Güner Sarıoğlu’na Cevap

Sayın Güner Sarıoğlu,

Gerçeği Öldüren Kamera kitabı ile ilgili yazım üzerine vermiş olduğunuz cevabı Sn. Çilingir’in ikazı üzerine okudum. Hemen hergün sadibey.com’a bakarken iki günlük bir ihmalim yüzünden yazınıza, bu ikaz ile geç ulaşabildim.

Sinema, hiç yapmadım. Benden başka kimsenin seyretmediği kısacık bir animasyon filmim var. Kafes içinde bir kuş görüntüsü, geriye kaydırma sonucu, ayrı ayrı / yanyana duran, içi boş bir kafes ve havadaki bir çubuk üstündeki bir kuş’a dönüşür…

Ladik ’76 filminin hangi olumsuz koşullarda, hangi dar imkânlarla çekildiğini, sizin ve bir avuç çalışanınızın bilgisinden ve emeğinden söz ediyorsunuz, haklısınız. Ülkemizde hele belgesel alanda çalışmanın koşullarının neler olabileceğini düşünebiliyorum. Sizin yaptığınız filmde ise, DSİ’nin davranışlarının ve diğer politik (genel ve özel) baskılarında neler olabileceğini, film bittikten sonra başına neler gelebileceğini düşünmemek, yaşadığımız ülke gerçeklerini (o günlerde, bu günlerdede) inkâr etmek mümkün değildir.

Benim, ağır bulduğunuz görüşlerim, sinemaya, özellikle kameraya soyut olarak yaklaşmamdan kaynaklanmaktadır. Böyle bir soyutlamada, sizin çekim sırasında içinde buluduğunuz koşullar ve de bir zaman olmuş veya başka bir yerde olmuş bir takım olayları (doğal veya toplumsal) mizansen düzenleyerek yeniden oluşturarak belgelemek düşüncesi bulunmamaktadır. Böyle bir düşünceye verilecek karşı soru, “Peki böyle bir olayı (uzun veya kısa süreli olsun) anında olurken belgeleyebilmek ne kadar mümkündür?” Ve çok doğru bir sorudur. Bu soyut düşünceleri çok daha ileri boyutlara vardırmak mümkündür ama bu düşüncelerden yola çıkarak, realiteye inmek ve böyle bir belgeleme işine girişerek, taşın altına el sokmağa da varılacak bir noktadır. O zaman ne ve nasıl yapılır? Siz yapan bir kişi olarak deneyim sahibisiniz, soyutlama yaparak (ve yapılanlara soyutlama gözü ile bakıp ve ardında neler yaşandığını yeterince incelemeden) fikir yürütmekte, benim yaptığım iş olunca gerçek ile tasarlananın farklılığı ortaya çıkıyor.

Belgesel bir film sizin yaptığınız gibi yapılabildiği gibi, çekildikten sonra üzerinden belli bir zaman geçmiş gerçek belge görüntülerle de yapılabilir. Sizin bildiğiniz gibi Mikhail Romm (hafızam beni yanıltmıyorsa) 90 saati bulan görünteleri inceleyip, kurgulayarak Sıradan Faşizm diye bir film yapmıştı. Film 1,5 – 2 saatlik bir filmdi. Kullanılmayan sahnelerde neler vardı ve kurgulanış biçimi (Romm’un seçimi) farklı olsa idi farklı bir film ortaya çıkardı. Bir farklı olay da, Sinematek nedeni ile mi başlamıştı, Hisar Film Yarışmaları vardı, buraya katılan filmlerden (kısa metraj – belgesel) biri için yapımcısı / yönetmeni, filme yöneltilen “olaylar peşi peşine eklenmiş gibi, hiç düzenleme yapılmış” eleştirisine: “Elimizdekileri kullandık, az olduğu için bir ayıklama yapamadık” diye cevap vermiş. (Bunlardan ilki, filmi görünce düşünmüş olduklarım, ikincisi ise olaya tanık olan birinden -ikinci elden- dinlediklerim.)

Belgesel filmin -sizin çok iyi bilebileceğiz gibi- kısıtlayıcı özellikleri yanında, sonsuz olanakları da vardır. Benim düşüncemdeki belgesel film soyutlaması, yukarıda da değindiğim gibi belgeselerin düzenlenmiş mizansenler olmadan saptanmış görüntülerle yapılmasıdır. Yanılabilirim. Direk alâkası yok ama, benzerlik gördüğüm için kısaca değineceğim, üzerine yazı yazdığım kitabı çıkaran yayınevinin bir başka kitabında (Türk Sineması ve Din) sinemamızda din üzerine yapılan bir incelemede, benim daha önce sinemamızda din üzerine yazdığım ve Antrakt Dergisi’nde yayınlanan bir yazımdan alıntı yapılmış, dergi ve isim belirtilerek gösteriliyor; ama tamamen başka amaçla yazılmış yazımdan alınan küçük bir pasaj, tamamen farklı bir konudaki yazı için alıntılanmıştı.

Ben (biz) ne yazarsam yazayım (ne yazarlarsa yazsınlar) sizlerin filmleri üzerine yazıyoruz ve yazacağız. Öyle ise aslolan filmlerdir. Ne yapmış olursanız olun bir sinemacı olarak sizi hiç bir zaman hedef olarak görmem mümkün değildir.

En derin saygılarımla, ellerinize sağlık.

(26 Ocak 2010)

Orhan Ünser

boxofficeturkiye.com’dan Sinema Sektörü 2009 Yılı Analizi ve Box Office Raporları

Türkiye’deki seyirci sayılarını ve hasılatlarını çeşitli istatiksel raporlarla Türk sineması seyircisine ulaştıran ve bu alanda tek olan boxofficeturkiye.com sitesi, hazırlamış olduğu, bugüne kadar hiç bir yerde yayınlanmayan değişik raporlarla Sinema Sektörü 2009 Yılı Analizi’ni gerçekleştirdi.

  • Rapora ulaşmak için tıklayınız.
  • Web Sitesi
  • Senaristin Engelli Koşusu: Seyirciyle Buluşma

    Senaryo Yazarları Derneği, sinemanın ustalarıyla senaryoya ilgi duyanları buluşturmaya devam ediyor. Erol Günaydın, Meral Okay, Türkan Derya, Kandemir Konduk, Nilgün Öneş gibi usta isimlerin yer aldığı yeni dönem kayıtları başladı. 2010 kış ve bahar dönemi seminerlerinde sinema ve televizyonun usta isimleri, genç yazar ve yazar adaylarıyla bir araya gelecek. 24 Ocak’ta başlayacak seminerlerin başlığı Senaristin Engelli Koşus – Seyirciyle Buluşma.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü görsellere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Senaristin Engelli Koşusu: Seyirciyle Buluşma yazısına devam et
  • İstanbul Film Festivali, 01 Şubat’a Kadar Türk Filmlerini Bekliyor

    Akbank sponsorluğunda 03 – 18 Nisan 2010 tarihleri arasında gerçekleştirilecek 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale ödülünün verileceği Ulusal Yarışma’ya katılmak isteyen Türk filmlerinin, 01 Şubat Pazartesi akşamına kadar Festival Merkezi’ne (İKSV, Sadi Konuralp Cad. No: 5 34433 Şişhane) başvurmaları gerekiyor. Yarışma yönetmeliği ile başvuru formları Festival Merkezi veya www.iksv.org/film adresinden temin edilebiliyor. 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali Altın Lale Ulusal Yarışma Jürisinin başkanlığını bu yıl, ünlü yönetmen Yeşim Ustaoğlu yapacak.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Avatar, 67. Altın Küre Ödüllerine Damgasını Vurdu

    Tüm dünyada elde ettiği 1.602.168.000 dolar hasılat ile Titanik’ten sonra en yüksek hasılata sahip olan Avatar, Türkiye’de de 1.472.407 seyirciye ulaşarak Titanik’ten sonra en yüksek hasılata sahip olan yabancı film oldu. 67. Altın Küre Ödülleri’nde aldığı En İyi Film ve En İyi Yönetmen Ödülleri ile dünya çapındaki başarısına bir halka daha eklendi. Önümüzdeki hafta Avatar’ın dünya genelindeki hasılatının, Titanik’in hasılat rekorunu geçmesi bekleniyor. Öte yandan Altın Küre Ödülleri’nde En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Şarkı ödüllerini kazanan Crazy Heart da Avatar gibi Tiglon Film tarafından sinemalara dağıtılacak.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Tüm Şirketler

    Tüm Şirketler,
    15 – 17 Ocak 2010 Haftasonu (Weekend),
    15 – 17 Ocak 2010 Zirve 20 (Top 20) Box Office listeleri için tıklayınız. Bu listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.

    Paranormal Activity, Hafta Sonu Seyirci Sayısı (3 Gün) 50.836 Kişi

    15 Ocak’ta vizyona giren Paranormal Activity filminin ilk üç gün rakamı belli oldu. Film ilk 3 gün (hafta sonu) seyirci sayısı 50.836 kişi olarak açıklandı. 86 sinemada gösterime giren film ABD’de toplamda 107 milyon dolar hasılat yaparak 2009’un en iyi iş yapan korku filmi olmuştu. Seyircilerini ‘tek başına izleme’ diyerek uyaran filmin özellikle son sahnelerinde seyircilerin perdeye bakmak yerine ya elleriyle yüzlerini kapattıkları ya da yanlarındaki arkaşlarının ellerini tuttukları gözlemleniyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • 2010 Yeşilçam Ödülleri

    TÜRSAK Vakfı’nın Turkcell’in ana sponsorluğunda gerçekleştirdiği Yeşilçam Ödülleri, 23 Mart 2010’da üçüncü kez Türk Sinemas’ına emek verenleri onurlandıracak. Sinema dünyasının önemli isimlerinin oylarıyla belirlenen Yeşilçam Ödülleri, üçüncü yılında, 2009 yılı boyunca vizyona girmiş olan 62 Türk filmini yeniden gündeme taşıyacak. Sinemamızın ünlü yönetmenleri, yapımcı, oyuncu ve tüm emekçilerine saygı duruşu niteliğinde olan Yeşilçam Ödülleri’nde geçtiğimiz yıl 3 Maymun, En İyi Film, Nuri Bilge Ceylan ise En İyi Yönetmen seçilmişti. Turkcell İlk Film Ödülü’nün sahibi ise Sonbahar ile Özcan olmuştu.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Erhan Işık Yazıyor
  • Yüksek çözünürlüklü görsele ve diğer haberlere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    2010 Yeşilçam Ödülleri yazısına devam et
  • Altın Küre (Golden Globes) 2010 Ödülleri

    Oscar ödüllerinin habercisi olarak bilinen Altın Küre 2010 (Golden Globe 2010) ödülleri dün gece Los Angeles’ın ünlü Beverley Hills Oteli’nde yapılan bir törenle sahiplerini buldu.
    Sunuculuğunu İngiliz komedyen Ricky Gervais’ın yaptığı gecede, En İyi Film ve En İyi Yönetmen ödülleri Avatar’ın oldu. George Clooney’nin başrolünü oynadığı 6 dalda adaylıkla Altın Küre’nin favorisi olan Aklı Havada (Up in the Air) sadece En İyi Senaryo ödülünü kazandı.
    Yarışmanın iddialı filmlerinden Ölümcül Tuzak (The Hurt Locker) ve en fazla adaylık alan 9 (Nine) ise hiç ödül alamadı.

  • Basın Bülteni
  • Kar Beyaz

    Selim Güneş’in yönettiği ve Hakan Korkmaz, Sinem İslamoğlu, Gürsan Piri Onurlu ile Kaya Akkaya’nın oynadığı Kar Beyaz, 13 Mayıs 2011′de Tiglon Film dağıtımıyla Ağustos Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    On yaşındaki Hasan, iki kardeşiyle yaşam mücadelesi vermektedir. Babası hapiste, annesi şehirde bakıcılık yapmaktadır. Hasan, yaptığı ayranı şoförlere satarak geçinmektedir. Hasan o gün yine ayran satmaya çalışır ama kimse almaz, evin yolunu tutar. Kurt seslerini duyunca paniğe kapılır, çamura düşer. Annesi çocuklarının yanına dönmek ister, karlar içinde yatan Hasan’a ulaşır.

    Kar Beyaz yazısına devam et

    New Line Cinema’nın Filmi: Sex and the City 2

    2008 yazının hit film Sex and the City’nin devam filmi Sex and the City 2′de, Sarah Jessica Parker, Kim Cattrall, Kristin Davis ve Cynthia Nixon, dört iyi arkadaşı canlandırdıkları ilk filmdeki rollerini tekrar üstlendiler. Tabi ki, bu kadınların erkekleri de tekrar aramıza dönüyorlar. Devam filminde Mr. Big rolünde Chris Noth, Steve rolünde David Eigenberg, Harry rolünde Evan Handler, Smith rolünde Jason Lewis, Anthony rolünde Mario Canton ve Stanford Blatch rolünde Willie Garson tekrar karşımızda olacaklar. Ayrıca, Sex and the City 2, TV dizisinin ve ilk sinema filminin yaratıcı ekibini de tekrar biraraya getiriyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu