Anne, Oğul ve Sevgili

Bekleyiş (L’Attesa)
Yönetmen: Piero Messina
Oyun: Luigi Pirandello
Senaryo: Giacomo Bendotti-Ilaria Macchia-Andrea Paolo Massara-Piero Messina Görüntü: Francesco di Giacomo Oyuncular: Juliette Binoche (Anna), Lou de Laâge (Jeanne), Giorgio Colangeli (Pietro), Domenico Diele (Giorgio), Antonio Folletto (Paolo), Corinna Locastro (Rosa), Giovanni Anzaldo (Giuseppe)
Yapım: Medusa-Pathé (2015)

İtalyan yönetmen Piero Messina’dan “Bekleyiş”, trajedi üstüne derin bir kederin filmi. Kasvetli atmosferinden yansıyan fotoğrafları da ilham veriyor.

İtalyan sinemasından keder üstüne etkileyici bir film geldi. 2015 yapımı sinemaskop “L’Attesa-Bekleyiş”, büyük oyuncu Juliette Binoche’un yüzünden yansıyan hüzünle anlamlaşan bir film ayrıca. Binoche, Krzysztof Kieslowski ustanın üçlemesinin ilk filmi 1993 yapımı “Trois Couleurs: Bleu-Üç Renk: Mavi” filmindeki gibi hüznü yüzüne oturtmuş. Çok etkileyiciydi.

Film, İtalyan tiyatrosunun ve edebiyatının önemli adlarından Luigi Pirandello’nun eserinden ilham almış. Nobel sahibi romancı ve oyun yazarı Pirandello, 1867’de Sicilya’da doğdu, 1936’da Roma’da öldü. Birçok eseri de dilimize de çevrildi. Film, Pirandello’nun 1923’te tiyatro için yazdığı “La Vita che ti Diedi / Sana Verdiğim Yaşam” eserinden büyük ölçüde ilham almış. Filmin dönemi günümüze yakın. 2000’lerin ilk yarısıydı. Kâhya Pietro’nun arabasının modeli de günümüze yakın. Papa II. Jean-Paul de hâlâ hayatta. Vatikan’da halka vaaz verirken televizyondan yansıyor bu an.

Malikâneye düşen keder…

Yönetmen Piero Messina, 1981’de Sicilya’da doğdu. Bu film de onun ilk uzun çalışması. Filmin hikâyesi de Sicilya’da geçiyor. Kasabanın dışındaki kocaman malikâneye trajedi yüklü bir hüzün inmiş. Kasvetli atmosferin içinde açılan kamera, zihinleri karıştırarak bir heykeli yansıtıyor önce. Bir cenaze töreninden, artık bomboş gibi görünen kocaman malikâneye dönen kamera, Anna’nın tarif edilemez kederini yansıtıyor. Kâhya Pietro da acıyı hatırlatan her şeyin üstünü örtüyor siyah örtülerle. Sonra bir şey oluyor ve güzeller güzeli Jeanne geliyor Paris’ten. Jeanne, Anna’nın oğlu Giuseppe’nin sevgilisi. Tanışmaları da şiirsel olmuş. Giuseppeyi evde bulamayan Jeanne, sürekli onun cep telefonunu arıyor. Anna da onları dinliyor oğlunun telefonundan. Giuseppe neredeydi? Yoksa başına bir şey mi gelmişti? Anna, genç ve hayat dolu Jeanne’a gerçeği söyleyemiyor. Ama onunla az da olsa iletişime giriyor. Oğlunun âşık olduğu bu güzel kızı da tanımış oluyor. Anna’nın içindeki derin boşluk bu cıvıl cıvıl genç kızla mı dolacaktı? Kâhya Pietro da keder yüklü. Sanki Anna’nın kıza bağlanmasını istemiyor. Anna da yıllar önce Paris’ten Sicilya’ya gelmiş. Fransızca bilen kocasıyla evlenmiş ve Giuseppe olmuş. Filmde İtalyanca ve Fransızca kelimeler duyuluyor.

Jeanne’ın ışığı…

Büyük evde sıkılan Jeanne’ı göle götürüyor Anna. Bu göl Jeanne’a sunulmuş armağan gibi. Altında bikinisi olan Jeanne hemen göle giriyor. O suyun alındayken Anna eve dönüyor kederini yaşamak için. Jeanne, göl yüzmelerinde iki İtalyan genciyle, Paolo ve Giorgio’yla da tanışıyor. Onları malikâneye bile davet ediyor. Ormanın içinde yürürlerken insan endişe duymaya başlıyor birden gençler kıza tecavüz edecekler mi, diye. Centilmen gençlere Sicilya usulü yemekler hazırlayan Anna, günler sonra ilk defa gülümsüyor yemek masasında. Belki de Jeanne’ın saçtığı ışıktan. Anna, Jeanne’ın bu gençlerden birine âşık olmasını da umuyor. Ama Jeanne, Giuseppe’ye büyük bir aşkla bağlı.

Final bölümündeki Paskalya töreni de çarpıcıydı. Gece. Başlarına çuvaldan maske geçirmiş insanlar ABD’deki Ku Klux Klan’ı çağrıştırıyorlar. Ku Klux Klanlar, bu gelenekten kopya çekmişlerdir belki. Anna, küvette banyo yaptığı anı da anımsıyor çarpıcı sahnede. Yönetmen Giuseppe’nin yüzünü göstermiyordu bu anda. Ama Paskalya’da, kalabalıklar içinde kamera bir an Giuseppe’nin yüzünün üzerinden geçip gidiyordu. Sonra da kaybolup gidiyordu. Paris’e gitmek için hazırlanan Jeanne da gerçeği anlıyordu. Belki de Jeanne, Anna’nın her şeyi olacaktı.

Çarpıcı estetik…

Filmin görüntüleri de unutulmamalı. Parçalı ışık düzenlemeleri ve kamera kullanımı, sinema okulunda kameramanlık ve fotoğraf bölümlerinde okuyan öğrenciler için bulunmaz ve ilham verici. Yönetmen, karanlık, kasvet yüklü anları gotik bir estetiğe dönüştürmüş. Işığın yoğun olduğu anlardaysa sarımsı ve kahverengimsi tonlar yoğunlaşıyor. Bu da Sicilya’nın renklerinden olmalı. Bu fotoğrafları sinema perdesinde görmeli ama. Fonda duyulan belli belirsiz keman ve piyano tınıları hüznün somutlaşmasına yardımcı oluyor. Duyulan şarkılar da etkileyiciydi.

(26 Haziran 2016)

Ali Erden

[email protected]