Meçhul Kız (La Fille Inconnue)
Yönetmen-Senaryo: Dardenne Kardeşler
Görüntü: Alain Marcoen
Oyuncular: Adèle Haenel (Dr. Jenny), Ange-Déborah Goulehi (Meçhul Kız), Olivier Nonnaud (Julien), Jérémie Renier (Bryan’ın Babası), Christelle Cornil (Bryan’ın Annesi), Louka Minnella (Bryan), Martin Querinjean (Bryan’ın Arkadaşı), Ben Hamidou (Müfettiş Mahmut), Laurent Caron (Müfettiş Bercaro), Pierre Sumkay (Baba Lambert), Olivier Gourmet (Oğul Lambert), Sabri Ben Moussa (İlyas), Hassaba Halibi (İlyas’ın Annesi), Yves Larec (Dr. Habran), Nadège Ouedraogo (Kasiyer Kız)
Yapım: Les Films du Fleuve (2016)
Belçika sinemasının büyük sosyalist yönetmenleri olan Dardenne kardeşlerin “Meçhul Kız”ı, yaşamın içinden gerçekçi bir film. Ayrıca bu gerçekliği polisiyeye de taşıyabiliyor.
Dr. Habran’ın asistan doktorluğunu yapan Jenny Davin, Dr. Habran’ın yerine görevi üstlendikten sonra Liège şehrinin banliyösündeki bu muayenehaneye kayıtlı hastalara bakıyor. Sıkılgan ve duygusal stajyer tıp öğrencisi Julien, Arap göçmen çocuk İlyas bayılınca olanlardan etkileniyor. Sonra da köyüne dönüyor. Jenny, muayenehanenin sorumluluğunu küçük bir törenle alıyor. Bir sabah iki polis müfettişi muayenehaneye geliyor. Gece muayenehaneye yakın yerde Meuse Nehri kıyısında Afrikalı bir genç kızın cesedi bulunmuş. Muayenehanenin güvenlik kamera görüntülerini inceleyen müfettişler Mahmut ve Bercaro, kızın ölmeden hemen önce muayenehaneye sığınmaya geldiğini görüyorlar. Eğer kapı açılsaydı kız kurtulabilir miydi? Jenny suçluluk duyuyor ve dedektif gibi onca işinin ortasında ölü meçhul kızın kimliğini araştırmaya başlıyor.
Belçikalı sosyalist sinemacılar Dardenne kardeşlerden Jean-Pierre 1951’de, Luc 1954’te doğdu. Kardeşlerin 1996’daki “La Promesse-Söz”, 2002’deki “Le Fils-Oğul”, 2005’teki “L’Enfant-Çocuk”, göçmenlik sorununa gerçekçi bakan 2008’deki “Le Silence de Lorna-Lorna’nın Sessizliği”, 2011’deki “Le Gamin au Vélo-Bisikletli Çocuk” ve 2014’teki “Deux Jours, Une Nuit-İki Gün ve Bir Gece” filmleri buralarda da biliniyor.
2016 yapımı “La Fille Inconnue-Meçhul Kız”, Dardenne kardeşlerin önceki filmlerindeki gibi sarsıcı ve gerçekçi. Bu filmde polisiye sinemanın tatlarını da alıyor seyirci. Ama filmde merak duygusu ve gerilimden daha önemlisi, neden-sonuç ilişkileriydi. Dardenne kardeşler, bir sosyal devlet olan Belçika’ya sosyal devlet olma sorumluluğunu hatırlatıyor. Belçika’nın sosyalliğinin yarısından azı bizde olsa mutluluk gelirdi herhalde buralara. Sağlık hizmetleri tüm yurttaşlara, hatta tüm göçmenlere ücretsizdi bu ülkede. Elbette mültecilere de. İlaçlar da parasız. Diğer AB ülkelerinde de böyle. Sosyal yardımlar da onur kırılmadan yapılıyor ayrıca. Göçmenler, dinine ve ırkına bakılmadan polis de olabiliyor bu laik Belçika’da.
Doktorun iz sürüşü…
Doktor Jenny, suçluluk duygusu ve vicdan sızısıyla ölen meçhul kızın kimliğini arıyor. Müfettişlerden de bilgiler alıyor arada. Jenny araştırmalarını sürdürürken hayat da devam ediyor. Göçmenler ve mültecilerin yanında o bölgenin sakinlerini de tedavi ediyor. Jenny, tıbbı bırakıp köyüne dönen Julien’i de ikna etmesi gerekiyor. Onu kırdığını düşündüğü için belki de. Jenny, bir internet kafeye gidiyor başka şehirde. Julien’e telefon etmek için. İnternet başındaki iki adama meçhul kızın görüntüsünü de gösteriyor. Suç dünyasından bu iki adam onu tehdit ediyor çok geçmeden. Jenny, Bryan’ı tedavi ettiğindeyse cevaplara biraz daha yaklaşıyor. Bryan’ın ailesi de Jenny’nin muayenehanesine kayıtlı. Bryan, arkadaşıyla Scooter motosikletiyle dolaşırken, karavan parkında o kızı görmüş yaşlı bir adamla. Jenny, karavan parkında yaşlı Lambert’in oğluyla konuşuyor. Sonra da yaşlı ve hasta babasıyla görüşüyor. Oğul, babasına zaman zaman fahişeler bulurmuş. Ya Bryan’ın babası? Meçhul kızın ölümü üzerindeki sis perdesi dağılmaya başlasa da elbette merak duygusu önemliydi. Her şeyin cevabı final bölümündeydi.
Filmin kurgusu değerli…
Dardenne kardeşler, sadece bir olaya odaklanmadan polisiye sinemanın alttan alta duyulan gerilimini az da olsa hissettirerek gerçekçi bir yapıt ortaya çıkarmışlar. Muhafazakâr ve liberal bakışların kelimeleri bu filmdeki derinliğe dokunamazdı. Çünkü bu görüşler önyargılı ve faydacıdır. Sosyal devlete karşı neoliberallerdir onlar.
Dardenne kardeşlerin estetiğine de dokunmak gerekli. Her şey minimaldi bu filmde. Kamera kullanımlarıyla mekânlar başta olmak üzere. Günlük hayatı belgesel gerçekliğiyle yansıtabilen Dardenne kardeşler, bu filmdeki kurgularıyla ilham da veriyorlar. Zaman veya mekândan mekâna geçişler “kesme”lerle sıçrama oluyormuş hissi verse de zihinsel anlamda bir boşluk oluşmuyor. Minimallik kurguya da yansımış. Sinema okulları için öğretici olabilir bu kurgu. Film kış atmosferinde geçiyor. Gri gökyüzü ve ıslak yollar insana biraz kasvet duygusu da yaşatıyor.
Elbette genç oyuncu Adèle Haenel’e övgü yollamalı. Yüzüne inmiş soğuk ifade, kış atmosferiyle buluşarak daha da anlamlaşıyor. Muhteşem bir oyuncu genç Adèle Haenel.
(20 Aralık 2016)
Ali Erden