Rumba

Fiona ve Dom birbirini çok seven bir çift. İkisi de bir taşra kasabasında öğretmenlik yapmakta… En büyük tutkuları da dans etmek… Üstelik birçok dans yarışmasında da ödülleri var. Sevimli çiftimiz günün birinde başlarına gelecek ve tüm hayatlarını değiştirecek belâdan habersiz bir dans yarışmasına katılmak üzere yollara düşerler… Ancak yola düşen sadece Fiona ve Dom çifti değildir… Delinin biri de intihar etmek için de aynı yolu seçmiştir… Fiona ve Dom, gecenin karanlığında kendisine çarpacak bir kul bekleyen bu adam kadar şanslı değillerdir. Adama çarpmamak için direksiyonu duvara kıran Dom hayatlarının geri kalan kısmını da duvara kırmışlardır. Fiona bir ayağını, Dom’da aklını oracıkta bırakır. Rumba artık öksüz ve yetim kalmıştır.

L’iceberg ve Walking on the Wild Side filmlerinin süper üçlüsü Dominique Abel, Fiona Gordon ve Bruno Romy, yepyeni filmleri Rumba ile seyirciyi selâmlıyor. Film fena halde Rumba dansına meylettiriyor insanı… Kökeni İspanya ve Afrika’dan gelen, Lâtin Amerika’nın dansı Rumba oldukça çok zor… Kalçayı çok iyi kullanmayı gerektiren bu dansı yapmak için partnerinizle müthiş bir ten uyumunuzun olması da şartmış…

Rumba vizyonda görmeye pek alışık olmadığımız türde bir film. Eski dönem komedilerine benziyor. Gırla absürtlüklerle dolu… Ortalığın 3D’lerden geçilmediği şu günlerde böylesine sade bir film izleyebildiğim için çok mutlu hissettim kendimi… Hani şu öz sinemanın ruhuna sadık filmlerden Rumba… Konuşma da bir o kadar asgari… Konuşma asgari deyince gözünüz korkmasın… Rumba öyle tepeden bakan, kibirli filmlerden değil… Çok eğlenceli…

Bu arada Zeki Müren ne güzel söylüyordu değil mi:

Bir su gibi süzül ak, baygın baygın yan yan bak, her gün ayrı canlar yak
Kalplere vur bir zımba, rumba da rumba rumba…

Al bir salon gelini, koy kalbine elini, sevdim tatlı dilini
Kalplere vur bir zımba, rumba da rumba rumba…

Al bir istanbul kızı, yanakları kırmızı, sandım sabah yıldızı,
Kalplere vur bir zımba, rumba da rumba rumba…

(20 Nisan 2009)

Gizem Ertürk