‘Yetenekli Bay Cage / The Unbearable Weight of Massive Talent’ özgün adının ifade ettiği üzere, çok yetenekli bir Hollywood yıldızının (yani Nicolas Cage’in) karşı konulmaz cazibesi üzerinden ilerleyen şirin mi şirin bir sinemasever filmi. İkinci uzun metrajını çeken Tom Gomican ile senaryoyu birlikte kaleme aldığı kankası Kevin Etten belli ki sıkı hayranlar. Ünlü aktörün sinema kariyeri ve özel hayatından yola çıkan projelerini yazarken onun olan bitenden haberi yokmuş. Bir söyleşilerinde ‘tek istediklerinin Cage ile aynı masada salata yemek olduğunu’ ifade eden genç sinemacılar, bitmiş senaryo yapımcı şirketlerin ilgisini çekince biraz da korka korka aktörün kapısını çalmış. Sonunda salatayı da yemişler, yıldız oyuncu projeyi onaylayarak yer almayı kabul etmiş.
Film ünlü oyuncunun şimdideki kariyer endişeleri üzerinden başlıyor ve onun göz kamaştıran performanslarına taş çıkartan bir deli maceraya doğru yol alıyor. 60’ına merdiven dayamış olan Nicky Cage gerek özel hayatında gerekse film kariyerinde sıkıntılı günler geçirmektedir. Bir yandan ayrılmış olduğu karısından olma kızının 16 yaş ergenlik problemleri, öte yandan önüne gelen her teklifi kabul ettiği gerekçesiyle aldığı eleştirilerle bunalmıştır. Şöyle bir arabasına kurulup nostaljik rock grubu ‘Creedance Clearwater Revival’dan ‘Down on the Corner’ ile dağıtmaya çalışırken yanı başında bitiveren genç replikası Nicky (oyuncunun bilgisayar marifetiyle yaratılmış, 1990 yapımı David Lynch filmi ‘Vahşi Duygular / Wild at Heart’tan fırlamış hali) görkemli bir film yıldızı gibi seçimler yapmadığı, çok film çektiği ve seyirciye kendini özletmesi gerektiği’ konusunda sert uyarılarını sürdürür. Ancak Los Angeles’ın lüks otellerinden birinde yaşayan Nick yüksek harcama alışkanlıkları nedeniyle biriken borçlarını kapatmak ve bunun için de sürekli çalışmak zorundadır.
Bu noktada menajerinden gelen cazip bir teklife önce burun kıvırır, daha sonra 1 milyon papel karşılığında Mayorka’da lüks bir malikanede düzenlenen doğum günü partisine katılmayı gönülsüzce de olsa kabul eder. Oyuncunun hayranı sinema sevdalısı davet sahibi Javi Gutierrez kendi yazdığı hikâyenin filme alınması için ünlü aktörü ikna etmeye çalışır bu arada, ancak işler göründüğü gibi değildir. İspanyol zenginin uluslararası bir silah kartelinin başı olduğu ve kaçırılan Katalan başkan adayının kızını tutsak ettiği bilgisinden hareketle malikaneyi gözetim altına alan CIA ajanları Nick ile irtibata geçecek ve tehlikeli macera başlayacaktır.
Filmin Cage’in kariyeri boyunca yer aldığı aksiyon filmlerinin izini süren bir yapısı olduğu doğru. Gönül çelici yanı, zekice yazılmış senaryo metninde onun kariyerinin ‘Con Air’, ‘Rock’, ‘Guarding Tess’ gibi önemli parçalarından bölümlere ve çeşitli anekdotlara yer verilmesi. Tanınmış aktörün kendisi ve özel hayatı ile ilgili makara yaptığı bölümler, 100 küsur yıllık Alman sessiz sinema klasiği ‘Dr. Caligari’nin Muayenehanesi’ne olan tutkusu, tek tek adlarını saydığı John Cassavetes, Alejandro G. Iñárritu ya da Lars von Trier gibi auteur yönetmenlerle çalışma arzusu, sinemasever keyfiyle izlenen filmin tuzu biberi olmuş. Nick’in gençlik replikası Nicky’nin Fransız öpücüğü ile kendine gelmesi ya da bedenine yanlışlıkla zerk ettiği zehirin etkisi ile yere düştüğü sırada ‘motor’ talimatıyla ayağa fırlaması onun tutkulu oyunculuğunu hicveden çok hoş sahneler olarak akılda yer ediyor. ‘Narcos’ dizisinde Pablo Escobar’ın Medellin kartelini araştıran Amerikalı narkotik büro ajanı olarak izlediğimiz Pedro Pascal, İspanyol kankada başarılı bir eşlikçi olarak dikkat çekiyor. Sondaki Demi Moore sürprizini ise izleyecek olanlara bırakalım.
Başta da söylediğim gibi Amerikan sinemasını sevenler ve Nicolas Cage hayranları için kaçmaz bir film bu. Yıldız oyuncuya gelince, o art arda film çevirmeyi sürdürüyor. Taze bir bağımsız sinemacının (Michael Sarnoski) imzasını taşıyan, 29 Mayıs’tan itibaren bizde de gösterime girecek olan ‘Domuz / Pig’de onu bambaşka bir kompozisyonda izleyeceğimizi şimdiden müjdeleyelim.
(06 Mayıs 2022)
Ferhan Baran