çocuk Filmleri Festivali, İstanbul’dan sonra şimdi de Ankara ve İzmir’de. Festival 02 – 04 Mayıs’da Ankara, 09 – 11 Mayıs’da İzmir’de yapılacak. Garanti Mini Bank üyesi çocuklar filmleri rezervasyon yaptırarak ücretsiz, velileri ise %50 indirimli izleyebilecek. Filmler Ankara’da Cinebonus Panora ile Kızılay Büyülü Fener Sineması, İzmir’de ise İzmir Cinebonus Balçova Kipa ve Fransız Kültür Merkezi’nde gösterime girecek.
Taze Gelin Şaşkın Damat
Wedding Daze, 02 – 08 Mayıs 2008 seansları için tıklayınız.
Sınır Ötesi
Bordertown, 02 – 08 Mayıs 2008 seansları için tıklayınız.
Gecenin İki Yüzü
We Own The Night, 02 – 08 Mayıs 2008 seansları için tıklayınız.
Gece ve Pisiler
Nocturna, 02 – 08 Mayıs 2008 seansları için tıklayınız.
Çaylak Profesyonel
Semi-Pro, 02 – 08 Mayıs 2008 seansları için tıklayınız.
Benim Aşk Pastam
My Blueberry Night, 02 – 08 Mayıs 2008 seansları için tıklayınız.
Banka İşi
The Bank Job, 02 – 08 Mayıs 2008 seansları için tıklayınız.
Babam Romulus
Romulus My Father, 02 – 08 Mayıs 2008 seansları için tıklayınız.
Arkadaşım Tilki
Le Renard et L’enfant – The Fox and The Child, 02 – 08 Mayıs 2008 seansları için tıklayınız.
Süpürge Uçmaya Hazır
Türkiye’nin ilk kadın filmleri festivali Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali bu sene Vakıfbank’ın sponsorluğunda, Kültür Bakanlığı ve Başbakanlık Tanıtma Fonu’nun katkılarıyla düzenleniyor. 11. Uluslararası Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali, 08 Mayıs Perşembe akşamı Devlet Opera ve Balesi’nde yapılacak Açılış Töreni ile başlayacak. Başak Köklükaya’nın sunuculuğunu yapacağı gecede Nilüfer Aydan’a Uçan Süpürge Onur Ödülü ve Meral Çetinkaya’ya Bilge Olgaç Başarı Ödülü verilecek. TRT 2’den canlı yayınlanacak gecede Cellisima Grubu da küçük bir konser verecek.
- Basın Bülteni
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Sefaletin Sineması, Sinemanın Sefaleti…
Konuşmalarına “Genco Erkal’dan jüri üyesi olur mu?”, “Yumurta’dan film olur mu?” diye başlayan sinema adam(!)ları için Recep’den film olur. Hemde 4 milyon seyirciyi de peşinden götürür. Çünkü sinema gişe demektir. Gişede para demektir. Tanrı, para; tapınak, gişe; müminlerde seyirci olunca Genco Erkal’dan jüri üyesi, Yumurta’dan film olmaz.
Tabi bu gişe filmlerinin bir formülü var. Bu formül her ülkede sosyolojik olarak en ilkel değerlere göre dizayn edildiği zaman, çok başarılı gişe sonuçları ve kazanç elde etmek mümkün.
Bu iyi bir ticaret adamının sinema alanındaki başarısıdır. Bu işi ticaret olarak yapanlar zaten “sanat” sözcüğünden nefret ederler. Benim bu işi yapana, yani sinema ile ticaret yapana diyeceğim yoktur. Benim itirazım, tüccarın sanatçıyı aşağılamasınadır. Sanat sinemasına seyirci toplayamadığı ve para kazanamadığı için kızıyorlar. Bu konuyu kendilerine dert ediniyorlar. İşte buna hakları yok.
Büyük kentlerimizin eteklerine tırnakları ile pençeleri ile tutunmuş genç ve “kent köylüsü” büyük bir nüfus oldukça, ticaret sineması için sonsuz fırsatlar ve büyük gişe başarıları hep olacaktır. Vandallığa, angutluğa, şirin aptallığa ve ilkel duygulara yönelik her tür güldürü projesi ticaret sinemasının önünde sereserpedir. Ayrıca bu türe hayran bir sinema yazarı (!) sinema düşünürü (!) kitlesi de oluşmuştur. Sinema bahanedir, fırsat ticarettir. Birinin işi para, ötekinin sanat. Herkes işini yapsın. Sanat sinemasından sana ne.
