Beyond Belonging III – Almancı, Tiyatro ve Film Festivali

İstanbul ve Berlin arasındaki kardeş sehir ilişkisinin 20. yıldönümü kutlamaları kapsamında, Goethe-Institut İstanbul, Kulturprojekte Berlin ile açılışını bu sezon yapmış olan Ballhaus Naunynstrasse ve Hebbel Am Ufer Tiyatroları, 12 – 20 Haziran 2009 tarihleri arasında Beyond Belonging III – Almancı, Tiyatro ve Film Festivali’ni düzenliyor. Bu programla Berlin’den tiyatro ve göç bağlamında en yeni ve yaratıcı örneklerden bir demet İstanbul’a taşınıyor. İş göçünün başlangıcından yaklaşık 50 yıl sonra, bir zamanların misafir isçilerinin çocukları ve torunları, hikâyeleriyle bu sefer Almanya’dan İstanbul’a geliyorlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Diğer basın bültenlerine haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Beyond Belonging III – Almancı, Tiyatro ve Film Festivali yazısına devam et
  • İstanbul Modern Sinema’da Sempozyum: Birinci Şahıs Filmleri

    İstanbul Modern Sinema – docİstanbul işbirliğiyle 29 – 31 Mayıs tarihleri arasında Birinci Şahıs Filmleri başlıklı bir sempozyum düzenliyor. Türkiye’de bu konuda ilk kez düzenlenen sempozyum, dünyanın farklı bölgelerinden, geleneklerinden yönetmenleri ve araştırmacıları bir araya getirerek, sunumlar, tartışmalar ve film gösterimleri eşliğinde birinci şahıs filmi üretimini çeşitli açılardan ele almayı amaçlıyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Görsele haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    İstanbul Modern Sinema’da Sempozyum: Birinci Şahıs Filmleri yazısına devam et
  • İsmail Necmi’nin İlk Uzun Metrajlı Filmi “Bunu Gerçekten Yapmalı mıyım?”, 7. Bangkok Dünya Film Festivali’nde

    İsmail Necmi’nin filmi, en yenilikci ve prestijli film festivallerinden biri olan World Film Festival of Bangkok’da World Cinema: Cinema Beat bölümüne seçildi. Önceki yıllarda yarışmalı bölüm içeren festival 2008 yılı itibarıyla yarışmasız bir yapıya geçerek sınırlı sayıda bir seçki ile dünya sinemasının öne çıkan yenilikçi filmlerini gösteren bir yapıya kavuştu. Bu sene 7.si gerçekleştirilecek olan festival 06 – 15 Kasım 2009 tarihleri arasında Bangkok’da düzenlenecek. Bunu Gerçekten Yapmalı mıyım? filmi en son 38. Montreal Uluslararası Yeni Sinema Festivali’nin Uluslararası Yarışma Bölümü’ne girme başarısını göstermişti.

  • Basın Bülteni
  • Festival Web Sitesi
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Hain (Yönetmen: Jeffrey Nachmanoff)

    Jeffrey Nachmanoff’un yönettiği ve Don Cheadle, Guy Pearce, David Hoberman ile Jeffrey Silver’ın oynadığı Hain (Traitor), 12 Haziran 2009’da Medyavizyon Film dağıtımıyla r Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    FBI ajanı Clayton’un yürüttüğü uluslararası komploya ait soruşturmada ipuçları eski özel harekât subayı Horn’u işaret eder. Soruşturma timi, Horn’un yasadışı eylemlerini komployla ilişkilendirir fakat kanıtlar çelişkilidir. Hedefinin eski askeri mi, yoksa daha karmaşık şeyler mi olduğu konusunda tereddüde düşen Clayton, gerçeği gün ışığına çıkarmak için Horn’un izini sürmeye başlar.

    Terminatör Kurtuluş (Terminator Salvation)

    Terminatör Kurtuluş (Terminator Salvation)
    Yönetmen: McG
    Senaryo: John D. Brancato-Michael Ferris
    Kurgu: Conrad Buff
    Müzik: Danny Elfman
    Görüntü: Shane Hurlbut
    Oyuncular: Christian Bale (John Connor), Sam Worthington (Marcus Wright), Moon Bloodgood (Blair), Helena Bonham Carter (Serena Kogan), Anton Yelchin (Kyle Reese), Jadagrace Berry (Star), Michael Ironside (General Ashdown)
    Yapım: Columbia (2009)

    Yeni kuşaklar için Hollywood’un yeniden çekmeye başladığı ‘Terminatör’ serisi, yer yer doğal olarak insanda bilgisayar oyunları tadı bırakıyor. Ama, bu filmde de eski ‘Terminatör’lerdeki gibi karanlık ve kasvetli atmosfer var.

    Yönetmen McG’nin bu filmi, 2003 yılında hapishanede açılıyor. Marcus Wright, idam edilmeden önce Dr. Serena Kogan’a organ nakli için imza veriyor. Marcus idam ediliyor ve film on beş yıl ileriye, 2018 yılına gidiyor. Metal yığını Terminatörlerin şiddeti ve kaosu dünyaya kıyamet yaşatmış. Mekânlar da dışavurumcu filmlerdeki gibi çarpık ve enkaza dönüşmüş. Marcus, seyircinin karşısına yeniden çıkıyor. Şaşkınlık sürerken, Marcus, John’un gençleşen babası Kyle ve yanındaki küçük Star’la uzun bir yolculuğa çıkıyor. Direnişçi John da Terminatörleri yenmek için hazırlıklar yaparken, bir süre sonra Marcus’la karşılaşıyor. Kyle ve Star, Terminatörlere esir düştükten sonra Marcus, güzel Blair’i zor durumdan kurtarıyor ve bu defa da Blair’le yolculuğa çıkıyor. Karargâha geldiklerinde mayına basan Marcus yaralanıyor ve onun da bir robot olduğu ortaya çıkıyor. 2003 yılında elektrikli saldalyede idam edilen Marcus, başına cip yerleştirildikten sonra yeniden hayata döndürülmüş. Marcus’un amacı John’u mu öldürmek? Tam robotlaşmayan Marcus’ta insani yönler de öne çıkıyor. Patlamaların bol olduğu bu filmin final bölümünde, Terminatörleri yöneten nükleer enerjili Skynet’in havaya uçurulmasıyla insanlık kıyamet sonrası şimdilik rahat ediyor. Film, melodramatik bir sonla gelecek filmlere hazırlıyor seyircisini.

    “Terminatör”ün de bir tarihi var. Tıpkı George Lucas’ın “Star Wars-Yıldız Savaşları”ndaki gibi. Bu iki çağdaş bilimkurgudaki karakterler, geçmiş, gelecek ve birçok şeyin dökümü bile yapılabilir. Kim kimdi, neydi, ne yapıyordu, şimdi o karakter var mı? Bunun gibi birçok soru. Ama Kyle Reese karakteri, James Cameron’ın 1984 yapımı “The Termintor-Terminatör” filminde de var. McG’nin filminde Kyle’ın John Connor’ın babası olduğunu anlıyorsunuz. Filmde Kyle geriye doğru yaşıyor ve oğlu John’dan daha genç. Şimdi Kaliforniya’nın valisi olan Arnold Schwarzenegger, geçmiş filmlerde “kötü adam”dı, yani bir Terminatör’dü. Terminatörler birer robot ve insanlığın en büyük düşmanlarıydılar. “Terminator Salvation-Terminatör Kurtuluş”ta başkarakterler “iyi insanlar” ve “kötü”ler yine Terminatörler. Belki de en iyisi eskiye fazla dokunmadan bu yeni Terminatör üzerinden yol almak. Yönetmen McG, filminde daha önceki “Terminatör”lerdeki gibi karanlık ve kasvetli atmosferler yaratabilmiş. Ama, bu son “Terminatör”, sanki biraz daha bilgisayar oyunlarına benzemiş. İnsanın önde göründüğü anlarda yine insani duygular fark ediliyor. En azından 2018 yılında da aşkın olacağını ve hatta kadınların hâlâ hamile olduğunu görünce birazcık da olsa rahatlıyorsunuz. Hiç olmazsa gelecekte de doğal olan bir şeyler olacak diye. Filmde de görüyorsunuz, Terminatörler fabrikada üretiliyor ve birer ölüm makinesine dönüşüyorlar orada. Filmde, Danny Elfman’ın bestelerinin yanında başka müzikler de kullanmış yönetmen. James Cameron’ın yönettiği 1991 yapımı “Terminator 2: Judgment Day-Terminatör 2: Mahşerin Günü”nde de kullanılan “Main Title” ve Guns N’ Roses’ın “You Could Be Mine” müzikleri de fonda duyuluyor. Michigan’da 1968’de doğan McG’nin asıl adı Joseph McGinty Nichol… Sinemaseverler McG’yi ilk uzun filmi, 2000 yapımı “Charlie’s Angels-Charlie’nin Melekleri”yle hatırlayabilirler.

    (03 Haziran 2009)

    Ali Erden

    Peşinde Ölüm Var

    Ki-Hwan Oh’un yönettiği ve Yoon Jin-Seo, Lee Ki-Woo, Park Ki-Wong ile Kim So-Eun’un oynadığı Peşinde Ölüm Var (Du Saram Yida – Someone Behind You – Voices), 05 Haziran 2009’da Medyavizyon Film dağıtımıyla Hayalet Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Genç bir kız, ailesinden bir çok kişiyi ve arkadaşlarını hayal edilemeyecek kadar acımasız yöntemle öldüren bir “lânet” tarafından izlenmektedir.
    Genç kız, lânet tarafından kurban edilmeden önce bu canice gizem ardındaki sırrı bulmaya çalışmaktadır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Ali Erden

    1994 yılında İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema-TV Bölümü’nden mezun oldum. İstanbul’da şimdi CNBC-e olan, 1995-96 yıllarında Kanal E adındaki ekonomi-haber kanalında çalıştım. 1997-98 yıllarında Star televizyonunda yayımlanan “Yangın Ayşe” dizisinde 13 bölüm yönetmen yardımcılığı yaptım. 1995 yılından bu yana da Evrensel, Gazete Pazar gibi gazetelerde sinema eleştirmenliği yaptım ve şimdi bu sitede yazılarımı yazıyorum.

    İletişim: [email protected]

    05 Haziran 2009 Haftası

    “Aşk Uğruna”, adı üzerinde bir film: Çocuğunun annesi, tutkuyla sevdiği karısının bir cinayet nedeniyle haksız yere yirmi yıl hapis yatmasına seyirci kalmayan ve ortalama bir vatandaşken, karısını kaçırmak için bir ‘firar izlemcisi’ne dönüşen, giderek kendini savunma amaçlı bir cinayetin faili olan edebiyat öğretmeni adamın, kâbusun başladığı üç yıl öncesinden bugüne mücadelesini anlatıyor. Dakikalar ilerleyip kaçış plânı ete kemiğe büründükçe seyredeni sarıp sarmalayan, bir noktadan sonra dikkatin dağılmasına izin vermeyen, Fransız Sineması’na özel o akıcı stilin ustalıkla uygulandığı, adaletsizliğin nasıl bireysel adalet arayışına zorladığına dair bir tartışma zemini de yaratabilecek suç gerilim öyküsü. İngilizce, Almanca, Fransızca dillerinde çok rahat oynayabilen uluslararası oyuncu Diane Kruger, haksız yere suçlanıp mahkûm olan kadında ve Vincent Lindon da, karısı uğruna her şeyi göze alan âşık kocada, küçük birer oyunculuk ziyafeti veriyorlar.

    “Körlük”, gözleri gören ancak yürekleri kör insanoğlunun bembeyaz bir körlük salgını ile gerçekten kör olarak tamamen kendini tüketmesini, gönül gözü ile görenlerin ise yepyeni bir beyaz sayfa ile bir daha başlamasını, salgından etkilenmeyen tek bir kadının fedakârca tanıklığında anlatıyor. Kuşku hiç yok, rahatsız ettiği kadar en diplere ittiğiniz duygularınızı açığa çıkartmaya çalışan ve bunu büyük ölçüde başaran bir film. Sinemada ustalığın modern zirvelerinden… Julianne Moore adındaki her zor role meydan okuyan sanatçının da yeni bir zaferi. Yüreğiniz hala görüyorsa da, körleşmeye de başlamış olsa fark etmez, gidin ve ‘görün’ .

    “Terminatör Kurtuluş”, “Mahşer Günü”nden sonra hayatta kalan ‘Direniş’çi insanlarla Skynet makineleri arasındaki savaşa dair adrenalin seviyesini -biliyoruz her yeni filmden sonra bunu yazıyoruz ama böyle işte- bir kademe daha yükseltip aksiyonu yeni bir doruk noktasına oturtuyor… İnsan olmamızın değerine dair duygusal mesajlar da saydam bir tabaka gibi öyküde yerine alıyor tabii. Gerçek bir seyirlik, üstelik karmaşık değil.

    (04 Haziran 2009)

    Ali Ulvi Uyanık

    [email protected]

    Sokakların Kralı Romeo, Sinemamıza Yeni Bir İthalatçı Firma Getirdi

    Sinema sektörümüz yeni bir ithalâtçı şirket daha kazandı. Uluslararası gösterim ağına çıkan ilk uzun metrajlı animasyon Hint filmi Sokakların Kralı Romeo ile sinemaseverlere hizmet vermeye başlayan Icon Medya Ltd. Şti’nin başkanlığını Erdal Alkış yapıyor. Alkış, Türk – Hint İş Konseyi Başkan Vekili olması nedeniyle Türk ticaret ve sanayisinin Hindistan’da gelişimi için ciddi çalışmalar yaparken, aynı zamanda Türk sinema sektörünün uluslararası bir kimlik kazanması için de verimli çalışmalar yapıyor. Icon Medya Ltd. Şti. temsilciliğini yaptığı kaliteli Bollywood’un filmlerini de ülkemize getirmeye devam edecek.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Türk Sinemasının En’leri

    Bir iletişimci olarak filmlerin pazarlamasını yaparken en önem verdiğim husus elbette raporlamadır. Türk sinemasının en eksik yanlarından biri proje sırasında reklâm sektörünün sıklıkla başvurduğu yöntemlere neredeyse hiç yer vermemesidir.

    Bu filmi kim izler? Neden izler? Ne zaman izler? gibi soruları sormaz ve en kötüsünü yaparak Başkaları kazandı… Bende yapabilirim… ya da Başkası battı ama ben başaracağım gibi sadece duygusal ve çokça sektör hakkında hiçbir şey bilmeden başlarlar işe…

    Nizam Eren olarak siz basın mensuplarına ve ilgisini çekecek arkadaşlara “Enler” başlığı altında raporlama yaptım. Bakalım sevecek misiniz? Lütfen sizinde merak ettiğiniz “Enleriniz” varsa sorun derhal yanıtlayayım. Ricam; emeğe saygıdan kaynak göstermenizdir.

    1. Bölüm

    İşte size 2008 yılı ve 2009 Mayıs ayına kadar gösterime çıkan 83 filmin değerlendirilmesi.

    En çok film sayısı: 2008 yılı… 1 Ocak – 31 Aralık 2008 tarihleri arasında 51 film gösterime çıkarken 2009 Mayıs ayında gösterime çıkan film sayısı 32 oldu bile.

    En çok satılan bilet: 2008 yılı toplam bilet sayısı 37.000.000 oldu ve bunun 23.207.802 kişisi Türk filmlerine kesildi. (% 62 si Türk Filmleri)

    En Kötü: Bu dönem içinde en kötü açılış rakamı kopya başına 24 kişi ile Pazar: Bir Ticaret Masalı filmi oldu. Filmin 3 günlük rakamı 1.016 kişi idi.

    En düşük: 3 gün rakamı ise sadece 180 kişi yapabilen Taş Yastık filmi oldu.

    2008 yılı Mayıs sonuna kadar 26 film gösterime girerken krize rağmen 2009 Mayıs ayına kadar gösterime giren film sayısı 32 oldu.

    2008 yılında basılan toplam kopya sayısı: 5.115

    2009 Mayıs sonuna kadar: 2.618

    Demek ki çok iyi pazarlanan bir Amerikan Filmi bizim bir yılda bastığımız kadar kopya ile vizyon buluyor.

    En zarar: 53 kopya ile sadece 4.950 kişi yapabilen Nekrüt filmi yılın zarar rekortmeni…

    En kâr: Recep İvedik’lerin sadece hafta sonu açılış rakamı toplamı: 2.000.939 kişi

    En uzun: Issız Adam, Kasım başında gösterime girmesine karşın en uzun süre gösterimde kalan film oldu: 22 hafta

    Issız Adam, 55.987 kişi ile açılmasına karşın toplam izleyici 2.780.000’ye ulaşarak toplam kişi sayısına göre en düşük açılış yüzdesi oranına sahip: % 2

    Peki bunun tersi? Rıza filmi, 378 kişi ile açılıp toplamda 900 kişide kalınca % 42 ile başka bir En’e imza attı. Film, toplam izleyicisinin neredeyse yarısını ilk 3 günde almış oldu.

    En Cesur Film: Şüphesiz Muro. Arog filmi ile aynı tarihte çıkma cesaretini göstermiş ve 2.316.000 kişi almıştır.

    Yılın Şok Rakamı: Mutluluk filmi ile ödüller toplayan, övgüler alan Abdullah Oğuz, Sıcak filmi ile şok yaşattı.

    Mustafa, Hititler, Gelibolu, Mevlana, Yaşam Arsızı gibi belgeselleri geçerek, hatta toplamından fazla gişe yaparak (1.100.000 kişi) sinema tarihinin belgesel kategorisinde En’i oldu…

    Komedi, 2008 yılında olduğu gibi 2009 yılına da damgasını vurdu. Komedi en çok izlenen film türü. Bunu 2000 – 2009 yılları arasındaki 2 milyon kişiyi geçen filmler için hazırladığım tablodan görebilirsiniz.

    Aşağıda göreceğiniz gibi Türk sineması 2000 – 2009 Mayıs sonuna kadar yaptığım araştırmada en çok iş yapan filmlerin adları, açılışları, kişi sayıları ve türlerini göreceksiniz.

    Görünen o ki bu yıl gösterime girecek olan filmleri de hesaba katarsak Türk sineması en çok Kasım ve Aralık aylarını tercih etmiş olacak. Türk sineması her şeyini bu 7 aya sıkıştırıyor.

    2008’den bugüne kadar En Çok Film Dağıtımı Yapan Şirketler:

    Özen Film: 17 Film
    Medyavizyon: 15 Film
    Tiglon: 14 Film (2008 Nisan ayında başladı)

    2. Bölüm 2000 – 2009 Mayıs Ayına Kadar Olan Dönem

    Peki 2000 yılından bu yana gösterime giren Türk filmleri hangi ayları tercih etmiştir sizce?

    Ocak Ayı: 33 Film
    Şubat Ayı: 34 Film
    Mart Ayı: 29 Film
    Nisan Ayı: 27 Film
    Mayıs Ayı: 23 Film
    Haziran Ayı: Hiç Yok
    Temmuz Ayı: Sadece 1 Film
    Ağustos Ayı: Hiç Yok
    Ekim Ayı: 26 Film (2009 Yok )
    Kasım: 33 Film (2009 Yok)
    Aralık: 30 Film (2009 Yok)


    2000 – 2009 yılları arasında Haziran, Temmuz ve Ağustos olmak üzere gösterime giren film sayısı sadece 1; filmin adı Taş Yastık ve o da sadece 1 kopya ile gösterime girmiş. Türk sineması yaz aylarında gösterime film sokmayınca meydan yabancılara kalıyor demek.

    2000 – 2009 (şu ana dek) En Çok Kopya ile Çıkan Film: 406 kopya ile Arog. Bunu şöyle yorumlamama izin verin lütfen. Bir çok filmin toplam maliyeti Arog filminin kopyaları kadar yada daha düşük.

    En Çok Salonda Oynayan Film: Yukarıdaki kopyaların sadece birer salon ile yetindi diye düşündüyseniz yanıldınız. Arog tam 685 salonda oynayarak neredeyse gösterime girdiği hafta sinema salonlarının % 80 kadarını kapattı.

    Kopya Başına En Yüksek Açılış Kahpe Bizans filmine aittir. Kopya başına tam 4.608 kişi gelerek (51 kopya ile) 235.000 kişi ile.

    2000 – 2009 (şu ana dek) En Pahalı Proje: Bunun yanıtını yapımcı ve muhasebecisi dışında kimse bilemez ama deneyimler Arog ve Güneşi Gördüm filmlerini gösteriyor. Bir rivayete göre ise henüz gösterime girmemiş olan Nefes de olabilir.

    2000 – 2009 (şu ana dek) En Ucuz Proje: 10.000 Amerikan Doları karşılığı Hassan Sabbah – Alamut Kalesi filmi projesidir. Bu bedele nasıl ve ne kadar çekilebilirse o kadar çekilememiştir işte film. (Film Özen Film’dedir)

    2000 – 2009 (şu ana dek) Yapılmayan Film Türü: Western türüdür. Kovboyları görmek için Cem Yılmaz’ın Yahşi Batı projesini beklemeliyiz.

    (02 Haziran 2009)

    Nizam Eren

    Kars’ta Yeni Bir Proje: Sinemayı Öğrenmek İstiyoruz

    Kars şehir merkezindeki Namık Kemal İlköğretim Okulu’nda başlatılan yeni bir proje sinema sektöründen destek bekliyor. Projede her sınıf, bir alan adına parelel olarak bir isimle adlandırıldı, bir sınıf da sinema alanına ayrıldı. Sınıfta sinemanın efsaneleşmiş filmlerinin, oyuncularının, yönetmenlerinin, senaristlerinin tanıtılması amaçlanıyor; konunun uzmanı kişilerden destek bekleniyor. Sinemayla ilgili afiş, poster, resim ve benzeri materyaller gönderilmesi bekleniyor. İletişim: İmdat Güner, [email protected]

  • Basın Bülteni
  • Kars’tan fotoğraflar için tıklayınız.
  • Altın Koza’dan Usta Sinemacı Ettore Scola’ya Selam

    Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen 16. Altın Koza Film Festivali’nin yarışma dışı gösterim bölümlerinden biri de İtalyan Ettore Scola’ya ayrıldı. Bölümde usta yönetmenin üç başyapıtı, Birbirimizi Çok Sevmiştik (C’eravamo Tanti Amati), Varennes Gecesi (La Nuit De Varennes) ve Balo (Ballando Ballando) gösterilecek.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altın Koza’dan Usta Sinemacı Ettore Scola’ya Selam yazısına devam et
  • Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu