Unutma İkisi de Sensin

Jane Fonda’nın 80’li yıllarda yaptığına benzer bir aerobik programının yıldızı, eskinin Oscarlı oyuncusu Elisabeth Sparkle (Demi Moore) ilerleyen yaşı nedeniyle tam da 50. doğum gününde işine son verildiğinde dünyası başına yıkılır. Ona kendini özel hissettiren geniş hayran kitlesini yitirdiğinde Beverly Canyon’daki lüks sığınağının yapayalnızlığından başka bir şey kalmamıştır elinde. Fransız yazar yönetmen Coralie Fargeat’ın 77. Cannes Film Festivali’nde sansasyon yaratan ikinci uzun metrajına adını veren ‘Madde’ ya da ‘Cevher / The Substance’, ‘daha iyi bir versiyonunuzu hayal ettiniz mi hiç? daha genç, daha diri, daha seksi bir siz istiyorsanız bu yeni ürünü denemelisiniz’ benzeri bir slogan paketiyle tam bu noktada hayatına girer.

Tek bir iğne DNA’sını harekete geçirecek, yeni bir hücresel bölünme başlatarak kendi bedeni içinden daha genç ve pürüzsüz yeni bir versiyonun ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Bedeni yırtılarak ‘Alien’ misali vücudundan çıkan Sue (Margaret Qually), Elisabeth (ya da Lizzie)’nin 23 yaşındaki versiyonu olarak onun şov dünyasındaki yerini alır. Ancak unutulmaması gereken şey ana kaynağın Lizzie, tek kuralın ise paylaşmak olduğudur. Telefondaki sesin yönlendirmesi ile metruk bir adresten temin edilen sıvı ve beraberindeki kitlerin yedişer gün arayla değişimli olarak iki beden arasında dengeli bir biçimde kullanılma zorunluluğu vardır. Yoksa herhangi bir gecikme vahim sonuçlara yol açabilecek, bir tarafın fazladan kullandığını diğer taraf kaybedecek ve bu kaybın geri dönüşü olmayacaktır.

‘Cevher’ erkek egemen şov dünyasını, şöhret kültürünü ve kadınların sektörde var olabilmek için uymak zorunda oldukları klişe güzellik standartlarını topa tutarcasına eleştiriyor. Eril dünyayı temsil eden küstah ve mide bulandırıcı televizyon yapımcısının (Dennis Quaid) #Me Too hareketini başlatan skandalların ana aktörü Harvey Weinstein ile aynı adı taşıması bu açıdan anlamlı. Film bununla da kalmıyor. Çağdaş tüketim toplumunda yapayalnızlığı gözlerimizin içine sokarken, kuşaklararası kadim çatışmayı ve rekabetin karanlık yollara sürüklediği ezeli ebedi ana-kız ilişkisini didikliyor. Tüm bunları yaparken, Cronenberg, Carpenter, Lynch ya da Haneke gibi ustalardan aldığı esini saklamayan Forgeat, Kubrick tarzı kırmızı ve beyazın egemen olduğu geniş açılı stilize görsel dünyasını ustaca kuruyor.

Fargeat öfkesini şiddet yüklü, seyri çok da kolay olmayan bir kan deryasında açığa çıkarmayı seviyor. Western esintili gerilim türüne feminist bir yorum getirdiği 2017 yapımı ‘İntikam / Revenge’ adlı ilk uzun metrajında, işleri bittiğinde kendisini hunharca yok etmeye çalışan patriyarkal düzenin temsilcisi 3 erkek arkadaşı şiddetin doruğa çıktığı vahşi bir kovalamacanın ardından nasıl telef ettiğini izlemiştik. ‘Cevher’in uyuşmaz ikilisinin kaçınılmaz sonunu yine gözü pek ve cüretkâr bir kan ve dehşet denizinde noktalamış. En iyi senaryo ödülü ile döndüğü Cannes’daki prömiyerinde smokinli beyler ve şık tuvaletli hanımların perdeden nerdeyse üzerlerine sıçramış olan kan tufanı konusunda hassas izleyiciyi uyarmış olayım. Buna karşılık, Demi Moore’un yıllar sonra kendi personasını ti’ye aldığı yılın en cesur ve özgün filmi ile karşı karşıya olduğumuzun altını çizmek isterim.

(08 Kasım 2024)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Endonezya Yapımı Korku Filmi Sijjin, Ön Gösterim Yaptı

Hadrah Daeng Ratu’nun yönettiği, senaryosunu Lele Laila ve Ersan Özer’in yazdığı, Ibrahim Risyad, Anggika Bolsterli ve Messi Gusti’nin oynadığı Sijjin filmi vizyon öncesi 31 Ekim 2024 Perşembe günü 60 farklı Paribu Cineverse Sineması lokasyonunda ön gösterim yaptı. Gösterimler izleyicilerin yoğun ilgisiyle karşılaştı. Sijjin, yaptıkları büyü sonucu hayatı kararan bir kadın ve ailesinin hikâyesini anlatıyor. Genç bir kadın, kara büyü kullanarak kuzeninin karısını tehdit eder. Büyü sadece kadının değil ailesinin hayatını da karanlık bir çıkmaza sürükler.

Korkut Akın Yazıyor: İlklerin Filmi: Aysel, Bataklı Damın Kızı

101. yılını kutladığımız Cumhuriyet’in kazanımlarından biri de sanatın kültürün öne çıkarılmasıydı. Her ne kadar siyasal iktidarlar eliyle yasak ve sansürler uygulansa da, sanatın yaygınlaşması önlenemedi. “Aysel, Bataklı Damın Kızı”, 1934 yılında çekilmiş. İsveçli yazar Selma Lagerlöf’ün öyküsünden Mümtaz Osman mahlasıyla (demek o zaman da varmış yasak ve sansür) Nâzım Hikmet’in uyarladığı, Muhsin … Devamı… »

Korkut Akın Yazıyor: Tercih Sizin Olmalı: Yandaki Oda

Önüne geçilemeyecek, bir başka deyişle engellenemeyecek tek şey ölümdür. İnsanların kendilerini öldürmeleri (intihar) pek makbûl bir şey değil, dini açıdan da arzulanmıyor; ancak zorunlu durumlarda (hastalık, engellilik vb.) insanların bilinçli olarak kabûl edip onayladığı ötanazi kimi ülkelerde yasal bir uygulama. Bizde de var, ama sadece sokak hayvanları için… Onayını alamadığınız için sadece yasal dışı değil, aynı zamanda insanlık … Devamı… »