Ancak kazın ayağı öyle mi? Ticaretçilerin gişe başarısı “genç sinemacıları” mıknatıs gibi kendine çekmektedir. Bu şablonun ve başarı formülünün gençler tarafından kabul görmesi, hele sinemacı olmak için gençlerin neredeyse kitle halinde üniversitelere (27 üniversitede sinema eğitimi veriliyor) ve kurslara akın ettiği bir ülkede “sinema sanatı” kavramının yozlaştırılması… işte buna da itiraz edilmesi gerekiyor.
Sanat, yaşadığı toplumun kalbidir. Tüm incelikleri ve muhalefeti içinde barındırır. Bir ülkenin sinema sanatı, halkının macerasını, sevinci ve kederiyle, acısı ve mizahı ile anlatabilmelidir. Son çeyrek yüzyılda bin civarında uzun metraj sinema filmi yapılmış. Bu ülkede yaşayan sinemacıların bu halkın yaşadığı derin acıları (bir – kaç film hariç) yansıttığını söyleyebilir miyiz. Bu ülkede olup bitenler sinema sanatçısının yüreğini yakmaz mı? Bu ülkede olup bitenler tragedya ve komedyanın ta kendisi değil mi? Nerede politik sinema? Bu ülke sinemasının genç Lütfi Akad’ları, Metin Erksan’ları, Yılmaz Güney’leri olmayacak mı? Yoksa sinema sanatının temsilcileri de gözlerini ticaret sinemasına mı çevirdiler? Bunu asla kabullenemiyorum. Öyleyse buna da itiraz edilmesi gerekiyor.
Bir zamanlar bu ülkede sinemacılar halkın acılarını, yaşam mücadelesini ve direnişini hikâye ederlerdi. Şimdilerde ise iki tür sinema var. Birincisi ticaret sineması. Seyirci de orada para da orada. Diğeri toplumsal duyarlılık yerine bireysel duyarlılıkla kişisel sinemalarını oluşturmaya çalışan art – house sinemacılar, yani “sanat sineması.” Bu ikinci türü inatla ve içtenlikle sürdüren “has” sinemacılar henüz toplumun vicdanı olmayı başarabilmiş değiller ve filmlerini büyük bir kitleye ulaştıramıyorlar. Ancak dünya sineması içinde bir “Türkiye sineması”ından bahsediliyorsa bu sinemacılar sayesindedir.
Sinema sanatını kitlesel ve evrensel kılan güç, içinde yaşadığımız modern toplumun vicdanı olmasıdır. Geçtiğimiz yüz yıl içinde sinema bu gerçeği kanıtlamıştır. Bu gerçek bizim için de geçerli olmalı.
Toplumumuza ne yazık ki silâh zoru ile dayatılan bir anayasa ile çeyrek yüz yıldır yaşıyoruz. Tüm alanlarda tam bir çözülme ve çürüme. Yargıdan eğitime tüm toplumsal sistemlerimiz yetersizlik içinde. Kentler ve kıyılarımız yağmalanmış, kültürel dokusu harap edilmiş, yoksulluk ve çaresizlik kentlerin eteklerinden merkezine doğru hızla yürüyor. Peki, yaşanan alt – üst oluşu, yani bu sosyolojik devrimi, yani bu kahrolası çeyrek yüzyılımızı yansıtan bir sinemamız olduğunu söylemek mümkün mü?
Bir sinemacı için hazine değerinde olan Türkiye halkının acılarını biz filme çekmeyeceksek kim çekecek?
Bu ülkede yaşamıyor muyuz ? Belki de…
Öyleyse: İtalyan opera sanatçısına Gebze’de Mozambikliler tecavüz etti? Hırant Dink’i Şişli’de İtalyanlar öldürdü? 10 yaşındaki okul çocuklarının bileklerini Adana’da Fransızlar kırıyor? 84 yaşındaki İlhan Selçuk’u İstanbul’da Danimarka polisi gözaltına aldı?
Hangi ülkede devlet, siyasi iktidarı ile davalı? Hangi ülkede seçim sandığını tarikatlar ve satılık aşiretler belirliyor? Hangi ülkede 40 yaşındaki katiller üniversite öğrencisi kılığında kurşun atıyor? Baharı Karşılama Bayramı hangi ülkede bir korku filmi gibi yaşanıyor? Hangi ülkede her gün darbe oluyor?
Bu sefalet tanıdık geliyor mu? Evet sefaletin sineması değil, sinemanın sefaleti.
(08 Mayıs 2008)
Sabahattin Çetin