İnsan düş(ünce)leriyle yaşar. Dereden tepeden, oradan buradan, geçmişten gelecekten biriktirdiklerini buluşturup en iyisini, en doğrusunu, en güzelini bulmaya çalışır. Ancak yine de anıları bırakmaz peşini. Her ne kadar geçmişi değiştiremezseniz de anılarınızı, en azından düş(ünce)lerinizde değiştirebilirsiniz. Yönetmen Joanna Hogg, kendi yazdığı (daha önceki iki filminin belki devamı sayılabilecek) “Sonsuz Sır”da (The Eternal Daughter) anne ve kızın anılarını -alabildiğine ilginç, alabildiğine merak dolu ve alabildiğine heyecanlı bir akışla- ele alıyor.
Orta çağdan kalma bir köşk, artık otele çevrilmiştir, anne ve kız rezervasyon yaptırarak gelir yerleşirler. İzleyicide bir merak, bir korku, bir beklenti doğar yavaştan… Bir müddet sonra anne – kızın eskiden bu köşkte yaşadıkları anlaşılır. Bir şey olacaktır, ama ne! Evet, bir şeyler olur, ama hiç beklenmeyen, hiç umulmayan… ters köşeye yatar herkes (kimseye söyleyemese de kendileri bilir, yanıldığını).
Tilda Swinton hem anneyi hem kızını canlandırıyor; öyle ki aynı karede bile görseniz, asla hissetmiyorsunuz aynı kişinin iki rolü de oynadığını. Swinton’u, oyunculuğunun gücünü takdir etmek için illa ödül kazanmasını beklemek gerekmiyor.
İki ayrı karakter, iki ayrı rol
Sinemacı olan kız, annesini konuşturmaya gayret eder, çünkü onun anılarıyla dolu bir film çekme niyetindedir. Anne belki farkına varmamıştır, ama üzerinde de durmaz. Filmde fazla kişi yoktur, bomboş (oysa resepsiyonist dolu olduğunu söylemiştir) otelde, çeşitli sesler duyarlar, rüzgârın da eşliğinde. Bir köpekleri vardır, o anne kızın arasındaki en büyük bağdır bir bakıma. Bahçıvanla karşılaşır kız, konuşurlar bir gece sabaha kadar. Burada da bir şey olmamışsa bir daha olmaz diye düşünmeyin, çünkü o bir dönüm noktası filmin.
Anne kendi içine kapanık, pek öne çıkmıyor; kızı ise onu konuşturmak için çırpınıyor sürekli. Aradan yüzleşme doğuyor. İşte filmin temel mesajı… Çok yavaş akan, buna da bağlı olarak izleyicinin sıkılacağı, ama sonradan ‘neydi, ne oldu’ deyip geriye dönmek isteyeceği (ama dizi değil ki bu, özet adı altında tekrarı olsun), kafasında tartışacağı ve kendince bir sonuca ulaşacağı bir film. Filmin yavaşlığına aldanmamak gerekir, önemli olan hızı değil, içeriği.
08 Eylül’den başlayarak gösterimde…
(06 Eylül 2023)
Korkut Akın