11’e 10 Kala, Rotterdam Film Festivali’nde

Yönetmenliğini Pelin Esmer’in yaptığı 11’e 10 Kala, Rotterdam Film Festivali’nde izleyiciyle buluşacak. 27 Ocak – 07 Şubat 2010 tarihleri arasında gerçekleştirilecek festival, bu sene 39. kez düzenleniyor. Film, festivalin Hubert Bals Fonu’ndan da destek almıştı. Rotterdam öncesi, Fransa’da gerçekleşecek 22. Premier Plans Angers Film Festivali’ne katılacak olan 11’e 10 Kala, yolculuğuna yine Fransa’da Rennes Gezici Film Festivali ile devam edecek. Festivalde 11’e 10 Kala’nın yanı sıra yönetmenin Oyun isimli belgeseli de izleyiciyle buluşacak.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • SİYAD Onur Ödülleri, Sezer Sezin, Süleyman Turan ve Vedat Türkali’ye, Emek Ödülü Atilla Dorsay’a

    42. SİYAD -Türk Sineması Ödülleri’nde Onur Ödülleri ve Tuncan Okan Emek Ödülü’nü alacak isimler belli oldu.
    1950’li ve 60’lı yıllarda rol aldığı filmlerle Türk sinemasının unutulmaz yüzleri arasına giren Sezer Sezin; 50 yıla yakın bir süredir Türk sinemasına hizmet veren Dikkat Kan Aranıyor’dan Yahşi Batı’ya 200’e yakın filmde rol alan Süleyman Turan; romancı, senarist ve yönetmen kimliğiyle Vedat Türkali SİYAD Onur Ödülü’ne değer bulundular.
    Türkiye’de sinema yazarlığı deyince ilk akla gelen, halen SİYAD Onursal Başkanlığını yürüten Atilla Dorsay ise SİYAD Tuncan Okan Emek Ödülü’ne değer bulundu.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    SİYAD Onur Ödülleri, Sezer Sezin, Süleyman Turan ve Vedat Türkali’ye, Emek Ödülü Atilla Dorsay’a yazısına devam et
  • Meryl Streep Eğlendiriyor

    İlişki Durumu: Karmaşık (It’s Complicated)
    Yönetmen-Senaryo: Nancy Meyers
    Müzik: Heitor Pereira-Hans Zimmer
    Görüntü: John Toll
    Oyuncular: Meryl Streep (Jane), Steve Martin (Adam), Alec Baldwin (Jake)
    Yapım: Universal (2009)

    Nancy Meyers’ın yazıp yönettiği “İlişki Durumu: Karmaşık”, sinemanın büyük oyuncularından Meryl Streep’in komedi taraflarını da öne çıkartan yer yer çılgın bir film. Bazı komedi sahnelerinde gülmekten insanın midesine kramplar iniyor.

    Nancy Meyers’ın yazıp yönettiği “It’s Complicated – İlişki Durumu: Karmaşık”, bitmiş bir evliliğin etrafında dolaşan eğlenceli bir film. Pastacılık işleriyle uğraşan Jane, kendisine hayallerindeki büyük bir ev yaptırmak için mimar Adam’la tanışıyor. Oğlunun mezuniyet törenleri için de telâşlı. Bir telâşı daha var, o da kırışıklıkları. Ayrıldığı kocası Jake de gittiği otelde. Beklenmedik ve birdenbire kendini eski kocasının kollarında buluyor. Evli kocasının metresi gibidir şimdi Jane. Arada bir kendini gösteren Adam, ben buradayım diyor sabırlı bekleyişiyle. Eski kocası ve Adam arasında kalan Jane, doğru olanı buluyor ve tercihini de yapıyor finalde. Elbette çocuklar da var. Her şey sonunda mutlu mesut biçimde tamamına eriyor bu mutlu sonlu filmde. “İlişki Durumu: Karmaşık” filminin hikâyesi Kaliforniya’nın Santa Barbara şehrinde geçiyor. Genelde iç mekânların ağırlıkta olduğu bu filmde az da olsa Santa Barbara’nın çarpıcı manzaraları da yansıyor perdeye.

    Büyücü Meryl…

    1949’da New Jersey’de doğan Meryl Streep, 1970’lerde küçük rollerde göründükten sonra 1981 yılında Karel Reisz’ın John Fowles’ın romanından uyarladığı “The French Lieutenant’s Woman-Fransız Teğmenin Kadını” filmiyle başrole yükseldi. Ardından Alan J. Pakula’nın 1982 yılında William Styron’ın romanından uyarladığı “Sophie’s Choice-Sophie’nin Seçimi”yle büyük başarı kazandı ve bu filmle “En İyi Kadın Oyuncu” dalında Oscar aldı. Meryl Streep hala büyük ve bir filmi tek başına alıp götürebiliyor. Bu filmdeki, özellikle dizüstü bilgisayarlı bölümün çok komik olduğunu da belirtmeliyiz. Neredeyse Blake Edwards ustanın filmlerinin tadı vardı bu anlarda. Filmdeki espriler de iyiydi. Yönetmen bu filmle kadınlara şu mesajı veriyordu herhalde: Yıkandığınız suda asla ve asla bir daha yıkanmayın…

    (27 Ocak 2010)

    Ali Erden

    [email protected]

    29 Ocak 2010 Haftası

    “İlişki Durumu: Karmaşık”, on yıl önce boşanmış üç çocuklu çiftin, şimdi, bir karşılaşma sonrası “yeniden” birbirlerinin vücutlarına ve giderek kalplerine sızmalarının riskli alanına giren, üstelik bu mayınlı sahaya ikinci bir erkeği sokan kafa karıştırıcı güldürü. Yazar-yönetmen Bayan Meyers’in, ‘meğer’leri, ‘eğer’leri, ‘halen’leri, ‘acaba’ları kafanızda uçuşturan diyaloglarla, finali, bu ‘birliktelik denilen şey’in aslında hiç bitmediğine mi yoksa bir kez ‘eski’ olundu mu -istisnalar hariç-bir daha asla aynı çatı altında bir araya gelinemeyeceğine mi bağlayacağını merak edip duruyorsunuz. Bu merak boyunca, akıcı öykünün en lezzetli kısmını, şüphesiz, tuhaf derecede iyi oyuncu Meryl Streep ve canlandırdığı karakterin mutfağındaki zengin mönü oluşturuyor. Giderek daha fazla izlemeyi talep ettiğiniz kötü bir alışkanlık bu Streep!

    “İntikam Peşinde”, Mel Gibson’ın yedi yıl sonra oyuncu olarak karşımıza çıktığı okkalı bir dram olarak, cilasız, keskin biçimde gerçek, bir baba – kız ilişkisinin en duygusal anlarını yakalayabilecek denli de hassas. Gerilimi yavaşça tırmanan film, 1985 tarihli bir mini İngiliz TV serisinin, bu kez ABD’de geçen sinema versiyonu: Craven, siciline en küçük bir leke sürdürmeden, neredeyse otuz yıl polislik mesleğinin gereklerini yerine getirmiş yalnız yaşayan bir adam. Ziyaretine gelen kızı açılan bir ateş sonucu kollarında öldükten sonra başlattığı araştırmalarla ise, o güne dek güvendiği sistemin karanlıklarına girmeye başlıyor… Bir yandan da yeterince iletişim kuramadığı kızını yüreğinde her an hissedip, dayanılamaz acılar çekiyor. Devlet içinde, özel şirket marifetiyle çevrilen ‘en pis’ işlere ve yalanlar karmaşasından oluşan oyunlara çarptığında karşısına çıkan ve ‘bu işi dallanıp budaklanmadan temizlemekle yükümlü’ gizemli adam Jedburgh ise, bir İngiliz (dizide ise Amerikalıymış)… Nükleer araştırma tesisinde çalışan aktivist kızının kasten radyasyona maruz bırakılmasının nedenleriyle birlikte yükseklerdeki ‘kirli tipler’e ulaşan Craven ile Jedburgh’un ‘buluştukları nokta’da, dramatik bir zirve sağlandığını belirtebiliriz. Bu filmin beni canevimden vuran özelliği bu işte: Sert adamların ‘insanlıkları’ / yumuşak kalpleri! Gibson’la birlikte mükemmel bir Ray Winstone izlediğimiz “Edge of Darkness”, yüksek kalitede film izlemek isteyenler için.

    (26 Ocak 2010)

    Ali Ulvi Uyanık

    [email protected]

    Türkiye’nin İlk Seri Katil Filmi “Ejder Kapanı” İçin Geri Sayım Başladı

    Yapımcılığını TMC’nin yaptığı, senaryosunu Kubilay Tat’ın yazdığı ve yönetmenliğini Uğur Yücel’in üstlendiği, Türkiye’de gerçeklestirilen ilk seri katil hikâyesi olma özelliği taşıyan Ejder Kapanı, 22 Ocak Cuma günü vizyona giriyor. Filmin başrollerini Uğur Yücel, Kenan İmirzalıoğlu, Nejat İşler, Berrak Tüzünataç ve Ceyda Düvenci paylaşıyor. Polisiye-gerilim tarzındaki filmin konusu İstanbul’da, kurbanların hepsinin de aftan yararlanıp çıkan sübyancılar olduğu bir cinayetler zinciri ile başlıyor. Cinayet masasından müdür yardımcısı Abbas ve başkomiser ‘Akrep’ Celal, soruşturmayı üstlenir.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Kara Köpekler Havlarken’in Türkçe Poster Tasarımı Tamamlandı

    Başrollerini Erkan Can, Cemal Toktaş, Volga Sorgu, Afte Dönmez ve Murat Daltaban’ın paylaştığı Kara Köpekler Havlarken, 12 Mart’ta Pinema Film dağıtımı ile gösterime çıkıyor. Kara Köpekler Havlarken’in Türkçe posteri MYRA Reklam tarafından Rauf Kösemen ve Uğraş Salman süpervizörlüğünde tamamlandı.
    Kara Köpekler Havlarken, İstanbul’un bitmek bilmeyen mülkiyet ve güvenlik meselesi üzerinden ele aldığı konuyu, hareketli yapısı, gerçekçi oyunculukları ve genç dinamik rejisi ile adından uzun yıllar sözettirecek kült bir sokak filmi yapmayı başarıyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • DFF İlk Toplantısı 21 Ocak’ta Fransız Kültür Merkezi’nde Yapılıyor

    DFF (Dağ Filmleri Festivali) ilk toplantısı 21 Ocak Perşembe günü saat 19:00 – 21:00 saatleri arasında Fransız Kültür Merkezi’nde yapılıyor. Toplantıda öncelikle festival takipçileri tanınmaya çalışılacak, festival organizasyon şeması detaylandıracak ve iş akışı anlatılacak. Çalışmalara katılmak isteyen üyelerin vakit ve yeteneklerinden daha etkin yararlanılabilme yolları araştırılacak. Toplantıya festival çalışmalarında görev almak isteyen, yöneticilerle tanışmak ve derneğe üye olmak isteyen kişiler de katılabiliyor. İletişim: Murat Yılmaz, Tel: 0532 345 99 03.

  • Görsellere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    DFF İlk Toplantısı 21 Ocak’ta Fransız Kültür Merkezi’nde Yapılıyor yazısına devam et
  • Kısa Film Sineması Açılıyor

    Türkiye’nin ilk kısa film sineması Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde (NHKM) açılıyor. NHKM, kısa filmcilerin buluşma, paylaşma ve gösterim mekânı olma iddiasıyla gündeme getirdiği projeyi, 23 Ocak Cumartesi günü bir açılış etkinliğiyle başlatacak. Şubat ayında Kültür Merkezi’nin Yılmaz Güney Salonu’nda her Pazar saat 16:00’da gerçekleştirilecek gösterimlerle kısa film sineması faaliyete geçecek. Kısa filmlerinizin izleyicilerle buluşmasını, üretimlerinizi paylaşmayı, tartışmayı, sinema aracılığıyla sözünüzü söylemeyi dert ediyorsanız siz de 23 Ocak günü yapılacak açılışa katılın.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü afişe haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Kısa Film Sineması Açılıyor yazısına devam et
  • Şrek: Sonsuza Dek Mutlu

    Mike Mitchell’in yönettiği ve Mike Myers, Eddie Murphy, Cameron Diaz ile Antonio Banderas’nun seslendirdiği animasyon film Şrek: Sonsuza Dek Mutlu (Shrek Forever After), 28 Mayıs 2010’da UIP Filmcilik dağıtımıyla UIP Filmcilik tarafından vizyona çıkarıldı.
    Şrek, tatlı dilli işadamı Rumpelstiltskin ile imzaladığı anlaşmada dolandırılır. Rumpelstiltskin’in kral olduğu Uzak Ülke’nin çarpık alternatif versiyonunda yeşil canavarlar av malzemesi haline gelmiştir. Saflığı yüzünden yaptığı herşeyi geri alarak dostlarını kurtarmak ve hayattaki tek gerçek aşkına yeniden kavuşmak Şrek’in bundan sonra atacağı adımlara bağlıdır.

    Şrek: Sonsuza Dek Mutlu yazısına devam et

    Acı Bir Hayat Hikayesi

    Lee Daniels’in yönettiği ve Gabourey Sidibe, Mo’Nique, Paula Patton ile Mariah Carey’in oynadığı Acı Bir Hayat Hikayesi (Precious), 12 Mart 2010′da Duka Film dağıtımıyla r Film tarafından vizyona çıkarıldı.
    Tüm yaşadıklarına rağmen Precious içinde bulunduğü durumu kaderinin bir parçası olarak kabûllenmiştir ve yaşadığı sorunlardan hayal dünyasında gezintiye çıkarak kaçmaya çalışmaktadır. Film, hayatın umutla bakılması gereken bir hediye olduğu düşüncesi ile hareket ediyor ve aynı zamanda, çaresiz insanların yalnız olmadıklarını, onlara her zaman yardıma hazır kurumların var olduğunu anlatıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • sadibey.com yazarlarının eleştirilerine haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Acı Bir Hayat Hikayesi yazısına devam et
  • Güner Sarıoğlu’na Cevap

    Sayın Güner Sarıoğlu,

    Gerçeği Öldüren Kamera kitabı ile ilgili yazım üzerine vermiş olduğunuz cevabı Sn. Çilingir’in ikazı üzerine okudum. Hemen hergün sadibey.com’a bakarken iki günlük bir ihmalim yüzünden yazınıza, bu ikaz ile geç ulaşabildim.

    Sinema, hiç yapmadım. Benden başka kimsenin seyretmediği kısacık bir animasyon filmim var. Kafes içinde bir kuş görüntüsü, geriye kaydırma sonucu, ayrı ayrı / yanyana duran, içi boş bir kafes ve havadaki bir çubuk üstündeki bir kuş’a dönüşür…

    Ladik ’76 filminin hangi olumsuz koşullarda, hangi dar imkânlarla çekildiğini, sizin ve bir avuç çalışanınızın bilgisinden ve emeğinden söz ediyorsunuz, haklısınız. Ülkemizde hele belgesel alanda çalışmanın koşullarının neler olabileceğini düşünebiliyorum. Sizin yaptığınız filmde ise, DSİ’nin davranışlarının ve diğer politik (genel ve özel) baskılarında neler olabileceğini, film bittikten sonra başına neler gelebileceğini düşünmemek, yaşadığımız ülke gerçeklerini (o günlerde, bu günlerdede) inkâr etmek mümkün değildir.

    Benim, ağır bulduğunuz görüşlerim, sinemaya, özellikle kameraya soyut olarak yaklaşmamdan kaynaklanmaktadır. Böyle bir soyutlamada, sizin çekim sırasında içinde buluduğunuz koşullar ve de bir zaman olmuş veya başka bir yerde olmuş bir takım olayları (doğal veya toplumsal) mizansen düzenleyerek yeniden oluşturarak belgelemek düşüncesi bulunmamaktadır. Böyle bir düşünceye verilecek karşı soru, “Peki böyle bir olayı (uzun veya kısa süreli olsun) anında olurken belgeleyebilmek ne kadar mümkündür?” Ve çok doğru bir sorudur. Bu soyut düşünceleri çok daha ileri boyutlara vardırmak mümkündür ama bu düşüncelerden yola çıkarak, realiteye inmek ve böyle bir belgeleme işine girişerek, taşın altına el sokmağa da varılacak bir noktadır. O zaman ne ve nasıl yapılır? Siz yapan bir kişi olarak deneyim sahibisiniz, soyutlama yaparak (ve yapılanlara soyutlama gözü ile bakıp ve ardında neler yaşandığını yeterince incelemeden) fikir yürütmekte, benim yaptığım iş olunca gerçek ile tasarlananın farklılığı ortaya çıkıyor.

    Belgesel bir film sizin yaptığınız gibi yapılabildiği gibi, çekildikten sonra üzerinden belli bir zaman geçmiş gerçek belge görüntülerle de yapılabilir. Sizin bildiğiniz gibi Mikhail Romm (hafızam beni yanıltmıyorsa) 90 saati bulan görünteleri inceleyip, kurgulayarak Sıradan Faşizm diye bir film yapmıştı. Film 1,5 – 2 saatlik bir filmdi. Kullanılmayan sahnelerde neler vardı ve kurgulanış biçimi (Romm’un seçimi) farklı olsa idi farklı bir film ortaya çıkardı. Bir farklı olay da, Sinematek nedeni ile mi başlamıştı, Hisar Film Yarışmaları vardı, buraya katılan filmlerden (kısa metraj – belgesel) biri için yapımcısı / yönetmeni, filme yöneltilen “olaylar peşi peşine eklenmiş gibi, hiç düzenleme yapılmış” eleştirisine: “Elimizdekileri kullandık, az olduğu için bir ayıklama yapamadık” diye cevap vermiş. (Bunlardan ilki, filmi görünce düşünmüş olduklarım, ikincisi ise olaya tanık olan birinden -ikinci elden- dinlediklerim.)

    Belgesel filmin -sizin çok iyi bilebileceğiz gibi- kısıtlayıcı özellikleri yanında, sonsuz olanakları da vardır. Benim düşüncemdeki belgesel film soyutlaması, yukarıda da değindiğim gibi belgeselerin düzenlenmiş mizansenler olmadan saptanmış görüntülerle yapılmasıdır. Yanılabilirim. Direk alâkası yok ama, benzerlik gördüğüm için kısaca değineceğim, üzerine yazı yazdığım kitabı çıkaran yayınevinin bir başka kitabında (Türk Sineması ve Din) sinemamızda din üzerine yapılan bir incelemede, benim daha önce sinemamızda din üzerine yazdığım ve Antrakt Dergisi’nde yayınlanan bir yazımdan alıntı yapılmış, dergi ve isim belirtilerek gösteriliyor; ama tamamen başka amaçla yazılmış yazımdan alınan küçük bir pasaj, tamamen farklı bir konudaki yazı için alıntılanmıştı.

    Ben (biz) ne yazarsam yazayım (ne yazarlarsa yazsınlar) sizlerin filmleri üzerine yazıyoruz ve yazacağız. Öyle ise aslolan filmlerdir. Ne yapmış olursanız olun bir sinemacı olarak sizi hiç bir zaman hedef olarak görmem mümkün değildir.

    En derin saygılarımla, ellerinize sağlık.

    (26 Ocak 2010)

    Orhan Ünser

    boxofficeturkiye.com’dan Sinema Sektörü 2009 Yılı Analizi ve Box Office Raporları

    Türkiye’deki seyirci sayılarını ve hasılatlarını çeşitli istatiksel raporlarla Türk sineması seyircisine ulaştıran ve bu alanda tek olan boxofficeturkiye.com sitesi, hazırlamış olduğu, bugüne kadar hiç bir yerde yayınlanmayan değişik raporlarla Sinema Sektörü 2009 Yılı Analizi’ni gerçekleştirdi.

  • Rapora ulaşmak için tıklayınız.
  • Web Sitesi
  • Senaristin Engelli Koşusu: Seyirciyle Buluşma

    Senaryo Yazarları Derneği, sinemanın ustalarıyla senaryoya ilgi duyanları buluşturmaya devam ediyor. Erol Günaydın, Meral Okay, Türkan Derya, Kandemir Konduk, Nilgün Öneş gibi usta isimlerin yer aldığı yeni dönem kayıtları başladı. 2010 kış ve bahar dönemi seminerlerinde sinema ve televizyonun usta isimleri, genç yazar ve yazar adaylarıyla bir araya gelecek. 24 Ocak’ta başlayacak seminerlerin başlığı Senaristin Engelli Koşus – Seyirciyle Buluşma.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Yüksek çözünürlüklü görsellere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Senaristin Engelli Koşusu: Seyirciyle Buluşma yazısına devam et
  • Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu