15 Ocak 2010 Haftası

“Aklı Havada”, yılın yaklaşık on buçuk ayını, içi büyük dışı küçük bir seyahat çantası, havalimanları, oteller, kentler arası transferler arasında geçirirken, şirketlerden insanları -canlarını az acıtıp hayallerini hareketlendirerek- kovmak gibi bir iş yapan adamla, onun dişisi gibi olan kadın arasındaki ilişkiler… Öyküdeki üçüncü kişi ise adam için bir tehdit unsuru olabilecektir: Gaddar kapitalizmin içine yeni dâhil olan genç, hırslı kadın! Güldürünün bir dram içinde nasıl doğal haliyle saklı olduğunu zekice yazılmış senaryosuyla ortaya koyan, klâs bir çalışma. Havadan-yukarıdan bakıldığında iyi işliyormuş gibi görünen bir sistemin içinde yer alan insanların nasıl kurban ve işte bu kurbanların da güçlü görüntülerine karşın aslında nasıl da kırılgan yüreklere sahip olduklarına dair. Yani… Yanisi şu, filmin başkarakteri gibi kalabalıklardan dışarıya çıkmış olsanız da biliniz ki, bir gün (örneğin işsiz kaldığınızda) içeriye girmek ve birine yaslanmak isteyeceksiniz. Bu yılın en güçlü filmlerinden bence. Ve bu George Clooney var ya, bu George Clooney… Tüm yürek dalgalanmalarını seyirciye kusursuzca geçiriyor. Ne kadar iyi oyuncu yahu!

“Kaptan Feza”, batıdan doğuya birçok ülke sinemasının, “Leon”dan “Acı Tatlı Hayat”a birçok filmde kullandığı gangsterlik / mafya öykü kalıplarını kullanmayı beceremeyen, bırakın karakterler ve olay örgüsüyle etki yaratmayı, hareket trafiğini bile ayarlayamayan, sıkıcı bir film. Üstelik araya ‘cezaevlerindeki ölüm oruçları’ gibi ‘kelalâka’ bir siyasi meseleyi sıkıştırmaya çalışarak, iyice acemileşiyor. Oyuncuların da, Mine Tugay hariç hepsi kötü oynuyor. Yani Türkiye’nin bir Jean Reno duruş ve figürüne mi ihtiyacı var Allah aşkına? Ya da bizlerle dalga mı geçiyorsunuz?

“Kim Kiminle Nerede?”, nevropat Woody’nin dört yıl – dört filmlik Avrupa seyrüseferinden sonra vatanı Manhattan’a döndüğü, insan denilen türden nefret eden sabık fizik profesörü ile onunla taban tabana zıt Güneyli körpe kızın ‘birleşen kimyaları’ çerçevesinde de varoluşu sorgulayıp şans denilen kavrama akıl sır erdirememesi üzerine bir komik film. Öyle akıcı diyaloglara ve olay silsilesine sahip ki… Bu ustalık karşısında yerlere kadar saygıyla eğiliyorsunuz. Kendi adıma çok güldüğümü söyleyebilirim. Özellikle kızın tutucu anne ve babasının büyük kente geldikten sonra gerçek ‘ben’lerini keşfedip ahlâksal ikiyüzlülüklerini silip attıkları sahnelerde. Woody Allen bu, zekâ küpü! ‘En yeni filmini sanki en iyi filmi’ gibi hissettiriyor.

“Paranormal Activity”, yaratıcı olmanın parayla pulla ilgisi olmadığının kanıtı. İki katlı bir ev, biri kadın ve biri erkek iki oyuncu (ayrıca iki de küçük rol). Ev tipi kamera bu iki oyuncu (özellikle adam) tarafından kullanılıyor; bazen de tripod üzerinde sabit. Üç yıldır birlikte yaşayan sevgililerin son üç haftalık dönemlerini yaklaşık 86 dakika röntgenliyoruz. Bu kadar! Ha, yapım ekibi de üç kişi… Ne mi var bunda? Gittiğinizde, ne olduğunu göreceksiniz. Bendeniz, deneyimli eleştirmen bile, korkudan iki kez tepeden tırnağa titrediğime göre… Uyaralım, tırsacaksınız. Çünkü filmde kadına musallat olan parapsikolojik varlık, zaten hepimizin karanlığa odaklandığımızda, duyduğumuz, görür gibi olduğumuz ve hissettiğimiz gibi. Dolayısıyla bilinçaltınız epey hareketlenecek. İşiniz zor! İsterseniz gelin vazgeçin.

“Sherlock Holmes”, 1890’ların hızla gelişen / enerji yüklü Londra’sında, üstün zekâsıyla karmaşık gibi gözüken olayları kolayca çözebilen dedektif Holmes ve en yakın dostu-yardımcısı Watson’ın serüveni, bilimin labirentlerinde dolaştığı denli sokakların nefes alıp veren dokusu içinde oldukça sert, alabildiğine ‘kirli’… Güncellikle kırıştıran bir serbest bakış. Dağınık mı dağınık Holmes’un arkasını topladığı denli onun kadar dövüşçü ve ondan farklı olarak disiplin sahibi Watson’ın da ağırlık kazandığı, mizahla aksiyonun zekâ oyunlarıyla yarıştığı film, kusursuz işleyen bir yapıda. Senaryo ve kurgu, kronometrik; setler ve sanat yönetimi zaman içinde yolculuk duygusu verecek denli ayrıntılı ve etkili; görüntü yönetimi capcanlı duyguları perdeden taşırıyor; oyuncular ise karakterlerini deri gibi üzerlerine geçirmişler… Benden tam puan!

(13 Ocak 2010)

Ali Ulvi Uyanık

[email protected]

İstanbul Kültür Sanat Vakfı, Yeni Binasını Basına Tanıtıyor

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV), “Sadi Konuralp Cad, No: 5, Şişhane, 34433, İstanbul” adresindeki yeni binası Deniz Palas için, 15 Ocak Cuma günü saat 11:00’de vakfın yönetim kurulu üyelerinin de katılımıyla bir basın tanıtımı düzenliyor. Basın tanıtımına, İKSV Mütevelliler Kurulu Başkanı Prof. Talat S. Halman ve İKSV Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ahmet Kocabıyık konuşmacı olarak katılacak. Konuşmaların ardından, binada yer alan Salon, Tasarım mağazası, kafe ve restoranın yanı sıra yirmi iki sanatçının, binanın farklı yerlerinde konumlandırılmış yapıtları da tanıtılacak.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    İstanbul Kültür Sanat Vakfı, Yeni Binasını Basına Tanıtıyor yazısına devam et
  • 2010 Altın Küre, En İyi Yabancı Film Adayı: Kırık Kucaklaşmalar

    Kırık Kucaklaşmalar, 2010 Altın Küre, En İyi Yabancı Film Adayı oldu. Film, tutkulu bir aşk hikâyesinin etrafındaki dört karakterin sırlarının ortaya çıkışını konu alıyor.
    Senarist Harry Caine’ın 14 yıl önce geçirdiği korkunç trafik kazasında sadece gözlerini değil, yasak aşkı Lena’yı da kaybetmiştir. Yaşadığı büyük travmanın ardından geçmişini bir sır gibi saklayan Harry Caine hiç beklemediği bir anda geçmişine yolculuk yapıp kendisinin bile bilmediği sırları öğrenir.
    Penelope Cruz’un göz dolduran büyüleyici performansı ile Kırık Kucaklaşmalar bu Cuma gösterime giriyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Maurice Scherer Vefat Etti…

    Maurice Scherer… Tabii biz onu Eric Rohmer olarak biliyoruz.

    Bankalar, hesap sahiplerine her yıl (sayfaları haftalık olan) küçük defterler verirlerdi. İki-üç kez -yıl başında- bu defterlere gördüğüm filmleri yazmaya başlamıştım… devam edemedim. Sonradan Ece Ajans’ın hazırladığı cep ajandasından edindim ve bu defa ciddi ciddi filmleri yazmaya başladım. Ama, ne ciddiyet, filmlerin sırf isimlerini yazıyorum, numara vererek. Ne -o zaman daha önemli idi- oyuncular var, ne yönetmen, ne de filmin ülkesi… Bu defter de sonra yitiklere karıştı, ama hatırladığım 700’den fazla filmin yazılmış olduğu… Uzun zamandır böyle notlar tutmuyorum (bir eksiklik). Bugün o 700 filmin en az üçte birini görmemiş olmayı dileyebilirim, görme imkânını bulamadığım bazı filmleri görmüş olmak koşulu ile… Bu filmlerden bazıları Rohmer filmleri kuşkusuz; Bresson’un, Tati’nin, Ivens’in, Fassbinder’in filmleri olduğu gibi… Bu isimler ilk akla gelenler, en önemlileri de değil, başka adlar da (kişi ve film olarak) var doğal olarak… Zaman içinde önem sıralaması değişerek.

    Rohmer, 89 yaşında yaşamını yitirdi, filmlerini (uzun metraj) 1959 ile 2007 arasında çekti. Özgün senaryolardan ve edebiyat uyarlamalarından yaptığı uyarlamalarda, hep kişisel dilini, -uzun konuşmalara dayanan, ama ne konuşmalar- kullanarak, ticari sinemanın belirlediği -neyse?- kurallara uymayarak, kendi bildiğince üretti filmlerini, az yaptı ama sinemanın tarihine sırf film yönetmiş biri olarak geçmedi, farklılıkları olan bir yönetmen, “beyne de seslenen, ‘kültürlü’ ve incelikli bir sinema” (Dorsay – 100 Yılın 100 Yönetmeni S: 335) üreten (!) bir yönetmen olarak anılıyor, anılacak.

    Filmlerinden başka, eleştiri yazılarından başka Renoir, Hawks, Mizoguchi, Rossellini üzerine yazıları da kaldı, bir de Claude Chabrol ile birlikte yazdıkları Hitchcock üzerine olan kitap. (Bilgisizliğimi hoşgörün lütfen, bu kitap Türkçe’ye çevrildi mi? Yoksa ben mi bir süredir (?), sinema yayınlarını izleyemiyorum.)

    Bir yönetmen üzerine ne yazılabilir, eğitimi, sinema çalışmaları, filmleri… Yönetmenden sonra yazılacak yazı bir yerlerde yarınlara kalabilir ama asıl yönetmenin bıraktığı filmler kalabiliyorsa, yönetmen sırf film yönetmemiştir.

    (13 Ocak 2010)

    Orhan Ünser

    Berlin Film Festivali’nde Türkiye Standı Düzenleniyor

    11 – 21 Şubat 2010 tarihlerinde gerçekleştirilecek 60. Berlin Film Festivali sırasında açılacak Türkiye Standı için hazırlanacak uzun filmler kataloğunda Türkiye’de düzenlenen film festivallerine de yer verilecek. Türkiye’deki festivallerle ilgili bilgilerin bu katalogda yer alabilmesi için 11 Ocak’a kadar, festivalin tam adı, iletişim bilgileri, jpeg formatında festival afişi ve 2010’da yapılacak festivalin tarihlerinin yollanması isteniyor. Geniş bilgi için: Ankara Sinema Derneği – Gezici Festival, Abay Kunanbay Cad, No: 20/11, Kavaklıdere, Ankara. Tel: +90 312 4663484, Faks: +90 312 4664331, e-posta: [email protected], Web Sitesi: http://www.festivalonwheels.org

    Mehtap TV Perdeler Programı’na Bu Hafta Ayşe Nil Şamlıoğlu Konuk Oluyor

    Gösteri sanatlarının buluşma adresi Mehtap TV Perdeler Programı yine renkli bir gündemle ekrana geliyor. Cem Güler’in hazırlayıp sunduğu Perdeler Programı’nın bu haftaki konuğu İstanbul Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Ayşe Nil Şamlıoğlu. Gösterimler bölümünde ise 3 film var. İlk film İtalyan İşi filminin yönetmeni Gary Gray’in yeni filmi Adalet Peşinde, diğer filmler önümüzdeki günlerde vizyona girecek olan bir Peter Jackson filmi Cennetimden Bakarken ve kung-fu filmlerini seven izleyicilerin memnun olacağı bir yapım, Ninja’nın İntikamı. Perdeler Programı, Cumartesi günü saat 12:30’da Mehtap TV’de.

    Giderayak Sanatçı…

    Yeni bir yıla başladık… Sanat dünyasının ilk kaybı ilk hafta sonu geldi. İhsan Devrim’i yitirdik ama sanatçılarımız hakkındaki eksik bilgilerimizi bize hatırlatarak bu dünyadan ayrıldı. Bilmemiz gerekirdi ki Devrim sadece bir tiyatro oyuncusu ve bugünlerde Şehir Tiyatroları’nın (yaşayan) en yaşlı oyuncusu ve geçen yıl yitirdiğimiz Ayşegül Devrim’in babası olmanın yanında ve de aynı zamanda bir öykü yazarıdır. Öyküleri kitaplaşarak (“Evimiz”, “Hatıralar”, “Yemen Türküsü”) yayınlanmıştır. Aslında tiyatro oyuncusu olan Devrim sinemada oynadıktan sonra televizyondaki rolleri ile (“Süper Baba”da Süper Dede) genel seyirci tarafından tanınır oldu.

    İki gün sonra yine bir tiyatro asıllı, sinema oyuncusunu yitirdik: Saltuk Kaplangı (1932). Kaplangı da tiyatroya başlayıp, bir süre sinemaya geçip sonradan tiyatroya dönenlerden (zaten ayrılmamıştır.) Sinemada oyunculuğunun yanı sıra reji asistanlığı da yapmıştır. Bu nedenle (Gösteri) Sinema Ansiklopedisi’nde, bu özelliği belirtildikten sonra “bir de film yönetmiştir…” ibaresi kullanılmıştır ki, bu bilgi yanlıştır. Yıllar önce kendisi ile yaptığımız görüşmede bu husus sorulmuş ve “yönetmenlik değil, yönetmene yardımcılık yaptığı” yanıtı alınmıştır. Ölümü ile bu bilgi yanlışının -hiç değilse bu site ziyaretçileri açısından- giderilmesi olanağı doğmuştur. (Sanatçılar giderayak bu gibi azizlikler yaparlar…) Kaplangı, sinemaya girdiği yıllarda, Şafak Sökecek (İhsan Tomaç-1951), Yedi Köyün Zeynebi (Muharrem Gürses-1956), Ana Hasreti (Memduh Ün-1956), Yetim Ömer (Memduh Ün-1957), Zeynebin Aşkı / Güllü Fatma / Kanlı Duvak (Memduh Ün-1957), Bağrıyanık (A. Baki Çallıoğlu-1959), Yabancı Adam (Abdurrahman Palay-1961), Yanık Ömer (Muharrem Gürses-1962), Gönül Avcısı (Nejat Saydam-1962) gibi filmlerde oynamıştır.

    Sanatçılar giderayak …

    (12 Ocak 2010)

    Orhan Ünser

    Marc Chagall: Yaşam ve Aşk, Sergisi Kapsamında Film Etkinlikleri Pera Müzesi’nde

    Pera Film, 12 – 23 Ocak tarihleri arasında Marc Chagall: Yaşam ve Aşk sergisi kapsamında Damdaki Kemancı ve Chagall Üzerine Belgeseller programlarını hazırladı.
    Damdaki Kemancı, evrensel bir umut, aşk ve kabûllenme üzerine coşkulu müzikal bir başyapıt olarak kabûl ediliyor. Chagall Üzerine Belgeseller bölümünde ise izleyiciler uzun metraj ve kısa filmleri oditoryumda izleme imkânı bulacak. Kısaların ardından ise Rusya, Eşekler ve Diğerleri belgeseli gösterilecek. Film, Chagall’ın erken dönem başyapıtlarından birinin adını taşıyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Marc Chagall: Yaşam ve Aşk, Sergisi Kapsamında Film Etkinlikleri Pera Müzesi’nde yazısına devam et
  • Arka Pencere Vahşi Batıya Tur Düzenliyor

    Arka Pencere Dergisi, 10. sayısında, 2000’lerin 11 alternatif kahramanının bir numaralısı olan Pan’ın Labirenti’nin küçük kızı Ofelia’yı kapağına taşıyor. Yahşi Batı ile seyircilere iddialı bir yılbaşı hediyesi sunan Cem Yılmaz’la yapılan söyleşilerden derlenenler İtiraf Ediyorum köşesinde yer alıyor. Derginin yeni sayısında okunabilecek vizyon filmi eleştirileri şöyle: Yahşi Batı, Soul Kitchen, Adalet Peşinde (Law Abiding Citizen), Aşkım (Chéri). Derginin 10. sayısı, bir Alfred Hitchcock alıntısıyla nihayete eriyor: “Bir film gerçekten iyiyse, sesini çıkarsan bile seyirci ne olup bittiğini anlar!”

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğrafına haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Arka Pencere Vahşi Batıya Tur Düzenliyor yazısına devam et
  • Yahşi Batı, İlk Haftasonu Açılışı

    Fida Film ile CMYLMZ Fikirsanat yapımcılığında 01 Ocak 2010 tarihinde 370 kopya 693 salonda vizyona giren Yahşi Batı, ilk üç gün açılışı ile yeni yıla damgasını vurdu. Açılış haftasonunda 906.663 izleyici, 8.431.853 TL gişe hasılatına ulaşan film, vizyona girdiği ilk gün olan 01 Ocak tarihinde elde ettiği 3.171.825 TL gişe hasılatı ile “Tüm Zamanların En İyi Açılış Günü Hasılatı” rekoruna da sahip oldu.

  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Usta Komedyen Cem Yılmaz, Sinemalife’a Konuştu

    sinemalife.com Dergisi yeni yılın ilk sayısında sayfalarına ünlü komedyen Cem Yılmaz’ı konuk etti.
    Yeni filmi Yahşi Batı üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirilen ünlü komedyen, filmiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
    Derginin bu sayısında ayrıca Lale Mansur ve Gecenin Kanatları filminin oyuncusu Ferit Kaya ile röportajlar var.
    Vizyondakiler, beyazperdeden haberler, pek yakında girecek filmlerin de yer aldığı Ocak sayısında, gösterimdeki filmlerin eleştiri yorumları da yer alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğrafına haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Usta Komedyen Cem Yılmaz, Sinemalife’a Konuştu yazısına devam et
  • Akbank Sanat, İstanbul 2010’u 24 Saat Süren Etkinliklerle Selamlıyor

    Akbank Sanat, İstanbul 2010 – Avrupa Kültür Başkenti etkinliklerinin açılış tarihi olan 16 Ocak 2010 Cumartesi günü 24 saat boyunca açık olacak. Dördüncü katta gerçekleşecek olan Sessiz Film Gösterisi’nde, sessiz sinemanın ilk örneklerinden avangarda kadar uzanan geniş film seçkileri sanatseverlere farklı deneyimler yaşatacak. Film izlemeye devam etmek isteyenler saat 01:00’den sonra başlayacak olan Akbank Kısa Film Festivali’nin geçmişten bugüne ödül alan tüm filmlerini izleyebilecekler.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Akbank Sanat, İstanbul 2010’u 24 Saat Süren Etkinliklerle Selamlıyor yazısına devam et
  • Türk Sinemasının İlk Seri Korku Filmi d@bbe 2’de Görünen Bir Figür Hem Ekibi Hem İzleyicileri Dehşete Düşürdü

    Hafta sonunda 159.116 izleyici sayısına ulaşan d@bbe 2, mütevazi bütçesiyle vizyon mücadelesine ikinci haftasında da devam ediyor. Konu olarak filmlerinde sadece kültürel öğelerden yola çıkan Hasan Karacadağ’ın yerel unsurlar içeren son korkusu d@bbe 2’nin montajında anlaşılan gizemli bir varlığın perdedeki görüntüsü, filmi sinemada izleyenler tarafından da fark edildi. d@bbe 2’de, İncinur Daşdemir’in canlandırdığı karakter kapıdan duyduğu sesle irkilirken, çok kısa bir süreliğine arkadan belirsiz ve ne olduğu anlaşılmayan ama bir yüz ifadesini andıran hareketli bir görüntü görünüyor.

    Cinedergi 21 Yayında

    Banu Bozdemir, Serdar Akbıyık ve Fırat Sayıcı’nın hazırladığı Cinedergi’de bu ayın dört röportajı Kenan İmirzalıoğlu, İlksen Başarır, Saadet Işıl Aksoy ve Engin Günaydın’la yapıldı. Bülent Doruker ve Abdullah Ercan ise sinemanın görsel efekt serüvenini d@bbe2′den yola çıkarak anlattılar.
    Belgesel sinemanın farklı bakışı Zamanın Ruhu, Türk sinemasının nabzını tutan Sindrella ve sinema kahramanlarını farklı bir şekilde buluşturan Meselâ Dedik. Eleştiri, vizyon, pek yakında, DVD’ler, albümler, kitaplar. Hepsi ücretsiz sinema dergisi Cinedergi’nin yeni sayısında.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğraflarına haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Cinedergi 21 Yayında yazısına devam et
  • Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu