İzlediğiniz filmi sorarlar: “Beğendin mi?” Kimi zaman verilebilecek bir cevap yoktur bu soruya. Beğenmişsinizdir, ama bir şeyler sizi rahatsız etmiştir. Beğenmemişsinizdir, ama o kadar çok şey yaşadıklarınızla örtüşmüştür ki… Film, beğenip beğenmemenizin ötesinde duygular yüklemiştir ve nefesiniz kesilecek gibi olmuşsunuzdur.
Claire Keegan, çok okunan, etkileyici romanından Enda Walsh ile senaryosunu yazdığı “Small Things Like These”i yönetmen Tim Mialants çekmiş. Film, aslında İrlanda’da, 1980, hatta 1990’larda da hâlâ yaşayan Magdelene Çamaşırhaneleri’nin duygusunu yansıtıyor.
Küçük ve tutucu bir kasabada, eşi ve beş kızıyla, diğerlerinden ekonomik olarak çok daha iyi koşullarda kömürcülük yapan Bill Furlong (Cillian Murphy), son zamanlarda epey dalgındır. İstemediğini haykıra haykıra ağlayarak söyleyen küçük bir kızın manastıra zorla sokulduğunu görmüştür. Kasabada yaşananların duyulmaması pek mümkün değildir, ama kimse de bu konuyu dillendirmeye yanaş(a)maz.
İlginç bir film “Böyle Küçük Şeyler”, bir yargıda bulunmuyor, konuyla ilgili kimsenin yorumuna da yer vermediği gibi doğrudan bir mesaj da vermiyor.
İzleyici ne anladıysa o…
Bir kere, baştan filmin içine çekiliyorsunuz… Tam Noel zamanıdır, insanlar yeni bir yılın başlangıcından önce Christmas’ta, birbirlerine yeni armağan almak ya da gelecek armağanları ummaktayken, seyirci araya girer ve hiç karışmadan, sormadan yaşananları izler. Kış günlerinin kısa ve karanlık günlerinde her şey ürperticidir. Mialants, bilinçli olarak izleyiciye “röntgencilik” yaptırır, amacı düşünmesini sağlamak ve kimsenin söyleyemediği toplumsal gerçekliklerin fark edilmesidir.
Başlığa “Cehennem Deliği” sözünü kasıtlı olarak çıkarttım, çünkü yaşananlar hepimizin içinden çıkamadığı gerçekten önemli sorunlara değiniyor. Benzer durumları bizim ülkemizde de haberlerde izliyorsunuz, oradaki gibi burada da egemen erk böylesi adil olmayan, hukuksuzluklardan yararlanmayı tercih
ediyor. Çocuk gelin dediğimiz, erken evlendirilen (ya da filmdeki gibi tecavüz sonucu eve sokulmayan) kızların doğurdukları çocukların ruhlarını nasıl etkilediğini ve çıkan sonuçlara katlanmanın mümkün olmadığını günü birlik davranan iktidarların düşünmesini kimse beklemiyor.
Tim Mialants, yalın bir dil tutturmuş, hiçbir şey söylemeden çok şey anlatıyor. Cillian Murphy (Bill Furlong) ve anne rolündeki Eileen Walsh (Eileen Furlog), tabii rahibe rolündeki Emily Watson (Sr. Mary) gerçekten başarılı… Tüm bunların ışığında film inanılmaz etkileyici ve sadece kendi yaşamınızı değil, tüm insanlığın (savaşları da katmalı içine) geleceğini seriyor gözler önüne.
02 Ocak 2025’ten başlayarak gösterimde…
(04 Ocak 2025)
Korkut Akın