Sylvester Stallone’un yönettiği ve Sylvester Stallone, Burt Young, Milo Ventimiglia ile Geraldine Hughes’in oynadığı Rocky Balboa, 16 Mart 2007’de Özen Film dağıtımıyla Özen Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Bir zamanların ünlü boksörü Rocky Balboa, işletmekte olduğu restoranındaki müşterilerine eski efsanevi hikâyelerini anlatarak hayatını sürdürmektedir. Kalbinin derinliklerinde ise hâlâ o aynı azimli adam, hâla bir savaşçıdır. Bir bilgisayar simülasyonu Rocky ile yeni şampiyon Mason’ı karşı karşıya getirir. Mason’ın menajeri bunu bir fırsat olarak görür ve gerçek bir boş maçı yapmak ister. Rocky, kendinini kanıtlamak için yeniden çalışmalara başlar.
Sadi Çilingir tarafından yazılmış tüm yazılar
Sinemayı Öğrenmek İsteyenler İçin Kaçırılmaz Fırsat
Uzun yıllardır düzenlemiş olduğu Senaryo ve Film Atölyesi çalışmaları ile bir çok genç sinemacının yetişmesine katkıda bulunmuş olan Hilmi Etikan yeni çalışma dönemine başlıyor. Paris Sinema Konservatuarı ders programının temel alındığı atölye çalışması 4 ay sürüyor. Katılımcılar önce film çekiminde gerekli olan teknik ve kuramsal bilgi konusunda eğitiliyorlar. Senaryo yazım tekniği, kameraların tanınması, objektiflerin kompozisyon üzerindeki etkileri, ışığın estetik yapısı gibi konular, slayt ve video örnekleri eşliğinde sunuluyor.
Sinemayı Öğrenmek İsteyenler İçin Kaçırılmaz Fırsat yazısına devam et
Tüm Şirketler
Tüm Şirketler, 16 – 18 Şubat 2007 Haftasonu (Weekend), 16 – 18 Şubat 2007 Zirve 20 (Top 20) Box Office listesi için tıklayınız. Bu listeden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.
Romantik
Sinan Çetin’in yönettiği ve Teoman, Okan Bayülgen, Yasemin Kozanoğlu ile David Hemmings’in oynadığı Romantik, 02 Mart 2007’de Kenda Film dağıtımıyla Plato Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Öykümüzün kahramanı bir kızla tanışır. O’nun sevdiği kızla birlikte mutlu olmasını isterken, ikisini ayıran kötü adamdan nefret ederiz. İşte bu noktada sinema tarihi için tuhaf bir durum gerçekleşir: Kahramanımızın peşini bırakıp kötü adamımızın öyküsünde alışılmadık bir yolculuğa çıkarız. Ve artık kötü adam kahramanımızdır. Seyirci olarak kime inanacağımızı şaşırırız. Aklımıza takılan soru şudur: İnandığımız şey ya gerçek değilse?
- Basın Bülteni: 1 / 2
- Fotoğraflar
- Web Sitesi
- Fragman
- IMDb
Umut Sanat Filmcilik
Umut Sanat Filmcilik, 16 – 18 Şubat 2007 Haftasonu Box Office listesi için tıklayınız.
Medyavizyon Film
Medyavizyon Film, 16 – 18 Ocak 2007 Haftasonu Box Office listesi için tıklayınız.
Bir Film
Bir Film, 16 – 18 Şubat 2007 Haftasonu Box Office listesi için tıklayınız.
35 Milim Filmcilik
35 Milim Filmcilik, 16 – 18 Şubat 2007 Haftasonu Box Office listesi için tıklayınız.
Bir Fantastik Türk Sineması Belgeseli: Fantastiğin Sineması, İz TV.de
Türk Sineması ile ilgili yaptığı araştırmalarla tanınan Mesut Kara’nın son çektiği Bir Fantastik Türk Sineması Belgeseli: Fantastiğin Sineması, Digitürk 88. kanaldaki İz TV.de gösteriliyor. Türk Sineması’nın fantastik tarihi, belgesel oldu. Yeşilçam’a Saygı, Türk Sineması İftiharla Sunar başlığıyla hazırlanan belgeselde, fantastik sinemanın ustalarıyla, yönetmenler ve oyuncularla yapılan söyleşilere yer veriliyor. Belgesel 19 Şubat Pazartesi 00:25, 24 Şubat Cumartesi 23:00 ve 25 Şubat Pazar 14:00′de seyirci karşısına geliyor.
Oscar Ödülleri Sevincim: İşte Nihayet Adamım Kazandı
Martin Scorsese benim en çok sevdiğim yönetmenlerden biridir. Nedenini? Anlatayım…
Mecidiyeköy Ortaklar Caddesi’nde, haydi adını yazmayayım, bir apartmanın giriş katında tuttuğumuz küçücük bir dairede, üç bekâr gazeteci arkadaş olarak kalıyoruz. Öğrenci hareketlerinin bıçak gibi kesildiği ve “biz memleket kurtarma sevdalıları”na iş kalmadığı için artık “tatlı hayat” peşinde koşabilirdik! Fakat ne mümkün? Her üçümüz de çalışmamıza rağmen kirayı ancak karşılayabiliyoruz. Akşama 500 lira bulan bir şeyler kapıp geliyor ve birlikte atıştırıyoruz. Yarı aç yarı tok bir muhabbet, hayaller alemine dalmalar ki, değmeyin gitsin. Bu hayalperestlerden biri benim, biri güçlü bir siyasi liderin İmam Hatip’ten arkadaşı Bekir Türkmenoğlu, biri de şimdi Almanya’da mutlu bir hayat süren Hayrettin (…).
NEDEN SİNEMA SAYFANIZ YOK?
En çok da sinema konuşuyoruz. En büyük iddiam, Martin Scorsese amcamın (!) çektiği Taksi Şoförü (Taksi Driver) filminin gelmiş geçmiş en iyi film olduğu ve asla aşılamayacağı!!! Bekir bir gün okuyan herkesin parmak ısıracağı bir roman yazmayı kurarken, Hayrettin güzel bir sevgili bulup gününün gün etme hayalleri ile avunuyordu.
Bu arada Hayrettin ve ben Tercüman’da çalıştığımız için Ahmet Kabaklı Hoca’nın Türk Edebiyatı Dergisi ile de ilgileniyoruz. Sanıyorum o sırada ben ufak tefek soruşturma ve röportajlar yapıyordum… Bir defasında dergi yöneticilerinin bir araya geldiği toplantılardan birine davet edilmiştim. Hoca beni tanıyor ya, ilk iş olarak dergide büyük değişiklikler yapmalarını teklif ettim.
BU ŞOFÖR, BAŞKAN VURDURTUR
Dedim ki: “Günümüz artık görüntülü ve sesli iletişim çağı. Dergide kara kara desenler ve kötü siyah beyaz fotoğraflardan başka görsel malzeme yok. Sinema, tiyatro ve diğer popüler sanatlara ilişkin haber, yorum, yazı hak getire. Derginin tirajını arttırmak istiyorsanız, mutlaka sinema sayfaları yapmak zorundasınız. Örnek mi, işte sinemalarda gösterilen Taksi Şoförü. O kadar mükemmel bir toplumsal ve siyasî eleştiri ki, bu filme inanan bir Amerikalı kalkıp Başkan’ı bile vurabilir…”
BANA GÜLDÜLER AMA…
Zannettim ki, “Vay be, sinemanın gücü ne müthişmiş!” diyecekler ve beni takdir edecekler… Tam tersi oldu. Toplantıda bulunanlar benimle dalga geçtiler. Çok nazik ve beyefendi bir insan olan Ahmet Kabaklı Hoca bile bıyık altından hafifçe tebessüm etmekten kendini alamadı. Hâlbuki ben söylediklerime o kadar inanıyordum ki, anlatamam. Sinemanın insan üzerindeki gücünü şahsî tecrübelerimle biliyordum. Basit bir örnekle söyleyecek olursam, meselâ, karate filmlerinden çıktığım zaman karateci, savaş filmlerinden çıktığımda korkusuz bir asker, aşk filmlerinden çıktığım zaman okuldaki bütün kızların içini yakan bir çapkın olurdum! Neden psikopat bir Amerikalı da Taksi Şoförü’nde Robert De Niro’nun canlandırdığı Travis Bickle karakterini izleyip onu kendine “rol model” seçmesin (di) ki! Asla pes etmedim. Bütün toplantı boyunca sinemanın bir dergi için ne kadar gerekli olduğu fikrini savundum.
VALLAHİ GERÇEK OLDU
20 Ocak 1981’de yemin ederek, ABD’nin 40’ıncı başkanı olan Ronald Reagan, yemin ettikten iki ay kadar sonra (30 Mart 1981) başarısız bir suikastın hedefi oldu. Neredeyse hayatını kaybediyordu. İşin ilginç tarafı belki de bütün dünyada sadece benim tarafımdan dile getirilen bir ihtimalin gerçeğe dönüşmesiydi. Suikastçı John Warnock Hinckley, Jr., neden böyle bir şey yaptığı sorusuna, “Taksi Şoförü filminin baş oyuncusu Robert De Niro’dan çok etkilendiği ve bu yüzden suikast düzenlediği” cevabını vermişti!
Buyurun cenaze namazına! Aldı mı beni bir korku! Çünkü çenem durmamış bu yaklaşımımı her yerde dile getirmiştim! Allah’tan 12 Eylülcü generaller ABD Başkanı’na düzenlenen suikastın “fikir babasını!!!” Türkiye’de aramadılar da paçayı kurtardım!
ŞAKA DEĞİL MARTİN AMCAYI SEVERİM
Amerikan “Yeni sağ sineması”nın önemli yönetmenlerinden biri olarak Taksi Şoförü filmiyle tanıdığım Martin Scorsese, sinema oyuncularından oluşan “Arkadaşlarım!” arasına, Robert De Niro ve Jodie Foster (filmdeki adı Iris Steensma idi) gibi unutulmaz isimleri kattığı gibi, ayna karşısında kendi kendine konuşarak silâh talimi yapan, “Silâhın var mı?” sorusuna “Yok” cevabı veren; çocuk denecek yaşta bir kızı acımasızca kullanan pezevengi, “Benim var” diyerek kurşunlayan hem psikopat hem sosyopat bir karakterin beyninin kıvrımlarına kadar beyazperdeye yansıtmayı becerebilmişti…
HÂLÂ PARANOYA YAPARIM
Onun daha sonra çektiği ve Oscar alamadığı Kızgın Boğa, Sıkı Dostlar, New York Çeteleri ve Göklerin Hâkimi filmlerini de sevmiştim. En son Oscar hayal kırıklığını yaşadığı Göklerin Hâkimi (The Aviator), o yıl heykeli kucaklayan Milyon Dolarlık Bebek’ten de (Million Dolar Baby) Ray’den de iyiydi…
Lafın kısası Scorsese Amcanın şu anda en az iki Oscar’ı olmalıydı.
Ama ben hâlâ Taksi Şoförü’nden dolayı paranoya yapıyorum. Acaba diyorum, Oscar heykelini Marty’ye, Ronald Başkan’a suikast düzenlettiren filme imza attığı için mi vermediler? Bunca yıl bu yüzden mi yasaklıydı?
Kim bilebilir?
Gelecek yazımda Oscarların neden vasat ödüllere dönüştürüldüğünün tahlilini yapacağım. Sakın kaçırmayın!!!
(26 Şubat 2007)
Söz ve Müzik
Marc Lawrence’ın yönettiği ve Hugh Grant, Drew Barrymore, Sherman Alpert ile Jason Antoon’un oynadığı Söz ve Müzik (Music and Lyrics), 23 Mart 2007‘de Warner Bros. dağıtımıyla Warner Bros. tarafından vizyona çıkarıldı.
Alex Fletcher 80’li yıllarda ünlü olmuş fakat sonradan unutulmuş eski bir popstardır. Hayatını kasaba panayırlarında ve eğlence parklarında nostaljik şovlar yaparak kazanmaktadır. Alex’in birkaç gün içinde hit olacak bir şarkı çıkarması gerekmektedir. Bu sırada hayatına giren Sophie’nin söz yazma kabiliyeti müzisyenin ilgisini çeker. Gerçek sevgi ve başarıyı yakalamak için müzik ile yüzleşmeleri gerekecektir.
Skandal (Yönetmen: Richard Eyre)
Richard Eyre’ın yönettiği ve Judi Dench, Cate Blanchett, Bill Nihy ile Andrew Simpson’un oynadığı Skandal (Notes on a Scandal), 02 Mart 2007’de Özen Film dağıtımıyla Özen Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Barbara, yalnız başına yaşamakta olan bir kadındır; Sheba’nın çalıştığı okula gelmesi ile birlikte hayatı tamamen değişir. Sheba, Barbara’nın uzun yıllardır beklediği sıcak, samimi ve nazik bir dosttur. Fakat O’na yakınlaştıkça ilişkileri sarsılmaya başlar. Barbara, Sheba’nın öğrencilerinden biriyle yaşadığı aşk ilişkisini kocasına söylemekle tehdit edince hayatları değişmeye başlar. Sırlar her iki kadının da hayatlarının kesişme noktasıdır.
SENAR-İST (İstanbul Senaryo Atölyesi) 5. Dönem Kayıtları Başladı
Avrupa Senaryo Yazarları Federasyonu (FSE) üyesi ve ülkemizin tek resmi senaryo yazarları örgütü SENDER çatısı altında kurulmuş olan senaryo atölyesi, bundan böyle yolculuğuna Senaryo İstanbul (Senar-İst) adıyla devam edecek. Eğitim kadrosunu Safa Önal, Neşe Şen, Gaye Boralıoğlu, Birol Güven, Macit Koper, Muharrem Buhara gibi ülkemizin en tanınmış senaryo yazarlarının oluşturduğu atölye, “ülkemizdeki senaryo yazarını ve yazımını uluslararası niteliğe ulaştırmak, sektöre genç yazarlar yetiştirmek” amacıyla yola çıkıyor.
Iwo Jima’dan Mektuplar, Warner Bros. Özel Hikâyesi
Clint Eastwood Atalarımızın Bayrakları’nı yapmak üzere hazırlıklara koyulduğunda aklından iki film birden yapmak geçmiyordu. Ama araştırmaları onu çağdaş tarihin en büyük ve yıkıcı savaşlarından birinin ardındaki hikâyenin gitgide daha derinlerine sürükledi. Bu savaş Iwo Jima’daydı ve “Japonların, Amerikan Deniz ve Hava Kuvvetleri’nin böylesine yoğun bir bombardımanına neden direndiklerinin anlaşılamadığını görüyorsunuz. Bu benim için büyüleyiciydi.” diyen Clint Eastwood konu hakkında okuduğu her şeyde güçlü ve dirençli bir mevcudiyet hissetti ve Iwo Jima’dan Mektuplar’ı çekti.
Başkalarının Hayatı, If İstanbul’da İlk Gösteriminde Kapalı Gişe Oynadı
Oxford eğitimli Alman yazar – yönetmen Florian Henckel von Donnersmarck’ın Başkalarının Hayatı filmi If İstanbul’daki ilk gösteriminde kapalı gişe oynadı. Film, birçok önemli ödülü kazanmanın yanında izleyenlerden de çok güzel tepkiler alıyor. Başkalarının Hayatı’nın izleyenleri bu kadar etkilemesinin sebebi yönetmenin ve oyuncuların bu baskıyı kendi hayatlarında yaşamış olmaları. Anne ve babası Doğu’dan gelen Henckel von Donnersmarck, çocukken Doğu Almanya’ya gittiğinde orada yaşayan akrabalarının gözündeki korkuyu okuyabildiğini anlatıyor.