Süpürge Uçmaya Hazır

Türkiye’nin ilk kadın filmleri festivali Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali bu sene Vakıfbank’ın sponsorluğunda, Kültür Bakanlığı ve Başbakanlık Tanıtma Fonu’nun katkılarıyla düzenleniyor. 11. Uluslararası Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali, 08 Mayıs Perşembe akşamı Devlet Opera ve Balesi’nde yapılacak Açılış Töreni ile başlayacak. Başak Köklükaya’nın sunuculuğunu yapacağı gecede Nilüfer Aydan’a Uçan Süpürge Onur Ödülü ve Meral Çetinkaya’ya Bilge Olgaç Başarı Ödülü verilecek. TRT 2’den canlı yayınlanacak gecede Cellisima Grubu da küçük bir konser verecek.

Sefaletin Sineması, Sinemanın Sefaleti…

Konuşmalarına “Genco Erkal’dan jüri üyesi olur mu?”, “Yumurta’dan film olur mu?” diye başlayan sinema adam(!)ları için Recep’den film olur. Hemde 4 milyon seyirciyi de peşinden götürür. Çünkü sinema gişe demektir. Gişede para demektir. Tanrı, para; tapınak, gişe; müminlerde seyirci olunca Genco Erkal’dan jüri üyesi, Yumurta’dan film olmaz.

Tabi bu gişe filmlerinin bir formülü var. Bu formül her ülkede sosyolojik olarak en ilkel değerlere göre dizayn edildiği zaman, çok başarılı gişe sonuçları ve kazanç elde etmek mümkün.

Bu iyi bir ticaret adamının sinema alanındaki başarısıdır. Bu işi ticaret olarak yapanlar zaten “sanat” sözcüğünden nefret ederler. Benim bu işi yapana, yani sinema ile ticaret yapana diyeceğim yoktur. Benim itirazım, tüccarın sanatçıyı aşağılamasınadır. Sanat sinemasına seyirci toplayamadığı ve para kazanamadığı için kızıyorlar. Bu konuyu kendilerine dert ediniyorlar. İşte buna hakları yok.

Büyük kentlerimizin eteklerine tırnakları ile pençeleri ile tutunmuş genç ve “kent köylüsü” büyük bir nüfus oldukça, ticaret sineması için sonsuz fırsatlar ve büyük gişe başarıları hep olacaktır. Vandallığa, angutluğa, şirin aptallığa ve ilkel duygulara yönelik her tür güldürü projesi ticaret sinemasının önünde sereserpedir. Ayrıca bu türe hayran bir sinema yazarı (!) sinema düşünürü (!) kitlesi de oluşmuştur. Sinema bahanedir, fırsat ticarettir. Birinin işi para, ötekinin sanat. Herkes işini yapsın. Sanat sinemasından sana ne.

Ancak kazın ayağı öyle mi? Ticaretçilerin gişe başarısı “genç sinemacıları” mıknatıs gibi kendine çekmektedir. Bu şablonun ve başarı formülünün gençler tarafından kabul görmesi, hele sinemacı olmak için gençlerin neredeyse kitle halinde üniversitelere (27 üniversitede sinema eğitimi veriliyor) ve kurslara akın ettiği bir ülkede “sinema sanatı” kavramının yozlaştırılması… işte buna da itiraz edilmesi gerekiyor.

Sanat, yaşadığı toplumun kalbidir. Tüm incelikleri ve muhalefeti içinde barındırır. Bir ülkenin sinema sanatı, halkının macerasını, sevinci ve kederiyle, acısı ve mizahı ile anlatabilmelidir. Son çeyrek yüzyılda bin civarında uzun metraj sinema filmi yapılmış. Bu ülkede yaşayan sinemacıların bu halkın yaşadığı derin acıları (bir – kaç film hariç) yansıttığını söyleyebilir miyiz. Bu ülkede olup bitenler sinema sanatçısının yüreğini yakmaz mı? Bu ülkede olup bitenler tragedya ve komedyanın ta kendisi değil mi? Nerede politik sinema? Bu ülke sinemasının genç Lütfi Akad’ları, Metin Erksan’ları, Yılmaz Güney’leri olmayacak mı? Yoksa sinema sanatının temsilcileri de gözlerini ticaret sinemasına mı çevirdiler? Bunu asla kabullenemiyorum. Öyleyse buna da itiraz edilmesi gerekiyor.

Bir zamanlar bu ülkede sinemacılar halkın acılarını, yaşam mücadelesini ve direnişini hikâye ederlerdi. Şimdilerde ise iki tür sinema var. Birincisi ticaret sineması. Seyirci de orada para da orada. Diğeri toplumsal duyarlılık yerine bireysel duyarlılıkla kişisel sinemalarını oluşturmaya çalışan art – house sinemacılar, yani “sanat sineması.” Bu ikinci türü inatla ve içtenlikle sürdüren “has” sinemacılar henüz toplumun vicdanı olmayı başarabilmiş değiller ve filmlerini büyük bir kitleye ulaştıramıyorlar. Ancak dünya sineması içinde bir “Türkiye sineması”ından bahsediliyorsa bu sinemacılar sayesindedir.

Sinema sanatını kitlesel ve evrensel kılan güç, içinde yaşadığımız modern toplumun vicdanı olmasıdır. Geçtiğimiz yüz yıl içinde sinema bu gerçeği kanıtlamıştır. Bu gerçek bizim için de geçerli olmalı.

Toplumumuza ne yazık ki silâh zoru ile dayatılan bir anayasa ile çeyrek yüz yıldır yaşıyoruz. Tüm alanlarda tam bir çözülme ve çürüme. Yargıdan eğitime tüm toplumsal sistemlerimiz yetersizlik içinde. Kentler ve kıyılarımız yağmalanmış, kültürel dokusu harap edilmiş, yoksulluk ve çaresizlik kentlerin eteklerinden merkezine doğru hızla yürüyor. Peki, yaşanan alt – üst oluşu, yani bu sosyolojik devrimi, yani bu kahrolası çeyrek yüzyılımızı yansıtan bir sinemamız olduğunu söylemek mümkün mü?

Bir sinemacı için hazine değerinde olan Türkiye halkının acılarını biz filme çekmeyeceksek kim çekecek?

Bu ülkede yaşamıyor muyuz ? Belki de…

Öyleyse: İtalyan opera sanatçısına Gebze’de Mozambikliler tecavüz etti? Hırant Dink’i Şişli’de İtalyanlar öldürdü? 10 yaşındaki okul çocuklarının bileklerini Adana’da Fransızlar kırıyor? 84 yaşındaki İlhan Selçuk’u İstanbul’da Danimarka polisi gözaltına aldı?

Hangi ülkede devlet, siyasi iktidarı ile davalı? Hangi ülkede seçim sandığını tarikatlar ve satılık aşiretler belirliyor? Hangi ülkede 40 yaşındaki katiller üniversite öğrencisi kılığında kurşun atıyor? Baharı Karşılama Bayramı hangi ülkede bir korku filmi gibi yaşanıyor? Hangi ülkede her gün darbe oluyor?

Bu sefalet tanıdık geliyor mu? Evet sefaletin sineması değil, sinemanın sefaleti.

(08 Mayıs 2008)

Sabahattin Çetin

Nuri Bilge Ceylan’ın Son Filmi “Üç Maymun” Cannes’da 16 Mayıs Cuma Günü Gösteriliyor

Dünya ve Türk sinemasının en önemli yönetmenlerinden Nuri Bilge Ceylan’ın son filmi Üç Maymun, 61. Uluslararası Cannes Film Festivali’nde 16 Mayıs Cuma akşamı 22:30’da gösterilecek. Türkiye’den ana yapımcılığı Zeyno Film – Zeynep Özbatur tarafından gerçekleştirilen filmin ortak yapımcıları Fransa’dan Pyramide Productions, İtalya’dan Bim Distribuzione. Senaryosu Ebru Ceylan, Ercan Kesal ve Nuri Bilge Ceylan tarafından yazılan film sinema çevreleri tarafından yarışmada iddialı yapımlar arasında gösteriliyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Film ve Dizi Çekimleri İçin Ücretsiz Mekanlar

    İpek Çalışlar tarafından yazılan ve Doğan Kitapçılık tarafından satışa sunulan Latife Hanım adlı kitabın DVD.sinde Atatürk’ü canlandırdıktan sonra sinemaya tutkuyla bağlanan işadamı Yavuz Hekim, İzmir’deki fabrika ve ofisini sinema filmi ve dizi film çekimlerine ücretsiz olarak kullandırmak istiyor. İletişim bilgileri: Yavuz Hekim, http://www.yavuzhekim.com, Tel: 0232 8805010, GSM: 0532 4822428.

  • Yavuz Hekim Yabancı Basında
  • Web Sitesi
  • Mekan fotoğrafları için tıklayınız.
  • sinemalife.com’dan Sırrı Süreyya Önder’le Unutulmayacak Röportaj

    Türkiye’nin ilk online sinema dergisi sinemalife.com’un Mayıs sayısı her geçen sayıda zenginleşen içeriğiyle yolculuğuna devam ediyor. Ay ortasına doğru vizyona girecek, merakla beklenen O… Çocukları filmini kapağına taşıyan sinemalife.com, ayrıca 2 önemli isme sayfalarını açtı. Beynelmilel filmiyle oldukça ses getiren Sırrı Süreyya Önder’le, senaristliğini üstlendiği O… Çocukları’ hakkında konuşuldu. Fatih Dural’ın ihtilal dönemine ait sorgulayan sorularına Önder, yaşadığı tecrübelerin ışığı altında derinlikli, samimi cevaplar verdi. Ortaya, okurların kolay kolay unutamayacağı bir röportaj çıktı.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğrafına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    sinemalife.com’dan Sırrı Süreyya Önder’le Unutulmayacak Röportaj yazısına devam et
  • Özen Film Sinemaları ve Filmleri

    Suadiye Movieplex, Şişli Movieplex, Çemberlitaş Şafak, Beyoğlu Sinepop, Nişantaşı Movieplex, Kadıköy Broadway, Horton, Sokağın Kralları (Street Kings), Recep İvedik, 120, Ölümsüz Savaşçı (In the Name of the King), Günahkarlar (Flock), Miras, Jumper, Alvin ve Sincaplar (Alvin and the Chipmunks), Don Kişot (Donkey Xote), Esrarengiz Kadın (La Sconosciuta – The Unknown Woman), 02 – 08 Mayıs 2008 seansları için tıklayınız.

    Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu