“8 yaşında bir çocuk düşünün” diyor Slavoj Žižek, “Babaanneni ziyaret etmek zorundasın” diyen otoriter babası ile günümüzdeki “demokrat” babanın “Babaanneni ziyaret etmek istiyorsan git, ama babaannenin seni çok sevdiğini unutma” sözleri arasında ilk örneğin, çocuğun gelişimi ve özgürlük duygusu için daha doğru olduğunu söylüyor.
Yönetmen Mike Leigh. Senaryosunu da yazdığı “Acı Gerçekler”de, çocukluğu da içeren birçok nedenle mutsuz, huzursuz, çözümsüz Patsy (Marianne Jean-Baptiste), kocası Curtley (David Webber) ve oğulları Moses (Tuwaine Barret) arasındaki gerilimi izliyoruz. Öyle ki Patsy’nin kardeşi Chantelle (Michele Austin) ve kızları, aynı ailede büyümüş olmalarına, aynı duyguları paylaşmalarına karşın çok farklı bakıyor yaşama ama Patsy’nin o kendisiyle bile kavgalı halinden sıyrılmasını sağlayamıyor. Doktorundan tutun da marketteki kasiyerle hatta diğer müşterilerle bile kavga ediyor. Artık o hale gelmiş ki, kocası da oğlu da sessiz ve duyarsız kalıyor. Ne yapmalı? Sorunun yanıtını izleyici kendisi verecek.
Filmlerde geleneksel olarak kullanılan çatışma koşulları bu filmde yer almıyor. Leigh, sanki pencerenin önünden hiçbir yorum katmadan olan biteni izlememiz için kaydediyor. Aslına bakarsanız, çok insani bir durum; çok da iyi sergilenmiş. Oyuncular da, filmin sakin (çatışmasız) akışı da çok başarılı. Gerçekten çok başarılı bir drama sergileniyor. Yakın planda görünen gözyaşlarıyla insan(lığ)ın evrensel boyutta aynı sorun(sal)larla boğuştuğunu izliyoruz, yorumsuz. Peki, bu filmin bir mesajı var mı? Olmaz mı? Var tabii… Kendi içinize dönüyor, geçmişten getirdiklerinizi geleceğe nasıl taşıdığınızı sorguluyorsunuz.
Filmin başında, corona virüsüyle dünyayı sarsan Covid 19 nedeniyle oluşan bir durum gibi görülse de, anlıyoruz ki, altında o kadar çok şey gizli ki! Sahi, uzaklara gitmeye gerek yok. Bizde de öyle değil mi; araçlarından inen sürücüler birbirlerine silah çekiyor, sakınmadan basıyor tetiğe, kadınları en çok da en yakınları (koca, sevgili, oğul, baba) öldürüyor. Her ne kadar “boş tencere iktidar devirir” desek de insanlar öfkelerini asıl sorumlulara değil, birbirlerine kusuyor. Mutsuzluğun temelinde yatan gerçekler bunlar.
Modern dünyanın, modern yaşamında kaçınılmaz bir durum bu öfke… Öfke kontrolü mümkün mü acaba?
21 Şubat’tan başlayarak gösterimde…
(20 Şubat 2025)
Korkut Akın