Aslan’ın Bir Sivas’ı Var

Sivas
Yönetmen-Senaryo: Kaan Müjdeci
Görüntü: Armin Dierolf-MartinSolvang
Oyuncular: Doğan İzci (Aslan), Ezgi Ergin (Ayşe), Furkan Uyar (Osman), Hasan Özdemir (Hasan), Ozan Çelik (Şahin), Okan Avcı (Öğretmen), Muttalip Müjdeci (Muhtar), Hasan Yazılıtaş (Baba), Banu Fotocan (Anne), Çakır (Sivas)
Yapım: Renkli Zürafalar (2014)

Kaan Müjdeci’nin ilk uzun filmi “Sivas”, Venedik Film Festivali’nde “Altın Aslan” için yarışıyor. Orta Anadolu’nun kırsalına çocuklar gözüyle bakan bu film, gerçekçi ve insani bir yapıt.

Sinemamıza yeni düşen genç yönetmen Kaan Müjdeci’nin sinemaskop çekilmiş 2014 yapımı “Sivas” filminin hikâyesi Yozgat’ın köylerinde geçiyor. Filmin tam ortasında on yaşındaki Aslan’la Sivas kangalı olan Sivas. Bu film, 71. Venedik Film Festivali’nde “Altın Aslan” ödülüne aday. Yönetmen, filmin basın gösteriminden sonra filmin gösterildiği salonda ekibiyle beraber bir sohbet de gerçekleştirdi. Gerçekten içtenlikli ve esprili konuştu. Yönetmeni filmin içinde bulabiliyorsunuz. İçtenliği ve esprileriyle. Filmde gerçekten çok küfürlü savruluşlar var. Bir karış çocukların bile ağzından eksik olmuyor o küfürler. Anadolu’ya ve kültürlerine uzak olanlara bütün bunlar tuhaf geliyor elbette. Şehirlilerde yabancılaşma sürüyor tüm kibirleriyle beraber. Ama gerçeklik bu.

Sivas’a Aslan şefkati…

Aslan, her gün hayata dair bir şeyler keşfediyor, tıpkı bu filmin içinde dolaşan şehirliler gibi. Film, Aslan, Hasan, Osman ve başka çocukların havaya fişek uçurmalarıyla başlıyor. Muhtarın kavgacı oğlu Osman’la anlaşamayan Aslan, sınıftan Ayşe’ye vurgun. Kamyonun arkasında tabuta benzeyen sandıkla okula gelen kostümler ona ilk aşk acısını da yaşatıyor. Kulağından telefon kulaklığı düşmeyen öğretmen, “Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler” piyesinde, prenses olarak Ayşe’yi seçiyor. Ama ya Prens? O da Osman. Kederlere düşen Aslan’ın yolu Sivas’la buluşuyor köpek dövüşünde. Muhtarın kangalı Sivas’ı yenince, Sivas’ın sahibi köpek öldü diye yazının ortasında yapayalnız bırakınca Aslan şefkatle köpeğe yaklaşıyor ve aralarında sevgi doğuyor. Bütün zamanını Sivas’a adayan Aslan, okulu assa da Sivas’ın güçlenmesine yardımcı oluyor. Sivas, daha önce yenildiği muhtarın köpeğini yeniyor ve kaderi de değişiyor. İyi yürekli muhtar, kendi köpeğini yenen Sivas’a saygılı yaklaşıyor ve uzaklarda dövüşmesi için Aslan’ı ikna ediyor. Sivas güçlü ve her köpeği yenmeye hazır Aslan’ın şefkatli sevgisiyle.

Bu anlar unutulmaz…

Aslında bu filmde ayrıntılar, anlar ve karakterler önemli. Yönetmen aslında diğer karakterleri, Aslan’ın abisi çoban Şahin dışında öne çıkartmamış. Çoğu şey Aslan’ın gözüyle yansıyor perdeye. O gördükçe ve keşfettikçe, seyirci de görüyor ve keşfediyor. Yılkı atının salıverilmesi sahnesinde, gerçeklikle gerçeküstücülüğü iç içe geçirmeyi başarabilmiş yönetmen. Aslan’ın ahırdaki sahnesi bize Erden Kıral ustanın 1980’lerdeki “Ayna” ve “Dilan” filmlerindeki bazı estetik dokunuşlarını hissettirdi. Damdan içeriye akan yağmur damlaları, mekândaki şeylerin ayrıntı çekimlerle yansıması gibi. Mekânlardan estetik fotoğraflar yansırken, yoksulluklara da dokunuluyor filmde. Tüm köpek dövüş sahneleri de çarpıcı filmde. Kaotik bir kurgu ve kamera hareketleriyle yansıyan bu dövüşler perdeye vahşi bir şiddetle yansıyor. Yönetmen konuşmasında bu sahnelerin nasıl çekildiğini anlattı ve de içimize su serpti. Yönetmen, çocukların olduğu birçok anla köpek dövüşü sahnelerinde yoğunlukla “steadicam” ve hafif el kamerası kullanmış. Haliyle görüntüler de sarsıntılı. Yönetmen, kamera kullanımında karakterlerin hızı belirttiğini söylüyor. Haliyle çocuklar çok enerjik olunca kamera da buna uyum sağlamış. Filmin başlarında yönetmen, Aslan ve Ayşe’yi “steadicam” kamerayla arkadan ve önden de takip ediyor. Ama en etkileyici sahne, tarlada Aslan’la Ayşe’nin konuşmasıydı herhalde. İnsanı çocukluğuna götüren ansa, Aslan’ın Ayşe’yi izlediği andı. Filmde önemli bir şey de fark ediliyor. Erkeklerin dünyasının yansıdığı bu filmde erkeklerin sertliği de öne çıkıyor. İster insan ister hayvan, erkekler aynı ortamda bulunduğunda kavga çıkma ihtimali var. Bunun alt metniyse de dişilere ulaşabilmek.

Yönetmen bu filmini büyük ozanlardan Neşet Ertaş’a adamış. Sonda arabanın teybinden üstadın sazı ve sesi duyulmaya başlıyor. Yönetmen filminde müzikleri dış ses olarak kullanmış. Bu sıcak, içtenlikli, esprili gerçekçi film insana iyi geliyor.

(28 Ağustos 2014)

Ali Erden

[email protected]